sidretül münteha
Mon 24 January 2011, 04:30 pm GMT +0200
3. Karşılığında Rehin Alınan Alacak:
Bu konuda Mâlikî mezhebinin ana kaidesi şudur: -Altın ve gümüşün alım satımı ile, SELEM denilen peşin bedelle veresiye mal satışından başka-herhangi bir satışta, satış bedeli peşin ödenmediği zaman, karşılığında bir şeyi rehine bırakmak caizdir. Altın ve gümüşün ise veresiye olarak alım satımı caiz olmadığından, altın ve gümüşün alım satımında rehin vermek caiz değildir. Selem satışının da bedelini peşin vermek şart olduğu için İmam Mâlik'e göre -her ne kadarbu hususta altın ve gümüş alım satımı kadar değilse de- onda da rehin vermeye ihtiyaç yoktur. Zahirîlerden bir cemaat ise, «Peşin bedelle veresiye mal satışı akdinden başka bir akitte rehin almak caiz değildir. Ancak bu akitte mal borca kaldığı için teminat olarak rehin almabi-. lir» demişlerdir. Çünkü bu cemaata göre rehin âyeti peşin bedelle veresiye mal satışı hakkında nazil olmuştur. Bunun için bunlar, bu satışı rehinin cevazı için şart gibi görürler.
Zira Cenâb-ı Hak daha önceki âyette, «Ey iman etmiş olanlar, birbirinize belirli bir süre için borçlandığınız zaman onu yazınız....» [6] buyurduktan sonra, «Şayet yolculukta olup kâtip bulamazsanız alınan rehinler kâfidir» [7]buyurmuştur.
İmam Mâlik'e göre ise, bu akitten başka, borçlanma akdinde, başkasının malını zorla almak veyahut ziyana' uğratmakta, cinayet işlemekte ve kısası gerektirmeyen yaralamalarda da rehin verilebilir. Bilerek adam Öldürmelerle kısası gerektiren yaralamalarda ise eğer ölünün yakını öldüreni veyahut yaralı kendisini yaralıyan kimseyi bağışlayıp diyet üzerinde barışırlarsa, ödeninceye kadar diyetin karşılığında rehin alır mı, alınmaz mı diye iki görüş vardır.
Bir görüşe göre alınabilir, ki bu görüş, «Ölü sahibi kısas ile diyetten hangisini seçerse seçebilir» görüşüne göredir.
Bir görüşe göre de alınamaz. Bu görüş de, «Eğer cinayeti işleyen kimse hemen diyet vermezse, ölü sahibi ondan kısas almak zorundadır» görüşüne dayanır. Yanlışlıkla adam öldürmelerde de bir yıl bittikten sonra âkileden rehin almak caizdir. Bir ziyana uğraması halinde kullananı sorumlu tutulan emanetlerin karşılığında da rehin alınabilir. Fakat ziyana uğradığı zaman kullananı sorumlu tutulmayan emanetlerin karşılığında rehin almak caiz değildir. Mal sahibinin kiracıdan, işgörenin işverenden ve götürü bir iş tutanın tuttuğu işi bitirdikten sonra iş sahibinden rehin almaları keza caizdir. Kadın da mehrine karşılık, kocasından rehin alabilir. Fakat şer'î cezalarda kısasta, kitabet akdinde, kısacası bir kimsenin kefil olması caiz olmayan hususlarda rehin almak caiz değildir.
Şâfiîler de «Karşılığında rehin alınan şeyin üç şartı vardır.
Biri o şeyin alacak olmasıdır. Zira ayn, yani meydanda olup gözle görülen herhangi bir şeyin karşılığında rehin alınamaz.
İkincisi, alacağın hak edilmiş olmasıdır. Zira kişi henüz hak etmediği alacağı karşılığında, mesalâ: kendisinden borç isteyen kimseye henüz borç vermemişken o kimseden rehin alamaz.
Üçüncüsü de, alacağın kesinlikle hak olduğunun anlaşılmasıdır. Çünkü hak olduğu kesin olmayan bir alacak karşılığında rehin alınamaz. Mesela: Kendisi ile kitabet akdi yapılan köle, kitabet bedelini verip vermemekte serbest olduğu için, efendisi kendisi ile kitabet akdini yaparken ondan rehin alamaz. Zira köle pişmanlık duyup kitabet akdini bozabilir» demişlerdir. îmam Şafiî'nin bu görüşü Mâliki mezhebinin görüşüne yakındır .[8].
[9]
[6] Bakara, 2/282.
[7] Bakara, 2/283.
[8] Hanefî mezhebine göre, şu gibi haklara karşı rehin alınabilir: Her nevi satım ve ikrazdan doğan alacaklar, selem akdinde teslimi borçlanılan mislî mal ile buna karşı verilen bedel, cana ve vücuda karşı verilen zararlardan doğan cezaî tazminatlar (diyet, erş..), kira bedeli, gaspedilip iadesi veya tazmini gereken mal, bedeli konuşulduktan sonra bakıp gösterip satın almak üzere teslim alınan mal, kefalet..
Şu durumlarda ise rehin alınamaz: Nefse kefalet (şahsı belli bir zaman içinde alacaklıya teslim kefaleti), şuf a, kısas, satılan malda bulunan kusur, derek kefaleti (satılan malın sahipli çıkması halinde, satın alana bedeli ödenme kefaleti), satılan hür insan veya İaşe bedeli, rüşvet ve kumar borcu vb. mal olmayan/ sayılmayan haklar, satılıp henüz teslim edilmemiş mal, kira, ariyet, vedia konusu mal, mudarabe sermayesi ve şirket malı vb. emanet hükmünde olup kusursuz telefi/ziyanı halinde tazmini gerekmeyen mallar.
[9] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 3/408-410.