- Kapitalizmin son keşfi

Adsense kodları


Kapitalizmin son keşfi

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Mon 16 July 2012, 01:52 pm GMT +0200
Kapitalizmin son keşfi: Alışveriş festivali
Olgun GÜNDÜZ • 75. Sayı / TOPLUM


Önemli günleri ve gelenekleri unutmamak, onların sürmesi adına belli aralıklarla hatırlatmak ve nesilden nesile taşımak gibi amaçlarla çok eski zamanlardan bugüne kutlana gelen festivallerin şekli ve muhtevası, içinde bulunulan zamanın algısına göre değişiyor. Hayatın tüketim ekseninde çerçevelendiği bu çağda festivaller de tüketimin sirayet ettiği etki alanının dışında kalmıyor. Bilakis alışveriş festivalleriyle tüketmek eğlence olarak algılanabiliyor.

Festival geleneğine yeni bir anlayış getiren “Alışveriş Festivali” harcamak, tüketmek gibi kavramları kutsal bir ritüel haline getiriyor. Bu pek şenlikli festivalin gönüllü alıcıları, büyük bir bahtiyarlık ve hayranlık içinde alışverişlerini zaman ve mekân baskısı hissetmeksizin gerçekleştirebiliyorlar. Büyük mağazaların gece boyu açık olması, indirimlerin yüzde 50’yi bulması gibi teşvik edici düzenlemeler de bu vesileyle amacına ulaşıyor.

Kapitalizm, tüketim kültürü üzerinde kendine hayat alanı buldu. Alışverişin, ihtiyaç ve zorunluluk durumlarıyla olan koşullu ilişkisi tüketim kültüründe yerini istek ve keyfilikle olan kurgusal ilişkisine bıraktı. Bu durumda alışveriş arzunun, egonun ortaya çıkardığı ve durmaksızın devam eden tatmin dünyasında bir türlü doyuma ulaşmıyor. Bir de festival gibi alışverişi kurumsallaştırmaya dönük etkinlikler sayesinde bu istek kutsal bir hüviyet kazanıyor.

Konunun bir başka yönü etkinliğin medyada tanıtım biçiminde yer alan ifadelerle ilgili. Bazı yayın organları amacın “harcamayı artırmak” olduğuna inandırmayı hedefleyen yayınlar yapıyor. Bu şekilde insanlar harcama konusuna çeşitli yollarla teşvik ediliyor. Bunun bir festival havası oluşturularak başarılıyor olması kapitalizmin tüketimi artırmada hiçbir fırsatı kaçırmadığının bir başka göstergesi.

Alışveriş Festivali’nin gerçekleştirildiği kent olan İstanbul’un, alışveriş ve eğlence ile birlikte anılır hale gelmesi dikkati çeken bir başka unsur. Mega alışveriş merkezlerinin bu kentte konumlanması, uluslararası mağaza zincirlerinin ve büyük markaların varlığı, bu festivalin etkinliğini daha da artırıyor. Mekân olarak, özellikle de mimari açıdan İstanbul’un geleneksel siluetinin ortasında yükselen küresel şirketlerin konumlandığı gökdelenler ve devasa alışveriş merkezleri, kent algısını ölümle hayatın birlikte algılandığı yaşam tarzının dingin sükûnetinden, kanaat ve tevekkülün geniş ikliminden çıkarıp ölümü sürekli ertelemeye, haz odaklı, eğlenme ve tüketmenin modern rasyonel yarışına itiyor.

Alışveriş festivalinin tüketicilerine cazip gelen yanları da yok değil. Yoğun iş temposu içinde alışverişe zaman ayıramayanlar alışveriş merkezlerinin gece açık olması sayesinde gündüz yapamadıkları alışverişi gece yapabiliyorlar. Diğer yandan büyük markaların yaptığı önemli oranda indirimler tüketicilerin alamadıkları ürünleri daha ekonomik almalarını sağlayabiliyor. Festivalin bu yönü birçok kişinin böyle etkinlikleri desteklemesine yol açıyor.

Kutlanan ne?
Tüketim kültürünün, alışveriş merkezleri ile insanların boş zamanlarını eğlenceli hale getirmeyi başarması sonrasında alışveriş yapmak can sıkıntısını gidermenin en etkin aracı haline gelmiş durumda. Alışveriş, neden yapıldığı bilincinden çok, yapıldığı zaman bireye iyi gelen bir etkinlik olarak kabul görüyor. Alışverişin eğlenme ve can sıkıntısını giderme aracı olarak algılanması “Alışveriş Festivali”ni olanaklı kılan düşüncenin özü kabul edilebilir. Bu durumda aslında kutlanan ne?

Kutlanan şey, modern bireyin yaşam biçiminin sahip olduğu değeri tüketim üzerinden edinmesi. Statü ve saygınlığın tüketim pratikleri üzerinden kazanılması, alışveriş davranışını güdüleyen en önemli etken. Festival gibi güçlü geleneksel temeli olan zaman dilimleri meydana getirerek alışverişe ayrıca bir önem ve değer atfetmek tüketim kültürünü doğrudan kutsamak anlamını taşıyor. Alışveriş günümüzde ihtiyaç halinde başvurulan ve ihtiyacı giderdikten sonra terkedilen bir etkinlik mi? Kesinlikle hayır. Alışveriş, sosyal iletişimsizliğin yerine ikame edilen, insanları birbirine yaklaştırmaktan çok birbirine yabancılaştıran ciddi bir tehdit haline geldi. Festivalde kutladığımız şey belki de sosyal bağlarımızı kaybetmenin, sosyal iletişimsizliğe ağıtın ironisi.

Daha az tüketim, daha az alışveriş başka bir ifade ile kutlamaya, festivale düşük katılım bireylerin önünde en büyük imkân. Gerekli değilse alışveriş etkinliğinden uzak durmak, para karşılığı olmadan alıp, vermek; elde olanı karşılık beklemeksizin cömertçe dağıtmak gibi hasletler tüketmenin önündeki en büyük engel. Bu hale, ancak ve ancak ihtiyaçları kadar edinen, ihtiyaçlarından fazlasını elinin tersiyle iten erdem sahibi bireylerin mütevazı çabalarıyla gelinebilir.

Diğer yandan asırlar boyu İslam medeniyetinin başkenti olarak anılmış İstanbul’da, onun değerini ve önemini yansıtmaktan oldukça uzak bu gibi etkinlikler, o etkinliği önemli bir hale getiriyor. Parasız ve karşılıksızlığın odağında şekillenen vakıf geleneğinin kalıcı izlerini taşıyan İstanbul’u hemen her şeyi para ve karşılıklılık ilkesine göre biçimlendiren alışveriş merkezleri üzerinden konumlandırma çabaları bu kentin kadim tarihine yabancılaşmış zihniyetin tezahürü. İstanbul, alışveriş odaklı tüketim festivallerini değil, karşılıksız vermeyi esas alan vakıf kültürünün yansıtıldığı festivalleri hak ediyor. Böylelikle sahip olmayı, tüketmeyi kutsayan bilinç, emaneti, karşılıksız vermeyi değerli ve anlamlı bulan bir yüksek algı eşiği inşa edilebilir.