- Kaybolan değerlerimize dikkat

Adsense kodları


Kaybolan değerlerimize dikkat

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Mon 9 April 2012, 04:36 pm GMT +0200
Kaybolan değerlerimize dikkat!

Ekim 2007 25.SAYI

Şu sıralar gündemde su kıtlığı ve kuraklık korkusu var. En önemli soru şu: Ya sular çekilir, göller kurur, yağmur yağmaz ve topraklarımız çöle dönerse, halimiz ne olur? Ne yer ne içeriz, susuz ne yaparız? Su, bu alemde hayat sebebi yapılmıştır; elbette onu bulma ve koruma adına ne yapılsa azdır. Susuzluk endişesi, tedbir, tasarruf, edeb ve duaya sebep olursa güzeldir; fakat bu korku insanı inkar, gaflet ve edep dışı şeylere yöneltirse, hem çirkin, hem de azaptır.

Önce şunu hatırlatalım: Kainatta her ne oluyorsa, ya rahmet ya da adalettir. Adalet, herkese hak ettiğini vermektir. Ancak, bizler rahmeti isteyelim; çünkü hak ettiklerimiz verilirse, perişan oluruz. Ayette, insanların yaptıkları yüzünden karada ve denizde bozulmanın olduğu, fitne ve zararın yayıldığı, bunların bir kısmının cezasının insanlara tattırıldığı, bunun yapılan kötü işlerden vazgeçip Allah’a dönülmesi için yapıldığı belirtilir. (Rûm, 41) Diğer bir ayette, başa gelen her sıkıntının insanın amelleri yüzünden olduğu, yaptıklarımızın bir çoğunun affedildiği hatırlatılır. (Şûrâ, 30)

Hiç kimse rızkını yemeden ölmez

Müminlerin, rızık korkusu çekmesi gereksizdir. Şunu bilelim ki kimse rızkını yemeden ölmez, kimse başkasının rızkını da yemez. Bu kainatta acı tatlı her ne oluyorsa, onda bir çok hayır, hikmet, ibret ve ilim gizlidir. Olanı doğru okuyalım, her şeye mide gözünden, şehvet penceresinden bakmayalım. Biz, ilahi emre uyalım ve sahip olduğumuz nimetleri israf etmeyelim yeter.

Yerince ve edebince kullanılmayan her şey israf edilmiş, boşa harcanmış, vebaline girilmiş olur. Bu israfa haram da denir. Bu israf, bir bakış, bir söz, bir sevgi, bir gülüş, bir lokmada da olur.
Günümüzde yaşanan en büyük tehlike, insanı insan yapan değerlerin kaybolmasıdır. Asrımızda, insanı insan yapan değerler yıkılmış, güzellikler kaybolmuş, ahlak çökmüş, edep yok olmuş, samimiyet suyunu çekmiştir. Allah için bir başkasının derdiyle dertlenen ve insanlık adına gözyaşı dökebilen kamil insanlar azalmıştır.
Komşu esnaf siftah yapmadığı için, kendine gelen müşteriyi ona gönderen mert tüccarlar tarihte kalmıştır. Herkesi Allah için seven, sevdiğini nefsine tercih eden, her mümini kardeşi görüp öyle muamele eden güzel insanlardan geriye az kalmıştır. Namusunu canından kıymetli gören ve onu kirletmemek için severek ölümü kabul eden iffet abideleri ne yazık ki çok azalmıştır. Bir gönül yapmayı bin hacdan hayırlı gören gönül ehli, ince ruhlu, sevgi yüklü insanların büyük çoğunluğu dünyamıza veda etmişlerdir.

İnsanın bir çiçek kadar değeri yok mu?

Evet, dünya çapında asıl kıtlığı çekilen şey hakiki insanlıktır. Peki, varlık sebebimiz ve mutluluk reçetemiz olan bu insani ve İslami değerlere sahip çıkanlar nerede? Susuzluktan solan bir çiçeğe, dalda çürüyen bir meyveye, yolda kıvrılan bir kediye acıyan vicdanlarımız, bütün kainat adına emaneti taşıyacak ve Rabbi’ne şükredecek olan insana hiç acımayacak mı?

Her günü ayrı bir bunalımla dolu olan günümüz insanının derdine ilaç arayan, kaybettiği kalbini, gönlünü, yönünü, sevgisini, edebini ve değerini buldurmaya çalışan kimse yok mu? Yoksa insanın parkta solan ve bütün haberlere konu olan bir çiçek kadar değeri yok mu?

Ama biz, bütün bunlara rağmen ümitliyiz; çünkü Rahman ve Rahim olan Allah’ın kullarıyız; rahmet peygamberi Hz. Muhammed’in (s.a.v) ümmetiyiz. Ölüleri dirilten yüce Allah, gönlümüzü diriltmek için önümüze binlerce sebep koymuş. Bizler aleme, binlerce sene insanlık dersi vermiş bir milletin mirasçılarıyız. Önümüzde, Mevlanalar, Yunus Emreler, Şah-ı Nakşibendler, Seyyid Abdülkadir-i Geylaniler, Hacı Bayram-ı Veliler ve daha nice aşıklar var. Hepsi birer manevî hayat bulutu, ümit kaynağı, insanlık üstadı, gerçek aşk insanı, terbiye rehberi, Hak şahidi, kainatın yüz akı, Allah dostu. Yani yerle bir olmuş ve baş aşağı yuvarlanmış insanlığı yeniden imar ve mamur edecek maneviyat sultanları. Onlar kıyamete kadar insanlığa rahmet olmaya devam ederler. Şimdi sizinle bu rahmet suyunu tanıtan bir şiiri paylaşmak istiyorum:

SU
Toprak çöle dönüp solmuşken bağlar,
Gökten rahmet yağdı aktı bengi SU.
Bülbül gül dalında sevinçten ağlar.
Hazne’den kaynadı aştı bendi SU…

Katılaşmış kalpler, kurumuş gözler,
Dağılmış fikirler, bozulmuş özler,
Herkes o can veren rahmeti bekler.
Şükür! Haberciler saldı muştuSU…

Medine’den taştı rahmet ummanı.
Menzil’e ulaştı nur çağlayanı.
Yıkadı Sadatlar her ağlayanı.
Temizleyip gönlü, attı tortuSU…

Yüreği yananlar düştü yollara.
Ulaştılar hayat akan pınara.
Bismillah diyerek içtiği anda,
Derdi bitti gönlün, kalktı korkuSU…

Çeşmenin başında oturmuş âşık.
Bekliyor “Su!” diyen ciğeri yanık.
Bulunca aşk ehli gönlü uyanık,
İçirdi kevserden tattı kamuSU…

Kesilmeden akar rahmet çeşmesi.
Sakisi seyyidse hoştur içmesi.
Bulunmaz cihanda Gavs’ım gibisi.
Aşığı mest edip sardı kokuSU.

Selvi, sakın ayrı kalma çeşmeden.
Usanma bu tatlı sudan içmeden.
Kana kana nûşet fırsat geçmeden.
Elde tek kaynağın kaldı doğruSU…

1-Ölümsüzlük hayat suyu 2-Müjde 3-Hepsi, bütünü 4-İç

Dilaver SELVİ