- Kelâmda Nefs

Adsense kodları


Kelâmda Nefs

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
müzzemmil
Mon 19 September 2011, 09:36 pm GMT +0200
Kelâm'da Nefs

Nefs ile Ruh'u eş anlamlı ve aynı kabul eden [216] Kelâmı düşüncede, Felsefe'de olduğu gibi sistematik bir Nefs görüşünün varlığından sözedilemez. Bu düşünce sisteminde en çok tartışılan konu, Nefs'in soyut mu, yoksa somut mu olduğu meselesidir. Çoğu Kelâma, Nefs'in soyut oluşunu (tecerrüdünü) kabul etmezler. Buna karşın onun soyul bir kavram olduğunu savunan Kelâmcılar da vardır. [217]
Mu'tezilî düşüncenin ilk savunucuları, Nefs konusunda akılcı görü­şü benimsemişlerdir. Bunlara göre Nefs cevherdir; cisim değildir, araz da değildir. Uzunluğu ve derinliği de yoktur. O herhangi bir mekânda değildir ve parçalanamaz da. Nefs faaldir ve insan bedeninde yönetme gücü vardır. [218]
Ancak bu görüş Kelâmı çevrede pek itibar görmemiş ve daha sonra­ki Mu'tezilî Kelâmcılar, akılcı görüşün karşıtı olan maddeci görüşü be­nimseme yönüne gitmişlerdir. Salt maddeci görüş ve bir kısım Mu'tezile'ye göre; soyut şeykri kabul etmemekle beraber bölünmenin olmaya­cağı delili nedeniyle Nefs, "kalpten ayrılmayan en küçük parça"dır. Ya da dimağda bulunan bir kuvvet veya üç kuvvettir ki; bunlar, kalpteki hayvanı kuvvet, atmosferdeki bitkisel kuvvet ve dimağdaki nefsanî kuvvettir. Veyahut da Nefs, "bedende bulunan geçişken, latîf parçalar"dır ki; ona herhangi birşey nüfuz edemez, o değişmeye de uğramaz. Ya da Nefs, "mu'tedil kan"dır; çünkü bu kanın çok oluşu ve itidali ha­yatı güçlendirir ve tersine zayıflatır. Veya Nefs, "hava"dır; çünkü hava­nın bir anlık kesilişiyle yaşam da sona erer. Veyahut da Nefs, "özel heykel"dir. Ya da o, sayı ve durum bakımından "mu'tedil kanşım"dır. Veya "mizaç" tır. [219]
Mu'tezile Kelâmcıları'nın çoğunluğu bu görüştedir Eş'arî Kelâmcıları da insan nefsinin "maddî bir cevher" olduğu kanaatindedirler.
Nefs'i "duyu organlarından başka birşeyle müşahede edilemeyen, cismin pek çok arazlarından bir araz" veya "nefes alıp-verme ile girip-çıkan soluk (nesîm, ruh)" olarak tanımlayan Duyumcu görüşü (Hissiyyûn) benimseyen Ehl-i Sünnet Kelâmcıları'ndan Eş'arîler ve Fıkıhçılar'a göre Nefs; uzunluğu, genişliği ve derinliği bulunan, akıl sahibi, ceset üzerinde etkinliği olan bir "cisim"dir. [220]
Dile getirilen bu görüş, Ehl-i Sünnet ve İslâm dini mensuplarının büyük çoğunluğunun Nefs hakkındaki görüşüdür. Ayrıca Fıkıhçılar'dan İbn Hazm (V. 456 H./1063 M.) da bu görüştedir. [221]
Duyu organlarıyla müşahede edilenlerden başka herhangi birşeyin varlığını kabul etmeyen Esam, Nefs'in varlığını da inkâr eder. [222] Esam, ceset olmadan hayat ve ruh için bir varlık tanımayarak; "uzun, enli ve derin olan şu gördüğümüz, müşahede ettiğimiz cesetten daha akıllı bir­şey yoktur. Nefs, bizzat bu bedendir, başka birşey değildir" [223] demekte­dir.
Ebu Hüzeyl'e (V. 235 H./849 M.) göre ise Nefs, cismin diğer arazları gibi bir arazdır. [224]
Nefs ve Ruh'un araz olduğunu ve onun da hayat olduğunu kabul eden [225] ve Nefs'i "nefes alıp-vermekle vücuda girîp-çıkan soluk (nesîm, ruh)" [226] olarak tanımlayan Eş'arî Kelamcı Ebubekir Bâkıllânî (V. 403 H./1013 M.) şöyle der: "Nefs, yoğun (kesîf) cisimler ile içice geçmiş la­tîf cisimlerden ibarettir. Allahü Teâlâ, hayatta meydana gelen olayları, Nefs'in bekasıyla gerçekleştirir." [227] Bâkıllânî'nin talebesi ve İmam Gazzâlî'nin hocası olan [228] İmamü'i-Harameyn el-Cüveynî (V. 478 F1-/1085 M.) de aynı görüştedir. [229]
Ehl-i Sünnet Kelâmı'nın diğer ekolünün kurucusu kabul edilen imam Mâturîdî'nin (V. 333 H./944 M.) Nefs'e ilişkin bir görüşünü tesbit edememiş olmakla birlikte, dedesi vasıtasıyla onun talebesi olan [230] imam Ebu Yusr Muhammed Pezdevî'nin (V 493 H./1099 M.) Nefs ile Ruh'u aynı kabul edip Eş'arî Kelâmcıları'nın bu konudaki görüşlerini benimsediğini [231] görüyoruz. Buna dayanarak Eş'arî ve Mâturîdîler ara­sında bu hususta belirgin bir farklılığın olmadığını söyleyebiliriz.
Genel olarak Kelâmcılar ve Felsefeciler, Nefs'in hudûsunu, yani sonradan meydana gelmiş olduğunu ve ölüm anında bedenden ayrıla­rak bakî kalacağını, bedenin yok olmasıyla onun varlığının son bulma­yacağını kabul ederler. Nefs'in hadis oluşu, onun cismî olmayıp cevher oluşu ile çelişkili olarak ortaya çıkar. Cisim hadis olduğu zaman Nefs'in böyle olması mümkün değildir. Bu nedenle Nefs'in hadis oluşundan maksat, tabiî veyahut da aklî bir hükmü yerine getirme mecburiyetinin Nefs üzerinde bulunması değildir. Aksine, Allahü Teâlâ'nın "kadîm" ol­ma sıfatının, Allah'a, hiçbir kimsenin ortak olamayacağı biçimde tahsis edilmesidir. Allah'tan başka "kadîm" olmadığı için, Nefs hadis olarak kabul edilmiştir. [232]


