sumeyye
Thu 13 September 2012, 12:37 pm GMT +0200
II. Kaza Namazını Kılması:
A. Mükellefin Tertibi Gözetmesi:
(a) Hanefî Mezhebi, ve Zeyd b. Ali Sevrî’ye göre, tertip sahibi kimseler, gerek vakit namazı ile kaza namazı -hatta Ebu Hanife’ye göre kazaya kalan vitir namazı-, yani kazayı ilk vakit namazından, önce kılarak, gerekse kaza namazlarının kendi arasındaki sırayı gözeterek namazlarını kılar. Edaiyye ile kaza namazı arasındaki sırayı gözetmek, vaktin darlığı ve kazanın çokluğu ile unutma halinde düşer: Meselâ günün öğle namazını kılacak kimse, dünden kazaya kalan ikindi veya bir başka namazı hatırlayınca, kıldığı öğle fasid olur, önce kazaya kalan namazı kılar, sonra günün öğle namazını yeniden kılar. Yine aynı şekilde öğle namazı kılan kimse, kazaya kalan dört namaz hatırlarsa, bunlar arasında da sıra gözetir: önce onları sırayla kılar, sonra öğle namazını yerine getirir.
Tertibe riayet etmemek, kılınan vakit namazlarının sahih olmasında tesir eder: Meselâ tertip sahibi olan bir mükellef, her nasılsa uykuya dalıp günün sabah namazını kılamamış olsa, bu sabah namazını günün öğle namazından önce kaza etmelidir. Bunu hatırladığı halde, kaza etmeyip, öğle namazını kılsa, bu namaz eş-Şeybanî’ye göre fasiddir; Ebu Yusuf’a göre farz olmaktan çıkar, nafile olur; Ebu Hanife’ye göre geçici olarak sahih” olmaz: Bundan sonra sabah namazını kaza etmeden beş vakit namazını kılacak olursa, bu altı vaktin hepsi de sahih olur, fakat böyle beş vakit namazını daha kılmadan sabah namazını kaza ederse, arada kılmış olduğu namazları fasid olup, yeniden kılınması gerekir. Ebu Hanife’nin bu görüşü, “Biri beşini sahih kılıp, biri beşini fasid kılan mesele” olarak bilinir.
(b) Şafiî Mezhebine göre, kaza namazlarıyla vakit namazları arasında tertip şart değildir, iki şartla Sünnettir:
(1) Vakit namazının vaktinin çıkmasından korkmak,
(2) Vakit namazına başlamadan kazayı hatırlamak. Kaza namazları arasındaki tertibe gelince, -az veya çok olsun- bu sünnettir, tertibi bozarak namazlarını kaza eden sünnete muhalefet etmiş olur, hatta bu şekilde kılınan kaza namazların iadesi evlâdır.
(c) Maliki Mezhebine göre, tertibe gücü yetmek ve öncekini hatırlamak şartıyla, kaza namazları arasında tertibe riayet etmek gerekir. Sayısı az -ki bu sayı beşten fazla olmayacak- kaza namazlarıyla vakit namazları arasındaki tertip, vakit namazın bir rekâti tam olarak kılınmamışsa -ister münferid, ister imam olsun, imam olunca ona uyanlar da- namazı keser, fakat muktedî olan biri kaza için namazı kesmez. Kazayı bir rekât kıldıktan sonra hatırlayanın, bir rekât ilave ile selâm verip, kaza kılması menduptur. Kılınan rekâtler birden fazla olunca, namaz tamamlanır. Nafile namazlar ise, -vaktin çıkması endişesi dışında- kesilmez.
(d) Hanbelî Mezhebine göre, -az olsun, çok olsun- kaza namazları arasında tertibe riayet şarttır, ancak unutma bu tertibi düşürür, hatta unutarak ikinci namaza bu şekilde başlayıp bitirirse kıldığı sahihtir, fakat bu namazı bitirmeden hatırlarsa namazı bâtıl olur, önce ilk kazayı kılar.
(e) Caferî Mezhebine göre, kazaya kalan namazların sayısı arttığında, namazın kazaya kalma, takdim ve tehiri keyfiyeti bilindiği takdirde, önceki namaz sonrakinden önce kaza edilir. Edasında şer’an tertip gözetilen aynı günün öğle-ikindi ve akşam-yatsı namazlarında da sırayı gözetmek daha kuvvetlidir. Belli bir namazın birkaçının kazaya kaldığı bilinip, sayısı bilinmediği takdirde daha kuvvetli olan, belli miktarda yetinmenin caiz oluşudur; ama, ihtiyat olan, bittiğine inanıncaya kadar namazların kılınmasıdır. Kaza namazının vakit namazından önce kılınması gerekmez. Her ne kadar ihtiyat olan, özellikle günün kaza namazının vakit namazından önce kılınmasıysa da, kaza borcu olan vakit namazını kılabilir.
(f) Zeydiye’den Hâdî’ye göre de kaza namazları arasında tertip şart değildir.
B. Tertibin Düşmesi:
Tertip sahibinin bu sırayı gözetmesi aşağıdaki üç halde düşer:
a) Kaza Namazların Altıyı Bulması:
(a) Hanefî Mezhebine göre, kazaya kalan namazların hakikaten veya hükmen altıyı bulması halinde tertip düşer, bu toplama sadece farz namazlar girer:
(1) Hakikaten olması arka arkaya altı namazın kazaya kalıp, yedincinin vaktinin girmesiyle olur; eş-Şeybani’den beş namaz olduğu da nakledilir.
(2) Hükmen altı olması ise, şu şekilde gerçekleşir: Beş vakit kazaya kalan namazı olduğunu hatırladığı halde, bu andan itibaren onları kılmadan beşinci farz namazı da kılarsa, kazaya kalan namaz sayısı hükmen altıyı bulmuş olur. Çünkü kıldığı vakit namazları da, vakit namazı değil, nafile sayıldığından bu toplama ilave edilir.
(b) Züfer’e göre, bir aya kadar tertip düşmez, bir aydan sonra düşer.
(c) Bişr b. Gıyas el-Merîsfye göre kaza namazlarının çokluğuyla tertip düşmez, hatta hatırında olduğu halde kazaya kalan namazını kılmayanın bütün namazları fasid olur.
Bu iki durumda artık tertip sahibi olma özelliği de kaybedilmiş olur, aşağıda sayacağımız iki halde ise bu özellik kaybedilmiş olmaz.
b) Vaktin Darlığı:
Vaktin, sadece içindeki namazı kılmaya yeterli olması halinde, önce vakit namazı kılınır, sonra kaza namazı, yerine getirilir, ancak ikindinin son vaktinde kazaya kalan öğle hatırlanınca, önce ikindi, sonra öğle kılınır. İkindinin mekruh vakti girince, bazılarınca tertip düşmez, Ebu Ca’fer el-Hinduvanî’ye göre düşer.
c) Unutma:
Eda vaktinde kazaya kalan namazı olduğunu unutma halinde, kaza namazını hatıra geldiğinde kılmak gerekir.