- Karısını boşayabilen koca

Adsense kodları


Karısını boşayabilen koca

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sidretül münteha
Sun 23 January 2011, 04:46 pm GMT +0200
2.Karısını Boşayabilen Koca


Ulema, aklı başında, yetişkin, hür ve karısını boşamaya zorlanmayan her erkeğin kansını boşayabildiğinde müttefik iseler de, karısını boşamaya zorlanan, sarhoş veyahut hasta olan veyahut buluğa ermek üzere bulunan kimselerin kadın boşamalarının sahih olup olmadığında ihtilâf etmişler­dir.

Ulema, hasta olan kimsenin -eğer hastalığından kalkarsa- karısını bo­şamasının sahih olduğunda müttefiktirler. Fakat öldüğü taktirde, hastalığın­da boşadığı kadın ona varis olur mu, olmaz mı diye ihtilâf etmişlerdir.

Karısını boşamaya zorlanan kimsenin boşamasına gelince: imam Mâlik, İmam Şafii, İmam Ahmed, İmam Dâvûd ve bir cemaata göre sahih değildir. Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Zübeyr, Hz. Ömer, Hz. Ali ve îbn Abbas da buna katılır, İmam Şafii'nin tabileri, kansını boşamaya zorlanan adamın boşanmayı kasdetmesiyle etmemesi halleri arasında ayırım yapmış­lardır. Kasdederse -en sıhhatli kavle göre- sahihtir. Kasdetmezse -yine en sıhhatli kavle göre- sahih değildir.

İmam Ebû Hanife ile tabileri ise «Mutlaka sahihtir» demişlerdir. Bun­lara göre bu adamın köle azadlaması da böyledir. Fakat alım-satımı böyle de­ğildir. Bunlar alım-satımla kadın boşamak ve köle azadlamak fiilleri arasında ayırım yapmışlardır.

İmam Ebû Hanife'nin boşanma ile alim-satım fiilleri arasında ayırım yapması, boşanmanın daha hassas ve ağır bir iş olması içindir. Bunun içindir ki boşanmanın ciddisi ile şakası arasında fark yoktur.

Çocuğun karısını boşamasına gelince: İmam Mâlik'ten gelen meşhur rivayete göre, çocuk baliğ olmadıkça sahih değildir. MUHTASARU MA LEYSE FİL MUHTASAR'da ise, İmam Mâlik'in «Buluğa yaklaşan çocu­ğun kadm boşaması sahihtir» dediği rivayet olunmamaktadir ki, İmam Ah­med b. Hanbel de buna katılır. İmam Ahmed «Çocuk oruç tutabilecek yaşta ise», Atâ da «Oniki yaşına varmış ise karısını boşıyabilir» demişlerdir. A.tâ'nm görüşü Hz. Ömer'den de rivayet olunmuştur.

Sarhoşa gelince: Cumhur, boşamasının sahih olmadığı görüşündedir. Bir cemaat da sahih olduğunu söylemişlerdir ki, Müzem ile İmam Ebû Hanife'nin tabilerinden bazıları bunlardandırlar.

Bu ihtilâfın sebebi, sarhoş da deli hükmünde midir, yoksa sarhoş ile deli arasında fark var mıdır diye ihtilâf etmeleridir. «İkisinin hükmü bir­dir. Çünkü ikisi de şuursuzdurlar. Şuur ise mükellefiyetin şartıdır» diyenler, «Sarhoşun, karısını boşaması sahih değildir» demişlerdir. «îkisi arasında fark vardır. Çünkü sarhoş kendi eliyle şuurunu gidermiştir. Deli ise yaradı­lışta şuursuzdur» diyenler ise, «Sahihtir» demişlerdir ki, bu sarhoşu bir nevi cezalandırmaktır.

Ulema, sarhoşa lazım gelen ve gelmeyen bütün ahkâmda ihtilâf etmiş­lerdir. İmam Mâlik «Sarhoş karısını boşadığı zaman karısı boşanır, kölesini azadladığı zaman kölesi azadlanır, birisini yakaladığı veyahut öldürdüğü za­man ona kısas lazım gelir. Fakat evlenmesiyle alım-satımı sahih değildir» demiştir. İmam Ebû Hanife ise «Her şeyi sahihtir», Leys b. Sa'd da «Diliyle yaptığı hiçbir şey sahih değildir. Karısını boşarsa karısı boşanmaz, kölesini azadlarsa kölesi azadlanmaz, birisiyle evlenirse evlenmesi caiz olmaz, bir alım-satımda bulunsa ahm-satımı sahih olmaz, birisine zina isnad ederse ona müfteri cezası lazım gelmez. Fakat vücudunun diğer organlarıyla işledi­ği her fiilden sorumludur. Şu halde içki kullanmaktan, adam öldürmekten, zina işlemekten, hırsızlık yapmaktan dolayı ona ceza lazım gelir» demiştir. Sabittir ki Hz. Osman (r.a.) da, sarhoşun boşamasını geçerli saymazdı. Ule­madan bazıları, ashabtan hiçbirinin Hz. Osman'a bu hususta muhalefet etme­diğini ileri sürmüşlerdir.

