derya
Sun 21 February 2010, 01:14 pm GMT +0200
Kerbela Faciası
3.Bölüm
Hz. Hüseyin´in, Ömer b. Sa´d´Ie Geceleyin Buluşup Görüşmeleri :
Ömer b. Sa´d´ın İhnâ Ziyad´a Durumu Yazîliası:
Şimr´in, îbn_i Ziyad´ı Kışkırtması:
İbn-i Ziyad´m, Hz. Hüseyin Hakkında Ömer b. Sa´d´e Verdiği Son Emir:
İbn.i Ziyad´ın Şimr´e Direktifi:
İbn-i Ziyad´ın Kabul Edilmiyen Emânı:
Şimr´le Ömer b. Sa´d Arasında Geçen Konuşma:
Ölmek Var, Boyun Eğmek Yok.
Bütün Kumandanların ve Halkın Kerbelâ´da Toplanması:
Ömer b. Sa´d´in, Ordusuna Hazır ol! Enirini Vermesi:
Şimr´in Himaye Teklifini, Abbas, Cafetr ve Osman´ın Red Etmeleri:
Küfe Leşkerinin Harekete Geçmesi
Züheyr b. Kayn´ın, Küfelilere Hitabı:
Çarpışmanın Ertesi Sabaha Bıraktırılması:
Hz. Hüseyin´in, Eshabına Hitaben Yaptığı Konuşma ve Onlara Bir Teklifi:
Hz. Hüseyin´in Teklifine Verilen Cevaplar:
Hz. Hüseyin´in, Hz. Zeyneb´i Teselli Etmesi ve Savaş İçin Tedbir Alması ve Hazırlanması:
Kerbelâ´da Son Gecede Bîr Küfeli İle Yapılan Münâkaşa:
Ömer b. Sa´d´in, Ordusunu Harp Nizamına Koyması:
Hz. Hüseyin´in, Eshabını Savaş Nizamına Koyması :
Hz. Hüseyin´in Ölüm Temizliği Yapması:
Hz. Hüseyin´in Allah´a Münâcâtı ve Küfelilere Son Hitabı :
Hz. Ali´nin, Ömer b. Sa´d Hakkındaki Keşif ve Teşhisi :
Züheyr b. Kayn´m, Küfelileri Uyarması :
Hürr. b. Yezid´lıt Nedamet Duyması ve Hz. Hüseyin Tarafına Geçmesi :
Hürr´ün Küfelilere Hitabı:
Küfelilerden Otuz Kişinin Hz. Hüseyin Tarafın» Geçmesi
Ömer b. Sa´d´in, Leşkerini Hücuma Geçirmesi:
Abdullah b. Umeyr île Hanımının Fedakârlık ve Yararlıkları:
Küfe Leşkerinin İlk Hücumlarının Geri Püskürtülmesi:
Abdullah b. Havza´nın Küstahlığı ve Feci Akıbeti:
îbn.i Havza´nın Başına Gelenden, Mesruk´un İbret Alması:
Büreyr b. Hudayr´m, Yezîd b. Mâkıl ile Lânetleşerek Çarpışması ve Şehid Olması
Ali b. Karaza´mn, Hz. Hüseyin´e Karşi Küstahlığı:
Hürr´ün, Yezid b. Süfyan´ı Öldürmesi:
Nâfi b. Hilâl´ın Müzâhım´ı Öldürmesi:
Amr b. Haccac´ın Küfe Leşkerini Kışkırtıp Hep Bîrden Hücuma Kaldırması:
Müslim b. Avsece´nin Vurulup Şehid Düşmesi ve Hz. Hüseyin Hakkındaki Vasİyyeti:
Abdullah b. Umeyr´in Şehid Düşmesi:
Küfelilerin Ortalarına Alıp Şehid Ettikleri Dört Kahraman:
Küfe Süvarilerinin Bozguna Uğramalara:
Hürr´ün Kahramanlığı ve Cesaretliliği:
Hz. Hüseyin´e Vardım İçin Düa Eden ihtiyarlar:
Hz. Hüseyin´le Eshabınm Çadırlarının Ateşe Verilmesi:
Ürnmü Vehb´in Şehid Edilmesi:
Hz. Hüseyin´in Çadırının, İçindekilerle Birlikte Yakılmak istenilmesi :
Namaz Kılmak İçin Yapılan Münâkaşa ve Habîb b. Muzâhir´in Şehid Edilmesi:
Babasının İntikamım Alan Genç.
Hürr´ün Şehİd Düşmesi:
Kerbelâ´da Kılman Son Öğle Namazı:
Saîd b. Abdüllâh-ul Hanefi´nin Şehid Düşmesi
Züheyr b. Kayn´ın Şehid Düşmesi:
Nâfi b. Hilâl´in Yakalanarak Şehfd r.
Hz. Hüseyin´in Önünde Kendilerini Bireir Birer Feda- Eden Kahramanlar :
Dahhâk b. Abdullah´ın Kerbelâ´dan Kaçıp Canını Kurtarması:
Okçu Ebüşşa´sâ´m Şehld Oluşu:
Aliyyül-Ekber´in Şehid Oluşu:
Abdullah b. Müslim´in Alnından ve Göğsünden Okla Vurulup Şelıid Edilmesi i
Ard Arda Şehid Edilen EhU Beyt Gençleri:
Hz. Hüseyin´in Yargun Düşüp Bir Müddet Olduğu Yerde Kalması:
Mâlik b. Nüseyr´in Akıbeti:
Hz. Hüseyin´in Kucağında Okla Vurulan Yavrusu:
Hz. Hüseyin´in, Ömer b. Sa´d´Ie Geceleyin Buluşup Görüşmeleri :
Hz. Hüseyin, Amr b. Karaza b. Kâ´b-ül Ensârî´yi, Ömer b. Sa´d´e göndererek: «Geceleyin, benim karargâhımla kenedisinin karargâhı arasında benimle bir buluşsun!» dedi.
Ömer b. Sa´d, yirmi atlı ile geldi. Hz. Hüseyin de, onun gibi yirmi atlı ile geldi.
Hz. Hüseyin, Ömer b. Sa´d´ ile bir araya geldiği zaman, bir tarafa çekilmelerini ve kendisini Ömer b. Sa´d ile yalnız bırakmalarını Eshabıha emr etti.
Ömer b. Sa´d de adamlarına aynı şekilde emr etti.
İki tarafın askerleri, onların tne seslerini, ne de, sözlerini işitemiyecek kadar yanlarından uzaklaştılar.
Hz. Hüseyin ile Ömer b. Sa´d, konuşmağa başladılar. Gecenin bir kısmı geçinceye kadar konuşmayı uzattılar. Sonra, her biri karargâhlarına ve arkadaşlarının yanlarına döndüler.
Halkın tahmin ve zanlarina dayanarak söylediklerine göre: onlar, aralarında şöyle konuşmuşlardı:
Hz. Hüseyin, Ömer b. Sa´d´e «Her ikimiz karargâhımızı burada bırakalım. Sen, benimle birlikte Yesm b. Muavİye´nin yanma git!» dedi.
Ömer b. Sa´d «İyi bil ki: böyle yaparsam, evim yıkılır!» dedi.
Hz. Hüseyin «Ben, sana ev yaparım!» dedi.
Ömer b. Sa´d «İyi bil ki: Arazi ve akarlarım da, elimden alınır!» dedi.
Hz. Hüseyin «İyi bil ki: Hicaz´daki mallarımdan, ben sana, onlardan daha hayırlısını veririm!» dedi.
Hz. Hüseyin´in bu teklifleri Ömer b. Sa´d´in pek, hoşuna gitmedi.
Herkes, bu hususta birbirlerinden işittiklerine göre iyice bilmeden bir takım şeyler söylemeğe başladılar.
Rivayete göre: Ömer b. Sa´d, Hz. Hüseyin´in bu husus tekliflerini kabul etmeyince, Hz. Hüseyin, Ona «Öyle ise, benim şu teklifimden birini seçip kabul ediniz:
1. Bırakınız, ben, geldiğim yere dönüp gideyim?
2. Elimi, Yezid b. Muaviye´nin eline koyayım. Aramızdaki mesele hakında gereğini o düşünsün ve hükmünü versin!
3. İsterseniz, beni,. Müslüman serhadlarından bir serhadde, onun yakınlarından birisi olarak, gönderiniz de, cihadla uğraşayım. Ne ben, onlara karışayım, ne de, onlar, bana karışsınlar!» dedi.
Hz. Hüseyin, Ömer b. Sa´d ile üç veya dört kerre buluşup konuştular.[1]
Ömer b. Sa´d´ın İhnâ Ziyad´a Durumu Yazîliası:
Ömer b. Sa´d, Hz. Hüseyin ile görüştükten sonra, durumu, îbn-i Ziyad´a bir yazı ile bildirdi ve yazısında söyle dedi:
«îmdi, hiç şüphesiz, Allah, düşmanlık ateşini söndürdü. Sözü, bir araya getirdi. Ümmetin işini düzeltti.
îşte, Hüseyin; gelmiş olduğu yere döneceği, yahut cihad için Müslüman serhadlerinden göndermeyi uygun göreceğiniz bir serhadde Müslümanlardan bir ferd olarak kendi başına cihadla meşgul olacağı, yahut Mü´mfcıler Emîri Yezid´e gidip elini, eline koyarak aralarındaki meseleyi onun hail etmesini istiyeceği hakkında bana söz verdi.
Bunda, sizin için hoşnutluk, ümmet için de, iyilik var!»
îbn-i Ziyad, Ömer b. Sa´d´in yazısını okuyunca «Bu, kavmına şefkatli olaa valiye öğüt verici kişinin yazısıdır.
Evet! Ben de, kabul ettim!» dedi. [2]
Şimr´in, îbn_i Ziyad´ı Kışkırtması:
Şimr b. Zilcevşen, ayağa kalkarak «O, gelip senin yanı başındaki toprağına konmuş, iken, sen, onun dileklerini kabul mü edeceksin?!
Vallahi, o, senin eline, elini koyup bey´at etmeden memleketinden ayrılacak olursa, onlar kuvvet ve kudrette önde gelir, sen de, za´f ve aczde önde gelmiş olursun.
O, bu duruma düştükten sonra, ona imkân ve meydan verme!
O, şimdi za´f ve ümitsizlik içindedir. Kendisi ve Eshabı, senin hükmüne boyun eğmelidir. Boyun eğince de, onu ve Eshabını, cezalandırırsan, cezalandırmağa yetkili sindir. Cezalandırmaz, bağışlarsan, bu da, senin elindedir.
Vallahi, bana gelen habere göre: Hüseyin, Ömer b. Sa´d ile iki taraf karargâhı arasında bütün gece oturup konuşuyormuş!» dedi.
îbn-i Ziyad «Evet! Ben de senin re´yin
İbn-i Ziyad´ın, Hz. Hüseyin Hakkında Ömer b. Sa´d´e Verdiği Son Emir:
İbn-i Ziyad, Ömer b. Sa´d´e yazdığı son yazısında şöyle dedi:
«imdi, ben, seni, Hüseyin´e; ne onunla çarpışmaktan kaçmasın, ne onun işini uzatıp durasm, ne selâmet ve bekasını dileyesin, tne de, benim katımda oturup şefaatçisi ve kayırıcısı olasın diye gönderdim!
Bak! Hüseyin ve Eshabı, hükmüme boyun eğer ve teslim olurlarsa, onu ve Eshabmı acele bana yolla!
