- Kalbimiz ne zaman ısınacak?...

Adsense kodları


Kalbimiz ne zaman ısınacak?...

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
selsebil
Wed 7 October 2009, 06:28 pm GMT +0200


Bir nisan yağmurudur hayat…

Bir bahar meltemidir yaşamak…

Bir şimşek parıltısı…

Hafif bir gök gürültüsü ve sonunda toprağa düşen bir yıldırımdır insan ömrü….

Nisan yağmurları şakırtılarla geçer..Sicim sicim göz yaşı dökmez… Kısa sürer ama her yeri ayağa kaldırır.

Kırlangıç fırtınaları, leyleklerin göç zamanı ve mart soğukları…

Kimi zaman vaktinden evvel dolu vurur minik tomurcukları… Dallarında hüzün yağar yapraklara..

Kanadı kırık minik bir serçe “cik cik” öter çatıların saçaklarında…

Hasretle yuvada bekleşir yavrucuklar…

Ne zaman “cik cik” diye öten bir serçe görsem çocukluğum gelir gözümün önüne…

Geçen gün yine duydum aynı sesi…

Bir badem dalına konmuştu…

Vaktinden evvel açan bir badem dalına…

Oysa bizim çocukluğumuzda her şey vaktinde olurdu.

Bademler vaktinde çiçek açardı.

Göçmen kuşlar vaktinde gelirdi.

Sümbüller böyle kokmaz…

Güller böyle açmazdı…

Menekşelerin boynu bükük değildi. Sularınsa rengi…

Güneş bile farklı doğardı.

Uzak dağların zirvesinden bir gelin edasıyla çıkar gelirdi. Eteklerini sürüye sürüye…Geride pembe güller döke döke…

Neden değişti her şey? Neden başkalaştı?

Yaşamak denilen o nurlu pırıltı derin semalarda karanlığa kalboldu..

Anneler artık çocuklarını ninnilerle büyütmüyor. Kucaklarına alıp göğüslerinde uyutmuyor.

Bebeklerin uykusu kaçtı…

Çocuklar da hiperaktifleşti…

Sanki ruh çekildi, cansız ceset kaldı orta yerde…

“Koşma, hoplama, ses yapma…Masanın örtüsünü bozma, vazoyu yerinden oynatma, dikkat et koltuklara tırmanma…”

Bizler sanki bir masal aleminde yaşayıp çıktık.

Sokakların o hür ve engin havasında belki kuşlardan da özgürdük…

Ne tepemizde tehlike çanları çalıyordu. Ne de sokaklarda insan kanı emen canavarlar…Vampirler sadece ninelerimizin masallarını süslerdi.. İnsan kanı emen devler onların masal kahramanıydı…

Bizlereyse sadece onları hayal etmek kalırdı. Devlerle karşılaşıp onları alt etmek…

Ne yazık şimdi her yerde devler geziyor…

Sokaklara canavarlar tuzak kuruyor…

Sokakların özgür havasını teneffüs etmeden büyüyen çocuk nasıl sinirli ve hırçın olmasın ki?.

Annesinin gözetiminde geçirdiği birkaç saatlik park havasıyla enerjisini nasıl boşaltsın ki?...

Artık dünya kirlendi…

Hayat kısalığıyla birlikte çekilmez oldu…Sanki dünyanın sekârat vakti gibi her yerden hırıltılar geliyor…

Buzullar eriyor…

Buzullar erirken ya insan kalbindeki buzullar ?

Onlar neden erimiyor?

Bilakis katmerleşiyor?

Uzaklara gitmeye ne hacet kendi kalbimiz?

Kalbimizde bir ısınma var mı?

Koskoca dünya bile ısınırken bizim kalbimiz hala kaskatı?

Ne içimizdeki kin ve nefret buzulları eriyor. Ne de diğer kötülükler.

Peki ama neden niye?

Yoksa insan kalbindeki amansız buzullara inat mı eriyor dünya yüzündeki buzullar?

Acaba kalbimizdeki kin ve nefret buzullarını eritmek için ölümü mü beklememiz gerek?

Peki o zaman iş işten geçmiş olmayacak mı?

“Eyvah! Aldandık! Şu hayat-ı dünyeviyeyi sabit zannettik.O zan sebebiyle bütün bütün zayi ettik. Evet şu güzeranı hayat bir uykudur.Bir rüya gibi geçti. Şu temelsiz ömür dahi bir rüzgar bir uçar gider.” diye boşuna çırpınmayacak mıyız?

Acaba!?...
Gülay ATASOY


sümeyra
Wed 13 April 2011, 02:35 pm GMT +0200

      Buzullar eriyor…

Buzullar erirken ya insan kalbindeki buzullar ?

Onlar neden erimiyor?

Bilakis katmerleşiyor?

Uzaklara gitmeye ne hacet kendi kalbimiz?

Kalbimizde bir ısınma var mı?

Koskoca dünya bile ısınırken bizim kalbimiz hala kaskatı?

Ne içimizdeki kin ve nefret buzulları eriyor. Ne de diğer kötülükler.

Peki ama neden niye?


        Asrın en önemli sorusu bu olmalı..Dünya kaynıyor..Heryerde savaş haberleri..Kan..Vahşet..Gözyaşı..Sevgisizlik sinsi bir düşman gibi..Evlerimizin içine girmiş..Gönüllerimizin kapısını zorluyor..Hepimizin içinde bir çocuk feryadı..Ruhunu okşayacak munis bir elin şefkatini bekliyor..Asra yemin eden Rabbim..Kurtuluşun yolunu da tarif ediyor..Sabretmek gerek ve Hakkı tavsiye etmek..
      SABREDİYOR MUYUZ?Ya da HAKKI TAVSİYE edecek kadar cesaretimiz var mı?..Buz tutmuş gönüllere..