sumeyye
Wed 2 June 2010, 11:51 am GMT +0200
KALBİNİ Mİ YARDIN BAKTIN?
Sinelerde olanı biteni bilen sadece Allah’tır İnsan ise bilgi edinmede sınırlıdır Sınırları zorlayan insan, telafisi zor sonuçlara maruz kalabilir İnsan künhüne vakıf olmadığı olayları zahirine göre değerlendirir Yine insan için esas olan beyandır Bunun ötesini zorlamak yetki aşımıdır Külfettir Hele hele söz konusu durum bir insanın hukuku ise daha bir önem kazanır Sorun şu, insanları yaptıklarında ve söylediklerinden değil de, kalplerinde olandan dolayı yargılamak… Birde yargılamanın akide alanında olduğunu düşünün Bu ne cesaret! ?
Bu konuda Üsame b Zeyd'in başına gelenleri hatırlayalım Rasulullah (sav) düşman üzerine gönderdiği bir grup sahabi içinde Zeyd, çatışma esnasında kapıştığı hasmını tam öldürecekken, adam kelime-i şehadet getirerek Müslümanlara selam veriyor Üsame bu kişinin korkusundan, canını kurtarmak için şehadet getirdiğine hükmederek, adamı öldürüyor, sürüsüne el koyuyor Sefer dönüşü, olay Rasulullah’a haber verilince çok üzülüyor, hiddetleniyor ve "kalbini yarıp baktınız da mı korkudan olduğunu anladınız!" diye Zeyd'e çıkışıyor "Üsame, demek sen Rabbim Allah diyen birini öldürdün ha?" diyerek ha bire kınıyor Üsame Re sulullah' in bu ısrarlı kınayışları karşısında ne denli sıkıldığını şu sözlerle dile getiriyor: "Rasulullah bu sözü o kadar tekrarladı ki kendi kendime 'keşke bu olaydan sonra Müslüman olsaydım" Dedim Daha sonra Üsame'nin pişmanlık ve yakarışları üzerine Peygamberimiz onun için istiğfar ediyor, bir köle azat etmesini emrediyor Konu ile ilgili şuayet nazil oluyor :
"Ey iman edenleri Allah yolunda savaşa çıktığınız zaman iyi anlayıp dinleyin, size selam verene, dünya hayatının geçici menfatına göz dikerek "Sen mü'min değilsin" demeyin Çünkü Allah'ın nezdinde sayısız ganimetler vardır Önceden siz de böyle iken Allah size lütfetti; o halde iyi anlayıp dinleyin Şüphesiz Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır" (Nisa-94)
Kalplerde olanı okumaya izinli değiliz Görevli de değiliz Bir başkasının kalbini yarıp bakma, ona göre hüküm bildirme makamında olmadığımıza göre, nerede durmamız gerektiğini iyi bilmeliyiz Şayet kalbe yönelik yapacak bir şeyimiz varsa, kendi kalbimizi masaya yatıralım, neşteri kendi sinemize vuralım Herkes ancak kendi kalbini sorgulama mevkiindedir
Ciddi bir karineye ve beyana dayanmaksızın, Müslümanları bir takım şer'i değil indi gerekçelerle ceffel kalem İslam dışı görme yanılgısından kurtulmalıyız Mezhebi asabiyetler, grup asabiyetleri, çizgi asabiyetleri ile kendi dışındakileri din dışı görme marazına dönüşmemeli
Tekfir hastalığı bir nevi insan kıyımıdır Şabloncu bir yaklaşımla potansiyel muhatapları tüketmektir Ne çağda? Haricilik, ne de çağdaş Mürcie bizim çizgimiz olmaması gerekir, diye düşünüyorum Niyet okuyuculuk yetkisini kimse bizevermedi Bize tanınmayan yetkiyi, hangi hakla kullanabiliriz?