Şâyed, kabule yanaşmazlarsa, üzerlerine yürü, onları, öldür! Ölülerinin azalarım kes biç!
Çümki, onlar, bunu hak etmişlerdir.
Hüseyin, öldürülürse, onun göğsünü ve arkasını atlara çiğnet!
Çünki, o, âsidir ve şakidir!
Zamanımda, ölümünden sonra, bana ondan daha zararlı olan bir şey yoktur! Fakat, onu öldüreceğim! diye söz vermişimdir! Onu, yerine getireceğim!
Sen de, onun hakkımdaki emrimizi yerine getirirsen, emri dinleyen ve. ona boyun eğenlerin mükâfatile seni mükâfatlandırırız!
Eğer, bunu yapmaktan kaçınırsan, işimizden, leşkerlerimiz arasından ayrıl. Şimr b. Zilcevşen´Ie leşkerler arasından çekil! Biz, ona (Şimr´e) işimizi buyurmuşuzdur!»[4]
İbn.i Ziyad´ın Şimr´e Direktifi:
İbn-i Ziyad, Şimr b. Zilcevşen´i çağırdı. «Bu yazıyı, Ömer b. Sa´d´e götür. Hükmüme boyun eğmelerini Hüseyin ve Eshabına teklif etsin.
Eğer, bunu yaparlarsa, onları, acele bana göndersin. Emrime boyun eğmekten kaçınırlarsa, onlarla çarpışsın.
Ömer, bu emrimi yerine getirirse, sen, onu, âmir olarak dinle ve emirlerine boyum eğ!
Eğer, o, emrimi yerine getirmekten kaçınırsa, onlarla, sen çarpış. Leş-kerin başı sensin!
Ömer´in de, üzerine sıçrayıp boynunu vur, başını bana gönder!» dedi. [5]
İbn-i Ziyad´ın Kabul Edilmiyen Emânı:
Şimr, ibn-i Ziyad´dan direktifi ve Ömer´e yazılan yazıyı alıp ayağa kalktığı zaman; Hz. Hüseyin´in kardeşleri Abbas, Abdullah, Cafer ve Osman´ın anneleri Ummüîbenîn´in yeğeni Abdullah orada bulunuyordu.
Abdullah, İbn-i Ziyad´a «Allah, valiye iyilikler versin! Kız kardeşimizin oğulları, Hüseyinle birlikte bulunuyorlar. Eğer, onlar için bir emân yazılmasını uygun görürsen, yaz!» dedi.
İbn-i Ziyad «Olur!» deyip kâtibe emr etti. Onlar için bir emân yazıldı. Abdullah, onu, âzadlısı Küzman ile onlara gönderdi.
Kurman, Kerbelâ´ya gelip onları çağırttı. Onlara «Bu emânı, size, dayınız gönderdi!» dedi.
Gençler «Dayımıza selâm söyle! Ona.de ki: (Sizin emânınız, bize gerekmez!
Allah´ın emânı, bize, Sümeyye´min oğlunun emanından daha hayırlıdır!) [6]
Şimr´le Ömer b. Sa´d Arasında Geçen Konuşma:
Şimr b. Zilc.evşen, îbn-i Ziyad´ın yazısını Ömer b. Sa´d´e verdi.
Ömer b. Sa´d, yazıyı okuyunca «Vay Allah senin cezanı versin, seni, evine kavuşturmasın! Sen, bana ne kötü haber getirdin!
Vallahi, oma yazmış olduğum şeyi senin de, beğenip kabul edeceğini sanıyordum.
Sen, işimizi bozdun, karıştırdın! Biz, sulh ve müsâlemet ummuştuk.
Vallahi, Hüseyin, teslim olmaz, boyun eğmez! Kişi, babasından olur, babasına çeker!» dedi.
§imr «Bana haber ver; sen, şimdi, ne yapacaksın? Valinin emrini yerine getirecek misin, onun düşmanını öldürecek misin?
Bunu yapmayacaksan, benimle leşker ve ordugâh arasından çekil!» dedi.
Ömer b. Sa´d «Hayır! Çekilip yerimi sana vermek, sana ikram etmek yok! Bunu, ben idare edeceğim!» dedi.
Şimr «Ben de, yanında bulunayım mı?» diye sordu.
Ömer b. Sa´d «Sen, piyadelerin başında bulun!» dedi. [7]
Ölmek Var, Boyun Eğmek Yok
Ömer b. Sa´d, İbn-i Ziyad´ın yazısını, adamlarından birisile Hz. Hüseyin´e gönderdi. [8]
Hz. Hüseyin «Ben mi Mercâne´nin oğlunun hükmüne boyun eğeceğim?! Vallahi, ben, bunu, hiç bir zaman yapmam! [9] Onun bu teklifini hiç bir zaman kabul etmem.
Bu yolda şu ölümden daha ötesi var mı? Öyle ise, hoş geldi, safa geldi ölüm!» dedi.[10]
Bütün Kumandanların ve Halkın Kerbelâ´da Toplanması:
Ömer b. Sa´d, Hz. Hüseyin´in, yapılan teklifi red ettiğini îbn-i Ziyad´a yazıp bildirdi .
İbn-i Ziyad, kızdı. Bütün adamlarım yanma alıp Küfe´nin yakınında, Şam tarafında bulunan Nuhayla´ya gitti.
Husayn b. Nümeyr´i, Haccar b. Ebcer´i, Şebes b. Rib´i´yi, Şimr b. Zil-cevşen´i Ömer b. Sa´d´e yardımcı olmak üzere gönderdi.
Şebes b. Rib´i, hastalığını ileri sürerek Kerbelâ´ya gitmek istemedi.
İbn-i Ziyad «Sen, hastalığını bahane mi ediyorsun Eğer, bizim itâatı-mızda isen, düşmanlarımızla çarpışmağa git!» dedi.
Şebes, îbh-i Ziyad´dan bu sözü işitince, hazırlanıp Kerbelâ´ya gitti.
Haris b. Yezîd, b. Rüveym de, aynı şekilde hastalığını ileri sürüp gitmek istemedi ise de, Şebes gibi gitmek zorunda kaldı.
îbn-i Ziyad, herkesi, Hz. Hüseyin´le çarpışmak için Kerbelâ´da topladı. [11]
Kürelilere bu yolda bol bol mal verdi. [12]
Küfelilerden, Hz. Hüseyin´le çarpışmaktan hoşlanmayan, kaçınan, geri duran pek az kimselerden başka Küfe´de kalan olmadı, hepsi Kerbelâ´ya gitti.
îbn-i Ziyad, Süveyd b. Abdurrahman-ül Minkarî´yi süvarilerle Küfe´ye gönderdi.
Küfe´de dolaşarak, geri kalanlardan kimi bulursa, getirmesini ona emr etti.
Süveyd, Küfe kabileleri arasında dolaşırken Şamlılardan bir adam buldu ki Küfe´ye miras almak için gelmişti. Adamı yakalayıp İbn-i Ziyad´a gönderdi.
İbn-i Ziyad, emr etti. Adamın boynu vuruldu.
Küfe halkı, bunu görünce, Kerbelâ´ya döküldüler! [13]
îbfl-i Ziyad, Hz. Hüseyin´in yanına gizlice gitmek istiyenlere mâni olmak üzre Köprüyü de, tutturdu. [14]
Ömer b. Sa´d´in, Ordusuna Hazır ol! Emrini Vermesi:
Saîb. Ubeyde der ki «Biz, Ömer b. Sa´d ile su başında su içtiğimiz sırada, bir adam geldi. Ömer b. Sa´d´e (Sana, îbn-i Ziyad, Cüveyriye b. Bedr-üt Temimî´yi gönderdi. Eğer, Hüseyin ve Eshabile çarpışmaktan kaçınırsan, boynunun vurulmasını ona emr etti!) dedi.
Ömer, bunu işitince, hemen atına sıçrayıp bindi. Sonra, silahlarını getirtti ve kuşandı.» [15]
Hz. Hüseyin´le yanındakilere karşı bölüklere ayrılmaları için birlik kumandanlarına seslendi.
Muharrem ayının dokuzuncu Perşenbe günü, Cuma gecesi çarpışmak için hazırlandılar. [16]
Şimr´in Himaye Teklifini, Abbas, Cafetr ve Osman´ın Red Etmeleri:
Şimr b. Zilcevşen, Hz. Hüseyin´in Eshabmın yadına doğru vardı. «Kız kardeşimizin oğulları nerededir?» diye sordu,.
Hz. Ali´nin oğullan Abbas, Cafer ve Osman, Şimr´in yanına varıp «Bizi ne için çağırdın, bizden ne istiyorsun?» dediler.
Şimr «Ey kız kardeşimin oğullan! Sizlere emâaı verilmiştir!» dedi.
Bu yiğitler «Sana da, senin emânına da, Allah, lanet etsin!
Sen, bizim gerçekten dayımız olsaydın, bize emân verir de, Resûlullâh´ın oğluna emân vermemejilik edermiydin?» dediler. Şimr´in emân ve himâyesi-ni red ettiler.[17]
Küfe Leşkerinin Harekete Geçmesi
Ömer b. Sa´d «Ey Allah´ın Süvarileri! Hayvanlarınıza bininiz!» diye seslendi.
Süvariler, hayvanlarına bindiler.
İkindi namazından sonra Hz. Hüseyin ve Eshabma doğru ilerlediler.
Hz. Hüseyin, çadırının Önüne oturmuş, dizlerini dikmiş, kılıcını dizlerinin altından geçirerek iki ellerini kavuşturmug, başını, dizlerinin üzerine doğru eğmiş, uyukluyordu.
Hz. Hüseyin´in yakınında bulunan kız kardeşi Hz. Zeyneb, bir ses işitti. «Ey kardeşim! Yaklaşan sesleri işitmiyor musun?» dedi.
Hz. Hüseyin, başını kaldırdı. «Resûlullâh Aleyhisselâmı rü´yada gördüm. Bana! (Sen, bize dönecek, geleceksin!) buyurdu» dedi.
Hz. Zeyneb «Vay bizim başımıza gelenlere!» diyerek ellerini yüzüne vurmağa başlayınca, Hz. Hüseyin «Size, âh, vâh etmek yaraşmaz! Ey kardeş-ciğim! Sus! Rahman olan Allah, sizi rahmetile esirger!» dedi.
Abbas b. Ali, Hz. Hüseyin´e «Kardeşim! Küfe leşkeri sana doğru geliyor!» dedi.
Hz. Hüseyin, doğrulup kalktı. «Ey Abbas! Atıma bin, §u leşkere doğru var. Onlara: (Maksadınız nedir? Ne istiyorsunuz?) de! Bize doğru ne için geldiklerini kendilerinden sor!» dedi.
Abbas, içlerinde Züheyr b. Kayn ve Habib b. Müzahir bulunan yirmi atlı ile onlara karşı vardı.
«Maksadınız nedir? Ne istiyorsunuz?» diye sordu.
«Hükmüne boyun eğmenizi size teklif etmemiz, kabul etmediğiniz takdirde, üzerinize yürümemiz için validen emir geldi bize!» dediler.
Abbas b. Ali «Acele etmeyiniz! Ebu Abdullah´ın yanma dönüp, söylediğiniz şeyleri kendisine arz edeyim!» dedi.
Durdular. Sonra da «Git, onun yanma var. Bunu, kendisine bildirdikten sonra bizim yanımıza gel. Ne söylediğini bize bildir!» dediler.
