ezelinur
Thu 28 January 2010, 02:31 pm GMT +0200
Bilindiği gibi Cuma namazının şartlarından biri de erkek olmaktır. Bu namaz, kadına vâcib değildir. Ama bir kadının Cuma’yı öğle namazı yerine kılması durumunda sahîh olur. Kadının cemaata katılarak Cuma namazı kılmasının mı, yoksa evinde öğle namazını kılmasının mı daha faziletli olduğu hususunda mezheblerin detaylı görüşleri aşağıya alınmıştır.
Hanefiler dediler ki: İster yaşlı, ister genç olsun, bir kadının öğle namazını kendi evinde kılması daha faziletli olur. Zîrâ o, cemaatle namaz kılma yükümlülüğünde değildir.
Malikiler dediler ki: Yaşlanarak erkekler karşısında herhangi bir çekiciliği kalmayan kadınların Cuma namazına gitmesi caizdir. Aksi takdirde mekruh olur. Kadın genç olduğu için, mescidde bulunmasından ve yolda giderken fitneye sebep olmasından korkulursa, Cumaya gitmesi -mefsedeti önlemek için- haram olur.
Şafiiler dediler ki: Kadının, eski elbiseler içinde olsa bile şehvet celb edici olması hâlinde, gerek Cuma ve gerekse diğer namazlar için cemaate katılması mutlak surette mekruhtur. Şehvet celbedici olmadığı halde, süslenip koku sürünürse yine aynı hükme tâbi olur. Ancak yaşlı olması ve eski elbiseler giyinerek, esans sürünmeden, erkeklerin kendisine tamah etmeyecekleri bir halde Cuma namazını kılması kerâhetsiz olarak sahîh olur. Yalnız bunun için de iki şart gereklidir:
1. Yaşlı olsun olmasın, velîsinin Cumaya gitmesi için kendisine izin vermesi.
2. Cemaate girmekle, onun yüzünden herhangi bir kişinin fitneye düşmeyeceğinden emin olunmalıdır. Aksi takdirde yine Cuma namazına gitmesi haram olur.
Hanbeliler dediler ki: Kadın, güzel olmamak şartıyla Cuma namazına gidip kılabilir. Güzel bir kadının Cuma namazına gidip kılması mutlak surette mekruh olur.
Ama kadınlar dışında, meselâ köleler gibi kendilerine Cuma namazı vâcib olmayanlara gelince, bunların Cuma namazını kılmaları müstehab olur.[41]
Cuma Namazı Kılınan Mescidlerin Birden Fazla Olması
Cuma namazından maksat, insanların Rabblerine karşı huşu içinde bir araya gelip toplanmaları, aralarındaki dostluk bağlarının güçlenmesi, sevgi akımlarının kuvvetlenmesi, gönüllerinde şefkat ve acıma duygularının canlanması, kin ve düşmanlık faktörlerinin ölmesidir. Bu atmosfer içinde bir araya gelen müslümanlar, birbirlerine sevgi ve kardeşlik gözüyle bakar; güçlüleri zayıflarına destek ve zenginleri yoksullarına yardımcı olur; büyükleri küçüklerine merhamet eder; küçükleri büyüklerine saygı gösterir ve hepsi de, ululuğunun sınırı olmayan, ezici iktidara sâhib, hiç bir şeye ihtiyâcı olmayan övgülere lâyık olan tek Allah’ın kulları olduklarının bilincine varırlar... Bu saydıklarımız, ibâdet niyetiyle insanların bir araya gelmelerini teşvik etmek için İslâmiyet’in gösterdiği bazı hedeflerdir. Cuma namazı kılınan mescidlerin sayısını gereksiz yere fazlalaştırma halinde, şüphesiz ki müslümanlar birkaç mescide dağılmakta, cemaatleşmenin faydası hissedilememektedir. Böylece de insanlar teslimiyet içerisinde boyun büküp, huzurunda ibâdet için bir araya geldikleri Yüce Yaratıcının azametinden yeterince etkilenip gönülleri feyizlenemiyecektir. Bu nedenle bazı müctehidler demişlerdir ki: Cuma mescidlerinin sayısı gereksiz yere fazlalaştırıldığı takdirde, yalnızca ilk kılınan mescidde bulunanların namazları sahîh olur. Ancak diğer mescidlerden önce kıldıklarını kesin olarak bilenler Cuma namazını kılmış olurlar. Öbür mescidlerdeki insanlarsa, öğle namazını kılmış olurlar. Mezheblerin buna ilişkin görüşleri aşağıya alınmıştır.
