- Kadın Şahsiyetler (Müminlerin Annesi Hz Aişe)

Adsense kodları


Kadın Şahsiyetler (Müminlerin Annesi Hz Aişe)

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
Halis_52
Mon 12 September 2011, 03:41 am GMT +0200


Müminlerin Annesi Hz. Aişe
 

Amr b. As, Rasulullah'a: "En sevdiğin insan kimdir?" diye sorar. Rasulullah "Aişe" karşılığını verir. Amr b. As diyor ki: "Erkeklerden en çok sevdiğin kimdir? diye sordum. Rasulullah: "Aişe'nin babasıdır" cevabını verdi.[344]

Hz. Aişe'nin yetiştiği özel çevre:


Urve b. Zubeyr, Rasulullah'ın hanımı Aişe'nin şöyle dediğini nakleder: "Babamla anamın İslam dini ile mütedeyyin olmayarak yaşadıklarını hiç hatırlamadım. O zamanlar da Rasulullah her gün sabah ve akşam bize gelir­di. Müslümanlar, eza ve işkenceye uğrayınca (Rasulullah, Habeşistan'a hicret izni vermişti) Ebu Bekir de Habeşistan'a gitmek üzere Mekke'den ay­rıldı. Ebu Bekir, Berk'ul-Gımad'a (Yemen'de bir yer) varınca, Kare kabilesi reisi İbnu'd-Duğunne ile karşılaştı. Ebu Bekir'e:

— Nereye gitmek istiyorsun? diye sordu, Ebu Bekir:

— Beni kavmim Mekke'den çıkardı. Tenha bir yere çekilmek ve orada Rabbıma ibadet etmek istiyorum deyince, İbnu'd-Duğunne:

— Ey Ebu Bekir, senin gibi biri ne yurdundan çıkar ne de çıkarılır. Şüphesiz sen kimsede olmayan şeyi ihsan eder, eşini dostunu ziyaret eder, aile çevresinin yükünü çeker, misafire ikram eder hayır işlere yardım eder­sin. Ben senin koruyucun olayım. Mekke'ye dön de yurdunda Rabbına iba­det et, dedi.

Bunun üzerine İbnu'd-Duğunne ile beraber Mekke'ye geri dönmüştür. O akşam İbnu'd-Duğunne, Kureyş eşrafını dolaşarak:

— Ey Kureyş, Ebu Bekir gibi biri ne Mekke'den çıkar ne de zorla çıkarı­lır. Hayır işlere yardım eden, akrabayı ziyaret eden, aile yükünü çeken, misafir ağırlayan ve en kıymetli malı ihsan eden birini mi Mekke'den çıkar­mak istiyorsunuz? İbnu'd-Duğunne, Ebu Bekir'i emanına aldı. Ebu Bekir hakkında söylediklerini yalanlayarak:

— Ebu Bekir'e söyle evinde Rabbına ibadet etsin, istediğini okusun, namazını kılsın. Okuduğu ile bize zarar vermesin. Biz, onun kadınlarımızı ve çocuklarımızı dinlerinden vazgeçirmesinden endişe ediyoruz.

Kureyş'in bu sözlerini Ebu Bekir'e anlattı. Ebu Bekir de bu şartlara göre Rabbına ibadet etmek, namazını aşikare kılmamak, evinin dışında Kur'an okumamak üzere evinde ikamet etti. Daha sonra Ebu Bekir, evinin yanında bir mescid yaptı. Orada namaz kılmaya, Kur'an okumaya başladı. Hz. Ebu Bekir'in ibadetini beğenen müşrik kadınları ve çocukları ona bakmak için birbirleriyle okuyunca göz uçlarını tutamazdı. Bu durum Kureyş müşrikleri­nin eşrafını korkuttu. İbn'ud-Duğunne 'ye haber yolladılar. İbn'ud-Duğunne gelince ona dediler ki:

