ezelinur
Sat 13 February 2010, 03:47 pm GMT +0200
İcar akdi, bağlayıcı akidlerdendir. Ancak bazı durumlardan ötürü feshe uğrar ki, mezheblerin bunlara ilişkin geniş açıklamaları aşağıya alınmıştır.
(38) Hanefîler, icar akdi şu durumlarda feshe uğrar demişlerdir:
1- Akdi yapanların ikisinin veya birinin satış bahsinde de anlatıldığı gibi, şart muhayyerliğinin olması. îcar da menfaat satışı olduğuna göre satışın (bey´in) kısımlarından sayılır. Şu halde bir kimse, Üç gün muhayyer kalmak şartıyla bir başkasından bir ev icar ederse, bu süre dolmadan icar akdini feshedebilir. Yalnız, mal sahibinin bu fesihten haberdar olması şarttır. Esahh olan görüş budur. Mal sahibi hazırda olmayıp fesihten haberdar olmamışsa, yapılan fesih geçersizdir.
2- (Müstecirin) görme muayyerliğinin olması. Bir kimse müteaddit taraflardaki birkaç tarlayı (görmeden) icar eder. Sonra da bu tarlaların bazısını görürse, tarlaların tümünün icar akdini feshedebilir. Fesih, mal sahibinin rızâsına dayalı değildir. Şart muhayyerliği ile görme muhayyerliklerinde fesih için mahkeme kararına da gerek yoktur. Müstecir, akdi fesheder ve feshettiğini de mal sahibine duyurursa, fesih geçerli olur. İcar akdinde şart koşmamışsa, mal sahibi muhayyerlik hakkına sahip olmaz. İcarlık mal, gö-rülmeksizin icara verilirse, yapılan icar akdi her ne kadar müstecir açısından bağlayıcı olmasa bile, icara veren açısından bağlayıcı olur.
3- Ayıp muhayyerKği. Adamın biri bir ev veya tarımsal bir arazi veya bir hayvan icar eder de, icar ettiği malda ayıp varsa, akdi feshedebilir. îcar akdikendiliğindenfeshe uğramaz.Aksİne,müstecirin feshetmesi gerekir. Şart, görme veya ayıp muhayyerliği de olsa hüküm aynıdır. Yâni kendisinin feshetmesi gerekir. Ama icar akdini yapmazdan önce o malın ayıplı olduğunu bilir ve öylece icar ederse, razı olduğu için artık akdi feshedemez. İcar edilen maldaki ayıp üç şekilde olur:
a- İcar edilen malda, icardan kasdedilen menfaati etkilemeyecek şekilde bir aybın meydana gelmesi. Meselâ; bir kimsenin icar ettiği evin duvarlarından biri, içinde barınmaya zarar vermeyecek ve evin sağlayacağı menfaati azaltmayacak şekilde yıkılırsa; ya da bir kimsenin yük taşıtmak amacıyla icar ettiği devenin gözlerinden biri kör olursa, meydana gelen bu ayıplar, müste-cire akdi feshetme hakkını vermez. Çünkü aslında icar akdi, devenin gözü üzerine değil de, onun (yük taşıma) menfaati üzerine düzenlenmiştir. Böyle olunca da bir gözünün kör olması, bu menfaati eksiltmez.
b- Meydana gelen aybın, müstecirin o maldan icar akdi ile kastedilen amaç doğrultusunda yararlanmasına asla imkân vermeyecek şekilde menfaati etkilemesi durumunda; meselâ bir kimse, bir ev icar eder de bu ev yıkılırsa, evin yıkılması ânından itibaren ücret kalkar. Ancak müstecirin kendisi feshetmeden akid feshe uğramaz. Zîra müstecirin evin arsasından yararlanması mümkündür. Fesh için mal sahibinin hazır bulunması ve rızâsı şart değildir.