İslam Tarihinde diğer bir kesit: İslam’ın Mekke dönemi, Müslümanların ağır baskı gördüğü bir dönemdir İşkence, öldürme, boykot, hakaret birbirini izliyor İnsan hassasiyetini ayaklar altına alan ne varsa yapılıyor Müslümanlar çilelere sabrediyor, meşakkatleri göğüslüyorlar, ölümü bile göze alıyorlar Yasir ve Sümeyye bu dönemde vahşice şehit edilen ilk müslümanlar
Oğul Ammar, baba ve annesinin gözleri önünde şehit edilişine şahit oluyor O'ndan İslam ve Hz Muhammed (sav) hakkında olumsuz sözler söylenmesi isteniyor O da, işkencenin dayanılmaz boyutlara ulaştığı bir an da, kendisinden istenenleri söylüyor Sonra serbest bırakılıyor O da doğrudan soluğu Hz Peygamberin yanında alıyor: "Ammar helak oldu Ey Allah'ın Rasulü" diyor Hz Peygamber (sav) onu sakinleştirdi, başından geçenleri dinledi, sonra sordu:
"Senden istenenleri söylerken kalbin nasıldı?" Ammar kalbinin Hz Peygamber'e ve İslam'a derin bir muhabbetle dolu olduğunu söylediklerini zorla söylettiklerini bildirdi Ammar'a "Seni yine zorlarlarsa istediklerini söyle" diye buyuruyor
Bunun üzerin Ammar'ın "kalbindeki itminana" dikkat Çeken şu ayet indi:
"Kim iman ettikten sonra Allah'ı inkar ederse kalbi imanla dolu olduğu halde (inkara) zorlanan başka fakat kim kalbini kafirliğe açarsa işte Allah'ın gazabı bunlaradır, onlar için büyük bir azap vardır," (Nahl -106)
Bu olayın bütün zamanlara uzanan bir değerinin olduğu bilmek, gerekiyor Bütün zamanlarda hâkim güçler ile mü'minler arasında zorlu sınavlar olmuş, yukarıdan gelen baskılara tahammül edebilenler çıkmış, edemeyeni olmuş
Böyle bir süreçte egemen güçlerin baskıları karşısında alınan tavırda "kalbi duruş" öne çıkıyor
Size dayatılanlar karşısında kalbiniz nasıl?
Zilleti kanıksamak, zulmü içselleştirmek durumundamısınız yoksa kalbinizdeki öfke seli her gün kabarıyor mu? Zulme beklenen tepkiyi verememenin ızdırabı ile içiniz eziliyormu?
Ammar'ın "helak oldum" çığlığı yüreğinizde yankılanıyor mu?
Tabi zorlukları, süreçleri bahane ederek kalblerini satanlar da var
Kur'an-ı Kerim'de Mümin suresi vardır Bu sure ismini, Firavun'un ailesinden olup imanını gizleyen kişinin kıssasından alıyor Kalbinde imanı olup kendini gizleyen bu mümini Kur'an yok saymıyor:
"Firavun ailesinden olup, imanını gizleyen bir mü'min adam şöyle dedi Siz bir adamı, Rabbim Allah'tır diyor, diye öldürecek misiniz?/' (Mümin -28)
O güne kadar gizlenen bu imanın nerede ve ne zaman yankı bulacağını nasıl bir aksiyona dönüşeceğini biz bilemeyiz ki?
Bundan dolayı biraz daha temkin, biraz daha ihtiyat
Yalancı Peygamber Müseyleme Hz Peygamber (sav) in ashabından iki kişiyi esir alıyor Birine : "Benim Allah'ın Rasulü olduğuma inanıyor musun?" dedi "Evet" deyince onu bıraktı Aynısını diğerine sordu O da: "Hayır Bilakis sen yalancısın" dedi Onu öldürdü Rasulullah (sav) buyurdu ki: "Serbest bırakılan ruhsatı almıştır Zararı yok Öldürülen ise, üstünü (azimeti) almıştır Ne mutlu ona"
Anlıyoruz ki bir başkasının kalp alanı ile ilgili bir şey söyleyeceksek tekrardan bir daha düşünmemiz gerekiyor Biz kendi kalbimize yönelelim
İslam'la ilişki, temelde bir kalp sınavıdır
Kalbimize sarılalım
Kalbimizi kaybetmekten korkuyorum
Ramazan KAYAN