— Ebu Bekir, Rabbine evinde ibadet ettiği müddetçe emanında kalma­sına müsade etmiştik. Ebu Bekir ise haddi tecavüz ederek evinin önünde bir mescid yapmış aleni namaz kılmaya, Kur'an okumaya başlamış. Kadın ve çocuklarımızın yoldan çıkarılmasından korkuyoruz. Ebu Bekir'i bu işten vazgeçir. Eğer Ebu Bekir sadece evinde Rabbına ibadet etmekle yetinirse bunu yapsın. Yok eğer buna karşı çıkarak alenen namaz kılmak alenen Kur'an okumak isterse verdiğin emanı sana iade etmesini iste. Sana verdiği­miz sözden caymayı çirkin gördük. Fakat biz onun açıktan ibadet etmesine kesinlikle söz vermiş değiliz.

Hz. Aişe der ki: Bunun üzerine İbnu'd-Duğunne Ebu Bekir'e geldi de:

— Ey Ebu Bekir! Benim sana hangi konuda söz verdiğimi pek iyi bilir­sin. Şimdi sen ya o hususa rivayet edersin yahutta verdiğim emanı geri verir-sin.Bir kimseye verdiğim emammdan vazgeçmiş olduğumu Arap milletinin işitmesini arzu etmem, dedi.

Bunun üzerine Ebu Bekir:

— Öyleyse senin himayeni bırakıyor, yüce ALLAH'ın himayesine giriyo­rum, dedi.

O sırada Rasulullah, Mekke'de idi. Rasulullah müslümanlara şöyle di­yordu:

— Sizin hicret edeceğiniz şehirin iki kara başlık arasında içerisinde hurmalıklar bulunan bir yer olduğu bana gösterildi! Bunun üzerine halk, grup grup Medine'ye hicret etti. Ayrıca Habeşistan'a hicret edenlerin bir kıs­mı da Medine'ye gelmişlerdi. Hz. Ebubekir, Medine'ye hicrete hazırlanınca Rasulullah: "sabret, bana da hicret etme izni verilmesini umarım" dedi. Hz. Ebubekir ise: 'Ey ALLAH'ın Rasulü babam anam sana kurban olsun. Böyle bir müsadeyi sen de umar mısın?' diye sordu Rasulullah 'evet, umarım' karşılığını verdi. Bunun üzerine Ebubekir, Rasulullah'la beraber hicret et­mek için kararından vazgeçti. Hicret için evinde bulunan en kuvvetli iki he­cin devesini dört ay ağaç yaprağıyla evinde besledi.

Hz. Aişe der ti: "Birgün zeval vaktinin ilk saatinde Ebu Bekir'in evinde oturuyorduk. Ev halkından biri Ebubekir'e: İşte Rasulullah, başını bir sar­gıyla sarmış bir halde genelde gelmediği bir vakitte geliyor' dedi. Hz. Ebubekir de:

— Babam anam ona kurban olsun, mühim bir hadise olmadıkça bu saat­te gelmek âdeti değildi' dedi. Hz. Aişe anlatmaya devam ediyor: Rasulullah geldi. Eve girmek için izin istedi sonra da içeri girdi. Ebu Bekir'e dönerek:

— Yanında kim varsa dışarı çıkar, buyurdu. (Musa b. Ukbe'nin rivaye­tinde, Hz. Aişe demiştir ki: 'Ebubekir'in yanında ben ve Esmadan başka kimse yoktu)[345] dedi. Hz. Ebubekir: Babam anam sana feda olsun. Onlar se­nin ehlindir, karşılığını verdi.

Rasulullah:

— Bana Mekke'den çıkma izni verildi, dedi. Ebu Bekir de:

— Ey ALLAH'ın Rasulü! Babam sana kurban olsun, ben de senin yanında bulunmak isterim, dedi.

Rasulullah 'olur' karşılığını verdi. Ebubekir:

— Ey ALLAH'ın Rasulü, babam sana feda olsun. Şu iki deveden birini seç al, teklifinde bulundu. Rasulullah:

— Parasıyla alabilirim, buyurdu.