«Bunaktan başka, herkesin kadın boşaması sahihtir» diyenlerin sözü sarhoşun, kadını boşamasının sahih olduğunda nas değildir. Çünkü «Sarhoş da bir nevi bunaktır» denilebilir. İmam Dâvûd, Ebû Sevr, Ishak ve Tabiiler'den bir cemaat da sarhoşun, kadını boşamasının sahih olmadığını savu­nur. İmam Şafii'den de bu hususta iki kavil rivayet olunmuştur. Tabilerinin çoğu, cumhurun görüşüne uygun olan kavlini tercih etmişlerdir. Tabilerin­den olan Müzenî ise sarhoşun, kadını boşamasının sahih .olmadığı kavlini tercih etmişlerdir.

Hasta iken karısını kesin olarak boşayıp da, hastalığından kalkmayıp ölen kimseye gelince: İmam Mâlik ile bir cemaat «Karısı ondan miras alır» demişlerdir. İmam Şafii ile bir cemaat da onun malından bu kadına miras vermemişlerdir. Kadını varis kılanlar da üç gruba ayrılmış olup, bir grup, «Kadın iddette iken adam ölürse, ona varis olur» demişlerdir ki, İmam Ebû Hanife ile tabileri ve Süfyan Sevri bu görüştedirler. Bir grup, «Kadın evlen-medikçe ona varistir» demiştir. İmam Ahmed ile İbn Ebî Leylâ da bunlar­dandırlar. Kimisi de «Kadın iddette olsun, olmasın evlenmiş olsun olmasın-* putlaka ona varistir"» demiştir. Bu da İmam Mâlik ile Leys b, Sa'd'ın görüşüdür.

Bu ihtilâfın sebebi, ahkâm vaz'ındakötü niyetlere meydan vermemenin vacib olup olmadığında ihtilâf etmeleridir. Zira hasta iken karısını boşayan kimsenin, kadını mirasından mahrum etmek için boşadığı ihtimali bulunduğundan, kötü niyetlere meydan vermemenin vacib olduğunu söyle­yenler «Miras alır» demişlerdir. Kötü niyetlere meydana vermemenin vücu-bunu benimsemeyip, «Boşanmanın hükmü varis olmamaktır» diyenler ise, bu kadını ona varis kılmamı şiardır. Zira bunlar; «Eğer boşanma vaki olmuş ise, bütün hükümleriyle vaki olması gerekir. Çünkü kadın öldüğü zaman -boşanmış olduğu için- kocası ona nasıl varis olmuyorsa, onun da, ölen koca­sına varis olmaması lazım gelir. Eğer vaki olmamış ise, zevciyet bütün hü­kümleriyle devam etmelidir» diyorlar. Muhalifleri bu iki şıktan biri ile cevap vermek zorundadırlar. Çünkü şeriatta, hükümlerinden bir kısmı boşamanın, bir kısmı da zevciyetin olan bir boşamanın varlığını söylemek zordur. Hele «îddeti bitmeden kocası ölen kadın kocasına varistir. İddeti bittikten sonra kocası ölen kadın kocasına varis değildir» demek daha da zordur. Zira bu o demektir ki, bu boşama bir durumda sahih değildir, bir durumda sahihtir. Bu ise, sahih olup olmadığı anlaşılıncaya kadar hükmün bekletilmesi gereken bir boşama olur ki şeriatte böyle şeylerin varlığını söylemek zordur. Fakat bunu diyenlere teselli veren şey, Hz. Osman'la Hz. Ömer'in bununla fetva vermiş olmalarıdır. Hatta Mâlikiler, bunun bütün ashabın icmaı olduğunu ileri sürmektedir. Halbuki onların bu iddiaları doğru değildir. Çünkü Abdul­lah b. Zübeyr'in bu görüşe katılmadığı meşhurdur.

îddeti bitmeden kocası ölen kadının varis olduğunu söyleyenlere ge­lince: Çünkü bunlara göre iddet, boşanmanın değil, zevciyeti ahkâmındandır. Herhalde bunlar, bu kadını, ric'î talâk ile boşanan kadına kıyas etmişler­dir ki, bu görüş Hz. Ömer ile Hz. Aişe'den de rivayet okunmuştur.