Yine bunun gibi, adamın biri tarımsal bir arazi icar eder de; bu araziyi sulayan su kesilirse, hatta bu arazi yağmurla sulanıyor da yağmur kesilirse; bu durumda müstecirin ücret Ödemesi gerekmez. Mal sahibi hazır olmadan da akdi fesheder. Arazinin bir kısmını sulayacak su bulunsa da bu, müstecirin fesih hakkım düşürmez. Müstecir dilerse akdin tümünü fesheder. Dilerse sadece sulanan kısmı icarla tutar. Arazinin suyu kesilir, ama tekrar geri geleceği umulursa, müstecir akdi feshetme muhayyerliğine sahip olmaz. Suyun azalması durumunda da hüküm böyledir.
c- İcar edilen maldaki aybın, menfaatin bazısına etkisi olmalıdır. Öyle-ki bu ayıp, o maldan yararlanmayı azaltır, ama tamamen elden çıkarmaz. Meselâ; adamın birinin icar ettiği devenin tabanının yaralanması veya icar ettiği hayvanm sırtının yaralanması veyahut icar ettiği evin menfaatini ihlâl edecek şekilde bir duvarının yıkılması, ya da hizmet için icar ettiği bir adamın çalışmasını noksanlaştıracak bir hastalığa yakalanması durumunda, müstecir muhayyer olur. Dilerse akdi devam ettirir, dilerse fesheder. Feshetmez de icar süresi dolarsa, ücreti tam olarak Ödemesi gerekir. Bir kişi bir mal icar eder de, bu malda, -icar edilen su deposundaki boruların tıkanması gibi-giderilmesi mümkün olan bir ayıp meydana gelir, mal sahibi bu aybı giderir-se, müstecir akdi feshetme veya devam ettirme muhayyerliğine sahip olamaz. Meydana gelen böyle bir aybı, mal sahibinin iznini almadan müstecir kendi malından masraf yaparak giderirse, mal sahibinden masraf talebinde bulunamaz. Ona teberruda bulunmuş sayılır.
İcar edilen maldaki aybı gidermek amacıyla müstecir, bir takım ilâvelerde bulunmuşsa, icar süresi dolduktan sonra, sökmekle kendisine bir yarar sağlayacaksa müstecir, bu ilâveleri söker. Meselâ müstecir, icar ettiği evin bazı taraflarına tuğla veya kiremitten duvar yapmışsa, icar süresi dolduktan sonra bu duvarı yıkıp, kendi yararlanmak için o tuğla veya kiremitleri alabilir. Ama yıkımdan sonra yararlanılamayacaksa, sökemez. Çünkü bu durumda yıkmasının bir yararı yoktur. Yıkarsa beyinsizlik yapmış olur. Müstecirin onu olduğu gibi bırakması ve mal sahibinin ondan yararlanması, müstecir için bir hayır olur.
Şu da var ki; mal sahibi kendi mülkünde meydana gelen sakatlığı onarmaya zorlanamaz.Onarmaya yanaşmaması durumunda müstecir, muhayyer olur: Dilerse evde oturmaya devam eder; dilerse çıkar. Ancak icar akdini yapmazdan önce bu sakatlığı biliyorsa, artık evden çıkamaz. İcar akdini yapmadan önce sakatlıktan haberdar olması, muhayyerlik hakkını düşürür. Nitekim daha önce de bundan bahsetmiştik. Ama icar edilen ev vakıf malıy-sa, vakıf nâzın, evdeki sakatlığı onarmaya zorlanır. Çünkü sakatlığı onar-maksızın olduğu gibi bırakmak, vakıf maslahatına aykırıdır. Nazır ise, vakfın maslahatını gözetmekle görevlidir.