Abbas b. Ali, koşarak Hz. Hüseyin´in yanına geldi ve durumu, Ona bildirdi.[18]
Züheyr b. Kayn´ın, Küfelilere Hitabı:
Hz. Hüseyin´in Eshabı, Hz. Hüseyin´in başına toplanıp Küfeliler hakkında konuşmağa başladılar.
Habîb b. Müzahir, Züheyr b. Kayn´a «İstersen, Küfelilerle bir konuş, onlara istediğini söyle!» dedi.
Züheyr, Habîb´e «Buna, önce, sen başla. Onlarla ilk konuşan, sen ol!» dedi.
Bunun üzerine, Habîb b. Müzahir, Küfelilere «Vallahi, yarın sabah, Peygamber Aleyhisselâmın zürriyetini, torunlarını ve amuca çocuklarını öldürmek için onların üzerlerine gelen, yürüyen bir kavm, Allah katında ne kötüdür!
Halbuki, şu şehir halkı, seherlerde uyanık bulunur, ibâdet ve tâata koyulur, Allah´ı çok çok zikr eder dururlardı!» dedi.
Mektup gönderip Hz. Hüseyin´i Küfe´ye davet edenlerden Azre b. Kays, Habîb´e «Sen, nefsini, gücün yettiği kadar temize çıkardın, övdün!» dedi.
Züheyr b. Kayn, Azre´ye «Ey Azre! Allah, hiç şüphesiz, Hüseyin´i temizlemiş ve doğru yola erdirmiştir. Sen, Allah´tan kork ey Azre! Ben, sana hayırlı öğüt vericilerdenim.
Allah aşkına ey Azre! Temiz, pâk canların öldürülmesinde dalâlet ehli olanlara, bari sen yardımcı olma!» dedi.
Azre «Ey Züheyr! Sen, bizim yanımızda iken, şu Ehl-i Beyt´e Tarafdar olanlardan değildin. Ancak, Osman tarafdarı idim!?» dedi.
Züheyr «Sen, benim şu durduğum yerde onlardan olduğumu istidlal ve isbata kadir olabilir misin?
Vallahi, ben, (Senin gibi) Ona (Hz. Hüseyin´e) hiç bir zaman (Gel!.) diye bir yazı yazmadım. Ona, hiç bir zaman, senin gibi (Gel!) diye bir Elçi de, göndermedim.
Ben, ona, hiç bir zaman senin gibi (Yardım edeceğim!) diye bir va´dde de, bulunmadım.
Fakat, yol, aramızı birleştirdi. Bizi, bir araya getirdi.
Onu görünce, Resûlullâh Aleyhisselâmı ve Hüseyin´in, Onun yanındaki mevkiini düşündüm.
Düşmanlarının ve sizin cemaatınızın, Onun üzerine yürüyeceklerini anladım.
Ona yardım etmeyi ve Onun Eshabı arasında bulunmayı, Allah´ın haklarından ve Resulünün haklarından gayb ettiğiniz hakları korumak için kenr dimi Onun yanında bulundurmayı uygun gördüm!» dedi.[19]
Çarpışmanın Ertesi Sabaha Bıraktırılması:
Abbas b. Ali, koşarak Küfelüerin yanma vardı ve «Ey bizim üzerimize yürümek istiyen insan yığını! Ebû Abdullah Hüseyin b. Ali, bu işi düşünmek üzre, bu akşam sizin, geri dönmenizi istiyor!
Eğer, sizinle Onun arasındaki iş hakkında bir konuşma olmazsa, inşâal-iâh sabaha çıktığımızda buluşuruz.
(Eğer, istediğiniz, pazarlık ettiğiniz işi kabul edersek, yanmıza geliriz. İsteğinizi hoş bulmaz, kabul etmezsek, red ederiz!) diyor» dedi.
Abbas b. Ali, bu gece, böylece Küfelileri, Hz. Hüseyin´in üzerinden geri çevirmekle, Onun vereceği emri verdirmek, Ev halkına yapacağı vasiyetini yaptırmak imkânını sağlamak İstemişti.
Abbas b. Ali, onların yanına bu haberle varınca, Ömer b. Sa´d «Ey Şimr! Bu hususta senin görüşün nedir?» diye sordu.
Şimr «Senin bu husustaki görüşünnedir? Sen, Emir ve Başkumandansın. Görüş de, senim görüşündür!» dedi.
Ömer b. Sa´d «Ben, böyle olmamayı isterdim» dedikten sonra, halka yöneldi ve «Sizler ne düşünüyorsunuz? Sizin bu husustaki görüşünüz nedir?» diye sordu.
Amr b. Haccac «Sübhânallâh! Vallahi, bunların yerinde (üzerlerine yürüyeceğin âsi) Deylem halkı olsalar ve sonra da, şu yerde senden bir dilekte bulunsalardı, sen, onların dileklerini kabul etmek isterdin!» dedi.
Kays b. Eş´as «Vallahi, onlar, yarın sabahleyin seninle çarpışmağa kalkıncaya kadar ne isterlerse, kabul etmelisin!» dedi .
Ömer b. Sa´d «Vallahi, çarpışma yapacaklarını bilseydim, onları, akşama bile yeciktirmez, bırakmazdım!» dedi.
Abbas b. Ali; Ömer b. Sa´d´e yapacağı teklifleri yapıp Hz. Hüseyin´in yanına gelince, Hz. Hüseyin «Onların yanına tekerar dön! Ömer, onları akşamleyin üzerimize yürümekten çekip yarın sabaha kadar geciktirmeğe ka-dirse, geciktirsin. Bu da, gece Rabbımıza namaz kılmamız, düa etmemiz, Onun mağfiretini dilememiz içindir.
Ömer; benim, Allah´a ibâdeti, Onun Kitabını okumayı, Ona çok düa ve istiğfarda bulunmayı sevdiğimi bilir!» dedi.[20]
Hz. Hüseyin´in, Eshabına Hitaben Yaptığı Konuşma ve Onlara Bir Teklifi:
Hz. Hüseyin´in oğlu Aliyy-ül Asgar (Zeyn-el-âbidîn) der ki «Ömer b. Sa´d tarafından gönderilen Elçi, bize geldi. Sesi, işitilecek gibi bir yerde dikilip (Biz, sizi yarın sabaha bıraktık. Eğer, teslim olur, boyun eğerseniz, sizi alıp valimiz İbn-i Ziyad´a götüreceğiz.
Eğer, teslim olmaktan kaçınırsanız, sizi bırakıcı değiliz!) diyerek seslendi.
Ömer b. Sa´d, böyle, çarpışmaktan geri durunca, Babam Hüseyin, Eshabım topladı.
Bu, akşama yakın bir sırada idi.
Ben, onların konuşmalarım işitecek kadar yakınlarında bulunuyordum ve hasta idim. Babamın, Eshabına söylediklerinin hepsini işittim.
Babam; şanı yüce olan Allah´a, senanın en güzelile senada bulunduktan ve Ona, bollukta ve darlıkta hamd ettikten sonra, Onun: (Ey Allah´ım! Bizi, Peygamberlikle, bize Kur´ân-ı Kerîm´i öğretmekle, bizi, dinde, dini ilimlerde Fakîh, derin bilgili ve anlayışlı kılmakla, bize, hakkı işitecek kulaklar, hakkı görecek gözler, hakkı duyacak kalbler vermekle ve bizi, müşriklerden yapmamakla şereflendirdiğinden dolayı Sana hamd ederim!
İmdi, benim Eshabımdan daha ileri, daha hayırlı bir Eshab; benim Ehl-i Beytimden de, daha iyi, daha saygılı bir Ehl-i Beyt bilmiyorum!
Allah, sizin hepinizi, benden dolayı hayırla mükâfatlandırsın!
İyi biliniz ki; ben, yarınki günümüzün sabahında şanların, bize muhakkak saldıracaklarını ve düşmanlıklarını yapacaklarını sanıyorum!
Benim, hakkınızdaki görüşüm ve kararım şudur:
Hepiniz, beni bırakıp gidiniz! Benden dolayı sizi bağlayan bir ahd, size bir vebal yoktur!
Bu gece karanlığı sizi bürüyünce, geceyi deve edininiz, geceden faydalanarak birer tarafa savuşup gidiniz!) dediğini işittim.»
Dalıhâk b. Abdullah ile Mâlik b. Nîıdr-ul Erhabi, Hz. Hüseyin´in yanma geldiler. Selâm verip oturdular. Hz. Hüseyin, onların selâmlarını aldı ve kendilerine «Hoş geldiniz!» dedi.
Ne için geldiklerini sordu.
«Sana selâm verelim; Senin için Allah´dan afiyet ve selâmet dileyelim, Sana verilen sözü konuşalım, Küfelilerin haberini, Seninle çarpışmak için toplandıklarını Sana bildirelim ve Seninle konuşalım diye geldik!» dediler.
«Allah, bana yeter. Ne güzel Vekildir O!
Sizi, bana yardım etmekten alıkoyan nedir?» dedi.
Mâlik b. Nadr «Benim üzerimde borç ve geçinılerile mükellef bulunduğum çoluk çocuk var!» dedi. [21]
Hz. Hüseyin «Üzerinde borç olan, yanımda çarpışmasın!» dedi. [22]
Mâlik b. Nadr «Sen, yanından ayrılıp gitmemi bana helâl ettiğinde, ben, Seninle birlikte çarpışmak imkânını bulamayacak, Sana faydalı olamayacak, düşmanların tecavüzlerini Senden def edemeyeceğim demektir, bu, nasıl olur?» dedi.
Hz. Hüseyin «Senin hakkında helâldir.
Gece olup şu gece sizi bürüyünce, onu, deve edininiz, ondan faydalanınız. Sizden her bir adam, Ehl-i Beyt´imden birinin elini tutup ? Ailâh, darlıktan kurtariûcaya kadar ?´ köylerinize, şehirlerinize doğru dağılıp gidiniz.
Bu kavra, ancak beni isterler. Onlar, beai ele geçirip öldürecek olurlarsa, benden başkasını istemeleri, aramaları havadan ibarettir!» dedi.[23]
Hz. Hüseyin´in Teklifine Verilen Cevaplar:
Hz. Hüseyin´in kardeşleri, oğulları, kardeşinin oğulları ve Abdullah b. Cafer´in oğullan «Biz, Senden sonraya kalıp ta, ne yapacağa?
Allah, bize, hiç bir zaman, ounu. göstermesin!» dediler.
Bu sözü, onlardan ilk söyleyen, Abbas b Ali idi. Sonra da, o birleri, böyle söylediler.
Hz Hüseyin «Ey Akil oğulları! Size. Müslim´in öldürülmesi yeter! Gidi niz. size izin verdim!» dedi.
Akîl oğulları «Biz, Seni burada bırakıp ta, halka: (Biz, Büyüğümüzü, Efendimizi. Amucaların hayırlısı olan Amucalarımızın oğullarım bırakıp geldik! Onlarla birlikte ok atmadık, onlarla birlikte mızrak saplamadık, onlarla birlikte kılıç sallamadık. Onların ne yaptıklarını bilmiyoruz mu diyeceğiz?!
Hayır! Vallahi, biz, bunu yapamayız!
Fakat, bizim yapacağımız: canlarımızı, mallarımızı, çoluk ve çocuklarımızı Sana feda etmek, Seni, geldiğin yere götürünceye kadar, Senin yanında çarpışmaktır!
Senden sonra yaşamanın, Allah, belâsını versin!» dediler.