[216] Hasan Hanefî, Mrrte'l-Afeîde ile's-Sevra, c. I, s. 575.
[217] Tehânevî, Keşşaf, c. 11, s. 1401 v.d.
[218] Hasan Hanefî, A.g.e., c. 1, s. 576.
[219] A.e.,c. I, s. 574-575.
[220] A.e., c. 1, s. 375; Ayrıca bkz.: İbn Kayyim, er-Rûh, s. 177.
[221] Bkz.: Hasan Hanefî, A.g.e., c. V, s. 148, 162-167.
[222] A.e., c. 1, s. 575.
[223] İbn Kayyim, er-Rûh, s. 176.
[224] Hasan Hanefî, A.g.e., c. i, s. 575.
[225] A.e., Aynı yer.
[226] İbn Kayyim, er-Rûh, s. 177.
[227] Râzî, el-Mebâhtsü'l-Meşriktyye, c. II, s. 236-237.
[228] Şerafeddin Gölcük, Kelâm Tarihi, s. 105.
[229] Râzî, el-Mebâhısü'l-Meşrikiyye, c. II, s. 237.
[230] Şerafeddin Gölcük, Kelâm Tarihi, s. 109.
[231] Tikz.: Ebu Yusr Muhammel Pezdevi, Terc: Şerafeddin Gölcük, Ehl-i Sünnet Aka­idi, s. 322-323, II. baskı, Kayıhan Yay., İst., 1988.
[232] Hasan Hanefî, A.g.e., c. I, s. 577. Ahmet Ögke, Kur'an'da Nefs Kavramı, İnsan Yayınları: 49-51.