saniyenur
Wed 18 July 2012, 07:49 pm GMT +0200
Kadının Yeri
Islâmm vahyi öncesi hemen hemen dünyanın her yerinde kadına, aşağılanmış ve sanki hiç yokmuş gibi davranılıyordu. Kadınların çok az olan hakları erkeklerin merhametine kalmıştı ve istediklerinde onları uzaklaştırabiliyorlardı.
Sanayi Devriminden beri kadınlar Batı ülkelerinde haklarını savunmaya başladılar. Yıllarca süren mücadele, grev ve gösteriler sonucunda, şimdiki siyasi, iktisadi bazı hakları elde ettiler. "Bütün bunlara rağmen, okuyucuyu şaşırtacak bir durumda demokrasinin beşiği olan İngiltere Parlemantosunda bir çok kadın bulunmasına rağmen devlet işlerinde çalışan (özel işlerde olduğu gibi) kadınlar erkeklerden daha az maaş almaktadırlar. "(Muhammed Kutub, islam The Misunderstood Religion, sh. 90-131). Fakat İslam 1400 yıl önce kadınlara kendi hak ve itibarlarını bahsetmiştir ki, bunlar ne diğer din ve cemiyetlerde, ne de bugünkü modern endüstri çağının toplumlarında vardır.
Eğer kadının bu dünyada bir kişiye minnet borcu varsa o da Hz. Muhammed'dir. Dünyanın her yerinde kadına kötü muamele uygulanmıştır. Bütün taşınabilir mallar gibi kadınların da satıldığı Arap yarımadasında kadınlar her ikisine de sahip oldular. O dönemde Hindistan'ın iç kısımlarında durum pek iç açıcı değildi; daima aşağılanan kadın, kocası öldüğünde kendisini yakmak zorundaydı. Batıda ise hiç bir hakka sahip olmayan kadın, yalnızca erkeğin şehevî arzularının tamin aracı idi. İslam, kadının statüsünü yükselterek onun şerefini, saygınlığını ve erkeğin sahip olduğu bütün hak ve imtiyazları vermiştir.
Aslında kadın ve erkeğin bütün hakları İslam İnancındaki kadın ve erkeğin kendi taşıyabilecekleri yük ölçüsünde, dünyada yaptıkları iyilik ve kötülüklerin azap veya mükâfatını yalnızca kendilerinin görecekleri hesap günü inancından kaynaklanmaktadır. Bu inancın hikmeti şudur: Kişi, hiç bir baskı ve zorlama olmadan İlahi emirlere uymak veya kendi hür iradesi ile reddetmek için tam bir serbestiyete sahiptir, aksi halde sorumluluk akidesi anlamsız kalır.
Sonuç olarak, kadınlar dünyadaki iyi ve kötü işleri İçin Allah'ın gazap ve mükâfatını almada eşit haklara sahip oldukları gibi gerçek bir İslam toplumunda erkeklerin sahip olduğu şekilde hukuki, sosyal ve ekonomik haklara riayet etme ve sahip olmada tam bir bağımsızlık istemeli ve elde etmelidir.
Kur'an-ı kerim, hiçbir ayırım yapmaksızın kadın ve erkeğe aynı şekilde muamele eder: "...Ben, sizden, erkek-kadm hiçbir çalışanın işini zayi etmeyeceğim.," (3:195). Bu da göstermektedir ki, Allah katında bütün insanlar eşittir, çünkü erkek olsun, kadın olsun hepsi için aynı adalet ve hüküm Ölçüsü uygulanmaktadır. Muhakkak ki, kadın ve erkek arasında Allah ayırım yapmadığından dolayı insan olarak aynı statüdedirler. (Cobbald, Evelyn, Lady; Pilgrimage to Makkah).
Kur'an'ın birçok ayetinde kadın ve erkeğin benzer fertler olarak ceza veya mükafata muhatap olacağı ve cinsiyetlerine bakılmaksızın kendi hareketlerinin sonuçlarına katlanacakları ifade edilmektedir. Nisa Suresi'nde şöyle buyurul-maktadır: "Erkek veya kadından her kim inanarak iyi işlerden bir iş yaparsa, işte öyle kimseler cennete girerler ve zerre kadar haksızlığa uğratılmazlar."(4:124). Nahl Suresi'nde ise : "Erkek ve kadından her kim inanmış olarak iyi bir İş yaparsa, onu (dünyada) hoş bir hayatla yaşatırız (daima huzur içinde bulunur, halinden memnun olur. Ahirette ise) onların ücretini yaptıklarının en güzelîyle veririz. " (16:97) .Bu-yurulmaktadır. Ahzâb Suresi'nde, konu inceden inceye değerlendirilir: "Müslüman erkekler ve müslüman kadınlar, mü'mİn erkekler ve mü'min kadınlar, taate devam eden erkekler ve taate devam eden kadınlar, doğru erkekler ve doğru kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, (gönülden Allah'a) saygılı olan erkekler ve (gönülden Allah'a) saygılı kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve ırzlarını koruyan kadınlar, Allah'ı çok zikreden erkekler ve Allah'ı çok zikreden kadınlar (işte) Allah bunlar için bağış ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır." (33.35).
Allah'ın emirlerine hiçbir ayırım yapmaksızın riayet etme hususunda kadın ve erkek aynı şekilde muhatap alınmıştır. Aksi halde, Hesap Günü'nde kendi söz ve davranışları sebebiyle kötü sonuçlarla karşılaşacaklardır: "Allah ve Rasulü, bir işte hüküm verdiği zaman, artık inanmış bir erkek ve kadına, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah'a, Râsulüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur." (33:36).
Bu âyette Allah katında cinsiyet ayırımı yapılmaksızın gerçek değere sahip olan fazilet ve üstünlükler anlatılmaktadır". Bunlar İslâm'ın temel değerleridir ve bu konuda kadın ve erkek arasında kesinlikle bir ayırım yoktur. Hareket sahaları ayrı olmasına rağmen, faaliyet sahaları ayrılıp ve farkhlaşarak erkekler hayatın bir sahasında, kadınlar ise diğer sahasında çalışmak zorundadırlar. Eğer onlar kendi özelliklerine eşit olarak sahip olurlarsa,
Allah'tan eşit mükafat göreceklerdir. Biri otorite ve hükmetme mevkiindeyken, diğeri ev işlerini yapar; biri evde çocukların bakım ve eğitimini yapar, diğeri savaş alanında Allah için mücahede eder. İslâm'ın temel değerlerine riayet ettikleri sürece çalışma alanları, onların sosyal statülerinde ve Allah'tan alacakları mükafatta etkili olmayacaktır. (Ebu'l-A'la Mevdûdî, Tafheem al-Quran, c. IV, sh. 97-98). Bu ayetler, kadının erkekle aynı seviyede görüldüğü ve sonuç olarak İslâm toplumunda erkeğin sahip olduğu hukukî, sosyal ve ekonomik haklardan eşit faydalanmaları gerektiğini göstermektedir.