Hz. Aişe diyor ki: 'Biz, Rasulullah ile Ebu Bekir'in yolculuk ihtiyaçlanm çarçabuk hazırladık. Her ikisi için bir dağarcık içinde bir miktar azık düzenleyip koyduk. Ebubekir'in kızı Esma, kuşağından bir parça yırttı, onunla dağarcığın ağzını bağladı. Bu nedenle Esma'ya 'iki kuşaklı' manasında 'Zat'ün-Nitakayn' denildi. Hz. Aişe der ki: "Sonra Rasulullah ile Ebubekir (evimizin arkasındaki bir pencere deliğinden çıkarak) Sevr dağın­daki bir mağaraya ulaştılar."[346]

Fethu'l-Bari'de şunlar kayıtlıdır: Hz. Aişe, Ebu Bekir es-Sıddık'in kızı es-Sıddıka'dır. Annesi Ümmü Rüman'dır. Hicretten yaklaşık sekiz sene önce İslam'ın gelişinden sonra doğmuştur. Rasulullah'm vefatında on sekiz yaşındaydı. Vefatı Muaviye dönemine rastlar. Hicri 58'{len sonra olduğu söylenmiştir. [347]

Yüce ALLAH'ın Hz. Aişe'yi Rasuiullah'a eş seçmesi:


Hz. Aişe anlatıyor: "Rasulullah şöyle buyurmuştur: 'Sen, rüyamda (iki)[348] veya (üç) [349]defa bana gösterildin. Melek seni ipekten bir parça içeri­sinde bana getirerek: 'îşte hanımın!' dedi. Yüzündeki örtüyü kaldırdım bak­tım ki sensin. Seni görünce: 'Eğer bu ALLAH'ın takdiri ise kabul ediyorum' dedim.[350]

Hz. Aişe'nin düğün töreni:

Hz. Aişe şöyle anlatıyor: "Ben altı yaşında bir kız iken Nebi (s.a.v.) beni kendisine nikahladı. Medine'ye hicret ettik. Haris b. Hazre'çoğullarının yur­dunda konakladık. Bu ara sıtmaya tutuldum. Bu yüzden saçım döküldü. (Hastalıktan sonra) saçım gürleşti, uzayıp omuzlanma döküldü. Bir kere ben, arkadışlarımla beraber salıncakta oynarken annem Ümmü Ruman beni çağırdı. Ben de annemin yanına geldim. Bana ne yapacağını bilmiyordum. Annem elimi tuttu evin kapısının önüne geldiğimizde beni durdurdu. Ben de yorgunluktan kaba kaba soluyordum. Nihayet solumam biraz yatıştı. Sonra annem biraz su aldı. Onunla yüzümü başımı ovdu. Sonra beni eve koydu. Evde Ensar'dan birtakım kadınlar hazır bulunuyordu. Beni: 'Hayır ve bere­ket üzere geldin, hayırlı kısmet getirdin* diye (alkışladılar). Annem beni bu kadınlara teslim etti. Bunlar da benim kıyafetimi düzelttiler. Bir anda habersiz bir şekilde Rasulullah ile karşılaşmam beni ürpertti. Ensar kadınları beni Rasuiullah'a takdim ettiklerinde ben dokuz yaşında bir kızdım."[351]

Hz. Aişe'nin ilmi seviyesi:

1. İlim öğrenme hırsı: Ebu Melike'nin bildirdiğine göre: Rasulullah'ın hanımı Hz. Aişe bilmediği bir şey duyduğunda onu öğrenene kadar tekrar ederdi. Rasulullah "hesaba çekilen kişiye azab çektirilir" buyurmuştur. Hz. Aişe: "Rasululah'a 'yüce ALLAH kolay bir hesapla hesaba çekilecek buyurmu-yor mu?, diye sordum.' Rasulullah bana şöyle karşılık verdi: 'Âyette geçen hesap verme işi, insanların mizana sunulması ile ilgilidir. Kim de inceden inceye hesaba çekilir ve helak olur."[352]

