Eslemnur
Sat 25 September 2010, 08:41 am GMT +0200
KANUNUN ÜSTÜNLÜĞÜ
Bu, halifeler, kendi şahıslarını bile kanundan üstün saymazlardı. Belki onlar, kendilerini memleketin alelade bir vatandaşı — bu vatandaş ister müslüman olsun, isterse zımmî bulunsun — ile aynı seviyede görürlerdi. Hükümetin başında bulunmak vasfiyle, kadıları halifeler tayin ettikleri halde, bu kimseler bu makama geldikten sonra dava görüp hüküm vermek bakımından öyle serbest idiler ki, bu kadılar halifenin aleyhine, dava görüp hüküm verdikleri zaman, halifenin bu hükme uyması icabederdi. Sanki halife değil de memleketin alelade bir vatandaşının davası görülüyormuş gibi hareket edilirdi.
Bir ara, Hazret-i Ömer Radıyallahu Taalâ anh ile Hazret-i Übeyy ibn-i Kâab arasında ihtilaflı bir mesele zuhur etti. Her ikisi de Hazret-i Zeyd ibn-i Sabit Radıyallahu Taalâ anh'ı hakem tayin ettiler. Her iki taraf da Hazret-i Zeyd'ın huzuruna geldiler. Zeyd ayağa kalkarak Hazret-i Ömer'i kendi yerine oturtmak istedi. Fakat Hazret-i Ömer bu teklifi kabul etmeyip Hazret-i Ü-beyy'in yanı başına oturdu. Daha sonra Hazret-i Übeyy meseleyi anlatıp davasını ileri sürdü. Hazret-i Ömer de davayı kabul etmeyip reddetti. Usûl gereğince Hazret-i Zeyd, Hazret-i Ömer'e yemin ettirip ettirmemek istediğini sordu. Karşı taraf yemin ettirip ettirmemek hususunda biraz düşününce Hazret-i Ömer kendisi yemin etti ve mesele sona erdi. Hazret-i Ömer bu hadisenin sonunda şöyle buyurdu:
"Eğer burada Ömer'i alelade bir şahıs gibi kabul edip, adalet huzurunda Ömer'e de herhangi bir şahıs muamelesi yapmamış olsaydı, Zeyd'in kadılık etmek kabiliyeti olmayacaktı."[177]
Buna benzer bir meseleyi Hazret-i Ali Radiyallahu anh da karşılaşmıştı. Kufede bir hıristiyan, şehrin pazarında kendisinin kaybolmuş zırhının satıldığını ileri sürdü. Emirülmümininlik vasfı ile, Hazret-i Aliden bu meselenin halledilmesini istedi. Ve kadı'nın yanına götürmeye kalktı. Fakat bu mesele hakkında hiçbir delil ve şahit gösteremediği için Kadı da onun aleyhinde hüküm verdi.[178]
İbn-i Hallikân'ın rivayetine göre, bir ara Hazret-i Ali Radiyallahu Taalâ anh ile bir zımmî arasında ihtilâf vuku buldu. Ve iş kadıya intikal etti. O zaman meşhur Şureyh, kadı idi. Taraflar kadının huzuruna gelince, kadı Şureyh derhal ayağa kalkarak Hazret-i Ali'yi hürmetle karşıladı. Hazret-i Ali bu hürmeti hoş görmedi ve kadıyı azarladı. Ve şöyle buyurdu:
"İşte bu, senin adaletsizliğinin başlangıcıdır!"[179]