- Karı koca münasebetleri

Adsense kodları


Karı koca münasebetleri

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Wed 1 June 2011, 02:44 pm GMT +0200
D) KARI-KOCA MÜNASEBETLERİ

 
1— Azil Konusundaki Hükmü:

 

Sahihayn'da. Ebu Saîd şöyle anlatır: Esir kadınlar ele geçirmiştik ve azil (cinsel ilişki sırasında meninin dışarı dökülmesi) yapıyorduk. Bunu Rasûlul-lah'a sorduk. Bize üç defa: "Siz onu gerçekten yapıyor musunuz?" diye sor­du ve devamla: "Kıyamete kadar yaratılması mukadder hiçbir can yoktur ki, dünyaya gelmiş olmasın." buyurdu. [646]

Sünen'de yine Ebu Saîd'den rivayet edilir: Bir adam: "Ya Rasûlullah! Benim bir cariyem var, ondan azilde bulunuyorum; onun gebe kalmasını is­temiyorum. Erkeklerin (bir kadından) istediği şeyi de istiyorum. Yahudiler ise azlin, "ve'd-i hafî" (bir nevi, çocuğun gizlice drri diri gömülmesi) oldu­ğunu söylüyorlar." dedi. Hz. Peygamber (s.a.): "Yahudiler yalan söylemiş. Eğer Allah onun yaratılmasını dilemîşse, sen onu geri çeviremezsin." buyurdu.[647]

 Sahihayn'da Câbir'den (r.a): "Biz Hz. Peygamber (s.a.) zamanında, Kur'-■an inip dururken azilde bulunurduk." dediği nakledilir[648]

Yine Câbir (r.a.) Sahih-i Müslim'de şöyle diyor: "Rasûlullah zamanında azil yapardık. Bu duyum Hz. Peygamber'e (s.a.) ulaştı. O, bize bunu ya­saklamadı. "[649]

Yine Müslim, Câbir'den (r.a.) şöyle naklediyor: Bir adam, Hz. Peygam­ber'e (s.a.) sual sordu ve: "Yanımda bir cariyem var, ondan azil yapıyorum." dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.): "Şüphesiz ki bu hareket, Allah'­ın irade ettiği bir şeye mâni olamaz." buyurdu. Bilâhare o adam gelerek; "Ya Rasûlallah! Sana bahsettiğim cariye hamile kaldı." dedi. O zaman Hz. Pey­gamber (s.a.): "Ben, Allah'ın kulu ve Rasûlü'yüm!" buyurdu.[650]

Yine Müslim'de Üsâme b. Zeyd'den rivayet edilir. Bir adam Hz. Pey­gamber'e (s.a.) geldi ve: "Ya Rasûlallah! Ben karımdan azilde bulunuyorum." dedi. Hz. Peygamber "Bunu niçin yapıyorsun?" diye sordu. Adam: "Kadı­nın çocuğuna (veya çocuklarına) zarar geleceğinden korkuyorum." cevabını verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.): "Bu iş zararlı bir şey olsaydı; İranlılarla, Bizanslılara (Rûm) zarar verirdi." buyurdu.[651]

imam Ahmed'in Müsned'i ile İbn Mâce'nin Sözen'inde Hz. Ömer (r.a.) "Rasûlullah (s.a.) izni olmadıkça hür kadından azilde bulunulmasını yasak­ladı." demiştir.[652]

Ebu Davud, Ebu Abdillah—İbn Lehîa—Cafer b. Rebîa—Zührî—Mu-harrar b. Ebî Hureyre—Ebu Hureyre senedi ile Hz. Peygamber'in (s.a.): "Hür bir kadından ancak izni ile azil yapılabilir."[653] buyurduğunu nakletmiş ve so­nunda: "Son derece münker bir hadis!" demiştir.