Müslim b. Avsece ayağa kalktı ve «Biz mi Seni bırakıp,. Senin yanından ayrılıp gideceğiz?!
Biz, Senin hakkını edâ etmeyip te, Allah katında ne özür beyan edeceğiz?
Vallahi, mızrağımı onların göğüslerinde kırmadıkca, kılıcımı iki elimle kavrayıp onları kılıcımla kesip biçmedikce, Senden- ayrılmam!
Yanımda silah kalmayacak olursa, onlara taş atarak Senin yanında ve Seninle birlikte ölünceye kadar çarpışırım!» dedi.
Sa´d b. Abdullâh-ul Hanefî «Vallahi, Senin hakkında AUâh ve Resûlullâh (Biz, Onu, koruduk!) diye gaibden bildirmedikçe, Seni yalnız bırakmayız ve Senin yanından ayrılmayız!
Vallahi, öldürüleceğimi, sonra, diriltileceğimi, sonra, diri olarak yakılıp eritileceğimi ve bunun, bana yetmiş kerre yapılacağını da, bilsem, Senin yanında ölümüme kavuşuncaya kadar, Senden ayrılmam!
Ben, bunu nasıl yapabilirim ki o, ancak bir kerre ölmekten ibarettir. Bunda bitmez, tükenmez, temelli bir şeref vardır!» dedi.
Züheyr b. Kayn «Vallahi, ben, şu öldürülmeyi, Senden ve Senin Ehl-i Beyt´inden olan şu gençlerden Allah´ın kaldırması, gidermesi için, bu uğurda öldürülmemi, sonra diriltilmemi, sonra öldürülmemi, hattâ bin kerre öldürülmemi arzu ederdim!» dedi.
Hz. Hüseyin´in Eshabından bir topluluk ta, bu mevzuda birbirlerinkine benzeyen konuşmalar yaptılar ve «Vallahi, biz, Senden ayrılmayacağız. Canlarımızı Senin uğrunda feda edeceğiz! Seni, önünde göğüslerimiz ve yüzlerimizle koruyacağız!» dediler..[24]
Hz. Hüseyin´in, Hz. Zeyneb´i Teselli Etmesi ve Savaş İçin Tedbir Alması ve Hazırlanması:
Hz., Hüseyin´in hasta olan oğlu Ali der ki «Yatsu vakti oturuyordum. Halam Zeyneb de yanımda bulunuyor, hastalığıma bakıyordu. Babam, yanımdan ayrılıp kendi çadırındaki Esbabının yanına gitti. Ebû Zerr-ül Gifârî´nin tedlısı Huveyy de, yanında idi. Huveyy, kılıcını biliyor ve eğrisini doğrultuyordu.
Babam:
(Ey Zaman! Üf! Bıktım senin arkadaşlığından!
Senin nice sabah ve akşamlarına sahip ve talip olanlar, ölmüş gitmişlerdir.
Zâten, Zaman, iyi ve salih kişileri tüketmeğe doymaz.
îşler, ancak Celîl olan Allah´a rücu eder.
Her danlı, Âhiret yoluna çvkılir, gider!) diyordu.
Bunu, iki, üç kerre tekrarlayınca, babamın, bununla, ne demek istediğini anladım. Hıçkırmağa bağladım, göz yaşlarımı tuttum, salmayıp susmayı tercih ettim. Üzerimize bir belânın gelip çattığını anladım.
Halam Zeyneb de, benim işittiklerimi işitmişti. Kadınlar, yufka yürekli, sabırsız olur, üzüntülerini içlerinde tutamazlar, üstlerini, başlarını çeker, yırtar, açarlar.
Halam (Eyvah! Gayb oldu o!
Ne olur ölüm! Beni öldür de, bu gün, hayatıma son ver! Anam Fâtima, babam Ali, kardeşim Hasan., hepsi öldüler! Geriye, artanlar, artıklar kaldı!) diyordu.
Babam Hüseyin, ona baktı. (Ey kardeşim! Şeytan, senin usluluğunu gidermesin!) dedi.
Halam (Babam, Anam Sana kurban olsun ey Ebû Abdullah! Ben, kendimi Sana feda etmek istiyorum!) dedi. Tasaları, geri geldi, gözleri yaşla doldu.
Babam, ona (Geceleyin bağırıp çağırmayı bıraksan da, biraz yatıp uyusan olmaz mı?) dedi.
Halam (Yazık oiau bana! Demek. Sen. gasb olundun gittin? Bu. benim kal bimi yaraladı Çok ağır ve çetin geldi bana!) diyerek ellerini yüzüne vurmağa, üstünü, başını yırtmağa başladı. En sonunda bayılıp arkası üzerine yıkıldı.
Babam Hüseyin, onun yanına vardı. Yüzüne su serpti. Ayılıhca, ona (Ey kardeşim! Âllâh´dan kork! Sen, Allah´ın öğrettiği şekilde musibete katlan: innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn de!
îyi bil kî: yer yüzü halkı hep Ölürler, gök halkı kalırlar. Yeri, kudretile yaratan, yarattıklarım, öldükten sonra dirilten, bir ve tek olan Allah´ın zâtından başka her şey yok olucudur.
Babam, benden hayırlı idi. Annem de, benden hayırlı idi. Kardeşim de, benden hayırlı idi.
Benim için de, onlar için de, ve her Müslüman için de, Resûlullâh, güzel bir örnektir!) diyerek ona, böyle ve buna benzer daha başka sözlerle sabır tavsiye ettikten sonra (Ey kardeşim! Sana and veriyorum. Yeminimden çekin de, ben öldüğüm zaman, benim için üstünü başını yırtma, yüzünü tırmalama! Benini´için âh! Vah! etmeyi, helak olmayı bırak!) dedi. Onu getirip yanıma oturttu. Kendisi, Eshabmun yanma gitti. Çadırlarım birbirlerine, yaklaştırmalarını, çadır iplerini birbirlerine geçirip dolaştırmalarını, çadırlar arasında, düşmanlarım tek yönden karşılayacak şekilde çıkış kapısı bırakmalarını onlara emr etti.» [25]
Çadırların arkalarına çukurlar, hendekler kazılıp içlerine bol miktarda odun, kamış doldurulması, gerektiğinde tutuşturularak arkadan gelinip girilmez hale getirilmesi, düşmana karşı çadırların önünde bulunulması da, Hz. Hüseyin´in, Eshabına verdiği emirler arasında idi. [26]
Kerbelâ´da Son Gecede Bîr Küfeli İle Yapılan Münâkaşa:
Dahhâk b. Abdullâh-ul Mışrakî der ki «Gece olunca, Hüseyin ve Eshabı, bütün gece namaz, istiğfar, Allah´a düa ve niyazla meşgul oldular.
Küfelilerin bizi gözetmekle vazifelendirilen süvarilerile karşılaştık.
O sırada, Hüseyin de: (O küfr edenler, kendilerine zaman ve meydan vermemizi, kendileri için, sakın, hayırlı sanmasınlar.
Onlara fırsat erişimiz, ancak, günahlarım artırmaları içindir.
Onlara fırsat verişimiz, ancak, günahlarını artırmaları içindir. Onlara, hor ve hakir edici bir azap vardır. Allah, Mü´minlerİ, üzerinde bulunduğunuz şu halde bırakacak değildir.
Nihayet, murdarı, temizden ayıracaktır. (ÂI-i tmran: 178-179) âyetlerini okuyordu.;
Bizi gözetleyen süvarilerden, bunu işiten bir adam (Kabe´nin Rabb´ına and olsun ki: biz, temiz olanlardanız ve sizlerden ayrılmışızdır!) dedi.
Ben, onun, kim olduğunu tanıdım. Arkadaşım Büreyr b. Hudayr´a (kimdir bu, bilirmisin?) dedim.
Büreyr (Hayır! Bilmiyorum!) dedi.
(Bu, Ebû Harb-üs Sebiî Abdullah b. Şehr´dir. Üzerine geleni boşa giderir. Eşrafdandır. Cesaretli ve atılgandır.
Saîd b. Kays, onu, arada sırada, işlediği suçlardan dolayı haps ederdi) dedim.
Büreyr b. Hudayr, ona (Ey fâsık!´Allah, seni mi temiz olanlardan yapacak?) diyerek çıkıştı.
Ebû Harp (Sen, kimsin?) diye sordu. Büreyr (Ben, Büreyr b. Hudayr´ım!) dedi.
Ebû Harp (Sen, vallahi, helak olacaksın! İnnâ lillâhi ve inna ilgyhi râciun! diye taziye etmek bana düşecektir!
Sen, vallahi, helak olacaksın ey Büreyr!) dedi.
Büreyr (Ey Ebû Harp! Büyük günahlarından dolayı Allah´a tevbe etmen gerekmez mi?
Vallahi, temiz ve pâk oianlar, biziz biz! Siz ise, pis ve murdar olanlarsınız! Ben, buna şâhidîerden´im!) dedi.
Ben de Ebû Harb´e (Yazıklar olsun sana! Sen, kendin için faydalı olanı bilmez misin?
Allah, senin her husustaki görüşünün belâsını versin! Sen, sefih bir adamsın!) dedim.
Bunun üzerine, Ebû Harp, yanımızdan ayrılıp gitti. Bizi, geceleyin, süvarilerden Azre b. Kays gözetledi. Kendisi, süvari kumandam idi.»[27]
Ömer b. Sa´d´in, Ordusunu Harp Nizamına Koyması:
1- Ömer b. Sa´d, Küfe´nin Medineliler kabilesi halkının üzerine Abdullah b. Züheyr b. Süleym-ül Ezdî´yi,
2- Mezhic ve Esed kabileleri halkının üzerine Abdurrahman b. Eb! Sebret-ül Hanefî´yi,
3- Rebîa ve Kinde kabileleri halkı üzerine Kays b. Eş´as´i,
4- Temîm ve Hemedan kabileleri halkının üzerine Hürr b. Yezid´i kumandan tayin etti.
Hürr b. Yezid´den başka bunların hepsi, Hz. Hüseyin´in şehâdeti cinayetine katıldılar.
Hürr, onlardan ayrıldı ye Hz. Hüseyin´in yanında çarpışarak şehid oldu.
5- Sağ kol kumandanlığına Amr b. Haccac´ı,
6- Sol kol kumandanlığına Şimr b. Zilcevşen´i tayin etti.
7- Azre b. Kays-ül Ahmesî´yi süvarilerin başına geçirdi.
8- Şebes b. RîbTyi piyadelerin başına getirdi.
9- Sancağını, âzadlısı Züveyd´in eline verdi.
Ömer b. Sa´d; 10 Muharrem Cuma günü sabah namazını kıldıktan sonra Ieşkerini harekete geçirdi.[28]
Hz. Hüseyin´in, Eshabını Savaş Nizamına Koyması :
Hz. Hüseyin de Eshabile birlikte sabah namazını kıldıktan sonra Eshabını savaş nizamına koydu.
Yananda otuz iki atlı, kırk piyade vardı.
1. Züheyr b. Kayn´ı, sağ koldaki Eshabınm başına,
2. Habîb b. Muzâhir´i sol koldaki Eshabınm basma geçirdi.
3. Sancağım, Abbas b. Ali´ye verdi.
Küfelilerin, arkadan gelmeleri ihtimalini göz Önünde tutarak çatarların arkalarına odun ve kamış yığıp ateşlemelerini emr etmişti.
