- Kadınlara Bakmaktan Kaçınmanın Hükmü

Adsense kodları


Kadınlara Bakmaktan Kaçınmanın Hükmü

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
reyyan
Thu 15 December 2011, 07:37 pm GMT +0200
42-43. Kadınlara Bakmaktan Kaçınmanın Hükmü

 

2148. ...Cerîr (b. Abdillah)'den; demiştir ki: "Ben Rasûlullah (s.a.)'e (Yabancı kadınlara) ansızın bakmayı sordum da; "Gözünü (hemen o anda başka tarafa) çeviriver." buyurdu.[676]

 

Açıklama
 

İnsanın bilmeden ve farkında olmadan kasıtsız olarak gözünün yabancı bir kadına çarpması, hemen o anda gözünü başka bir tarafa çevirmek şartıyla mes'ûliyeti gerektiren bir hare­ket değildir. Fakat ansızın gözüne çarpan bu kadına bakmaya devam ede­cek olursa, bakışa devam ettiği andan itibaren günahkar olur.Çünkü o an­dan itibaren devam eden bakışlar kendi irâdesi ve isteğiyle olmuştur. Oysa Cenâb-ı Hak, Kur'ân-ı Keriminde "Mü'minlere söyle, gözlerini (harama bakmaktan) sakınsınlar, ırzlarını korusunlar."[677] buyurmuştur.[678]

 

Bazı Hükümler
 

1. Gözü ansızın yabancı bir kadına çarpan kimsenin gözünü o anda başka tarafa çevirmesi ge­rekir.

2. Fitne tehlikesi olmadığı zaman kadının yüzü açık olarak gezmesi caizdir.

3. Şâhidlik, hasta muayenesi, ahş-veriş gibi ihtiyaçların dışında ka­dınlara bakmaktan sakınmak gerekir.[679]

 

2149. ...İbn Büreyde'nin babası (Büreyde), Rasûlullah (s.a.)'in Hz. Ali'ye (hitaben şöyle) buyurduğunu haber vermiştir:

"Ey Ali, bir bakışa hemen ardından bir bakış daha katma; Çün­kü önceki bakış senin için (affedilmiş)dir. Sonraki bakış ise, senin için (bağışlanmış) değildir.[680]

 

Açıklama
 

İnsanın  aniden  karşısına  çıkıveren  yabancı  bir  kadına gözünün ilişivermesinden dolayı kendisine bir günah yazılmazsa da bakışını devam ettirdiği takdirde bu hareketi kendi istek ve arzusuyla olduğundan günahkar olur. Bu sebeple Rasûl-i zişân efendimiz Hz. Ali'ye, gözüne çarpan yabancı bir kadına bakışlarını devam ettirme­mesini, devam ettirdiği takdirde günahkar olacağını haber vermiştir.

Binânaleyh insanın ansızın gözü bir kadına değecek olursa bakışlarını devam ettirmeyip hemen ondan gözün   bir başka tarafa çevirmesi gerekir.[681]

 

2150. ...İbn Mes'ûd (r.a.) demiştir ki: Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurdu;

"Bir kadın, tenini diğer bir kadının tenine dokundurmasın. Çün­kü (o kadın diğerinin vücudunun yumuşaklığını) kocasına ona, ba­kıp görüyormuşçasına tarif edebilir."[682]

 

Açıklama
 

Ulemânın beyânına göre metinde geçen "mübaşeret" kelimesi,  iki  kişinin avret  olan tenleriyle birbirlerine dokunmaları mânâsına gelmektedir. Hadîs-i şerifte bir kadının, tenine do­kunduğu diğer bir kadının güzelliğini kocasına tarif etmesi ihtimâline ve neticede aile facialarının meydana gelmesi tehlikesine dikkatler çekilerek tehlikelerden korunma yollan en veciz bir şekilde ifâde edilmektedir.[683]

 

Bazı Hükümler
 

1. Bir kadının teninin diğer bir kadının tenine dokunması haramdır.Çünkü o kadın gidip koca­sına, tenine dokunduğu kadını çok canlı bir şekilde tasvir edebilir.