Bu hadisler, azlin caiz olduğuna açıkça delâlet eder. Bu konuda ruhsat bulunduğu on sahabîden rivayet edilmiştir. Bunlar: Hz. Ali, Sa'd b. Ebî Vak-kâs, Ebu Eyyûb, Zeyd b. Sabit, Câbir, İbn Abbas, Hasan b. Ali, Habbâb b. Eret, Ebu Saîd el-Hudrî, İbn Mes*ûd'dur. Allah hepsinden razı olsun.

İbn Hazm: "Azlin mübahlığı Câbir, İbn Abbas, Sad b. Ebî Vakkas, Zeyd b. Sabit ve İbn Mes'ûd'dan (r.anhurn) sahih olarak gelmektedir." demiştir. Sahih olan da budur.

Bir grup âlim ise azli haram kılmıştır. Ebu Muhammed İbn Hazm da bunlardandır.

Bir grup da ayırıma giderek, eğer hür kadın izin verirse mubah olur, izin vermezse haram olur. Eğer kadın, cariye ise o takdirde efendisinin izni ile mubah olur; izni olmazsa mubah olmaz. Bu İmam Ahmed'in tasrih ettiği gö­rüşüdür. Onun yolundakiierden bazıları: "Hiçbir şekilde mubah olmaz." der­ken, bir kısmı da: "Her hal ve şekilde helâl olur." demişlerdir. Kimisi de: "Hür olsun köle olsun, kadının izni ile mubah olur. İster hür ister köle ol­sun, kadının izni yoksa mubah olmaz." demişlerdir.

Kayıtsız olarak mubah görenler zikrettiğimiz hadisleri delil olarak kul­lanmakta ve kadının hakkının balçığından zevk duymada olduğunu, inzalde bir hakkının bulunmadığım söylemektedirler. Kayda bağlamadan mutlak su­rette haram kılanlar ise, Müslim'in Sahih'inde naklettiği Hz . Âişe hadisini delil olarak kullanmaktadırlar. Şöyle ki: Hz. Âişe, Ukkâşe'nin kız kardeşi Cüdâme bt. Vehb'den şöyle naklediyor: Rasûlullah (s.a.) bir takım insanla­rın arasındayken yanına vardım. Ona azil konusunu sordular. Hz. Peygam­ber (s.a.) de: "O, bir çocuğu diri diri giziice mezara gömmek (ve'd-i hafî)dir, *Diri diri mezara gömülen kız çocuğuna sorulduğu vakit'[654] âyetinde sözko-nusu olandır." buyurdu.[655]

Azl'in haramlığı görüşünde olanlar şöyle derler: Bu, azlin helâlliğini bil­diren haberleri nesheden bir delildir. Çünkü bu, asıldan naklediyor. Helâlli­ğini bildiren hadisler ise berâet-i asliye üzere vârid olmuşlardır. Şeriatın ge­tirdiği hükümler berâet-i asliyeden (harama, vacibe v.b.) nakledîci bir özeilik arzeder.

Câbir'in, "Kur'ân inerken, biz aziî yapardık. Eğer yasaklanacak bir şey olsaydı, Kur'ân onu yasaklardı." sözüne karşı şöyle denebilir: Evet, kendisi­ne Kur'ân inen zat, "O kız çocuğunu küçük yollu diri diri gömmektir." sözü ile onu yasaklamıştır. Diri diri gömmenin her türlüsü haramdır. Nitekim Ha­san Basrî, Ebu Saîd el-Hudrî hadisinde, Hz. Peygamber (s.a.) yanında azil­den söz edilince: " = Hayır; onu yapma­malısınız. Çünkü bu ancak bir kaderden ibarettir." (Hadis, "azli terketmek-te size bir zarar yoktur" şeklinde de anlaşılabilir.) buyurmasından, bir yasak mânası sezinlemiştir. İbn Avn diyor ki: Ben bu hadisi Hasan'a söyledim. Ba­na: "Vallahi bu söz, tıpkı bir yasaklamaya benziyor." dedi.[656] Azlin haram olduğunu savunanlar, azilde nikâhtan beklenen neslin kesintiye uğraması söz-konusu olduğunu, kötü bir beraberliğe ve kadın için tam nefsinin arzuladığı sırada duyduğu lezzetin kesilmesine sebep olduğunu ifade ile görüşlerini de-lillendirmek istemişlerdir.

