- Kadınlığın Seçkin Konumu

Adsense kodları


Kadınlığın Seçkin Konumu

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
Halis_52
Mon 12 September 2011, 02:56 am GMT +0200
KADINLIĞIN SEÇKİN KONUMU
 

Bu bölümde, İslam dininin kadına verdiği önemi ve değeri arzedeceğiz. Kendini Allah yoluna adaması

SÜHEYB'DEN GELEN bir rivayette Rasulullah şöyle buyurmuştur: "Sizden önce bir kral vardı, yanında sihirbazı bulunurdu. Sihirbaz ihtiyarlayınca krala 'artık ben yaşlandım, bir köle ver de ona sihir öğreteyim' dedi. Kral ona sihir öğretmesi için bir köle gönderdi.

Sihirbaza sihir öğrenmeye gidip gelirken bir rahibe rastladı. Yanma vardı, konuşmalarını dinledi ve beğendi. Sihirbazın yanına vardığında sihirbaz onu dövdü. Köle, bu durumu rahibe bildirdi. Rahip ona dedi ki; 'sihirbaz seni sıkıştırınca 'ailem beni hapsetti', ailen sıkıştırınca 'sihirbaz beni hapsetti' dersin. Olay böyle sürerken insanların hapsettiği büyük bir hayvana denk geldi. Ve bu gün sihirbaz mı, rahip mi daha güçlü bunu öğreneceğim diye söylendi. Eline bir taş alarak:"Ey Allah'ım! Rahibin durumu sihirbazın durumundan sana daha hoş geliyorsa bü hayvanı öldür de insanlar dağılsınlar" diyerek o taşı hayvana fırlattı. Hayvan öldü. Hayvan ölünce insanlar da hemen dağıldı. Oradan rahibin yanına vardı. Sihirbazla arasında geçen meseleyi ona anlatınca rahip: 'Oğlum, gördüğüm kadarıyla bugün sen beni geçtin. Sende daha önce görmediğim şeyleri görüyorum. İmtihana tâbi tutulacaksın. İmtihanda başarırsan asla benim peşimden gelme!' dedi. Bu köle, anadan doğma körleri, göz hastalarını ve insanların diğer hastalıklarını tedavi ederdi.

Kölenin bu meziyetlerini duyan kralın kör olmuş bir arkadaşı birçok hediyelerle köleye gelerek, eğer bana şifa verirsen (gözümü açarsan) bak şu hediyeler senin, dedi. Bunu duyan köle: 'Ben kimseye şifa veremem, şifa yalnız Allah'tandır. Allah'a iman eder, O'na dua edersen sana şifa verir.' karşılığını verdi. Kralın dostu hemen iman etti, Allah da ona şifa verdi. Gözü açılan bu kişi her zamanki gibi kralın yanına gitti. Kral ona; 'Körlüğünü kim giderdi?' diye sordu. Adam 'Rabbim' karşılığını verdi. Buna kızan kral, arkadaşına işkence yapmaya başladı. Nihayet, arkadaşının gözünü bir kölenin açtığını öğrenince onu yanına getirtti ve: 'Oğlum, duyduğuma göre sen, körleri, göz hastalarını ve şunları şunları tedavi edecek kadar büyük bir sihirbazmışsın' dedi. Köle: 'Hayır, ben kimseye şifa veremem, şifayı veren yalnız Allah'tır' karşılığını verince kral ona da işkence etmeye başladı. Köleyi yetiştirenin rahip olduğunu anlayan kral, rahibi getirerek 'dininden vazgeç1 dediyse de rahip bunu kabul etmedi. Rahibin tavrına hiddetlenen kral eline bir testere alıp rahibin kafasını ikiye ayırdı. Arkasından kralın dostu getirildi. Ona da 'dininden dön1 dendi, fakat o da kabul etmedi. Eline testereyi alan kral onun da kafasını ikiye ayırdı.

