sumeyye
Tue 8 June 2010, 02:38 pm GMT +0200
Kasımda Estrella
Yüreğimi kocaman sanıyordum Tıpkı gökyüzü gibi… Ay da Güneş de bende doğar, bende batar sanıyordum Ama anladım ki yüreğim çok küçüktü… Sadece bir zakkum ağacı yetiştirecek kadar yer vardı yüreğimde ve ben ektim yüreğime zakkum ağaçlarını annem suladı Rengârenk çiçekler açtı yüreğimde ama acıydı zakkum bunu unutmuştum…
Oysa Kasımda başka olacaktı iklimim biliyordum Artık cambaz gibi ipin üzerinde yürümek zorunda kalmayacaktım Her gün kendimi celladın baltası altında hissetmek zorunda kalmayacaktım… Yüreğimde prangalarım olmayacaktı Ama neden Kasım bir türlü gelmez, neden yıllardır on bir ay yaşarım anlamıyorum Kasım ayı beni bu dünyaya getirir getirmez gitti mi uzaklara yoksa? İnanın bilmiyorum
Kasımpatılar kasımda açarlar ama gelmez bir türlü Kasım En çok da sarı kasımpatıları özledim, rengi güneşe benzeyincedir belki Hele o kukuları… Ama bir türlü koklayamıyorum en sevdiğim çiçekleri
Eylül sarılığında yine yüzüm… Yapraklar düşer kirpiklerimden ve ayaklarıma dolaşır, düşürür beni yaşamın tepesinden
Estrella, İçimin parlayan yıldızı Biliyorum yine bir gün Kasım’da geleceksin ve bana kasımpatılar getireceksin, hem de en sarısından
Kurutacaksın yüreğimdeki zakkum ağaçlarını Geleceksin ve babamın toprağındaki gibi sümbüller açtıracaksın
Geleceksin Estrella
Odamda Estrella’nın sesini duyuyorum, odama gidiyorum Kapı kapalı, kapıyı açıyorum bir kapı daha Neredeyim ben bu kapı da neyin nesi? O kapıyı da açıyorum ve odama giriyorum ama odam bomboş, dışarıya açılan bir kapı görüyorum ve açıyorum o kapıyı Uzun bir yol görüyorum Ama yola gidip gitmemekte kararsızım Çünkü annem diğer odada kaldı
Eğer ben gidersem ve annemin bir isteği olursa, beni çağırırsa ve ben gelmeyince küçülürse dünyası Ya penceresini açmak isterse ve açamazsa asasıyla Testisini almaya çalışırken kırılırsa testisi Nasıl tamir ederim onu
Ama gitmeliyim o yoldan Sümbül kokularını alıyorum gitmeliyim Yürüyorum o yolda birkaç zakkum ağacı su istiyor benden ama bunu yapamam, daha fazla zakkum ağacı katamam yüreğime
Yürüyorum ayağımın kanadığını hissediyorum, fark etmediğim böğürtlenlerin dikeni batmış ayağıma Ayağımdaki kanı siliyorum, böğürtlen kendisini affetmem için, bana en güzelinden bir böğürtlen ikram ediyor
Böğürtleni incitmeden ikram ettiği böğürtlenleri kopartıp yiyorum… Ama annem de çok severdi böğürtleni Avucuma bir böğürtlenden bir sevgimden koyarak dolduruyorum Sonra geriye dönmeyeceğimi düşünüyorum ve böğürtlenleri atmak için avucumu açıyorum ama avucum kendiliğinden kapanıyor
Yoluma devam ediyorum ve yolun sonunda parlayan kocaman bir ışık görüyorum
Estrella olmalı bu
Geldin demek sonunda
Ama hayır daha Kasım gelmedi
Gelmemeliydin
Ya da ne bileyim başka Kasım gelmeliydin
Onlar da neyin nesi!
Rabbim bu ne güzellik!
Rengârenk kasımpatılar
Estrella sen mi getirdin bunları bana?
Ama yüreğime sığmaz bu kadar güzellik
Dualarım, isteklerim kabul oldu
Estrella gelmişti sonunda Ama ya annem, o yalnız kalamaz, o yalnız kalmamalı Ama ya bir daha gelmezse Estrella, kayar giderse yıldızım sonsuzluğa, takvimlerimden yırtmak zorunda kalırsam tüm Kasımları Ya annem üzülürse, penceresini açamazsa hiç En sevdiği günbatımını seyredemezse; Ya kasımpatılar? Bırakacak mıyım onları? Sarı olanları da mı? Daha ne kadar zakkum acısıyla yanacak yüreğim
Off o da nesi?
Böğürtlenler hala avucumda Onları tüm tazeliğiyle hemen anneme götürmeliyim Geriye dönüyorum, hızla uzaklaşıyorum gittiğim yollardan Odama giriyorum, kapıyı hızla açıyorum anneme gidiyorum
“Anne sana böğürtlen getirdim”
“Sağol kızım ama avucunda sadece sarı bir kasımpatı var”
Kasımpatıyı koklayarak gülümsüyorum…
ALINTI