sidretül münteha
Thu 7 October 2010, 12:21 pm GMT +0200
KAYBOLAN TORUNLARINI ARAYAN PEYGAMBERDİ
Hz.Hasan ve Hz.Hüseyin (ra) küçüktü. Oyun oynarken evlerinden uzaklaşmış ve kaybolmuşlardı. Herkes onları aramaya çıkmıştı. İki Cihan Serveri de arayanlar arasındaydı. Ve yavrularını o bulmuştu.
Hz. Hasan ve Hz.Hüseyin çok küçüktüler. Bir gün, bu sevgili çocukların kayıp oldukları haberi ulaştı Peygamberimiz’e (sas). Peygamberimiz başta olmak üzere herkes onları aramaya çıktı.
Sonunda, Selman-ı Farisî Hazretleri, onları Medine yakınlarında bir dağın eteğinde buldu. Küçük Hasan ve Hüseyin korku içinde birbirlerine sarılmışlardı. Kıpırdamadan öylece duruyorlardı.
Az ötelerinde başını kendilerine doğru uzatmış yılana dehşetle bakıyorlardı. Yılan, dilini çıkartmış, tıslıyordu.
Selman-ı Farisî Hazretleri hemen Peygamberimiz’e seslendi. Peygamberimiz, hızla yılanın üzerine doğru seğirtti.
ALLAH Resulü’nü tanıyan yılan bir yerlere akıp gitti. Peygamberimiz hemen reyhanlarına yöneldi. Elini çocukların yüzlerine sürerek, onların korkusunu giderici sözler söyledi:
“Anam babamsınız. ALLAH katında ne kadar değerlisiniz!”
Çocukların korkusu yatışınca, her birini bir omuzuna aldı, Medine’ye doğru yürümeye başladı. Peygamberimiz, kendi hataları ile evden uzaklaşıp kaybolan çocuklara “Burada işiniz ne?” diye çıkışmadı. Onlara kızmadı.
Onlar zaten yeteri kadar korkmuşlardı. Onların korkmuş hallerine ikinci bir korku ilave etmedi. Korkan çocukları, evvela fiziksel temasla sakinleştirip, sonra sevgi sözcükleriyle teskin etti. Zaten çocuklar yanlışları bile bile yapmazlar.
Yaptıklarını doğru sandıkları için yapıp, yanlışı yaptıktan sonra öğrenirler. Onların hatalarına kızgınlık göstermek, çocukların davranışlarını çözümleme fırsatını ortadan kaldırır.
Çocuk kendini savunmaya geçerken hatayı göremez, yanlışını kavrayamaz.
Bu da olumsuz davranışların tekrarına sebep olur…
ALINTI