2. Bir kadının diğer bir kadının vücuduna elbisesi üzerinden dokun­masında herhangi bir sakınca yoktur. İmam Nevevi, Müslim'in rivayet ettiği "Erkek erkeğin, kadın da kadının avret yerine bakamaz ve bir elbi­senin içinde erkek erkeğe yanaşamaz, kadın da bir elbisenin içinde kadına yanaşamaz."[684] mânâsına gelen hadis-i şerifi açıklarken mevzumuza ışık tu­tan şu izahatı vermektedir; "Bu hadis bir erkeğin, diğer bir erkeğin avret mahalline, bir kadının da diğer bir kadının avret mahalline bakmasının haram olduğunu ifade etmektedir. Aynı şekilde bir erkeğin, bir kadının avret mahalline, bir kadının da bir erkeğin avret mahalline bakması ha­ramdır. Bunda icma vardır. Esasen Hz. Peygamber bir erkeğin diğer bir erkeğin avret mahalline bakmasının haram olduğunu haber vermekle bir erkeğin, bir kadının avret mahalline bakamayacağına en bariz bir şekilde dikkatleri çekmiştir. Çünkü bir erkeğin diğer bir erkeğin avret mahalline bakması haram, olunca, bir kadının avret mahalline bakması evleviyyetle haram olur.

Bilindiği gibi erkeğin, kadının avret mahalline bakmasının haram ol­ması aralarında nikah bağı olmayan erkek ve kadınlar için söz konusudur. Karı koca olmaları halinde ise, birbirlerinin avret yerlerine bakabilirler. Yalnız bundan fere müstesnadır. Bu hususta bizim şâfiî ulemasının üç gö­rüşü vardır. En sahih olan kavle göre, karı kocanın hacet yokken birbirle­rinin ferclerine bakmaları mekruhtur, haram değildir. İkinci kavle göre, ikisinin de bakmaları haramdır. Üçüncü kavle göre, erkeğin karısının fer-cine bakması haram, kadının erkeğininkine bakması mekruhtur.

Kadının fercinin içine bakmak daha şiddetli mekruh ve haramdır.

Erkeğin cariyesine nisbetle hükmü; Onunla cima hakkı varsa, karı-kocanın hükmü gibidir. Eğer câriye neseben erkeğe haramsa, meselâ kız kardeşi, halası veya teyzesi gibi yakın akrabası ise, yahut süt kardeşi veya nikah dolayısıyla haram olan kaynana ve onun kızı yahut oğlunun karısı olursa, hür kadınlar gibidir. Bir erkeğin, kendisine nikah düşmeyen hür kadınlara, keza o kadınların da bu erkeğe bakmalarına gelince sahih olan kavle, göre göbekten yukarı ve diz kapaktan aşağıya olmak şartıyla mu­bahtır. Bazıları da yalnız hizmet esnasında açılan yerlere bakabileceklerini söylemişlerdir.

Şâfiîlere göre yabancı erkeklerin birbirlerine nisbetle avretleri göbekle diz arasıdır. Kadınların birbirlerine nisbetle hükümleri de budur. Ancak göbekle dizlerin avret sayılıp sayılmayacağı hususunda Şâfiîyye ulemasının üç kavli vardır. En sahih olan kavle göre ikisi de avrettir. Üçüncü kavle göre göbek avret, dizler avret değildir. Erkeğin ecnebi bir kadının neresine olursa olsun, bakması haramdır. Kadının erkeğe bakması da böyledir. Bu hususta şehvetli olup olmamasının hiçbir farkı yoktur. Bazıları şehvetsiz olmak şartıyla bir kadının, erkeğin yüzüne bakabileceğini söylemişlerse de bu sözün ilmî hiçbir değeri yoktur. Yabancı bir kadınla yabancı bir câriye arasında da bu konuda hüküm bakımından bir fark yoktur. Şâfiîlerce bir erkeğin güzel yüzlü köse bir erkeğin yüzüne bakması da haram­dır. Bu hususda şehvetle veya şehvetsiz bakmanın bir farkı olmadığı gibi, fitneden emin olup olmamasının da bir önemi yoktur. Hz. Şafiî'nin nassan beyân ettiği mezhebi budur. Delili: "Böyle bir gencin kadın hükmün­de olmasıdır. Çünkü güzellikçe kadına benzediği gibi böyleleri şerre ka­dından daha yakındırlar. Binaenaleyh onlara bakmak evleviyyetle haram­dır. Ancak şer'i bir ihtiyaç dolayısıyla, mesela ahş-verişlerde, doktor mua­yenehanesinde ve mahkeme huzurunda şahitlik ederken bakmak caizse de o halde şehvetle bakmak yine de haramdır. Zira bakmak ihtiyaç için caiz kılınmıştır. Şehvete ihtiyaç yoktur. Şafiî ulemâsınca koca ile câriye sahi­binden başka hiçbir erkeğe şehvetle bakma izni verilmemiştir. Ancak bu iki zümre eşlerine ve cariyelerine şehvetle bakabilir. Müslim'in rivayet etti­ği bu hadis-i şerif aynı zamanda iki erkeğin ya da iki kadının bir örtü altına girmelerinin haram olduğuna delâlet ettiği gibi[685] bir kimsenin avret mahalline vücudunun hangi organı ile olursa olsun dokunmanın haram olduğuna delâlet etmektedir. Bu ikinci şıkta ulemânın da ittifakı vardır.