Şafiiler dediler ki: Cuma namazı kılınan mescidlerin birden fazla olması, bir ihtiyaçtan dolayı olduğu gibi, herhangi bir ihtiyaca bağlı olmayabilir de. İhtiyaçtan dolayı olması, tek mescidin belde halkına yetmemesi demektir. Mescidlerin gereksiz yere birden fazla olması durumunda, önce kılanların Cuma namazları sahîh olur. Bunun için ölçü iftitah tekbiridir. Önce kılmış olmak için iftitah tekbirlerinin, diğer mescidlerdeki cemaatten önce alındığının kesin olarak tesbit edilmesi şarttır. Eğer bu tesbit yapılamaz da hepsinin aynı anda iftitah tekbiri aldıkları anlaşılır, ya da bu hususta şüpheye düşülürse hepsinin Cuma namazları batıl olur. Bu durumda tümünün bir araya gelerek Cuma namazını iade etmeleri vâcib olur. Eğer bu imkânsız ise, Cuma namazının yerine öğle namazını kılarlar. Ama Cuma mescidleri ihtiyaç nedeniyle birden fazla olursa hepsinin Cuma namazları sahîh olur. Lâkin Cuma namazından sonra öğle namazını kılmaları da mendub olur.
Malikiler dediler ki: Bir beldede birden fazla Cuma mescidi bulunursa, bunlardan hangisinde Cuma namazı ilk önce kılınırsa oradaki sahîh olur. Bu mescid, diğerlerinden sonra inşâ edilmiş olsa bile hüküm aynıdır. Meselâ bir beldede Cuma namazı kılmayan birkaç tekke bulunduğu halde, daha sonra Cuma namazı kılmak için bir mescid inşâ edilerek orada Cuma namazı kılınabilir ve bundan sonra da bir mescid daha inşâ edilerek orada da Cuma namazı kılınırsa, bu durumda yine Cuma namazı ilk kılınan mescidde sahîh olur. Ancak bu hüküm de dört şarta bağlıdır:
1. Eski camide namazı kılmayıp topluca yeni camiye göç edilmemelidir. Yani özürsüz olarak sırf yeni camiye rağbetten ötürü eski camide namaz kılmayı bırakıp yeni camiye göç edilmemelidir.
2. Eski cami dar olur da genişletilmesi mümkün olmazsa, insanlar yeni camiye gitmeye ihtiyaç duyabilirler. Dar mescid, kendilerine vâcib olmasa bile Cuma namazına gelmeleri kuvvetle muhtemel olan kimseleri içine alamayan mesciddir.
3. Belde halkının bir tek mescidde toplanması halinde, ortaya fitne ve fesâd çıkmayacağından emin olunmalıdır. Meselâ şehirde birbirleriyle geçİnemeyen ve birbirleriyle boy ölçüşen iki aile olur da, sözgelimi bunlardan biri şehrin doğu tarafında, diğeri de batı tarafında bulunursa, bu ailelerden her birinin kendine mahsus bir cami yaptırıp içinde Cuma namazı kılmaları sahîh olur.
4. Hâkim, yeni camide Cuma namazı kılmanın sahîh olacağına dair hüküm vermiş olmamalıdır. Hüküm verirse kılmak sahîh olur.