Rasulullah'ın hanımı Hz. Aişe, Peygamberimize: "Uhud gününden da­ha sıkıntılı bir günle karşılaştın mı?" diye sordu. Rasulullah senin kavmin­den pek çok sıkıntı gördüm. Bunların en zorlusu Akabe günüydü." O gün kendimi İbn-u Abdi Yaleyl b. Abdi Kulal'e arzettim de o benim isteğime kar­şılık vermedi. Kederli olarak oradan ayrıldım. Kendimi çok uzaklarda bul­dum. Kafamı kaldırdım, baktım ki üzerimde bir bulut duruyor. Kafamı bulu­ta çevirince bana hitabeden Cebrail'i gördüm. O şöyle dedi: "Bilesin ki Yüce ALLAH, kavminin sana söylediklerini senin de onlara söylediğini işitmiştir. Şimdi yüce ALLAH sana onlardan dilediğini yerle bir etmen için dağlar mele­ğini gönderdi. Bu melek bana nida etti. İstersen Mekke'nin iki dağını kavuş­turarak onları yok edeyim' dedi. Rasulullah da: 'Hayır, Yüce ALLAH'tan nesil­lerinden yalnızca ALLAH'a ibadet eden, ona hiçbir şeyi ortak koşmayan kişiler çıkarmasını isterim."[353]

Hz. Aişe şöyle anlatıyor: "Rasuiullah'a Hicr-i İsmail'in -Kabe'nin eski duvarı- Kabe'den olup olmadığını sordum. Rasulullah:

— Evet, buyurdu. Ben yine:

— Kureyş için ne engel vardı da Hicri Beyt'e dahil etmemişler,' diye sordum.

Rasulullah: "Kureyş'in bu Hicri Kabe'ye katmaya bütçeleri yetmedi, cevabını verdi. Ben: 'Kabe'nin kapısı niçin bu kadar yüksektir?' diye sordum. Rasulü Ekrem: 'Senin kavmin dilediklerini Beyt'e koymak, dilediklerini de koymamak için' cevabını verdi. Sonra Rasulullah: 'Ey Aişe! Eğer kavmin Kureyş, cahiliye devrine yakın olmasaydı, ben, cidarı (Hicr'i) Beyt'e kat­mak, Beyt'in kapısını da zemin seviyesine indirmek isterdim. Fakat böyle yapıldığında kavminin kalbinin kırılmasından endişe ederim' buyurdu. Müslim'in rivayetinde: 'Eğer kavmin için benden sonra Kabe'yi yeniden yapma durumu ortaya çıkarsa, gel de yapmadıkları kısmı sana göstereyim" diyerek, Aişe'ye yedi zira'a yakın bir yer gösterdi.[354]

Mesruk diyor ki: "Aişe'nin yanında bir yere yaslanmıştım. Aişe dedi ki: 'Ey Aişe'nin babası! kim şu üç şeyden birini söylerse ALLAH'a büyük bir yalan isnat etmiş olur. Mesruk diyor ki: 'Onlar nedir diye sordum' Aişe: "Kim Muhammed Rabbını görmüştür derse ALLAH'a büyük yalan isnat etmiş olur." Ravi Mesruk diyor ki: 'Aişe'nin bu sözünü duyunca hemen doğruldum', Ey Müminlerin annesi! Bana bak, benim hakkımda acele hüküm verme. Yüce ALLAH "Mahummed onu açıkça ufukta görmüştür" ve yine "ALLAH'ın büyük ayetlerinden bir kısmını görmüştür" buyur muyor mu?' dedim. Hz. Aişe dedi ki: 'Bu konuyu Rasulullah'tan soran ilk kişi benim. Bunu bana şöyle açıkladı. "Gördüğüm Cebrail'di. Gerçek suretini bu ikisinin dışında daha önce hiç görmemiştim. Bu gördüğümde semadan iniyordu. Cüssesi yer ile göğün arasını kaplamıştı. Ayrıca "Gözler ona erişemez, o gözlere erişir. O çok lütuf sahibi ve herşeyden haberdardır" ve "ALLAH, bir insanla konuşmaz. Ancak ilhamla yahut perde arkasından konuşur; yahut bir elçi gönderip izniyle dilediğine vahyeder. O yücedir hikmet sahibidir" âyetlerini duymadın mı?' dedi. (İkincisi) Kim Muhammed, ALLAH'ın kitabından birşey gizlemiştir derse ALLAH'a büyük yalan isnat etmiş olur. Çünkü yüce ALLAH; "Ey Rasul! Sana Rabbinden indirileni tebliğ et. Şayet böyle yapmazsan O'nun risaletini tebliğ etmiş olmazsın" buyurmuştu. (Üçüncüsü) Kim, Muhammed Yarın ne olacağını bildirir derse ALLAH'a büyük yalan isnat etmiş olur. Çünkü yüce ALLAH 'Ey Habibim de ki: ALLAH'ın dışında kimse göklerde ve yerde olan gaybı bilemez.1 buyurmuştur. "[355]