Bunlar devamla şöyle diyorlar: Haramlığından dolayıdır ki, îbn Ömer (r.a.) azil yapmıyordu ve: "Eğer çocuklarımdan birisinin azil yaptığını bil­sem, ona ibret olacak bir ceza verirdim." demişti. Hz. Ali (r.a.) azil yapmayı kerih görüyordu, İbn Mes'ûd, azil hakkında: "O, küçük yollu kız çocuğunu diri diri gömmektir." demişti. Ebu Ümâme'ye sorulduğunda, "Onu yapan bir müslüman görmüş değilim." demişti. Nâfi\ Hz. Ömer'in azil yüzünden bazı çocuklarını dövdüğünü belirtir. Saîd b. el-Müseyyeb: "Hz. Ömer ve Hz. Osman azil yapmayı menederlerdi." demiştir.[657]

Serdedilen bu delillerin, bütün sarahat ve sıhhati ortada olan azli mu­bah kılan hadisler ile çelişmesi sözkonusu değildir. Cüdâme bt. Vehb hadisi­ni ele alalım. Her ne kadar Müslim rivayet etmişse de, onun hilâfına pekçok hadis bulunmaktadır. Ebu Davud; Musa b. İsmail—Ebân ve Yahya— Abdurrahman b. Sevbân ve Rifâa—Ebu Saîd el-Hudrî senedi ile şunu nakle­der: Bir adam: "Ya Rasûlallah! Benim bir cariyem var. Ben ondan azilde bu­lunuyorum. Onun gebe kalmasını istemiyorum. Erkeklerin (bir kadından) is­tediği şeyi de istiyorum. Yahudiler ise azlin "ved'-i hafi" (çocuğun gizlice diri diri gömülmesi) olduğunu söylüyorlar." dedi. Hz. Peygamber (s.a.): "Ya­hudiler yalan söylemiş. Eğer Allah onun yaratılmasını dilemişse, sen onu ge­ri çeviremezsin." buyurdu.[658]Sıhhat bakımından işte bu isnâd kâfidir. Râ-vilerinin hepsi de sika ve hafız. Bazıları hadisin muztarib olduğunu söyleye­rek cerhine gitmek istemişlerdir. Çünkü hadiste Yahya b. Ebî Kesîr üzerinde ihtilâf vardır. Bazıları Yahya b. Ebî Kesîr- -Muhammed b. Abdurrahman b. Sevbân—Câbir kanalıyla gelmiştir, demişlerdir. Hadisi bu senedle Tirmizî ve Nesâî tahric etmişlerdir.[659] Bazıları: Ebu Mutî' b. Rifâ'a'dan, bazıları: Ebu Rifâa'dan, diğer bazıları da: Ebu Seleme—Ebu Hureyre'den nakledilmiştir, demişlerdir. Bu durum hadise bir zarar vermez. Çünkü bu hadis Yahya ka­tında hem Muhammed b. Abdurrahman—Câbir senediyle hem İbn Sevbân— Ebu Seleme—Ebu Hureyre senediyle hem de İbn Sevbân—Rifâa—Ebu Saîd senediyle sabit olmuş olabilir. Geriye Ebu Rifâa'nın ismi hakkında ihtilâf ka­lıyor. Ebu Râfi'mi, İbn Rifâa mı, yoksa Ebu Mutî mi? Bu durum ise Rifâa'­nın durumu belli olduğu için bir zarar vermez.