Yakılacak ateşler için, geceden çukurlar kazılmış, içlerine odun ve kamışlar doldurulmuş, bu suretle arkaları emniyet altına alınmış bulunuyordu.[29]
3.Bölüm
Hz. Hüseyin´in, Ömer b. Sa´d´Ie Geceleyin Buluşup Görüşmeleri :
Ömer b. Sa´d´ın İhnâ Ziyad´a Durumu Yazîliası:
Şimr´in, îbn_i Ziyad´ı Kışkırtması:
İbn-i Ziyad´m, Hz. Hüseyin Hakkında Ömer b. Sa´d´e Verdiği Son Emir:
İbn.i Ziyad´ın Şimr´e Direktifi:
İbn-i Ziyad´ın Kabul Edilmiyen Emânı:
Şimr´le Ömer b. Sa´d Arasında Geçen Konuşma:
Ölmek Var, Boyun Eğmek Yok.
Bütün Kumandanların ve Halkın Kerbelâ´da Toplanması:
Ömer b. Sa´d´in, Ordusuna Hazır ol! Enirini Vermesi:
Şimr´in Himaye Teklifini, Abbas, Cafetr ve Osman´ın Red Etmeleri:
Küfe Leşkerinin Harekete Geçmesi
Züheyr b. Kayn´ın, Küfelilere Hitabı:
Çarpışmanın Ertesi Sabaha Bıraktırılması:
Hz. Hüseyin´in, Eshabına Hitaben Yaptığı Konuşma ve Onlara Bir Teklifi:
Hz. Hüseyin´in Teklifine Verilen Cevaplar:
Hz. Hüseyin´in, Hz. Zeyneb´i Teselli Etmesi ve Savaş İçin Tedbir Alması ve Hazırlanması:
Kerbelâ´da Son Gecede Bîr Küfeli İle Yapılan Münâkaşa:
Ömer b. Sa´d´in, Ordusunu Harp Nizamına Koyması:
Hz. Hüseyin´in, Eshabını Savaş Nizamına Koyması :
Hz. Hüseyin´in Ölüm Temizliği Yapması:
Hz. Hüseyin´in Allah´a Münâcâtı ve Küfelilere Son Hitabı :
Hz. Ali´nin, Ömer b. Sa´d Hakkındaki Keşif ve Teşhisi :
Züheyr b. Kayn´m, Küfelileri Uyarması :
Hürr. b. Yezid´lıt Nedamet Duyması ve Hz. Hüseyin Tarafına Geçmesi :
Hürr´ün Küfelilere Hitabı:
Küfelilerden Otuz Kişinin Hz. Hüseyin Tarafın» Geçmesi
Ömer b. Sa´d´in, Leşkerini Hücuma Geçirmesi:
Abdullah b. Umeyr île Hanımının Fedakârlık ve Yararlıkları:
Küfe Leşkerinin İlk Hücumlarının Geri Püskürtülmesi:
Abdullah b. Havza´nın Küstahlığı ve Feci Akıbeti:
îbn.i Havza´nın Başına Gelenden, Mesruk´un İbret Alması:
Büreyr b. Hudayr´m, Yezîd b. Mâkıl ile Lânetleşerek Çarpışması ve Şehid Olması
Ali b. Karaza´mn, Hz. Hüseyin´e Karşi Küstahlığı:
Hürr´ün, Yezid b. Süfyan´ı Öldürmesi:
Nâfi b. Hilâl´ın Müzâhım´ı Öldürmesi:
Amr b. Haccac´ın Küfe Leşkerini Kışkırtıp Hep Bîrden Hücuma Kaldırması:
Müslim b. Avsece´nin Vurulup Şehid Düşmesi ve Hz. Hüseyin Hakkındaki Vasİyyeti:
Abdullah b. Umeyr´in Şehid Düşmesi:
Küfelilerin Ortalarına Alıp Şehid Ettikleri Dört Kahraman:
Küfe Süvarilerinin Bozguna Uğramalara:
Hürr´ün Kahramanlığı ve Cesaretliliği:
Hz. Hüseyin´e Vardım İçin Düa Eden ihtiyarlar:
Hz. Hüseyin´le Eshabınm Çadırlarının Ateşe Verilmesi:
Ürnmü Vehb´in Şehid Edilmesi:
Hz. Hüseyin´in Çadırının, İçindekilerle Birlikte Yakılmak istenilmesi :
Namaz Kılmak İçin Yapılan Münâkaşa ve Habîb b. Muzâhir´in Şehid Edilmesi:
Babasının İntikamım Alan Genç.
Hürr´ün Şehİd Düşmesi:
Kerbelâ´da Kılman Son Öğle Namazı:
Saîd b. Abdüllâh-ul Hanefi´nin Şehid Düşmesi
Züheyr b. Kayn´ın Şehid Düşmesi:
Nâfi b. Hilâl´in Yakalanarak Şehfd r.
Hz. Hüseyin´in Önünde Kendilerini Bireir Birer Feda- Eden Kahramanlar :
Dahhâk b. Abdullah´ın Kerbelâ´dan Kaçıp Canını Kurtarması:
Okçu Ebüşşa´sâ´m Şehld Oluşu:
Aliyyül-Ekber´in Şehid Oluşu:
Abdullah b. Müslim´in Alnından ve Göğsünden Okla Vurulup Şelıid Edilmesi i
Ard Arda Şehid Edilen EhU Beyt Gençleri:
Hz. Hüseyin´in Yargun Düşüp Bir Müddet Olduğu Yerde Kalması:
Mâlik b. Nüseyr´in Akıbeti:
Hz. Hüseyin´in Kucağında Okla Vurulan Yavrusu:
Hz. Hüseyin´in, Ömer b. Sa´d´Ie Geceleyin Buluşup Görüşmeleri :
Hz. Hüseyin, Amr b. Karaza b. Kâ´b-ül Ensârî´yi, Ömer b. Sa´d´e göndererek: «Geceleyin, benim karargâhımla kenedisinin karargâhı arasında benimle bir buluşsun!» dedi.
Ömer b. Sa´d, yirmi atlı ile geldi. Hz. Hüseyin de, onun gibi yirmi atlı ile geldi.
Hz. Hüseyin, Ömer b. Sa´d´ ile bir araya geldiği zaman, bir tarafa çekilmelerini ve kendisini Ömer b. Sa´d ile yalnız bırakmalarını Eshabıha emr etti.
Ömer b. Sa´d de adamlarına aynı şekilde emr etti.
İki tarafın askerleri, onların tne seslerini, ne de, sözlerini işitemiyecek kadar yanlarından uzaklaştılar.
Hz. Hüseyin ile Ömer b. Sa´d, konuşmağa başladılar. Gecenin bir kısmı geçinceye kadar konuşmayı uzattılar. Sonra, her biri karargâhlarına ve arkadaşlarının yanlarına döndüler.
Halkın tahmin ve zanlarina dayanarak söylediklerine göre: onlar, aralarında şöyle konuşmuşlardı:
Hz. Hüseyin, Ömer b. Sa´d´e «Her ikimiz karargâhımızı burada bırakalım. Sen, benimle birlikte Yesm b. Muavİye´nin yanma git!» dedi.
Ömer b. Sa´d «İyi bil ki: böyle yaparsam, evim yıkılır!» dedi.
Hz. Hüseyin «Ben, sana ev yaparım!» dedi.
Ömer b. Sa´d «İyi bil ki: Arazi ve akarlarım da, elimden alınır!» dedi.
Hz. Hüseyin «İyi bil ki: Hicaz´daki mallarımdan, ben sana, onlardan daha hayırlısını veririm!» dedi.
Hz. Hüseyin´in bu teklifleri Ömer b. Sa´d´in pek, hoşuna gitmedi.
Herkes, bu hususta birbirlerinden işittiklerine göre iyice bilmeden bir takım şeyler söylemeğe başladılar.
Rivayete göre: Ömer b. Sa´d, Hz. Hüseyin´in bu husus tekliflerini kabul etmeyince, Hz. Hüseyin, Ona «Öyle ise, benim şu teklifimden birini seçip kabul ediniz:
1. Bırakınız, ben, geldiğim yere dönüp gideyim?
2. Elimi, Yezid b. Muaviye´nin eline koyayım. Aramızdaki mesele hakında gereğini o düşünsün ve hükmünü versin!
3. İsterseniz, beni,. Müslüman serhadlarından bir serhadde, onun yakınlarından birisi olarak, gönderiniz de, cihadla uğraşayım. Ne ben, onlara karışayım, ne de, onlar, bana karışsınlar!» dedi.
Hz. Hüseyin, Ömer b. Sa´d ile üç veya dört kerre buluşup konuştular.[1]
Ömer b. Sa´d´ın İhnâ Ziyad´a Durumu Yazîliası:
Ömer b. Sa´d, Hz. Hüseyin ile görüştükten sonra, durumu, îbn-i Ziyad´a bir yazı ile bildirdi ve yazısında söyle dedi:
«îmdi, hiç şüphesiz, Allah, düşmanlık ateşini söndürdü. Sözü, bir araya getirdi. Ümmetin işini düzeltti.
îşte, Hüseyin; gelmiş olduğu yere döneceği, yahut cihad için Müslüman serhadlerinden göndermeyi uygun göreceğiniz bir serhadde Müslümanlardan bir ferd olarak kendi başına cihadla meşgul olacağı, yahut Mü´mfcıler Emîri Yezid´e gidip elini, eline koyarak aralarındaki meseleyi onun hail etmesini istiyeceği hakkında bana söz verdi.
Bunda, sizin için hoşnutluk, ümmet için de, iyilik var!»
îbn-i Ziyad, Ömer b. Sa´d´in yazısını okuyunca «Bu, kavmına şefkatli olaa valiye öğüt verici kişinin yazısıdır.
Evet! Ben de, kabul ettim!» dedi. [2]
Şimr´in, îbn_i Ziyad´ı Kışkırtması:
Şimr b. Zilcevşen, ayağa kalkarak «O, gelip senin yanı başındaki toprağına konmuş, iken, sen, onun dileklerini kabul mü edeceksin?!
Vallahi, o, senin eline, elini koyup bey´at etmeden memleketinden ayrılacak olursa, onlar kuvvet ve kudrette önde gelir, sen de, za´f ve aczde önde gelmiş olursun.
O, bu duruma düştükten sonra, ona imkân ve meydan verme!
O, şimdi za´f ve ümitsizlik içindedir. Kendisi ve Eshabı, senin hükmüne boyun eğmelidir. Boyun eğince de, onu ve Eshabını, cezalandırırsan, cezalandırmağa yetkili sindir. Cezalandırmaz, bağışlarsan, bu da, senin elindedir.
Vallahi, bana gelen habere göre: Hüseyin, Ömer b. Sa´d ile iki taraf karargâhı arasında bütün gece oturup konuşuyormuş!» dedi.
îbn-i Ziyad «Evet! Ben de senin re´yin
İbn-i Ziyad´ın, Hz. Hüseyin Hakkında Ömer b. Sa´d´e Verdiği Son Emir:
İbn-i Ziyad, Ömer b. Sa´d´e yazdığı son yazısında şöyle dedi:
«imdi, ben, seni, Hüseyin´e; ne onunla çarpışmaktan kaçmasın, ne onun işini uzatıp durasm, ne selâmet ve bekasını dileyesin, tne de, benim katımda oturup şefaatçisi ve kayırıcısı olasın diye gönderdim!
Bak! Hüseyin ve Eshabı, hükmüme boyun eğer ve teslim olurlarsa, onu ve Eshabmı acele bana yolla!
