hafiza aise
Thu 30 August 2012, 01:00 pm GMT +0200
KENDİNİ HALİFELİĞE LAYIK GÖREN MÜRİDİN İMTİHANI
Şeyh Yusuf el Acemi’nin hizmetinde bulunan bir şakirdi (öğrencisi) vardı. Senelerdir şeyhe hizmet ediyor, yanından ayrılmıyordu. Ancak şakird, henüz ihlâsta ve sadakatta gereken olgunluğa erişmemişti. Buna rağmen kendi kendine söylenip duruyordu:
– Üstadım, benim hakkımı ihmal ediyor, başkalarına veriyor. Halbuki herkesten önce ben halifesi olmaya layıkım. Çünkü en sadık şakirdi benim.
Yusuf el Acemi, öğrencisinin içinden geçirdiklerini yüzünden okuyor, halifeliğe layık olmadığını da biliyordu. Düşünüp taşındı, bu şakirde, henüz sadakatta ve ihlâsda olgunluğa erişmediğini anlatmaya karar verdi. Bunun için başvurduğu metot oldukça ibretliydi.
Bir gece kendisini halifeliğe layık gören bu şakirdi yanına çağırarak kulağına fısıldadı:
– Sen benim halifem olmaya en layık şakirdimsin. Sana bir sırrımı açıklayacağım, kimseye ölsen de söylemezsin değil mi?
– Elbette üstadım! Benden şüpheniz mi var? Ben ölsem de, kapınızdan kovulsam da sırrınızı kimseye açıklamam!
– Öyle ise şimdi beni iyice dinle, diyen el Acemi anlattı:
– Gece evime geldiğimde, yabancı bir erkeğin, evime hırsızlık için girdiğini anladım. Karanlıktaki boğuşma sırasında adama bir, iki darbe indirince orada ölüverdi. Bir çuval içine koyup kapının arkasına cesedi bıraktım. Mezarlıkta da bir çukur kazdırdım. Yer hazır. Bu gece gel, çuvalı sırtına al, karanlıkta götürüp kazdırdığım çukura göm. Kimseler görmeden de dön. Böylece başımdan bu belayı uzaklaştırmış ol.
Şakird, derhal diyerek gece gelir, şeyhin evinden çuvalı yüklenip gece karanlığında mezarlığa götürür, hazır çukura indirir, üzerini de kapatıp kimseler görmeden evine dönüp, yatar.
Ancak sabah tekkeye varınca acayip bir manzara ile karşılaşır. Halifeliğe biraz daha yaklaştığını zanneden şakirdin içerideki postu bu sefer kapıya bırakılmış.
Arkadaşlarına sorar:
– Benim üzerine oturup zikretttiğim postumu kim attı dışarıya?
– Şeyhimiz.
– Neden?
– Sen henüz bu tekkeye lâyık olgunlukta değilmişsin. Biraz daha dışarıda kalacak, biraz daha nefis mücadelesi yapacak, ondan sonra bu tekkeye layık talebe haline gelecekmişsin!
Halifeliğe kendini layık görürken talebelikten bile uzaklaştırıldığını görünce öfke beynine sıçrayan şakird, hızla geri dönüp giderken söylenir:
– Ben şimdi gösteririm talebeliğe layık olup olmadığımı!
Az sonra valinin adamları şeyhin kapısını çalarlar:
– Çabuk dışarı çık, işlediğin cinayetin hesabını ver.
Şeyh dışarı çıkar, cinayet falan işlemediğini söylerse de;
– Bırak şimdi bunları! Biz senin cesedi gömdürdüğün yeri dahi öğrendik. Olup biteni haber verdiler. Sen kimi kandırıyorsun?
Düş önümüze! derler.
Birlikte mezarlığa gidilir, bulunan çukur yeniden kazılır, içinden gerçekten de kanlı çuval çıkarılıp açılır ve bir de bakılır ki:
– Kesilmiş bir koyun!
Memurlar birbirine bakışırlar.
Şeyh Yusuf el Acemi, kendini halifeliğe layık gören, sözde sadakatli şakirdine döner:
– Şimdi anladın mı sen seni?
Herkeste bir, şeyhin yaptığı imtihanı geçemeyen şakirdde ise bin suskunluk...
Ahmet Şahin