sumeyye
Wed 16 December 2009, 10:35 pm GMT +0200
Kafile Zorlu Yolda Yürüyor
Kutlu yolculuk kolay olmadı. Çünkü yol, çölden geçiyordu. Çölden geçmekse kolay değildi. Kum tepeleri ve çukurlar vardı. Kılavuz, alışılagelen yoldan gittikleri takdirde, Kureyşliler´in kendilerini takib edeceklerinden korktuğu için, en zor ve enge beli yolu seçti. Burası çölün en uzun yoluydu. Onları sahil yo lundan götürdü. Medine´ye sahil yolundan gitmek, o zamanlar pek alışılmış bir durum değildi. Kafilenin yolda nerelere uğra dığını îbn îshak´tan dinleyelim. "Siret" adlı eserinde şöyle di yor:
"Kılavuzları Abdullah bin Uraykit, onları yola çıkarırken Mekke´nin alt taraflarından çıktılar. Sonra Hz. Peygamberle Ebubekir´i sahil yolundan yürüttü. Usfan´ın aşağısından geçip Emec´in alt taraflarına vardılar. Yola devam edip Kadid´in önünden geçtiler. Oradan Harar´a, Harar´dan da Seniyyetü´l-Mürre´ye ulaştılar. Buradan Lakfa´ya vardılar. Medlecetü Lakfı geçip Medlecetü Mehac´a ulaştılar. Oradan Merciü Me-hac´a geçtiler. Yola devam edip Merciü zi´l-Gudveyn´e, Batnu zi keşr´e Cüdacid ve Ecred´e vardılar. Oradan yola koyulup Med lecetü Tahen pınarına, oradan da Ababid´e vardılar ve nihayet Faha´dan geçtiler."
îbn Hişam der ki: "Sonra kılavuz onları Arac´a indirdi. Öğle ye kadar orada kaldılar. Eşlem kabilesinden Evs bin Hicr adın daki bir adam, Resulullah´ı tbner-Rida adlı bir deveye bindire rek Mesud bin Hüneyde adlı kölesiyle birlikte Medine´ye gön derdi. Sonra kılavuz, ikisini Arac´dan çıkarıp Seniyyetü´l-Fain´e götürdü, pradan Batnu Reim´e geçtiler. Nihayet Rebiü´l-Evvel ayının 12. gecesinin sabahında, Pazartesi günü Küba´ya ulaştı lar. Zaman, kuşluk vaktiydi. Güneş tepeye doğru çıkıyordu." [3]
Hicret kafilesinin uğradığı yerler, işte bunlardı. Buralar, an cak çölü iyi tanıyanlar tarafından bilinen yerlerdi. Kılavuz bu raları çok yi tanıyordu. Müslüman olmadığı halde, Hz. Peygam berle Ebubekir´e karşı emniyetli ve dürüst idi.
Yolculuğun ne kadar zor geçtiğini anlatmak için bu ifadeler yeterlidir. Binekler çok zorlanmış, öyle ki, Peygamber efendi miz bineğini değiştirmek zorunda kalmıştı.
[3] İbn Hışam, Siret, el, s 491-492.