Hz. Aişe'nin bildirdiğine göre Rasulullah şöyle buyurmuştur. "Kim ALLAH'a kavuşmayı arzularsa ALLAH da ona kavuşmayı ister, kim de ALLAH'a kavuşmayı istemezse AUah'da ona kavuşmayı istemez." Hz. Aişe diyor ki: Rasulullah'a, "Ey ALLAH'ın Rasulü! Ölümü istememek de böyle mi? Hepimiz ölümden hoşlanmayız." diye sordum. Rasulullah "Hayır. Mümin ALLAH'ın rahmetiyle, rızasıyla ve cennetiyle müjdelenince ALLAH'a kavuşmak ister. Dolayısıyla AUah'da o kuluna kavuşmayı ister. Kafir de ALLAH'ın azabıyla, gadabıyla müjdelenince ALLAH'a kavuşmayı istemez, ALLAH da ona kavuşma­yı istemez." Bu Müslim'in rivayetidir.[356]Hz. Aişe'den şöyle nakledilir: "Rasulullah yalın ayak, çıplak ve sünnetsiz olarak hoşrolunacaksınız" buyurdu. Hz.Aişe "Ey ALLAH'ın Rasulü! Erkekler ve kadınlar birlirlerine bakmazlar mı?" diye sordu. Rasulullah "(o günkü) durum onların bununla ilgilenmelerinden çok daha önemlidir." buyurdu.[357]

Hz. Aişe diyor ki: "Rasulullah'a: 'O gün yer başka yere gökler de başka göklere çevrilir1 âyetinde belirtilen günde insanlar nerede olacaklar?' diye sordum da 'sırat üzerinde olacaklar' karşılığını verdi.[358]

Urve diyor ki, hacceden Abdullah b. Amr yanımıza geldi. Ondan şunu işittim. " Rasulü Han'ın şöyle dediğini duydum." ALLAH, ilmi size verdikten sonra sizden çekip almaz. Fakat, alimleri almak suretiyle ilmi çekip alır. Geriye cahil insanlar kalır. Bunlardan fetva istenir onlar da kafalarına göre fetva verirler; hem kendileri sapar, hem de başkalarını saptırırlar" Bu hadisi Rasululuh'ın hanımı Hz. Aişe'ye anlattım.. Daha sonra Abdullah haccını yaptı. Aişe dedi ki: "Ey kız kardeşimin oğlu, Abdullah'a git, ondan bana nak­lettiğin hadisi araştır." dedi. Ben de Abdullah'ın yanına gittim, hadisi sor­dum; bana söylediği hadisin aynısını rivayet etti. Derhal Aişe'nin yanına var­dım, durumu ona haber verdim. Bu işi beğenen Aişe: 'Vallahi, Abdullah b. Amr hadisi iyi zabtetmiş" dedi.[359]

Hz. Aişe'nin bildirdiğine göre, Rasulullah'ın vefat ettiği sırada Pey­gamberimizin hanımları miraslarını istemek için Osman'ı Ebubekir'e gön­dermeyi düşündüklerinde Aişe onlara şöyle demiştir: "Rasulullah (s.a.v.) şöyle demedi mi? "Biz miras bırakmayız bizim bıraktığımız sadakadır."[360]