Bundan da anlaşılıyor ki mal sahibi, mülk evlerin kullanım nedeniyle meydana gelen aksaklıklarını düzeltmekle yükümlüdür. Meselâ, su tesisatlarındaki anbarları temizleyip boşaltmak -müstecir tarafından doldurulmuş olsalar bile- mal sahibinin görevidir. Çünkü bu gibi anbar ve depolardaki çerçöplerle pislikler, yer altındadırlar, icar süresi dolduğunda evi sahibine teslim etmek, bu şeylere bağlı değildir. Evi teslim etmeden önce müstecir, evi bu gibi şeylerden arındırıp boşaltmakla mükellef değildir. Ancak hamamlarda olduğu gibi müstecir örfe göre bunları boşaltmakla yükümlü ise, evi teslim etmeden bu boşaltmayı yapmalıdırlar. Hamam müsteciri, görünürde olsun olmasın bu gibi yerleri temizlemekle yükümlüdür.Su kanallarındaki toprakları ve külleri mutlak surette temizlemesi gerekir. Bu kül ve topraklar, hamam içinde de olsalar, dışında da olsalar aynı hüküm sözkonusudur. Ancak icar akdini yapmazdan önce bunlar hamamda mevcut iseler, müstecir, bunları temizlemekle yükümlü olmaz. Mal sahibiyle bu konuda aralarında bir anlaşmazlık çıkarsa, ´müstecirin sözüne itibar edilir.
4- İcar akdinin feshedildiği durumların dördüncüsü; bir kişinin bir başkasını, onun malına veya canına zarar verecek-bir işi yaptırmak üzere icar etmesidir. Bunun bazı örnekleri vardır:
a- Bir kişi, ağrımakta olan bir organını kesmesi için bir tabibi icar ederse, sonra da ağrı dinmiş olsun olmasın bu icardan vazgeçebilir; Organını kes-tirmeyebilir. Çünkü organın kesilmesi, açıktan açığa bir zarardır. Vücut da insana verilen bir emânettir. Ağrının dinmesi ve organın iyileşmesi beklenebilir. İyileşince de kesilnjıesi, artık gerçek bir zarar olur.
b- Bir kişi düğün yĞmeği pişirmesi için bir ahçı icar eder, sonra da bu icardan dönerse, ahçı, icar akdini yürürlüğe koyma talebinde bulunamaz. Çünkü olabilir ki, bu akid yürürlüğe konulursa yağ, et ve benzeri gıda maddeleri gibi yemekte kullanılan şeyler sarf edilerek zarar meydana gelir. Böyle olunca da ahçı, icar akdinin yürürlüğe konması talebinde bulunamaz. Bu akdi uygulamak için gıda maddelerinin zararından başka, gelinin boşanması veya ölmesi gibi zahirî bir başka sebebin de bulunmasına gerek yoktur. Birinci örnekte de organdaki sızının gitmiş olması şart değildir. Aksine salt zarar olasılığı, icar akdini yürürlüğe koymamak için yeterli bir gerekçedir.
c- Bir kişi, yerine yenisini yapması için bir evi yıktırmak üzere bir kaç işçi icar eder de, sonra bu icar akdini yürülüğe koymazsa işçiler, akdi yürürlüğe koyması talebinde bulunamazlar. Çünkü yıkmak, onun için mâlî zararlara yol açar.
d- Adamın biri kendisine bir kaç elbise dikmesi için bir terziyi icar eder de, sonra bu icar akdini uygulamaktan vazgeçerse terzi akdi uygulama talebinde bulunamaz. Çünkü olabilir ki kumaşların biçilip dikilmesi, giymeye ihtiyacının olmaması nedeniyle öylece kalacağından ötürü, kumaş sahibi için zararlı olur.
İcar akdinin uygulanması sonucu bir ayn tüketicilecekse de aynı hüküm geçerli olur. Meselâ adamın biri, satın aldığı kâğıtlar üzerine bir kitap yazması veya basması için bir başka şahsı icar eder de, bu icar akdinden cayacak olursa, yazıcı veya matbaacı bu akdin uygulanması talebinde bulunamaz. Çünkü akdin uygulanması,kâğıtların tüketilmesi sonucunu doğuracaktır.
Buna benzer olarak müzâraada şöyle bir mesele geçmişti: İşçi (ekinci) değil de tohum sahibi, ekimden Önce müzâraa ortaklığını feshedebilir. Şayet ortaklığı feshetmeyip yürürlüğe koyacak olursa, tohumlarını zayi etmiş olacaktır. Bu gibi durumlarda müzâraa ortaklığım feshetmek, işçi veya tarla sahibinin zarara girmesine yol açacaksa, örfe başvurulur.