Üçüncü olarak köle getirildi. Köleye 'dininden dön' dendi. Fakat o bunu kabul etmedi. Köleyi askerlerine vererek: 'bunu şu dağa çıkartın, dağın tepesinde eğer dininden vazgeçerse ne ala, yoksa onu dağdan aşağı yuvarlayın' dedi. Kralın planına uygun olarak köleyi dağa çıkardılar. Köle: 'Ey Allah'ım! Dilersen, onların işini bitirirsin1 diye dua etti. Peşinden dağ, şiddetle sallanınca bütün askerler aşağıya yuvarlandı. Bundan sonra köle yüreyerek kralın yanına geldi.

Kral ona: 'Arkadaşlarım sana ne yaptı?' diye sordu. Köle 'Allah onların işini bitirdi' dedi. Bunun üzerine kral onu bir grup askerine teslim etti ve 'bunu götürün bir gemiye bindirin, denize açılın, eğer orada dininden dönerse ne ala, yok eğer vazgeçmezse denize atın.' talimatını verdi. Kralın adamları talimatı aynen uyguladılar. Denizin ortasına getirilen köle: 'Ey Allah'ım! Bunların da cezasını ver' diye dua edince gemi alabora oldu ve adamların tamamı boğuldu. Bu belayı da atlatan köle, yine kralın yanına vardı.

Kral ona: 'Arkadaşların sana ne yaptı?' diye sordu. Köle: 'Allah, beni onlardan kurtardı' diye karşılık verdi. Köle, şu dediklerimi yapmadıkça beni asla Öldüremezsin" dedi. Kral: 'O da nedir?' dedi. Köle "İnsanları bir yere topla, beni bir kütüğe as, kuburumdan bir ok al, sonra oku yaya ger ve 'kölenin Rabbi Allah'ın ismiyle' diyerek oku bana at. Eğer böyle yaparsan beni öldürmüş olursun.' Kölenin isteği üzere kral, insanları topladı, onu bir kütüğe astı. Kuburundan bir ok alarak onu yaya gerdi ve kölenin rabbı Allah'ın ismiyle diyerek oku köleye attı. Ok, kölenin gözü ile kaşı arasına isabet etti. Köle elini oka değdirince öldü. Bunu gören halk üç defa 'kölenin rabbına iman ettik' dedi. Krala denildi ki: 'Görüyorsun, insanların iman etmesi suretiyle Allah korktuğunu başına getirdi.' Buna kızan kral, büyük bir çukur kazılmasını ve içerisinde ateş yakılmasını emrederek kim dininden dönmezse onu o ateşe atın dedi. Askerler kralın dediğini yaptılar. Bu esnada yanında çocuk bulunan bir kadın geldi. Ateşe girmek istemeyen kadın biraz ayaklanınca yanındaki çocuk "Ey anne, sabret, çünkü sen hak üzeresin" dedi.[243]

İşte bu kadın, Rasulullah'ın bi'setinden önce kendini Allah'a vermiş, her halükârda Allah'ın hak dinini tercih etmiş ve hayatını Allah yolunda kolayca harcamıştır.

Olgunluğa yönelişi

Ata b. Rebah diyor ki: İbn Abbas bana şöyle dedi: 'Sana cennetlik bir kadın göstereyim mi?' 'Evet' dedim. 'İşte o şu siyahî kadındır, Rasullah'a geldi ve ben sar'a hastasıyım sar'a nöbetim geldiğinde avret mahallimin açılmasından korkuyorum. Allah'a dua et de bana şifa versin' dedi. Rasulullah da ona: 'Dilersen sabredersin cenneti alırsın, dilersen şifa için Allah'a dua ederim' teklifinde bulununca kadın 'sabretmeyi tercih ederim' dedi. Çok sonraları kadın yine gelerek 'haberim olmadan avret mahallim açılıyor, dua et de bu hastalıktan kurtulayım" dedi. Rasulullah şifa bulması için dua etti[244]

İbadete meyil

Enes b. Malik diyor ki: "Rasulullah mescide girdiğinde iki sütun arasına gerilmiş bir ip gördü. 'Bu ip nedir?' diye sordu. Ashab-ı Kiram 'Bu Zeyneb'in ipidir. Namaz kılmaktan takati kesilince bu ipe tutunarak ayakta namaz kılar1 dediler. Rasulullah: 'Hayır derhal onu çözün. Sizden biri namazı dinç olduğunda ayakta kılsın1 buyurdu."[245]

