- Kırılan Testi

Adsense kodları


Kırılan Testi

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
reyyan
Tue 13 September 2011, 10:22 am GMT +0200
Binbir Damla


Ocak 2007 97.SAYI


Yusuf YAVUZ kaleme aldı, BİNBİR DAMLA bölümünde yayınlandı.

Kırılan Testi

Hâce Ubeydullah Ahrar Hazretleri’nin (ö.895/1490) bir müridi bir günah işlemiş, utancından onun huzuruna çıkamaz olmuştu. Sonra düşünmüş ki, bir suç sebebiyle Allah dostlarından uzak durmak daha büyük bir hata olur...

Bu düşünceyle mahcup bir vaziyette Hâce Ubeydullah Hazretleri’nin yanına gitmeye karar verir. Giderken Bahaeddin Nakşibend Hazretleri’nin ruhu için Fatiha ve İhlâs okuyarak, hatasının affı için onun Allah Tealâ’dan şefaatçi olmasını ister. Hâce Ubeydullah Hazretleri’nin huzuruna varıp oturunca, o şöyle buyurur:

- Eğer devamlı Fatiha ve İhlâs okuyarak Bahaeddin Nakşibend’in ruhunu şefaatçi kılabilirsen ne güzel! Ama iş bununla bitmez. Mürid bir hata yapmamak için sürekli ahvalini gözetmelidir.

Hâce Ubeydullah Hazretleri’nin bağlılarından Ebu Said anlatıyor: Gençlik günlerimde Hâce Ubeydullah Hazretleri’nin bana iltifatkâr davrandığı zamanlardı. Gençlik hali, güzel bir kadınla tanıştım. Bir gün kadın evime geldi. Onunla başbaşa kalmak istedim. Tam bu sırada Hâce Ubeydullah’ın sesini işittim: “Hey Ebu Said, ne yapıyorsun?!” Bu sesi duyunca dehşete kapıldım, titremeye başladım. Derhal yerimden sıçradım, kadını evimden çıkardım. Bir süre sonra Hâce Ubeydullah Hazretleri çıkageldi. Mübarek nazarlarını bana çevirerek dedi ki:

- Eğer Hak Tealâ’nın yardımı yetişmeseydi şeytan seni yoldan çıkarmıştı!

Yine Ebu Said anlatıyor: Bir kere şarap içme arzusu duymuştum. Birisinden geceleyin şarap getirmesini istedim. O da bir testi şarap getirmişti. Şarap testisini pencere dışından yukarı çekmek için bir kuşak sarkıttım. Kuşağa bağlanmış testiyi yukarı çekerken, testi duvara çarparak bir kulpu kırıldı. Tam yukarı çekerken de kuşağın bağı çözüldü, testi yere düşüp parçalandı. Üzgün bir halde uyudum. Sabahleyin erkenden testi kırıklarını duvar dibinden temizledim, kokuyu gidermek için orasını suyla yıkadım. O sırada Hâce Ubeydullah Hazretleri de evime geliverdi. İlk sözleri şu oldu:

- Bu gece yukarı çektiğin testinin sesi kulağıma erişti. Eğer o testi kırılmasaydı, benim gönlüm kırılacak ve seninle bir daha karşılaşamayacaktım.

Ali b. Hüseyin es-Safî (sad. Mustafa Özsaray), Reşehat (İst. 2005), s.568-69.

Anneye Doğruluk Sözü

Abdülkadir Geylanî Hazretleri (ö.561/1166) anlatıyor:

Çocukluğumda bir arefe günü evimizin damına çıkmıştım; oradan Arafat’ta duran hacıları gördüm. Annemin yanına gittim: “Beni Hak Tealâ’nın işine vakfet. Müsaade et de Bağdat’a gidip orada ilimle meşgul olayım, salih kişileri ziyaret edeyim.” dedim. Bu isteğimin sebebini sorunca ben de halimi anlattım. Annem ağladı ve kalkıp seksen dinar getirdi. Bu para babamdan miras kalmıştı. Kırk dinarını kardeşim için ayırdı; kırkını da koltuğumun altına, elbiseme dikti. Böylece yola çıkmama müsaade etti. Hangi durumda olursam olayım, doğruluktan ayrılmamam için benden söz aldı. Beni gönderirken: “Yürü git ey oğul! Allah Tealâ için senden ayrılıyorum, kıyamete kadar da göremeyeceğim.” dedi.

Küçük bir kafile ile Bağdat’a doğru yola çıktım. Hemedan’ı geçtiğimizde altmış atlı çıkageldi. Soygun için kafilemizi durdurdular. Hiçbiri bana ilişmedi. İçlerinden biri ansızın yanıma gelerek: “Hey çocuk, senin de bir şeylerin var mı?” diye sordu. “Kırk dinarım var.” dedim. “Nerede?” deyince, “Koltuğumun altında elbiseme dikili.” dedim.

Adam kendisiyle alay ettiğimi zannederek beni bırakıp gitti. Birisi daha yanıma geldi. O da aynı şeyleri sordu. Ben de aynı cevabı verdim. Yanımdan ayrıldı. Her ikisi birlikte reislerinin yanına gittiler. Durumu ona anlattılar. Reis beni çağırdı. Bir örtü üzerinde kafileden alınan malları taksim ediyordu. “Yanında neyin var?” dedi. “Kırk dinarım var.” dedim. “Nerede?” deyince de “Koltuğumun altında elbiseme dikili.” diye cevap verdim. Elbisemi yırtmalarını söyledi. Dediği gibi yaptılar ve parayı bulup çıkardılar.

Bunu gören reis, “Niye böyle itiraf ettin?” dedi. “Hangi durumda olursam olayım, doğruluktan ayrılmayacağıma anneme söz vermiştim.” dedim. Adam: “Ben ise O’na (Allah’a) hiyanet ediyorum.” dedi. Benim elimden tevbe etti. Arkadaşları da, “Yol kesicilikte reisimiz idin, tevbede de reisimiz ol!” dediler. Hepsi gelip önümde tevbe ettiler. Kafileden aldıklarını geri verdiler. İşte benim elimde ilk tevbe edenler bunlardır.

Abdurrahman Camî / Lamiî Çelebi, Nefahatü’l-Üns (İst. 1998 / Marifet Yayınları), s.714-15.