Şâyed, kabule yanaşmazlarsa, üzerlerine yürü, onları, öldür! Ölülerinin azalarım kes biç!
Çümki, onlar, bunu hak etmişlerdir.
Hüseyin, öldürülürse, onun göğsünü ve arkasını atlara çiğnet!
Çünki, o, âsidir ve şakidir!
Zamanımda, ölümünden sonra, bana ondan daha zararlı olan bir şey yoktur! Fakat, onu öldüreceğim! diye söz vermişimdir! Onu, yerine getireceğim!
Sen de, onun hakkımdaki emrimizi yerine getirirsen, emri dinleyen ve. ona boyun eğenlerin mükâfatile seni mükâfatlandırırız!
Eğer, bunu yapmaktan kaçınırsan, işimizden, leşkerlerimiz arasından ayrıl. Şimr b. Zilcevşen´Ie leşkerler arasından çekil! Biz, ona (Şimr´e) işimizi buyurmuşuzdur!»[4]
İbn.i Ziyad´ın Şimr´e Direktifi:
İbn-i Ziyad, Şimr b. Zilcevşen´i çağırdı. «Bu yazıyı, Ömer b. Sa´d´e götür. Hükmüme boyun eğmelerini Hüseyin ve Eshabına teklif etsin.
Eğer, bunu yaparlarsa, onları, acele bana göndersin. Emrime boyun eğmekten kaçınırlarsa, onlarla çarpışsın.
Ömer, bu emrimi yerine getirirse, sen, onu, âmir olarak dinle ve emirlerine boyum eğ!
Eğer, o, emrimi yerine getirmekten kaçınırsa, onlarla, sen çarpış. Leş-kerin başı sensin!
Ömer´in de, üzerine sıçrayıp boynunu vur, başını bana gönder!» dedi. [5]
İbn-i Ziyad´ın Kabul Edilmiyen Emânı:
Şimr, ibn-i Ziyad´dan direktifi ve Ömer´e yazılan yazıyı alıp ayağa kalktığı zaman; Hz. Hüseyin´in kardeşleri Abbas, Abdullah, Cafer ve Osman´ın anneleri Ummüîbenîn´in yeğeni Abdullah orada bulunuyordu.
Abdullah, İbn-i Ziyad´a «Allah, valiye iyilikler versin! Kız kardeşimizin oğulları, Hüseyinle birlikte bulunuyorlar. Eğer, onlar için bir emân yazılmasını uygun görürsen, yaz!» dedi.
İbn-i Ziyad «Olur!» deyip kâtibe emr etti. Onlar için bir emân yazıldı. Abdullah, onu, âzadlısı Küzman ile onlara gönderdi.
Kurman, Kerbelâ´ya gelip onları çağırttı. Onlara «Bu emânı, size, dayınız gönderdi!» dedi.
Gençler «Dayımıza selâm söyle! Ona.de ki: (Sizin emânınız, bize gerekmez!
Allah´ın emânı, bize, Sümeyye´min oğlunun emanından daha hayırlıdır!) [6]
Şimr´le Ömer b. Sa´d Arasında Geçen Konuşma:
Şimr b. Zilc.evşen, îbn-i Ziyad´ın yazısını Ömer b. Sa´d´e verdi.
Ömer b. Sa´d, yazıyı okuyunca «Vay Allah senin cezanı versin, seni, evine kavuşturmasın! Sen, bana ne kötü haber getirdin!
Vallahi, oma yazmış olduğum şeyi senin de, beğenip kabul edeceğini sanıyordum.
Sen, işimizi bozdun, karıştırdın! Biz, sulh ve müsâlemet ummuştuk.
Vallahi, Hüseyin, teslim olmaz, boyun eğmez! Kişi, babasından olur, babasına çeker!» dedi.
§imr «Bana haber ver; sen, şimdi, ne yapacaksın? Valinin emrini yerine getirecek misin, onun düşmanını öldürecek misin?
Bunu yapmayacaksan, benimle leşker ve ordugâh arasından çekil!» dedi.
Ömer b. Sa´d «Hayır! Çekilip yerimi sana vermek, sana ikram etmek yok! Bunu, ben idare edeceğim!» dedi.
Şimr «Ben de, yanında bulunayım mı?» diye sordu.
Ömer b. Sa´d «Sen, piyadelerin başında bulun!» dedi. [7]
Ölmek Var, Boyun Eğmek Yok
Ömer b. Sa´d, İbn-i Ziyad´ın yazısını, adamlarından birisile Hz. Hüseyin´e gönderdi. [8]
Hz. Hüseyin «Ben mi Mercâne´nin oğlunun hükmüne boyun eğeceğim?! Vallahi, ben, bunu, hiç bir zaman yapmam! [9] Onun bu teklifini hiç bir zaman kabul etmem.
Bu yolda şu ölümden daha ötesi var mı? Öyle ise, hoş geldi, safa geldi ölüm!» dedi.[10]
Bütün Kumandanların ve Halkın Kerbelâ´da Toplanması:
Ömer b. Sa´d, Hz. Hüseyin´in, yapılan teklifi red ettiğini îbn-i Ziyad´a yazıp bildirdi .
İbn-i Ziyad, kızdı. Bütün adamlarım yanma alıp Küfe´nin yakınında, Şam tarafında bulunan Nuhayla´ya gitti.
Husayn b. Nümeyr´i, Haccar b. Ebcer´i, Şebes b. Rib´i´yi, Şimr b. Zil-cevşen´i Ömer b. Sa´d´e yardımcı olmak üzere gönderdi.
Şebes b. Rib´i, hastalığını ileri sürerek Kerbelâ´ya gitmek istemedi.
İbn-i Ziyad «Sen, hastalığını bahane mi ediyorsun Eğer, bizim itâatı-mızda isen, düşmanlarımızla çarpışmağa git!» dedi.
Şebes, îbh-i Ziyad´dan bu sözü işitince, hazırlanıp Kerbelâ´ya gitti.
Haris b. Yezîd, b. Rüveym de, aynı şekilde hastalığını ileri sürüp gitmek istemedi ise de, Şebes gibi gitmek zorunda kaldı.
îbn-i Ziyad, herkesi, Hz. Hüseyin´le çarpışmak için Kerbelâ´da topladı. [11]
Kürelilere bu yolda bol bol mal verdi. [12]
Küfelilerden, Hz. Hüseyin´le çarpışmaktan hoşlanmayan, kaçınan, geri duran pek az kimselerden başka Küfe´de kalan olmadı, hepsi Kerbelâ´ya gitti.
îbn-i Ziyad, Süveyd b. Abdurrahman-ül Minkarî´yi süvarilerle Küfe´ye gönderdi.
Küfe´de dolaşarak, geri kalanlardan kimi bulursa, getirmesini ona emr etti.
Süveyd, Küfe kabileleri arasında dolaşırken Şamlılardan bir adam buldu ki Küfe´ye miras almak için gelmişti. Adamı yakalayıp İbn-i Ziyad´a gönderdi.
İbn-i Ziyad, emr etti. Adamın boynu vuruldu.
Küfe halkı, bunu görünce, Kerbelâ´ya döküldüler! [13]
îbfl-i Ziyad, Hz. Hüseyin´in yanına gizlice gitmek istiyenlere mâni olmak üzre Köprüyü de, tutturdu. [14]
Ömer b. Sa´d´in, Ordusuna Hazır ol! Emrini Vermesi:
Saîb. Ubeyde der ki «Biz, Ömer b. Sa´d ile su başında su içtiğimiz sırada, bir adam geldi. Ömer b. Sa´d´e (Sana, îbn-i Ziyad, Cüveyriye b. Bedr-üt Temimî´yi gönderdi. Eğer, Hüseyin ve Eshabile çarpışmaktan kaçınırsan, boynunun vurulmasını ona emr etti!) dedi.
Ömer, bunu işitince, hemen atına sıçrayıp bindi. Sonra, silahlarını getirtti ve kuşandı.» [15]
Hz. Hüseyin´le yanındakilere karşı bölüklere ayrılmaları için birlik kumandanlarına seslendi.
Muharrem ayının dokuzuncu Perşenbe günü, Cuma gecesi çarpışmak için hazırlandılar. [16]
Şimr´in Himaye Teklifini, Abbas, Cafetr ve Osman´ın Red Etmeleri:
Şimr b. Zilcevşen, Hz. Hüseyin´in Eshabmın yadına doğru vardı. «Kız kardeşimizin oğulları nerededir?» diye sordu,.
Hz. Ali´nin oğullan Abbas, Cafer ve Osman, Şimr´in yanına varıp «Bizi ne için çağırdın, bizden ne istiyorsun?» dediler.
Şimr «Ey kız kardeşimin oğullan! Sizlere emâaı verilmiştir!» dedi.
Bu yiğitler «Sana da, senin emânına da, Allah, lanet etsin!
Sen, bizim gerçekten dayımız olsaydın, bize emân verir de, Resûlullâh´ın oğluna emân vermemejilik edermiydin?» dediler. Şimr´in emân ve himâyesi-ni red ettiler.[17]
Küfe Leşkerinin Harekete Geçmesi
Ömer b. Sa´d «Ey Allah´ın Süvarileri! Hayvanlarınıza bininiz!» diye seslendi.
Süvariler, hayvanlarına bindiler.
İkindi namazından sonra Hz. Hüseyin ve Eshabma doğru ilerlediler.
Hz. Hüseyin, çadırının Önüne oturmuş, dizlerini dikmiş, kılıcını dizlerinin altından geçirerek iki ellerini kavuşturmug, başını, dizlerinin üzerine doğru eğmiş, uyukluyordu.
Hz. Hüseyin´in yakınında bulunan kız kardeşi Hz. Zeyneb, bir ses işitti. «Ey kardeşim! Yaklaşan sesleri işitmiyor musun?» dedi.
Hz. Hüseyin, başını kaldırdı. «Resûlullâh Aleyhisselâmı rü´yada gördüm. Bana! (Sen, bize dönecek, geleceksin!) buyurdu» dedi.
Hz. Zeyneb «Vay bizim başımıza gelenlere!» diyerek ellerini yüzüne vurmağa başlayınca, Hz. Hüseyin «Size, âh, vâh etmek yaraşmaz! Ey kardeş-ciğim! Sus! Rahman olan Allah, sizi rahmetile esirger!» dedi.
Abbas b. Ali, Hz. Hüseyin´e «Kardeşim! Küfe leşkeri sana doğru geliyor!» dedi.
Hz. Hüseyin, doğrulup kalktı. «Ey Abbas! Atıma bin, §u leşkere doğru var. Onlara: (Maksadınız nedir? Ne istiyorsunuz?) de! Bize doğru ne için geldiklerini kendilerinden sor!» dedi.
Abbas, içlerinde Züheyr b. Kayn ve Habib b. Müzahir bulunan yirmi atlı ile onlara karşı vardı.
«Maksadınız nedir? Ne istiyorsunuz?» diye sordu.
«Hükmüne boyun eğmenizi size teklif etmemiz, kabul etmediğiniz takdirde, üzerinize yürümemiz için validen emir geldi bize!» dediler.
Abbas b. Ali «Acele etmeyiniz! Ebu Abdullah´ın yanma dönüp, söylediğiniz şeyleri kendisine arz edeyim!» dedi.
Durdular. Sonra da «Git, onun yanma var. Bunu, kendisine bildirdikten sonra bizim yanımıza gel. Ne söylediğini bize bildir!» dediler.