Hz. Aişe şöyle demektedir: "Rasulullah Hz. Aişe'nin yanma geldi. Hz. Aişe'nin yanında bir kadın vardı. Rasulullah 'Bu kadın kimdir?' diye sordu. Hz. Aişe: 'Filanca kadındır, kıldığı namazları anlatıyor1 karşılığını verdi. (Müslim'in rivayetinde o kadının gece boyunca uyumadığını tahmin ediyor)

Rasulullah: 'Böyle yapmaktan sakın. Takatiniz ölçüsünde ibadet edin. Vallahi, siz usanmadıkça Allah hiç usanmaz1 diye yemin etti."[246]

İbn Abbas'ın bildirdiğine göre: "Bir adam, Rasulullah'ın huzuruna girer ve: 'Kız kardeşim, hac yapmayı adadı ama şimdi Öldü (ne yapmalıyım) diye sordu. Rasulullah ona: 'Kız kardeşinin birine borcu olsaydı onu sen öder miydin?1 dedi. Adam 'evet' deyince Rasulullah: 'Allah'ın hakkını ver. Onun hakkı verilmeye daha layıktır'[247] dedi."

Ukbe b. Amir anlatıyor: "Kız kardeşim, Beytullah'a kadar yürümeye nezretti. Bu konuyu Rasulullah'tan sormamı istedi. Rasulullah bana 'ister yürüsün, ister binsin, (farketmez)1 buyurdu.[248]

Söz konusu hadisler, kadınların ibadete yönelme arzularına işaret etmektedir. Fakat Rasulullah -insanların en güzel muallimi- bu konuda taşkınlığı reddetmiştir. Nitekim ibadette aşırı giden Abdullah b. Amr b. As ve Ebu'd-Derda gibi erkekleri de uyarmıştır. Umarım kadınlar söz konusu uyarıya kulak verirler, geçmişten günümüze kadar kadın erkek bütün Müslümanların yaptığı gibi onlar da ibadette aşırılığa kaçmazlar.

Sadaka ve infak

Ebu Said el-Hudri'nin bildirdiğine göre Rasulullah, Kurban ve Ramazan bayramlarında musallaya gider, namaza kalkar, namazı kılıp selam verince musallada oturan halka döner, diyeceği birşey varsa onu halka bildirir, daha başka meseleler varsa yapılmasını halka emrederek "sadaka verin! sadaka verin! sadaka verin!" derdi. En çok sadakayı kadınlar verirdi.[249]

İbn Abbas diyor ki: "Rasulullah'Ia birlikte bayram namazına gittik. Yanında Bilal-i Habeşi olduğu halde, safları yararak kadınların yanlarına vardı ve 'sadaka verin1 buyurdu. Hz. Bilal elbisesini açtı daha sonra Rasulullah'a 'bu tarafa gel, babam, anam sana feda olsun' dedi. Kadınlar Bilal'in elbisesine kaşlı ve kaşsız birçok yüzük attılar."[250]

Hafız b. Hacer diyor ki: "Bu sıkıntılı dönemde, kadınların zinet eşyalarını derhal vermesi dindeki yerlerinin yüksekliğini, Rasulullah'ın emrine imtisal etme hırslarını gösterir. Allah onlardan razı olsun."[251]

Ana babaya iyilik

Abdullah b. Büreyde babasından şunu nakleder: Rasulullah'ın yanında otururken bir kadın geldi ve: "Anneme bir cariye vermiştim, şimdi ise annem öldü1 dedi. Rasulullah: 'Sen mükâfatını aldın. O sana miras da düşer.1 dedi. Kadın "Ey Allah'ın Rasulü! Annemin üzerinde bir aylık oruç borcu var; onun yerine tutabilir miyim?' diye sordu. Rasulullah: 'Onun yerine tut' buyurdu. "Annem hacca da gitmedi, yerine hacca gidebilir miyim?" diye sordu. Rasulullah 'Onun yerine hacca da git' buyurdu."[252]