Bu mesele bir çok kimselerin hamamlarda dikkat etmedikleri çok yaygın bir durumdur. Böyle bir yere giren kimseye gözünü elini ve diğer organla­rını başkasının avretinden koruması kendi avretini de başkalarından mu­hafaza etmesi gerekir. Böyle bir şeyin meydana geldiğini gördüğü zaman bu hataya sebebiyet veren kimsleri uyarması üzerine vâcib olur. Fayda vermeyeceğini tahmin etse bile, müşahede ettiği bu gibi çirkin işlerden et-rafındakileri nehyetme görevi kendisinden düşmez. Yine de onları bu mev­zuda uyarmak üzerine düşen bir vecibe olur. Fakat kendisi veya başkası için bir fitnenin çıkacağından endişelenecek olursa, o zaman bu görev ken­disinden sakıt olur.

Kimsenin göremiyeceği bir yerde erkeğin bir ihtiyaçtan dolayı avret mahallini açmas câzdir. İhtiyaç yoksa mesele ihtilaflıdır. Bazılarına göre haram, bazılarına göre de mekruhtur. Şafiî mezhebinde en sahih olan gö­rüşe göre haramdır.[686]

Hanefîlere göre, avret mahallinin hududu erkeklerde göbeğin altın­dan başlayarak diz kapağının altına kadar uzanır. Diz kapağı avrettir. Çünkü Peygamber (s.a.) "Diz kapağı avrettir" buyurmuştur. Cariyenin avret mahalli dahi erkeğinki gibi ise de, onun karnı ile sırtı da avrettir. Çünkü bu yerler şehvet yerleridir. Binaenaleyh göbekle diz arasına benzer­ler. Bu hususta bütün cariyeler, hatta mükâtebe, müdebbere ve ümmii veled olanların hükmü hep birdir. Ayaklan hakkında iki rivayet vardır. Sahih rivayete göre ayaklar namaz dışında avret, namaz içinde değildir. "ed-Dürrü'1-muhtâr'Ma şöyle deniliyor: "Genç kadının erkekler arasında yüzünü açması menedilir. Bu, yüzü avret olduğu için değildir, fitneden korkulduğundan dolayıdır."[687]

3. Harama vasıta olan şeyler de haramdır.[688]

 

2151. ....Câbir (r.a.)'den rivayet olunduğuna göre, Peygamber (s.a.) (ansızın) bir kadın görmüş, bunun üzerine Zeyneb bint Cahş'-ın yanına girip onunla ihtiyacını gidermiş, sonra ashabının yanına çıkıp onlara; "Kadın, şeytan kılığında (bir erkeğin) karşısına çıkabi­lir kim böyle bir şeyle karşılaşırsa, hemen ailesine gelsin (ve onunla cinsi münâsebette bulunsun) çünkü bu (şekilde hareket, kadınlara yönelik) içindeki (his)leri zayıflatır." buyurmuş.[689]

 