Abbas b. Ali, koşarak Hz. Hüseyin´in yanına geldi ve durumu, Ona bildirdi.[18]
Züheyr b. Kayn´ın, Küfelilere Hitabı:
Hz. Hüseyin´in Eshabı, Hz. Hüseyin´in başına toplanıp Küfeliler hakkında konuşmağa başladılar.
Habîb b. Müzahir, Züheyr b. Kayn´a «İstersen, Küfelilerle bir konuş, onlara istediğini söyle!» dedi.
Züheyr, Habîb´e «Buna, önce, sen başla. Onlarla ilk konuşan, sen ol!» dedi.
Bunun üzerine, Habîb b. Müzahir, Küfelilere «Vallahi, yarın sabah, Peygamber Aleyhisselâmın zürriyetini, torunlarını ve amuca çocuklarını öldürmek için onların üzerlerine gelen, yürüyen bir kavm, Allah katında ne kötüdür!
Halbuki, şu şehir halkı, seherlerde uyanık bulunur, ibâdet ve tâata koyulur, Allah´ı çok çok zikr eder dururlardı!» dedi.
Mektup gönderip Hz. Hüseyin´i Küfe´ye davet edenlerden Azre b. Kays, Habîb´e «Sen, nefsini, gücün yettiği kadar temize çıkardın, övdün!» dedi.
Züheyr b. Kayn, Azre´ye «Ey Azre! Allah, hiç şüphesiz, Hüseyin´i temizlemiş ve doğru yola erdirmiştir. Sen, Allah´tan kork ey Azre! Ben, sana hayırlı öğüt vericilerdenim.
Allah aşkına ey Azre! Temiz, pâk canların öldürülmesinde dalâlet ehli olanlara, bari sen yardımcı olma!» dedi.
Azre «Ey Züheyr! Sen, bizim yanımızda iken, şu Ehl-i Beyt´e Tarafdar olanlardan değildin. Ancak, Osman tarafdarı idim!?» dedi.
Züheyr «Sen, benim şu durduğum yerde onlardan olduğumu istidlal ve isbata kadir olabilir misin?
Vallahi, ben, (Senin gibi) Ona (Hz. Hüseyin´e) hiç bir zaman (Gel!.) diye bir yazı yazmadım. Ona, hiç bir zaman, senin gibi (Gel!) diye bir Elçi de, göndermedim.
Ben, ona, hiç bir zaman senin gibi (Yardım edeceğim!) diye bir va´dde de, bulunmadım.
Fakat, yol, aramızı birleştirdi. Bizi, bir araya getirdi.
Onu görünce, Resûlullâh Aleyhisselâmı ve Hüseyin´in, Onun yanındaki mevkiini düşündüm.
Düşmanlarının ve sizin cemaatınızın, Onun üzerine yürüyeceklerini anladım.
Ona yardım etmeyi ve Onun Eshabı arasında bulunmayı, Allah´ın haklarından ve Resulünün haklarından gayb ettiğiniz hakları korumak için kenr dimi Onun yanında bulundurmayı uygun gördüm!» dedi.[19]
Çarpışmanın Ertesi Sabaha Bıraktırılması:
Abbas b. Ali, koşarak Küfelüerin yanma vardı ve «Ey bizim üzerimize yürümek istiyen insan yığını! Ebû Abdullah Hüseyin b. Ali, bu işi düşünmek üzre, bu akşam sizin, geri dönmenizi istiyor!
Eğer, sizinle Onun arasındaki iş hakkında bir konuşma olmazsa, inşâal-iâh sabaha çıktığımızda buluşuruz.
(Eğer, istediğiniz, pazarlık ettiğiniz işi kabul edersek, yanmıza geliriz. İsteğinizi hoş bulmaz, kabul etmezsek, red ederiz!) diyor» dedi.
Abbas b. Ali, bu gece, böylece Küfelileri, Hz. Hüseyin´in üzerinden geri çevirmekle, Onun vereceği emri verdirmek, Ev halkına yapacağı vasiyetini yaptırmak imkânını sağlamak İstemişti.
Abbas b. Ali, onların yanına bu haberle varınca, Ömer b. Sa´d «Ey Şimr! Bu hususta senin görüşün nedir?» diye sordu.
Şimr «Senin bu husustaki görüşünnedir? Sen, Emir ve Başkumandansın. Görüş de, senim görüşündür!» dedi.
Ömer b. Sa´d «Ben, böyle olmamayı isterdim» dedikten sonra, halka yöneldi ve «Sizler ne düşünüyorsunuz? Sizin bu husustaki görüşünüz nedir?» diye sordu.
Amr b. Haccac «Sübhânallâh! Vallahi, bunların yerinde (üzerlerine yürüyeceğin âsi) Deylem halkı olsalar ve sonra da, şu yerde senden bir dilekte bulunsalardı, sen, onların dileklerini kabul etmek isterdin!» dedi.
Kays b. Eş´as «Vallahi, onlar, yarın sabahleyin seninle çarpışmağa kalkıncaya kadar ne isterlerse, kabul etmelisin!» dedi .
Ömer b. Sa´d «Vallahi, çarpışma yapacaklarını bilseydim, onları, akşama bile yeciktirmez, bırakmazdım!» dedi.
Abbas b. Ali; Ömer b. Sa´d´e yapacağı teklifleri yapıp Hz. Hüseyin´in yanına gelince, Hz. Hüseyin «Onların yanına tekerar dön! Ömer, onları akşamleyin üzerimize yürümekten çekip yarın sabaha kadar geciktirmeğe ka-dirse, geciktirsin. Bu da, gece Rabbımıza namaz kılmamız, düa etmemiz, Onun mağfiretini dilememiz içindir.
Ömer; benim, Allah´a ibâdeti, Onun Kitabını okumayı, Ona çok düa ve istiğfarda bulunmayı sevdiğimi bilir!» dedi.[20]
Hz. Hüseyin´in, Eshabına Hitaben Yaptığı Konuşma ve Onlara Bir Teklifi:
Hz. Hüseyin´in oğlu Aliyy-ül Asgar (Zeyn-el-âbidîn) der ki «Ömer b. Sa´d tarafından gönderilen Elçi, bize geldi. Sesi, işitilecek gibi bir yerde dikilip (Biz, sizi yarın sabaha bıraktık. Eğer, teslim olur, boyun eğerseniz, sizi alıp valimiz İbn-i Ziyad´a götüreceğiz.
Eğer, teslim olmaktan kaçınırsanız, sizi bırakıcı değiliz!) diyerek seslendi.
Ömer b. Sa´d, böyle, çarpışmaktan geri durunca, Babam Hüseyin, Eshabım topladı.
Bu, akşama yakın bir sırada idi.
Ben, onların konuşmalarım işitecek kadar yakınlarında bulunuyordum ve hasta idim. Babamın, Eshabına söylediklerinin hepsini işittim.
Babam; şanı yüce olan Allah´a, senanın en güzelile senada bulunduktan ve Ona, bollukta ve darlıkta hamd ettikten sonra, Onun: (Ey Allah´ım! Bizi, Peygamberlikle, bize Kur´ân-ı Kerîm´i öğretmekle, bizi, dinde, dini ilimlerde Fakîh, derin bilgili ve anlayışlı kılmakla, bize, hakkı işitecek kulaklar, hakkı görecek gözler, hakkı duyacak kalbler vermekle ve bizi, müşriklerden yapmamakla şereflendirdiğinden dolayı Sana hamd ederim!
İmdi, benim Eshabımdan daha ileri, daha hayırlı bir Eshab; benim Ehl-i Beytimden de, daha iyi, daha saygılı bir Ehl-i Beyt bilmiyorum!
Allah, sizin hepinizi, benden dolayı hayırla mükâfatlandırsın!
İyi biliniz ki; ben, yarınki günümüzün sabahında şanların, bize muhakkak saldıracaklarını ve düşmanlıklarını yapacaklarını sanıyorum!
Benim, hakkınızdaki görüşüm ve kararım şudur:
Hepiniz, beni bırakıp gidiniz! Benden dolayı sizi bağlayan bir ahd, size bir vebal yoktur!
Bu gece karanlığı sizi bürüyünce, geceyi deve edininiz, geceden faydalanarak birer tarafa savuşup gidiniz!) dediğini işittim.»
Dalıhâk b. Abdullah ile Mâlik b. Nîıdr-ul Erhabi, Hz. Hüseyin´in yanma geldiler. Selâm verip oturdular. Hz. Hüseyin, onların selâmlarını aldı ve kendilerine «Hoş geldiniz!» dedi.
Ne için geldiklerini sordu.
«Sana selâm verelim; Senin için Allah´dan afiyet ve selâmet dileyelim, Sana verilen sözü konuşalım, Küfelilerin haberini, Seninle çarpışmak için toplandıklarını Sana bildirelim ve Seninle konuşalım diye geldik!» dediler.
«Allah, bana yeter. Ne güzel Vekildir O!
Sizi, bana yardım etmekten alıkoyan nedir?» dedi.
Mâlik b. Nadr «Benim üzerimde borç ve geçinılerile mükellef bulunduğum çoluk çocuk var!» dedi. [21]
Hz. Hüseyin «Üzerinde borç olan, yanımda çarpışmasın!» dedi. [22]
Mâlik b. Nadr «Sen, yanından ayrılıp gitmemi bana helâl ettiğinde, ben, Seninle birlikte çarpışmak imkânını bulamayacak, Sana faydalı olamayacak, düşmanların tecavüzlerini Senden def edemeyeceğim demektir, bu, nasıl olur?» dedi.
Hz. Hüseyin «Senin hakkında helâldir.
Gece olup şu gece sizi bürüyünce, onu, deve edininiz, ondan faydalanınız. Sizden her bir adam, Ehl-i Beyt´imden birinin elini tutup ? Ailâh, darlıktan kurtariûcaya kadar ?´ köylerinize, şehirlerinize doğru dağılıp gidiniz.
Bu kavra, ancak beni isterler. Onlar, beai ele geçirip öldürecek olurlarsa, benden başkasını istemeleri, aramaları havadan ibarettir!» dedi.[23]
Hz. Hüseyin´in Teklifine Verilen Cevaplar:
Hz. Hüseyin´in kardeşleri, oğulları, kardeşinin oğulları ve Abdullah b. Cafer´in oğullan «Biz, Senden sonraya kalıp ta, ne yapacağa?
Allah, bize, hiç bir zaman, ounu. göstermesin!» dediler.
Bu sözü, onlardan ilk söyleyen, Abbas b Ali idi. Sonra da, o birleri, böyle söylediler.
Hz Hüseyin «Ey Akil oğulları! Size. Müslim´in öldürülmesi yeter! Gidi niz. size izin verdim!» dedi.
Akîl oğulları «Biz, Seni burada bırakıp ta, halka: (Biz, Büyüğümüzü, Efendimizi. Amucaların hayırlısı olan Amucalarımızın oğullarım bırakıp geldik! Onlarla birlikte ok atmadık, onlarla birlikte mızrak saplamadık, onlarla birlikte kılıç sallamadık. Onların ne yaptıklarını bilmiyoruz mu diyeceğiz?!
Hayır! Vallahi, biz, bunu yapamayız!
Fakat, bizim yapacağımız: canlarımızı, mallarımızı, çoluk ve çocuklarımızı Sana feda etmek, Seni, geldiğin yere götürünceye kadar, Senin yanında çarpışmaktır!
Senden sonra yaşamanın, Allah, belâsını versin!» dediler.
Müslim b. Avsece ayağa kalktı ve «Biz mi Seni bırakıp,. Senin yanından ayrılıp gideceğiz?!