İbn Abbas anlatıyor: "Bir kadın Rasulullah'a geldi ve: 'Ey Allah'ın Rasulü! Annem öldü, üzerinde tutması gereken nezir orucu vardı. Onun yerine ben tutabilir miyim?' diye sordu. Rasulullah: 'Ne diyorsun? Annenin birine borcu olsa sen de onu ödeşen annenin borcu bitmiş olur mu?' dedi. Kadın 'evet' deyince: 'O halde annenin yerine oruç tut' buyurdu."[253]

İbn Abbas'ın bildirdiğine göre 'Rasulullah'a Cuheyne'den bir kadın gelir ve: "Annem hac yapmayı nezretti, fakat hac yapamadan öldü. Onun yerine ben haccedebilir miyim?" diye sordu. Rasulullah: "Evet, onun yerine haccet. Annenin borcu olsa sen de onu ödeşen annenin borcu bitmez mi? Allah'ın hakkını verin. Şüphesiz Allah'ın hakkı ödenmeye en layık olandır."[254]

Allah'a en iyi şekilde tevekkül

Cabir anlatıyor: "Hendek günü hendek kazıyorduk. O sırada sert bir kaya çıktı. Rasulullah'a gittiler ve O'na: 'Hendekte sert bir kaya çıktı1 dediler. Rasulullah 'ben geliyorum' dedi. Sonra karnında taş bağlı olduğu halde kalktı; üç gündür hiçbir şey yememiştik. Rasulullah, kazmayla kayaya vurdu; kaya olduğu gibi aşağı düştü.,. 'Ey Allah'ın Rasulü, izin ver de eve gideyim' dedim. Sonra, hanımıma dedim ki: 'Rasulullah'ta sabredilmesi zor bir durum gördüm, yanında yiyecek ne var?' dedim. 'Arpa ve dişi keçi var' dedi. Ben de keçiyi kestim, arpayı da öğüttüm. Eti bir tencereye koydum, sonra Rasulullah'a gittim. Bu arada hamur kabarmıştı. Taş ocağın üzerinde bulunan tenceredeki yemek pişmeye başlamıştı. Ben dedim ki: 'Ya Rasulullah, bir veya iki adamla yemeğe buyurun1. Rasulullah ne kadar dedi ben de şu kadar, dedim. Rasulullah: 'Çok güzel, hanımına söyle ben gelene kadar tencere ve ekmeği ateşten indirmesin' dedi. Rasulullah ashabına 'haydin yemeğe' dedi. Muhacir ve ensann tamam kalktı. Adam hanımına: 'Ne olacak şimdi? Rasulullah muhacir, ensar ve yanında olanları buraya getiriyor' dedi. O zaman kadın: 'Rasulullah sana yemeği sordu mu?' dedi. Ben de 'evet' dedim. Rasulullah, ashabına: 'İçeri girin, sıkışmayın' buyurdu."[255]

İbn Hacer diyor ki: "Kadının 'Rasulullah sana yemeği sordu mu?' diye sorması, erkeğin de 'evet' dedikten sonra Rasulullah'm 'içeri girin' buyurmasında gizli bir mana yatmaktadır. Bu mana, Yunus'un rivayetinde açıklanmıştır. Bu rivayete göre, adam bu kadar çok kişinin yemeğe geldiğini görünce: 'Ne kadar çok utandığımı Allah'tan başka kimse bilmez' demiştir. O der ki: Pişirilen hepsi hepsi bir sa' arpa ve bir keçi. Bu kadar adamın geldiğini görünce hanımımın yanına vardım. Rezil rüsvay oldum, Rasulullah, Hendek'te bulunanların hepsini getirdi, dedim. Bunun üzerine kadın: 'Rasulullah senden, ne kadar yemek olduğunu sordu mu?' dedi. Ben de 'evet' deyince 'Allah ve Rasulü daha iyi bilir. Biz yapabildiğimiz kadarını O'na bildirdik1 dedi. "Hanımımın bu sözlerinden sonra, büyük kaygıdan kurtuldum' demiştir. İbn Hacer diyor ki: 'Bu olay, kadının pratik zekasını ve üstün kemâlini gösterir."[256]