Câbir hadisinin, azil yapmanın caiz olduğu konusunda açık ve sahih ol­duğunda bir kuşku yoktur. İmam Şafiî (r.a.): "Biz Hz. Peygamber'in (s.a.) ashabından pek çok kimsenin, bu konuya ruhsat verdikleri ve azil yapmakta bir sakınca görmedikleri konusundaki rivayetlerini biliyoruz." demiştir. Beyhakî: "Azil hakkında ruhsat rivayetlerini Sa'd b. Ebî Vakkas, Ebu Eyyûb el-Ensârî, Zeyd b. Sabit, îbn Abbas vb. gibi ashabtan naklediyoruz." der.[660] Bu, aynı zamanda İmam Mâlik, Şafiî ve Küfe âlimleriyle ilim adamlarından çoğunluğun görüşüdür.

Cüdâme hadisi hakkında: "Tenzihen sakınmak gereğini bildirmek içir vârid olmuştur." diyenler olduğu gibi, bazıları da onu zayıf bulmuş ve: "Nasıi olur da Hz. Peygamber (s.a.) azil konusunda yahudileri tekzip eder, sonrE da onların sözlerini söyler? Bunun muhal olduğu apaçık ortadadır." demiş­lerdir. Bir başka grup buna itiraz etmiş ve: "Yahudileri tekzîb hadisi muzta ribtir. Cüdâme hadisi ise Sahih'de rivayet edilmiştir." demiştir.

İki hadisin arasını bulmaya çalışanlar da olmuş ve şöyle demişlerdir: Ya hudiler: 'Azil yapıldığında asla çocuk olmaz' diyorlardı; Hz. Peygamber (s.a.) onları bu konuda yalanladı. Allah Rasûlü'nün (s.a.), "Eğer Allah onu yarat mayı dilemişse, sen onu geri çeviremezsin." sözü de buna delâlet eder. "O ve'd-i hafî'dir, (çocuğu diri diri gizlice gömmektir)." sözüne gelince, azil he ne kadar gebeliğe tümden mâni değil ise de —cinsel ilişkiyi terketme gibi— azalmasında etkilidir.

Bir başka grup daha çıkmış ve: "Her iki hadis de sahihtir. Ancak hararı kılan hadis, öbürünü neshetmektedir." demişlerdir. Bu da İbn Hazm vb.'ni; yoludur. Bunlar şöyle delil getiriyorlar: "Çünkü tahrim hadisi, (hükmü) asılda (haramhğa) nakilde bulunmaktadır. Hükümler, haram kılınmadan önce as ibaha üzere olurlar." Bunların bu nesih iddiası, iki hadisten birisinin diğt rinden daha sonra vârid olduğunu açıklayacak kesin bir tarih belirlemesin muhtaçtır. O da nerede! Şunu da biliyoruz ki, Hz. Ömer ve Hz. Ali ceni üzerinden yedi devre geçmedikçe itlafı durumunda "mev'ûde" (diri diri top rağa gömülmüş) olmayacağında ittifak etmişlerdir. Kadı Ebu Ya'lâ ve ba: kalan, Ubeyd b. Rifâa—babası yoluyla şöyle anlatıyorlar: Hz. Ömer'in yi nında, Rasülullah'm (s.a.) ashabından bir grupla birlikte Hz. Ali, Zübeyr \ Sa'd toplandılar ve azil hakkında tartıştılar ve: "Azilde bir sakınca yoktur, dediler. Bir adam: "Onun, 'küçük mev'ûde (diri diri gömülen kız)' olduğı nu sananlar vardır." dedi. Bunun üzerine Hz. Ali: "Üzerinden yedi devi geçmedikçe "mev'ûde" olmaz. Önce çamurdan bir öz, sonra nutfe, som kan pıhtısı (alaka), sonra bir çiğnem et (mudga), sonra kemik, sonra et, soı ra da bambaşka bîr yaratılış (şekillenme) devreleri."[661] dedi. Bunun üzerii Hz. Ömer: "Doğru söyledin. Allah sana uzun ömürler versin." diye onu tasdik etti. "Uzun ömürler dileme"nin cevazını benimseyenler, Hz. Ömer'in bu sözüne dayanırlar.