Kadının varis olması için evlenmemiş olmasını şart; koşanlar ise, bütün fukahanm, bir kadının iki kocaya varis olamayacağında ittifak ettiklerini gözönünde bulundurmuşlardır. Ayrıca, kadını varis kılanlara göre bunun sebebi, kocasının onu mirasından mahrum etmek için boşamış olduğu şüphesidir.

Buraya kadar olan tafsilat, boşanmaya istekli olmayan kadın hakkın­dadır. Kocasından boşanmasını isteyen veyahut kocası tarafından kendisine boşama yetkisi verilip de kendi kendini boşayan kadına gelince: İmam Ebû Hanife'ye göre her iki halde de kocasından miras alamaz. Evzâî, iki hal ara­sında ayırım yaparak, «Kocasının kendisine verdiği yetkiik kendini boşa­yan kadın, kocasından miras alamaz. Fakat isteği'üzerine kocası tarafından boşanan kadın, alır» demiştir. İmam Mâlik ise «Her iki halde 'de kocasından miras alır. Fakat eğer kendisi ölürse kocası ondan miras alamaz» demiştir ki, bu kaidelere çok aykırıdır. [48]

                                 

3. Boşanabilecek Kadinlar
 

Ulema, kişinin evli bulunduğu veyahut ric'î talâk ile boşadığı karısını boşayabildiğinde ve evli olmadığı bir yabancı kadını da boşayamadığında müttefik iseler de, henüz kendisiyle evlenmediği bir kadını «Kendisi ile evlendiğim zaman benden boş olsun» demek suretiyle boşayabilir mi, boşayamaz mı diye ihtilâf etmişlerdir. Kimisi «Yabancı kadınlar -ister kişi 'Hangi kadınla evlenirsem, benden boş olsun' demek suretiyle bütün kadınları, ister 'Falanca kadınla evlenirsem, benden boş olsun' demek suretiyle bir kadını boşamak istesin- boşanafnazlar» demiştir ki, İmam Şafii, îmam Ahmed, İmam Dâvûd ve bir cemaat bu görüştedirler. Kimisi «Eğer -bu misallerde ol­duğu gibi- kendileriyle evlenmeyi şart koşarsa -ister bütün kadınları, ister belli bir kadım boşamak istesin- boşanırlar. Yok eğer, 'Bütün yabancı kadın­lar' veyahut 'Falanca kadın benden boş olsun' diyerek evlenmeyi şart koş­mazsa boşanmazlar» demiştir. İmam Ebû Hanife ile bir cemaat de bu görüş­tedirler. Kimisi de «Eğer 'Falanca kadınla evlenirsem, benden boş olsun' gi­bi belli bir kadını veyahut 'Hangi kadınla falan günde evlenirsem, benden boş olsun' gibi belli bir günü zikrederse, kendileriyle evlendiği zaman kendi­sinden boşanırlar» demiştir. Bü-da İmam Mâlik ile tabüerinin görüşüdür.

Bu ihtilâfın sebebi, boşanmanın sıhhati için, boşanmadan önce kadının kendisini boşayan kimse ile evli bulunması şaıt mıdır, yoksa, sonra­dan da birbirleriyle evlenmeleri kâfi midir diye ihtilâf etmeleridir. «Şarttır» diyenler, «Kişi, evli bulunmadığı yabancı bir kadını boşayamaz» demişler­dir. «Şart değildir, sonradan da birbirleriyle evlenmeleri kâfidir» diyenler ise, «yabancı kadınları boşamak caizdir» demişlerdir. Bütün kadınları söyle­mekle belli bir kadını söylemek veyahut belli bir vakti şart koşmakla koşma­mak arasında ayırım yapmak ise, maslahata dayanan bir istihsandır. Çünkü eğer kişi, bütün kadınları söylediği ve hiçbir vakti de şart koşmadığı zaman, «boşanma vaki olur» diyecek olursak, bu adam, her evlendikçe karısının he­men kendisinden boşanacağı için büyük bir çıkmaza girmiş olacaktır. Bu ise -herhalde- günah bir şeyi adamak kabilinden olur. Fakat belli bir kadını tayin ettiği veyahut «hangi kadınla falan günde evlenirsem, benden boş olsun» mi­salinde olduğu gibi, belli bir vakti şaıt koştuğu zaman, «Boşanma vaki olur»[49]


[48] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 3/57-59.

[49] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 3/61-62.