Musibete karşı sabır

Hz. Enes anlatıyor: "Bedir günü çocuk yaşta olan Harise, yara alarak şehid oldu. Annesi, Rasullah'a gelerek: 'Ey Allah'ın Rasulü! Harise'nin benim için ne kadar değerli olduğunu biliyorsun. Eğer o şimdi cennette ise buna sabreder, mükâfatım Allah'tan isterim. Yok eğer başka yerde ise ne yapacağımı göreceksin?1 dedi. (Diğer bir rivayette 'Eğer cennette değilse onun için ağlarım' şeklindedir.)[257] Rasulullah 'Yazık sana, aklını mı kaybettin' yoksa sende bir cinnet mi var? O bir çok cenneti gezmektedir. Şu anda o Firdevs cennetindedir' buyurdu."[258]

İffeti koruma


İbn Ömer, Rasulullah'tan şöyle nakleder: "Üç adam, yaya olarak yola çıkarlar, yağmura tutulurlar ve dağda bir mağaraya girerler. Mağaranın kapısı büyük bir kayayla kapanır. Onlardan biri 'yaptığınız en güzel amelle Allah'a dua edin1 der. Biri şu duayı yapar: 'Ey Allah'ım! Benim, yaşlı bir anam ve babam vardı. Ben, hay vanlan güder, karınlarım doyurduktan sonra gelir, sütlerini sağar ve onu önce ana babama, çocuklara, aileme ve hanımıma içirirdim. Bir gece eve geç geldim. Annem ve babam uyuyorlardı. Onları uyandırmak istemedim. Çocuklar bağrışarak ayaklarıma sarıldılar. Bu durum sabaha kadar devam etti. Ey Allah'ım! Biliyorsun ki ben bunu yalnız senin rızan için yaptım. Kayayı kaldır da gökyüzünü görelim."

Ravi diyor ki: Kaya bir miktar açılır.

İkincisi şu niyazda bulunur: 'Ey Allah'ım! Biliyorsun ki, bir erkek bir kadını ne kadar severse, ben de amcamın kızını o ölçüde severdim. Müslim'in rivayetinde; ondan benim olmasını istedim. Fakat seneler sonra[259] 'bana iki yüz dinar vermedikçe o istediğim elde edemezsin' dedi. Çalıştım, çabaladım o ikiyüz dinarı biriktirdim, yanına vardım. Bana 'Allah'tan kork, haksız yere bekaret yüzüğümü kırma' deyince, kalkıp yanından ayrıldım. Bunu sırf senin rızan için yaptığımı biliyorsun. Bu kayadan bizi kurtar."

Ravi diyor ki: Mağara kapısının üçte ikisi açıldı.

Üçünsü de şöyle dua eder: "Ey Allah'ım! Biliyorsun ki ben bir ferak (onaltı rıtıl ağırlığında bir ölçek) karşılığında bir adam tuttum. Ücretini verdiysem de kabul etmedi. Bu ücretle toprağı ektim. Aldığım ürünlerle bir inek satın aldım. Bir de onu gütmesi için çoban tuttum. Bir müddet sonra adam geldi ve: 'Ey Allah'ın kulu! Hakkımı ver.' dedi. 'İşte şu inek ve onun çobanı senindir, git de al1 dedim. Bunun üzerine adam 'benimle alay mı ediyorsun?' dedi. Ben de: 'Hayır, seninle alay etmiyorum. Onlar senindir' dedim. Ey Allah'ım! Biliyorsun ki bunu sırf senin rızan için yaptım. Bizi buradan kurtar' dedi. Mağaranın kapısı tamamen açıldı."[260]

Hatayı derhal kabullenmek

Ebu Hureyre ve Zeyd b. Halid el-Cüheni şöyle demişlerdir: "Bir adam Rasulullah'a gelerek: 'Allah'ın hakkı için senden, aramızda Allah'ın kitabı ile hükmetmeni istiyorum. Diğer davalı ayağa kalkarak -o diğerinden daha bilgili idi- 'evet doğru söyledi. Aramızda Allah'ın kitabı ile hükmet ve bana konuşmam için izin ver' dedi. Rasulullah 'Haydi anlat bakalım' deyince, adam anlatmaya başladı. 'Oğlum, filanca evde ücretli olarak çalışıyordu. O evde bulunan kadınla zina etmiş. Zinasına karşılık ben, yüz koyun ve bir hizmetçiyi fidye olarak verdim. İlim ehlinden bir çoklarına bu meseleyi sordum. Onlar oğluma yüz değnek ve memleketten bir sene uzaklaştırma cezasıyla cezalandırılmasını, kadının da recm edilmesinin gerektiğini söylediler. Rasulullah şöyle buyurdu: 'Yemin olsun ki, aranızda Allah'ın kitabıyla hükmedeceğim, yüz koyun ve hizmetçi sana iade edilecek; oğlunun cezası ise yüz değnek ve bir sene sürgündür. Ey Enis, git kadına zina edip etmediğini sor. Eğer itiraf ederse onu recmet, buyurdu. Kadın suçunu itiraf edince Rasulullah onu recmetti.[261]