Açıklama
 

Zeynep bint Çahş (r.anhâ)'ın annesi Resûl-i Ekrem'in  halası Ümeyme'dir. Önce Zeyd b. Harise ile evlenmiş­ti. Daha sonra Hz. Zeyd-onu boşayınca hicretin beşinci senesinde 35 ya­şında iken Rasûl-i Ekrem (s.a.)'le evlendi. Rasûlullahın hanımı olduğu "Zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz onu sana nikahladık ki (bundan böyle) evlatlıkları hammlarıyla ilişkilerini kestikleri zaman o kadınlarla evlenmek hususunda mü'minlere bir güçlük olmasın..."[690] âyeti kerimesiyle sabittir. Hikmeti ise, sözü geçen âyet-i kerimede açıklandığı gibi, "ev­latlıkları hanımlanyla ilişkilerini kestikleri zaman o kadınlarla evlenmek hususunda mü'minlerin zorluk çekmelerini kaldırmak "tır.

Hz. Zeyneb, Rasûl-i Ekrem'in diğer zevcelerinin nikâhını velileri kıy­dıkları halde, kendi nikâhını Allah'ın kıydığım ve Rasûl-i Ekrem'in amca­sının kızı olduğunu söyleyerek iftihar ederdi. Esâs ismi Berre iken Hz. Peygamber ona Zeyneb ismini ver'di. Son derece hayırsever, çok sadaka vermekle ve çok oruç tutmakla ma'ruf idi.

Hz. Peygamber hanımlarına hitaben: "Sizin bana en çabuk kavuşa­cak olanınız kolu en uzun olanınızdır."[691] buyurarak kinaye yoluyla onun cömertliğine ve çok sadaka verdiğine işaret etmişti.

Hadis-i şerifin manasına muvafık olarak, âhirete, Rasûl-i Ekrem'in diğer zevcelerinin hepsinden evvel irtihâl etti, vefat yılı hicretin yirminci yılına tesadüf eder. Vefat ettiği zaman elli yahut elli üç yaşında idi.

Mevzûmuzu teşkil eden Ebû Dâvûd hadisi müslim'in Sahîh'inde "Zev­cesi Zeyneb'in yanına geldi, Zeyneb kendisine âit bir deriyi tabaklamakla meşguldü."[692] manâsına gelen lafızlarla rivayet olunmuştur.

Dârimî'nin rivayetine göre ise, Hz. Peygamberin ihtiyacını gidermek için Hazret-i Sevde'nin yanma geldiği ifâde edilmektedir.[693] Bu da aynı hâdisenin ayrı ayrı zamanlarda iki defa tekerrür ettiğini gösterir. Metinde bazı kadınların şeytana benzetilmesi, söz konusu kadınların erkeğin gön­lüne vesveseler vererek onu şerre ve fesada yöneltip yoldan çıkarması iti­bariyledir. Bu vasıflardan uzak olan kadınlar ise, Allah ve Rasûlü tarafın­dan övülmüşlerdir.

Hadîs-i şerifte, fettan kadınlarla karşılaşıp da fitneye düşme tehlikesi­ne maruz kalan kimselerin hemen o anda oradan uzaklaşarak evine gitme­si ve nefsinin arzusunu helal yollarla tatmin etmesi emredilmektedir.[694]

 

Bazı Hükümler
 

1. Yabancı kadınlara bakmak yasaklanmıştır.

2. Meşru bir ihtiyaç bulunmadıkça kadının evin­den çıkması caiz değildir. Nitekim Allah teâlâ ve tekaddes hazretleri kur'an-i keriminde "Evlerinizde oturun, ilk câhiliyye (çağı kadınlarının açılıp sa­çılması gibi açılıp saçılarak (kırıta kmta) yürümeyin..."[695] buyurmuştur. Rasül-i Ekrem Efendimiz de "Kadın avrettir (süslenerek sokağa) çıktığı zaman şeytan onu (erkeklerin nazarında) câzib ve süslü hâle getirir."[696] buyurmuştur.