Biz, Senin hakkını edâ etmeyip te, Allah katında ne özür beyan edeceğiz?
Vallahi, mızrağımı onların göğüslerinde kırmadıkca, kılıcımı iki elimle kavrayıp onları kılıcımla kesip biçmedikce, Senden- ayrılmam!
Yanımda silah kalmayacak olursa, onlara taş atarak Senin yanında ve Seninle birlikte ölünceye kadar çarpışırım!» dedi.
Sa´d b. Abdullâh-ul Hanefî «Vallahi, Senin hakkında AUâh ve Resûlullâh (Biz, Onu, koruduk!) diye gaibden bildirmedikçe, Seni yalnız bırakmayız ve Senin yanından ayrılmayız!
Vallahi, öldürüleceğimi, sonra, diriltileceğimi, sonra, diri olarak yakılıp eritileceğimi ve bunun, bana yetmiş kerre yapılacağını da, bilsem, Senin yanında ölümüme kavuşuncaya kadar, Senden ayrılmam!
Ben, bunu nasıl yapabilirim ki o, ancak bir kerre ölmekten ibarettir. Bunda bitmez, tükenmez, temelli bir şeref vardır!» dedi.
Züheyr b. Kayn «Vallahi, ben, şu öldürülmeyi, Senden ve Senin Ehl-i Beyt´inden olan şu gençlerden Allah´ın kaldırması, gidermesi için, bu uğurda öldürülmemi, sonra diriltilmemi, sonra öldürülmemi, hattâ bin kerre öldürülmemi arzu ederdim!» dedi.
Hz. Hüseyin´in Eshabından bir topluluk ta, bu mevzuda birbirlerinkine benzeyen konuşmalar yaptılar ve «Vallahi, biz, Senden ayrılmayacağız. Canlarımızı Senin uğrunda feda edeceğiz! Seni, önünde göğüslerimiz ve yüzlerimizle koruyacağız!» dediler..[24]
Hz. Hüseyin´in, Hz. Zeyneb´i Teselli Etmesi ve Savaş İçin Tedbir Alması ve Hazırlanması:
Hz., Hüseyin´in hasta olan oğlu Ali der ki «Yatsu vakti oturuyordum. Halam Zeyneb de yanımda bulunuyor, hastalığıma bakıyordu. Babam, yanımdan ayrılıp kendi çadırındaki Esbabının yanına gitti. Ebû Zerr-ül Gifârî´nin tedlısı Huveyy de, yanında idi. Huveyy, kılıcını biliyor ve eğrisini doğrultuyordu.
Babam:
(Ey Zaman! Üf! Bıktım senin arkadaşlığından!
Senin nice sabah ve akşamlarına sahip ve talip olanlar, ölmüş gitmişlerdir.
Zâten, Zaman, iyi ve salih kişileri tüketmeğe doymaz.
îşler, ancak Celîl olan Allah´a rücu eder.
Her danlı, Âhiret yoluna çvkılir, gider!) diyordu.
Bunu, iki, üç kerre tekrarlayınca, babamın, bununla, ne demek istediğini anladım. Hıçkırmağa bağladım, göz yaşlarımı tuttum, salmayıp susmayı tercih ettim. Üzerimize bir belânın gelip çattığını anladım.
Halam Zeyneb de, benim işittiklerimi işitmişti. Kadınlar, yufka yürekli, sabırsız olur, üzüntülerini içlerinde tutamazlar, üstlerini, başlarını çeker, yırtar, açarlar.
Halam (Eyvah! Gayb oldu o!
Ne olur ölüm! Beni öldür de, bu gün, hayatıma son ver! Anam Fâtima, babam Ali, kardeşim Hasan., hepsi öldüler! Geriye, artanlar, artıklar kaldı!) diyordu.
Babam Hüseyin, ona baktı. (Ey kardeşim! Şeytan, senin usluluğunu gidermesin!) dedi.
Halam (Babam, Anam Sana kurban olsun ey Ebû Abdullah! Ben, kendimi Sana feda etmek istiyorum!) dedi. Tasaları, geri geldi, gözleri yaşla doldu.
Babam, ona (Geceleyin bağırıp çağırmayı bıraksan da, biraz yatıp uyusan olmaz mı?) dedi.
Halam (Yazık oiau bana! Demek. Sen. gasb olundun gittin? Bu. benim kal bimi yaraladı Çok ağır ve çetin geldi bana!) diyerek ellerini yüzüne vurmağa, üstünü, başını yırtmağa başladı. En sonunda bayılıp arkası üzerine yıkıldı.
Babam Hüseyin, onun yanına vardı. Yüzüne su serpti. Ayılıhca, ona (Ey kardeşim! Âllâh´dan kork! Sen, Allah´ın öğrettiği şekilde musibete katlan: innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn de!
îyi bil kî: yer yüzü halkı hep Ölürler, gök halkı kalırlar. Yeri, kudretile yaratan, yarattıklarım, öldükten sonra dirilten, bir ve tek olan Allah´ın zâtından başka her şey yok olucudur.
Babam, benden hayırlı idi. Annem de, benden hayırlı idi. Kardeşim de, benden hayırlı idi.
Benim için de, onlar için de, ve her Müslüman için de, Resûlullâh, güzel bir örnektir!) diyerek ona, böyle ve buna benzer daha başka sözlerle sabır tavsiye ettikten sonra (Ey kardeşim! Sana and veriyorum. Yeminimden çekin de, ben öldüğüm zaman, benim için üstünü başını yırtma, yüzünü tırmalama! Benini´için âh! Vah! etmeyi, helak olmayı bırak!) dedi. Onu getirip yanıma oturttu. Kendisi, Eshabmun yanma gitti. Çadırlarım birbirlerine, yaklaştırmalarını, çadır iplerini birbirlerine geçirip dolaştırmalarını, çadırlar arasında, düşmanlarım tek yönden karşılayacak şekilde çıkış kapısı bırakmalarını onlara emr etti.» [25]
Çadırların arkalarına çukurlar, hendekler kazılıp içlerine bol miktarda odun, kamış doldurulması, gerektiğinde tutuşturularak arkadan gelinip girilmez hale getirilmesi, düşmana karşı çadırların önünde bulunulması da, Hz. Hüseyin´in, Eshabına verdiği emirler arasında idi. [26]
Kerbelâ´da Son Gecede Bîr Küfeli İle Yapılan Münâkaşa:
Dahhâk b. Abdullâh-ul Mışrakî der ki «Gece olunca, Hüseyin ve Eshabı, bütün gece namaz, istiğfar, Allah´a düa ve niyazla meşgul oldular.
Küfelilerin bizi gözetmekle vazifelendirilen süvarilerile karşılaştık.
O sırada, Hüseyin de: (O küfr edenler, kendilerine zaman ve meydan vermemizi, kendileri için, sakın, hayırlı sanmasınlar.
Onlara fırsat erişimiz, ancak, günahlarım artırmaları içindir.
Onlara fırsat verişimiz, ancak, günahlarını artırmaları içindir. Onlara, hor ve hakir edici bir azap vardır. Allah, Mü´minlerİ, üzerinde bulunduğunuz şu halde bırakacak değildir.
Nihayet, murdarı, temizden ayıracaktır. (ÂI-i tmran: 178-179) âyetlerini okuyordu.;
Bizi gözetleyen süvarilerden, bunu işiten bir adam (Kabe´nin Rabb´ına and olsun ki: biz, temiz olanlardanız ve sizlerden ayrılmışızdır!) dedi.
Ben, onun, kim olduğunu tanıdım. Arkadaşım Büreyr b. Hudayr´a (kimdir bu, bilirmisin?) dedim.
Büreyr (Hayır! Bilmiyorum!) dedi.
(Bu, Ebû Harb-üs Sebiî Abdullah b. Şehr´dir. Üzerine geleni boşa giderir. Eşrafdandır. Cesaretli ve atılgandır.
Saîd b. Kays, onu, arada sırada, işlediği suçlardan dolayı haps ederdi) dedim.
Büreyr b. Hudayr, ona (Ey fâsık!´Allah, seni mi temiz olanlardan yapacak?) diyerek çıkıştı.
Ebû Harp (Sen, kimsin?) diye sordu. Büreyr (Ben, Büreyr b. Hudayr´ım!) dedi.
Ebû Harp (Sen, vallahi, helak olacaksın! İnnâ lillâhi ve inna ilgyhi râciun! diye taziye etmek bana düşecektir!
Sen, vallahi, helak olacaksın ey Büreyr!) dedi.
Büreyr (Ey Ebû Harp! Büyük günahlarından dolayı Allah´a tevbe etmen gerekmez mi?
Vallahi, temiz ve pâk oianlar, biziz biz! Siz ise, pis ve murdar olanlarsınız! Ben, buna şâhidîerden´im!) dedi.
Ben de Ebû Harb´e (Yazıklar olsun sana! Sen, kendin için faydalı olanı bilmez misin?
Allah, senin her husustaki görüşünün belâsını versin! Sen, sefih bir adamsın!) dedim.
Bunun üzerine, Ebû Harp, yanımızdan ayrılıp gitti. Bizi, geceleyin, süvarilerden Azre b. Kays gözetledi. Kendisi, süvari kumandam idi.»[27]
Ömer b. Sa´d´in, Ordusunu Harp Nizamına Koyması:
1- Ömer b. Sa´d, Küfe´nin Medineliler kabilesi halkının üzerine Abdullah b. Züheyr b. Süleym-ül Ezdî´yi,
2- Mezhic ve Esed kabileleri halkının üzerine Abdurrahman b. Eb! Sebret-ül Hanefî´yi,
3- Rebîa ve Kinde kabileleri halkı üzerine Kays b. Eş´as´i,
4- Temîm ve Hemedan kabileleri halkının üzerine Hürr b. Yezid´i kumandan tayin etti.
Hürr b. Yezid´den başka bunların hepsi, Hz. Hüseyin´in şehâdeti cinayetine katıldılar.
Hürr, onlardan ayrıldı ye Hz. Hüseyin´in yanında çarpışarak şehid oldu.
5- Sağ kol kumandanlığına Amr b. Haccac´ı,
6- Sol kol kumandanlığına Şimr b. Zilcevşen´i tayin etti.
7- Azre b. Kays-ül Ahmesî´yi süvarilerin başına geçirdi.
8- Şebes b. RîbTyi piyadelerin başına getirdi.
9- Sancağını, âzadlısı Züveyd´in eline verdi.
Ömer b. Sa´d; 10 Muharrem Cuma günü sabah namazını kıldıktan sonra Ieşkerini harekete geçirdi.[28]
Hz. Hüseyin´in, Eshabını Savaş Nizamına Koyması :
Hz. Hüseyin de Eshabile birlikte sabah namazını kıldıktan sonra Eshabını savaş nizamına koydu.
Yananda otuz iki atlı, kırk piyade vardı.
1. Züheyr b. Kayn´ı, sağ koldaki Eshabınm başına,
2. Habîb b. Muzâhir´i sol koldaki Eshabınm basma geçirdi.
3. Sancağım, Abbas b. Ali´ye verdi.
Küfelilerin, arkadan gelmeleri ihtimalini göz Önünde tutarak çatarların arkalarına odun ve kamış yığıp ateşlemelerini emr etmişti.
Yakılacak ateşler için, geceden çukurlar kazılmış, içlerine odun ve kamışlar doldurulmuş, bu suretle arkaları emniyet altına alınmış bulunuyordu.[29]