İtan Ebi Müleyke'den: "iki kadın deri dikerlerdi. Yan tarafta ise gençler şamata yapıyorlardı. Bunlardan biri dikiş yapılan alet ile eli yaralanmış olarak dışarı çıktı. Yaralı kadın, diğeri aleyhine dava açtı. İbn Abbas'a geldi. İbn Abbas dedi ki: 'Rasulullah şöyle buyurmuştur: 'Eğer insanlar mücerret davasıyla hak kazanacak olurlarsa kavmin mallan, canları zayi olur. Davalıdan yemin etmesini isteyin ve ona: 'Allah'ın ahdini ve kendi yeminlerini az bir paraya değişenler...' âyetini okuyun.' Davalı kadına bu âyet hatırlatılınca, suçunu itiraf etti.[262]

Recmle temizlenme arzusu


Bureyde'nin babasından bildirdiğine göre: "Maiz b. Malik el-Eslemi Rasulullah'a gelerek: 'Ey Allah'ın Rasulü! Ben kendime haksızlık ederek zina ettim. Şimdi temizlenmek istiyorum' dedi. Rasulullah, onu geri çevirdi. İkinci gün yine geldi ve: 'Ey Allah'ın Rasulü! Ben zina ettim' dedi. Rasullah onu ikinci defa geri çevirdi. Kavmine bir elçi göndererek kabilesine: 'Bildiğiniz kadarıyla bunun akli bir sorunu var mı?' diye sordurdu. Onlar da: 'Hayır, bildiğimiz kadarıyla o, iyilerimizin arasında en akıllı kişidir' dediler. Üçüncü defa Rasulullah'a geldi. Rasulullah onu, yine geri çevirdi. Kavminden onun hakkında bilgi istedi. Onlar ise: 'Onun aklında ve kişiliğin­de herhangi bir bozukluk yoktur' dediler. Maiz dördüncü defa gelip suçunu itiraf edince, Rasulullah bir çukur kazdırdı; kadın orada recmedildi."

Ravi anlatıyor: "Gamid'Ii bir kadın Rasulullah'a gelerek 'Ey Allah'ın Rasulü! Ben zina ettim, beni temizle' dedi. Rasulullah onu geri çevirdi, ikinci gün kadın yine geldi: 'Ey Allah'ın Rasulü! Beni niçin geri çeviriyor­sun? Belki ben de Maiz gibi geri çevrilenlerdenim. Allah'a yemin olsun ki şimdi hamileyim' dedi. Rasulullah: 'Hayır, olmaz. Şimdi git çocuğunu doğu­runca gel' buyurdu. Kadın doğumdan sonra çocuğu bir bez parçası içerisinde Rasulullah'a getirdi ve: 'işte doğurduğum çocuk' dedi. Rasulullah, "Şimdi git, onu emzir, sütten kesilince gel" dedi. Bir müddet sonra kadın çocuğun elinde bir parça ekmek olduğu halde gelerek: "İşte Ey Allah'ın Rasulü! Onu sütten kestim. Şimdi ekmek yiyor' dedi. Rasulullah, çocuğu aldı, oradakilerden birine verdi. Çukur kazılmasını emretti. Kadın göğsüne kadar gömüldü. Halka emretti, onlar da kadını taşladılar. Bu esnada Halid b. Velid eline bir taş aldı, kadının kafasına attı. Halid b. Velid'in üzerine bir miktar kan fışkınnca, Halid kadına sövdü. Bunu duyan Rasulullah: 'Ne yapıyorsun Halid? Bu kadının yaptığı tevbeyi, halktan zorla vergi alan kişi yapsaydı o bile affolunurdu' diyerek Halid'i ikaz etti. Sonra Rasulullah, kadının cenaze namazını kıldırdıktan sonra defnedildi."[263]