3. Kişinin hammıyla gündüzün cima' etmesi caizdir.

4. Yabancı bir kadını görüp de kalbi bozulan bir kimsenin evine gide­rek hammıyla cinsî münâsebette bulunması müstehabdır. Çünkü en tehli­keli arzu şehevî arzudur. Bunun tehlikesinden kurtulmanın biricik yolu da onu helal yollardan tatmin etmektir.[697]

 

2152. ...îbn Abbas (r.a.)'dan demiştir ki: "Ebû Hureyre'nin Pey­gamber (s.a.)'den rivayet ettiği şu söz(deki fiiller)den daha çok küçük günahlara benzeyen bir fiil bilmiyorum: "Hiç şüphe yok ki Allah Adem oğluna zinadan nasibini yazmıştır. Buna kesinlikle erişecektir (Bi­nâenaleyh) gözlerin zinası bakmak, dilin zinası da konuşmaktır. Nefis temenni eder ve şehvetlenir. Fere de ya bunu tasdik eder ve (yahut da) tekzîb eder."[698]

 

Açıklama
 

Metinde geçen kelimesi "îlmâm" kökünden gelir, bir şeye bir anlık bir alaka duyup üzerinde durmamak anlamında kullanılır. Burada ise küçük kusurlar ve küçük günahlar anla­mında kullanılmıştır. Nitekim bu kelime şu âyet-i kerimelerde de bu mâ­nâya gelmektedir. "O, (güzel güzel davrana)nlar ki günahın büyüklerin­den ve çirkin işlerden kaçınırlar, yalnız bazı küçük kusurlar işleyebilirler. Şüphesiz ki Rabbîn affı geniştir..."[699]

"Eğer size yasaklanan büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi ağırlanacağınız bir yere sokarız."[700]

Hz. İbn Abbas da "Lemem" kelimesini hadisde geçen göz zinası, harama elle dokunma ve benzeri hareketlerle tefsir etmiştir ki doğrusu da budur.

Allah'ın âdemoğlunun zinadan nasibini yazmasından maksat o nasibi levh-i mahfuzda tesbit etmesidir. "Âdemoğlunun zinadan nasibi" sözüyle kasdedilen ise insanın işleyeceği harama bakmak, harama dokunmak, dil­le zina yapmak gibi onu zinaya götüren sebeplerdir. Ancak peygamberler günah işlemediklerinden onlar için zinadan bir nasib yazılması söz konusu değildir. Bazılarına göre bu sözle kasdedilen insanoğlunun yaratılışında var olan şehvet ve kadınlara meyi gibi şehevî kuvvetlerdir. Ancak peygam­berler günahlardan masum olduklarından, onlar için zina söz konusu de­ğildir.

Nefsin zinaya karşı beslediği temenni ve şehevî arzuları fercin tasdik etmesinden maksat fercin, nefsin bu isteğine uyarak zina etmesidir. Tek-zib etmesinden maksat ise, fercin, nefsin bu isteğine uymayıp onu reddet­mesi, bir başka ifâdeyle zinadan kaçınması ya da buna muvaffak olama­masıdır. Binâenaleyh Allah insanları zinaya zorlamamıştır. Fakat kimin ne yapacağını önceden bildiği için herkesin zina ile ilgili olarak yapacağı fiilleri daha onlar dünyaya gelmeden levh-i mahfuzunda tesbit etmiştir.[701]

 

Bazı Hükümler
 

1. Hakîkî zina, erkeğin fercinin yabancı bir kadının fercıne girmesiyle olur. Göz ve dil zinasına ise, zinaya sebep olduğu için mecazen zina denmiştir. Yabancı bir ka­dınla el sıkışma gibi zinaya sebep olan hareketlere de mecazen zina deni­lir. Akıllı bir insana yakışan bu gibi hareketlerden kaçınmalı ve Rasûl-i Ekremin bu mevzudaki sakındırıcı hadislerini devamlı hatırda tutmaktır. Hafız Münzirî'nin tahrîc ettiği şu hadîs-i kudsî de bunlardan biridir: "Ha­rama bakış şeytanın ok!anndan zehirli bir oktur. Kim benden korktuğu İçin bundan sakınırsa, bu hareketine karşılık ona bir iman veririm kî o imanın tadını tâ kalbinin derinliklerinde hisseder."[702]

2. İnsan fiillerinin ya.atıcısı değildir. Çünkü bazan zinayı temenni eder de tenasül organı âciz kaldığı için veya bir başka sebepten dolayı ona muvaffak olamaz.

