- Kalk ayaga desem filistin

Adsense kodları


Kalk ayaga desem filistin

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Fri 3 September 2010, 12:32 pm GMT +0200
"KALK AYAĞA" DESEM FİLİSTİN...
"Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa, yarım hisse mi verdi?
Tarih'i “tekerrür” diye tarif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?" *

 

Yıllardır bu böyle... sorunsuz bir Filistin hiç olmadı aslında. Ne zaman tanklar geri çekildi, ne zaman durdu bombalar, ne zaman askerler aleni şiddetlerini azalttılar; sustu herkes. Şimdi dökülen yaşlar, havaya savrulan her söz, yapılan her yürüyüş, yazılan her mektup yerine ulaşsa da bir fayda vermeyecek. Neden her sükûnet döneminde biz de bombalarla beraber susuyoruz? Neden askerler geri çekildiğinde biz de kendi refah ve rahat hayatımıza Filistin’i unutarak devam ediyoruz? Neden kan akmaya başladığında bağırmaya başlıyoruz da, ateş kesilince sesimiz soluğumuz çıkmıyor? Neden ille de “birşeyler yapılmalı” diyoruz sadece, ama hiçbir şey yapmıyoruz? Sorunsuz bir Filistin hiç olmadı ki! Biz hep bekledik konuşmak için, yardım çağrısında bulunmak için, dikkatleri Filistin’e çekmek için... bir merminin bir çocuk bedenine saplanmasını. Biz bekledik, onlar hiç beklemediler hayâllerini gerçeğe dönüştürmek için. Biz yerimizde saydık, onlar her fırsatı değerlendirdiler. Biz hep bekledik. Olanlar olsun, ölenler ölsün, İsrail biraz daha ilerlesin diye...

 

Bu noktaya aniden mi gelindi? Hiç mi tarih okumuyorsunuz, hiç mi dönüp geçmişe bakmak aklınıza gelmiyor? Hiç mi düşünmüyorsunuz; siz, sizler, yani biz, bizler; kısa vadeli projelerin ötesine geçemeyenler. Şimdi ne söyleseniz/söylesek boş, ne yapsanız/yapsak boş... onlar bildiklerini yapacaklar, onlar 1800’lerin sonunda oluşturdukları projeyi gün gün hayata geçirmeye devam edecekler, durmayacaklar, durur gibi yapacaklar ancak bilin ki durmayacaklar, durduramayacaksınız... çünkü siz, sizler/biz, bizler; anlık yaşayan insanlar; birbirimize tutunmayı, destek olmayı bilmeyen ve sadece günü kurtarmayı düşünebilen zavallı bizler... bana dokunmayana dokunmam havasında yaşamaya devam edebilen dünyalık insanlar. Uzaktan seyrederken ağlayan, yaklaşınca korkuya kapılan; cehennem ateşinin azâmetinden habersiz bizler. Peygamberlerin verdikleri kurtuluş mucizelerine kulağını tıkayan şu dünya rüyâsından bir türlü uyanamayan helâka müstehak insanlar. Her duanın ardından “amin” derken yapmak için bir nebze olsun azmedin. Azmedin ki her uzandığınız yer yeşersin, çiçeğe dursun kuruyan topraklar. Üzerimize sinen “bana ne”lerden silkinmeli, hedefi tutabildiğimiz kadar geniş tutmalı, Kur’an’ın bize çizdiği ölçüde yürüyebilmeliyiz. Ne kadar zor... hayat çizgisini aydınlık tutamadık ki, karanlıkların gözünü korkutabilelim. Biz kendi bireysel yaşantımızda hata üstüne hata yapmasaydık, bir çığ gibi üzerimize çullanmayacaktı musîbetler. Biz musîbeti de isabet ettiği yeri de pek farkedemedik. İşte bir kuş gibi çırpınıyoruz şimdi.

 

Toprağı kanlı Filistin, hiçbir gözyaşı sana atılan gülleler kadar ağır değil. Hiçbir kelime ve hiçbir kelâm seni ezen tanklar kadar yıkıcı değil. Satılan topraklarını ve senden zorla alınanları, bütün müslümanlar sahiplenmeliyken mücadelede tek bırakılan bahtsız ve yalnız Filistin. Taş kalmadığında atmak için, vurulup bir bir toprağa düşen şehit Filistin. İnsan yazdı tarihi külliyen, çoğunda kan, çünkü zalim olan insan, sen iyi bilirsin... “kalk ayağa” desem dermanı tükenmiş ve bitkin ve halsiz ve yorgun Filistin. Bugün sancak kimin elinde?

 

“Olmaz ya... Tabiî... Biri insan, biri hayvan!
Öyleyse, "cehâlet" denilen yüz karasından,

Kurtulmaya azmetmeli baştanbaşa millet.
Kâfi mi değil yoksa bu son ders-i felâket?

Eyvâh! Bu zilletlere sensin yine illet...
Ey derd-i cehâlet, sana düşmekte bu millet,
Bir hâle getirdin ki, ne din kaldı, ne namus!

Ey sîne-i İslâm’a çöken kapkara kâbus,
Ey hasm-i hakîki, seni öldürmeli evvel:
Sensin bize düşmanları üstün çıkartan el!”  *

 

 

*   Mehmet Akif Ersoy



Naz FERNİBA