İmran b. Husayn'ın anlattığına göre: "Cüheyne kabilesinden zinadan hamile kalmış bir kadın Rasulullah'a gelerek: 'Ey Allah'ın Rasulü, had cezasını hak ettim. Bana had uygula' der. Rasulullah kadının velisini çağırır ona: 'Kadına iyi bak. Çocuğunu doğurunca bana getir' der. Adam söylenen­leri yapar. Rasulullah, kadının üzerinden elbiselerinin düşmemesi için bağlanmasını emreder. Sonra kadın recmedilir. Rasulullah, kadının cenaze namazını kılar. Bu duruma hayret eden Hz. Ömer: 'Ey Allah'ın Rasulü! Zina eden bir kadının cenaze namazını mı kılıyorsun?' diye sorar. Rasulullah: "Şüphesiz o, tam bir tevbe etmiştir. Eğer onun yaptığı tevbe, Medine'den yetmiş kişiye dağıtılsaydı onların hepsine yeterdi. Allah'a nefsini satandan daha efdal bir yol biliyor musun?' buyurur."[264]


Kaynaklar:
[243] Müslim, Kitabu'z-Zühd ve'r-Rekaik, c. 8, s. 229.
[244] Buharı, Kitabul-Merda, c.12, s.218. Müslim, Kitabu'1-Birr ve's-Sıla vel-Adab, c. 8, s. 16.
[245] Buhari, Kitabu't-Teheccüd, c. 3, s. 278. Müslim, Kitabu Salati'l-Müsafîrin ve Kasriha, c. 2 s. 89.
[246] Buharı, Kitabu'1-İman, c. 1, s. 109. Müslim, Kitabu Salati'l-Müsafirin ve Kasriha, n c. 2, s. 189.
[247] Buhari, Kitabu'1-İman ve'n-Nuzur, babı, c. 14, s. 395.
[248] Buhari, Kitabu'1-Hac, c. 4t s. 451. Müslim, Kitabu'n-Nezr, c. 5, s. 79.
[249] Müslim Kitabul-İydeyn, c. 3, s. 20.
[250] Buhari, Kitabu'I-İydeyn, b c. 3, s. 120. Müslim, Kitaba Salati'l-İydeyn, c. 3, s.  18
[251] Fethu'1-Bari, c. 3, s. 121.
[252] Müslim, Kitabu's-Sıyam, c, s. 156.
[253] Buhari, Kitabu's-Savm, c. 5, s. 98. Müslim, Kitabu's-Sıyam, c. 3, s. 156.
[254] Buhari, Kitabu'1-Hac, c .4, s. 436.
[255] Buhari, Kitabu'l-Megazi, c. 8, s. 398. Müslim, Kitabu'l-Eşribe, c. 6, s. 117.
[256] Pethu'1-Bari, c. 8, s. 401.
[257] Buhari, Kitabu'l-Cihad, c. 6, s. 366.
[258] Buhari, Kitabu'l-Megazi, c. 8, s. 306.
[259] Müslim, Kitabu'z-Zikr ve't-Tevbe ve'1-İstiğfar, c. 8, s. 89.
[260] Buhari, Kitabu'1-Büyu, c. 5, s. 313. Müslim, Kitabü'z-Zikr, ve't-Tevbe ve'1-îstiğfar, c. 8, s. 89.
[261] Buhari, Kitabu'l-Hudud, c. 15, s. 203. Müslim, Kitabu'l-Hudud, c. 5, s. 121.
[262] Buhari, Kitabu't- Tefsir, c. 9, s. 280.
[263] Müslim, Kitabu'l-Hudüd, c. 5, s. 120.
[264] Müslim, Kitabu'l-Hudud, c. 5, s. 120.
Abdülhalim Ebu Şakka, Tahrirü’l Mer’e İslam Kadın Ansiklopedisi, Denge Yayınları: 1/129-137.