Hanbeliler dediler ki: Aynı beldede Cuma namazı kılınan mescidlerin birden fazla olması bir ihtiyaca dayalı olabileceği gibi, herhangi bir ihtiyaca dayalı olmayabilir de. Kendilerine vâcib olmasa bile, Cumayı kılmaları sahîh olan kimselerin, bilfiil namaz kılmasalar bile, sığmamaları nedeniyle birden fazla mescid bulunursa, bu müteaddit mescidlerde kılınan Cuma namazları sahîh olur. Veliyyü’1-emr buna izin vermiş olsun veya olmasın durum aynıdır. Ama bu durumda Cuma namazından sonra öğle namazını kılmak daha da uygun olur. Ama Cuma mescidlerinin sayısı gereksiz yere birden fazla olursa, buralarda kılman Cuma namazları sahîh olmaz. Sadece veliyyü’l-emrin izin vermiş olduğu mescidde kılınan Cuma namazı sahîh olur. Diğerlerindeki Cuma namazları bu mescidde-kinden önce kılınmış olsalar bile sahîh olmazlar. Veliyyü’l-emr, gereksiz yere birden fazla mescidde Cuma namazı kılınmasına izin verirse veya hiç izin vermezse doğrusu, iftitah tekbiri önce alınan mesciddeki Cuma namazı sahîh olur. Hepsinin aynı anda iftitah tekbiri alarak Cumayı beraberce kıldıkları kesinlikle belirlenirse tümünün Cuma namazları batıl olur. Eğer bunların namazlarını daha sonra Cuma namazı olarak iade etmeleri mümkün olursa, iade etmeleri gerekir. Bu mümkün olmadığı takdirde öğle namazı kılmaları gerekir. Ama müteaddid mescidlerdeki cemaatlerden hangisinin Cuma namazını daha önce kıldığı tesbit edilemezse, bunlardan belirli olmayan herhangi bir cemaatin Cuma namazı sahîh olur. Ancak tümünün de öğle namazını kılmaları vâcib olur.
Hanefiler dediler ki: Cuma namazının birden fazla mescidde kılınması sahîhtir ve bunda herhangi bir sakınca yoktur. Bir mesciddeki cemaatın, diğer mesciddeki cemaatten önce kılmış olmasının da bir sakıncası olmaz. Ama bunun böyle olduğu kesinlikle belirlenirse cemaatteki kişilerin bilahare ayrı bir niyetle ve tek selâmla dört rek’atlik zuhr-u âhir namazı kılmaları vâcib olur. Yalnız bu namazın, halk tarafından yanlış olarak farz olduğu sanılmasın diye evlerde kılınması daha faziletlidir. Bilindiği gibi Hanefîlere göre vâcib, mertebece farzdan daha aşağıdadır. Buna müekked sünnet de denilebilir. Başkalarının Cuma namazını kendisinden önce kıldıklarından şüphelenen kişinin bilâhare ayrı bir niyetle dört rek’atlik zuhr-u âhir namazını kılması mendub olur. Bu namazın her rek’atinde nafile olacağı varsayımıyla Fatiha ile birlikte bir sûre veya üç kısa âyet okunmalıdır. Daha önce de anlatıldığı gibi nafilelerin bütün rek’atle-rinde Fatiha ve zamm-i sûre veya zamm-ı sûre yerine geçecek miktarda âyetler okumak vâcibtir. Yalnız, anılan dört rek’ati, yine dört rek’atlik Cuma sünnetinden önce mi, yoksa sonra mı kılmak gerekir sorusuna Hanefîler, “Cuma sünnetinden sonra kılınmalıdır” şeklinde cevap verirler. Sünnetten önce kılınması hâlinde, evlâ olan hükme muhalefet edilmiş olur ki, bu durum açıkça anlaşılmaktadır. Buna göre Cuma namazı kılan kişinin, iki rek’atlik Cuma farzından sonra dört rek’at Cuma sünnetini, sonra da iki rek’at vakit sünnetini kılması gerekmektedir.[42]