3. Fiil sebep olduğu neticeye göre hüküm kazamr. Harama vâsıta olan her şey haram, mubaha vasıta olan her şey mubah, vâcib için zarurî olan şey de vâcibdir.[703]

 

2153. ...Ebû Hüreyre (r.a.)'den rivayet olunduğuna göre pey­gamber (s.a.) şöyle buyurmuştur:

"Ademoğlunun herbirisi için zinadan bir pay vardır.” (Ebû Salih) şu (bir önceki hadisde geçen) meseleyi (naklettikten sonra şunları) rivayet etti: "Eller de zina eder onların zinası tutmak­tır. Ayaklar da zina eder, onların zinası yürümektir. Ağız da zina eder, onların zinası da öpmektir."[704]

 

Açıklama
 

Zinadan payı olan her inSamn işleyeceği zina daha dun-yaya gelmeden levh-i mahfuzda tesbit edilmiştir. Mev-zûmuzu teşkil eden bu hadîs-i şerîf, Müslim'in Sahih'inde şu manaya ge­len lafızlarla rivayet edilmiştir: "Ademogluna zinadan nasibi yazılmıştır.

Buna kesinlikle erişecektir. Gözlerin zinası bakmak, kulakların zinası din­lemek, dilin zinası konuşmak, elin zinası tutmak, ayağın zinası da yürü­mektir. Kalb ise heves eder, diler; fere bunu ya tasdik eder ya tekzib."

Bir önceki hadisin şerhinde yeteri kadar açıklama yapılmış olduğundan burada tekrara lüzum görmüyoruz.[705]

 

2154. ...Ebû Hureyre (r.a.)'den rivayet olunduğuna göre pey­gamber (s.a.) şu (önceki hadiste geçen) meseleyi (anlattıktan sonra) "Kulağın zinası da dinlemektir."[706] buyurmuştur.[707]

 

Açıklama
 

Bu hadis-i şerif Beyhakî'nin Sünen-i kübrâ'sında şu manaya gelen lafızlarla rivayet edilmiştir:  "Ademoğlunun her birisinin zinadan bir payı vardır. Gözler zina eder, onların zinası bak­maktır; eller zina eder, onların zinası tutmaktır; ayaklar zina eder, onların zinası yürümektir; ağız da zina eder, onun zinası öpmektir; kalb, hayal kurar, temennide bulunur, fere ise, onu ya tasdik eder ya da tekzib."[708]

[676] Müslim âdâb 50; Tirmizî, edeb 28; Dârimî, istî'zân 15. Ahmed b. Hanbel, IV, 358. 361.

     Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/287.

[677] en-Nur (23), 30.

[678] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/287.

[679] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/287-288.

[680] Tirmizî, edeb 28; Dârimî, rikâk, 3; Ahmed b. Hanbel, V, 351, 353, 357.

     Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/288.

[681] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/288.

[682] Buhârî, nikâh 118; Tirmizî, edeb 38; Ahmed b. Hanbel, I, 304, 314, 380, 387, 438, 440, 443, 460, 462, 464; II, 326, 447, 497;  III,  348, 356, 389, 390.

     Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/288-289.

[683] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/289.

[684] Müslim, hayz 74.

[685] Müslim, hayz 74.

[686] Nevevî, Şerhu Müslim,  IV, 32.

[687] Davudoğlu A., Sahih-i Müslim Tercüme ve Şerhi, H, 567-568.

[688] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/289-291.

[689] Müslim, nikâh 9; Tirmizî, redâ1 9; Ahmed b. Hanbel, III, 330.

     Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/291-292.

[690] el-Ahzab (33), 37.

[691] Müslim, Fedâilü's-Sahâbe 101.

[692] Müslim, nikâh 9.

[693] bk. Dârimî, II,  146.

[694]  Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/292-293.

[695] el-Ahzâb (33) 33.

[696] Tirmizî, redâ 18.

[697] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/293.

[698] Buharı, istî'zân 12, kader 9; Müslim, kader 20; Ahmed b. Hanbel, II, 276, 343, 379, 431, 536; Beyhaki, cs-Sünenü'1-kübrâ, VII, 89.

     Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/293-294.

[699] en-Necm (53), 32.

[700] en-Nisâ (4), 31.

[701] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/294.

[702] Münzirî, et-Tergib ve't-terhîb, III, 63.

[703] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/294-295.

[704] Müslim, kader 21; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, VII, 89.

     Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/295.

[705] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/295-296.

[706] Beyhakî es-Sünenü'l-kübrâ, VII, 89.

[707] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/296.

[708] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/296.