- Kanuniye hızırı nasıl gösterdi

Adsense kodları


Kanuniye hızırı nasıl gösterdi

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Sat 15 September 2012, 01:30 pm GMT +0200
KANUNİ’YE HIZIR’I NASIL GÖSTERDİ?

25 yaşında iken tahta çıkıp tam (46) sene iktidarda kalan Kanuni Sultan Süleyman, doğduğu yer olan Trabzon’da bir ara anasının sütü kesildiğinden komşu kadının sütünü emmiş, kendisine süt annelik yapan kadının oğlu Yahya’yı da süt kardeş olarak  bu yüzden, hükümdar olduğunda sarayında yanında bulundurmuştu.
Yahya, başkaları gibi değildi. Sarayda olmasına rağmen kendini gösteriş ve debdebeye asla kaptırmıyor, hep dinî konularda derinleşiyor, hocalarla, tasavvuf büyükleriyle oluyor, ibadette ileri gitmekten zevk aldığı anlaşılıyordu. Bir ara Kanuni çok sevdiği bu süt kardeşi Yahya’ya teklifini yaptı:
– Senin halin hoşuma gidiyor, isteklerini hemen karşılamak istiyorum. Arzularını söyle.
Yahya’nın isteği ibretli. Şöyle diyor:
– Beşiktaş yamaçlarında bir kilise yıkıntısı gördüm. Burasını onarıp bana ibadethane yapın. Ömrümü âhirete ait konularla değerlendirmek istiyorum!
Sultan, istenilen yeri derhal tamir ettirir, böylece bugün Yahya Efendi Dergahı diye bilinen meşhur ibadet ve inziva yeri ortaya çıkmış olur.
Buradaki ibadet ve inzivası müddetince her geçen gün inkişaf eden Yahya Efendi, bir gün Hızır Aleyhisselamın hayatta olduğunu, ancak onun hayatının bizimki gibi olmadığını, istediği zaman dilediği kıyafete girerek bizlere görünebileceğini sohbetinde konu eder.
Sultan, süt kardeşinin bu sözünü duyunca hemen yanına gelir ve şu soruyu sorar:
– Hızır Aleyhisselamın halen yaşadığını buyurmuşsunuz.
Halen yaşamış olsaydı görülmesi gerekmez miydi?
Yahya Efendi, Sultana, Hızır’ı görmenin mümkün olduğunu söyleyince Sultan ısrar eder:
– Öyle ise neden ben göremiyorum. Bana bir iyilik yapsana?
Yahya Efendi:
– Cumadan sonra Üsküdar’a gideceğim, birlikte gelirsen belki görebilirsin, deyince Sultan hemen karar verir, cumayı kıldıktan sonra birlikte bindikleri sandalla Üsküdar’a doğru açılırlar. Sandalda bir kişi kürek çekmekte, geride sakince duran bir de derviş kılıklı hoca görünmektedir. Yol boyunca Hızır’ın hayatını konuşurken arkadaki derviş görünüşlü hoca, bir ara padişahın parmağındaki yüzüğü merak edip sorar:
– Sultanımızın yüzüğü pek kıymetliye benziyor, taşı da pek pahalı galiba. Acaba çıkarıp da bana verseler, bir baksam uygun düşer mi?
Padişah, bu kaba saba tekliften pek memnun olmazsa da çıkarıp yüzüğünü arkada oturan dervişe uzatır. Derviş yüzüğü şöyle bir evirir, çevirir, sonra da söylenmeye başlar:
– Sultanım, bunlar dünya malıdır. Dünya malı insanın gönlünü meşgul ederse âhireti düşünmeye fırsat kalmaz!.. der ve yüzüğü kaldırıp sandalın önüne doğru, denize fırlatır.
Başından vurulmuşa dönen Sultan:
– Bu yüzük bana Sultan babamdan yadigar kalmıştı, değeri de büyüktü, ne olacak şimdi?.. diye söylenirken, Yahya Efendi tebessüm ederek olanlara seyirci kalır. Sultan bu defa daha da hiddetlenince derviş:
– Hünkarımızın bunca gazaba gelmesine sebep yoktur, merak etmeyin, yüzüğünüz kaybolmamıştır, diyerek elini suya daldırıp yüzüğü çıkarır ve:
– Buyurun, işte kıymetli yadigarınız! der.
Sultan hayretle yüzüğe bakar, bir daha bakar. Yüzükten sular akarken, ıslanan kaşı da daha fazla parlamaktadır. Nasıl olup da bunu yaptı, diye geriye dönerek dervişe bakınca ne görsün, dervişin yerinde yeller esmektedir.
Şaşkınlığı bir kat daha artan Sultan, kendini tutamayarak bağırır:
– Yahya karındaşım; bu derviş kimdi?
Yahya Efendi yine sakin ve mütebessim:
– Kim olacak Sultanım, siz kimi görmek istiyorsanız o  kişi olsa gerektir!

Ahmet Şahin