Hür kadının izni ile azli caiz görenlere gelince, bunlar da şöyle diyorlar: "Çocukta, erkeğin hakkı olduğu gibi, kadının da hakkı vardır. Bu yüzdendir ki hidâne (çocuğun bakımı) konusunda kadının hakkı daha önce gelir." Bunlar, azil hususunda odalık cariyenin iznine itibar edilmeyeceğini söylerler. Çünkü cariyenin nöbet {kasm) hakkı yoktur. Eğer cinsel ilişkide cariyenin bir hakkı olsaydı, efendisinin îlâ (yaklaşmayacağına yemin) yapması durumunda, ken­disinden rücûda bulunması talep edilirdi.

Bunlar şöyle diyorlar: Kişinin karısının cariye olması durumunda ise, ço­cuğunun köle olmasını önlemek amacıyla karısının izni olmaksızın azilde bu­lunabilir. Ancak cariyenin efendisinin izni önemlidir. Çünkü çocuk üzerin­deki hak ona aittir. Dolayısıyla —hür kadında olduğu gibi— azil yapabilmek için efendinin iznine itibar edilir. Hem sonra kadınlığından istifadenin bede­li, hür kadın için sözkonusu olduğu gibi, efendi için de söz konusudur. (Bu yüzden efendinin durumu ile hür kadının durumu arasında benzerlik vardır.) Dolayısıyla azil konusunda efendinin izni, hür kadının izini gibi olur.

Ebu Tâlib'in rivayetinde İmam Ahmed: "Kişi, cariyeyi nikahladığı za­man sahiplerinden (azil hususunda) izin ister. Çünkü onlar çocuk isterler. Hür kadın ise, hak kendisinindir, çocuk ister (bu yüzden azil için izni gerekir). Kendi cariyesine.gelince ondan izin istemez." demiştir.

Salih, İbn Mansûr, Hanbel, Ebu'l-Hâris, FadI b. Ziyâd ve el-Mervezî rivayetlerinde ise (İmam Ahmed) şöyle diyor: "Hür kadından izni ile azilde bulunur. Cariye —kendi cariyesin—den ise izinsiz azil yapar." İbn Hânî'nin rivayetinde ise: "Azilde bulunduğunda ise (eğer olursa) çocuk onundur." Çün­kü azil yapmakla beraber yine de çocuk olabilir. Nitekim bazı kimseler: "Ço­cuğum olmuşsa, ancak azil yapmaktan olmuştur." demişlerdir. el-Mervezî'nin, ünıraii veledden azil yapma konusundaki rivayetinde ise: "Eğer (efendi) is­terse; şayet ümmü veled, sana helâl olmaz derse, onun buna hakkı yoktur." demiştir. [662]


[646] Buharı, 67/96; Müslim, 1438; Ebu Davud, 2172; Muvatta, 2/594; Tirmizî, 1138; Nesâî, '     6/107.

[647] Ebu Davud, 2171; Ahmed, 3/33; 51, 53; Tirmizî, 1136; Beyhakî, 7/230.

[648] Buharı, 67/96; Müslim, 1440; Tirmizî, 1137; Ebu Davud, 2173.

[649] Müslim, 1440; Câbir'den.

[650] Müslim, 1439; Ebu Davud, 2173; Ahmed, 3/312, 386; Beyhakî, 7/229.

[651] Müslim, 1443.

[652] Ahmed, 1/31; İbn Mâce, 1928. Senedinde zayıf bir râvi olan İbn Lehîa vardır

[653] Senedinde zayıf ola.n İbn Lehîa vardır.

[654] Tekvîr, 81/8.

[655] Müslim, 1442.

[656] Müslim, 1438 (131).

[657] Bk. îbn Hazm, Muhatla, 10/71.

[658] Kaynaklan için dipnot: 2. Hadisin şahidi vardır, sahihtir.

[659] Râvilerj sikadır.

[660] Beyhakî, 7/230-231.

[661] Bk. Mü'minûn, 23/12-14. âyetler. Hz. Ali'nin saydığı bu devreler, âyette sözü edilen devrelerd

[662] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 5/245-250.