2. Hz. Aişe'nin ilminden örnekler:


Urve, Rasulullah'ın hanımı Aişe'ye şunu sorar: "Ta ki Rasuller ümitleri­ni kestiklerinde ve kendilerinin yalancı çıkarıldıklarını sandıklarında..." âyeti hakkında ne dersin? Hz. Aişe der ki: 'Rasulleri yalanlayan kavmidir. Dedim ki: 'Rasuller, kavimleri tarafından yalanlandıklarını kesin olarak bildiler, zan ile değil, dediğimde Hz. Aişe: 'Ey Urvecik! Bunu rasuller elbet­te kesin olarak anlamışlardı' dedi. Aişe'ye dedim ki: 'belki de âyet, Rasullerin yalanlanması değil aldatılmasıyla ilgilidir." (Ayette geçen 'küzzibû', yalanlamak; 'küzibû' ise aldatılmak manasındadır). Hz. Aişe dedi ki: 'ALLAH korusun. Hiçbir Rasul, ALLAH tarafından aldatıldığını düşünmez.' Peki bu âyet hakkında ne diyorsun? diye sordum. Hz. Aişe: 'Yalanlandıklarını sa­nanlar, Rablarına iman eden, peygamberlerini doğrulayan, uzun süre sıkıntı­ya düşüp kendilerine yardımın geç ulaştığı Rasullere uyanlardır. Rasuller, kavminden kendilerini yalanlayanlardan ümitlerini kesince, Rasullere u-yanlar kendilerinin yalanlandıklarını sandılar da hemen peşinden ALLAH'ın yardımı geldi1 karşılığını verdi."[361]

Urve şöyle anlatıyor: "Ben Hz. Aişe'ye: "Yüce ALLAH'ın 'Safa ile Merve ALLAH'ın nişanlarındandır. Kim Ev'i (Kabe'yi) hacceder, ya da umre yaparsa, onları tavaf etmelerinde kendilerine bir günah yoktur. Kim kendiliğinden bir iyilik yaparsa bilsin ki, ALLAH karşılığını verir, (yaptığını) bilir' (Bakara, 158) âyeti hakkında ne dersin? diye sordum. Ve yemin ederim ki Safa ile Merve arasında sa'y etmek hiç kimse üzerine bir günah olmaz' dedim. Aişe:

— Ey kardeşimin oğlu, sen fena söz söyledin. Eğer bu âyetin hükmü senin te'vil ettiğin gibi olsaydı, âyet "Safa ile Merve arasında sa'y etmemekte günah yoktur" şeklinde olurdu. Şu kadar ki bu âyet Ensar hakkında indiril­miştir. Ensar müslüman olmalarından önce Müşellel mevkii yanında bulu­nup kendisine ibadet edegeldikleri Menat putu için ihrama girip telbiye eder­lerdi. İşte Ensardan ihrama giren kimseler Safa ile Merve arasında sa'y etmeyi günah sayarlardı. Ensar müslüman oldukları zaman müşkil saydıkla­rı bu vaziyeti Rasulullah'a şöyle sordular:

- Ey ALLAH'ın Rasulü! Bizler Safa ile Merve arasında sa'y etmeyi gü nah sayıyorduk, (bu iş bize ağır geldi) dediler.

Bunun üzerine Yüce ALLAH "Şüphesiz Safa ile Merve ALLAH'ın alametle-rindendir" âyetini indirdi. Hz. Aişe anlatmaya devam ediyor: 'Rasulullah, Safa ile Merve arasında sa'y etmeyi kendi fiili ile kanunlaştırmıştır. Artık bu iki tepe -arasında dolaşmayı yani sa'yı terketmek kimse için caiz değildir' dedi. Ravi Zühri diyor ki: 'Aişe'nin bu hadisi hakkında Abdurrahman'ın oğlu Ebu Bekir'in fikrini sordum, cevaben şöyle dedi:

- Aişe'nin cahiliye devrinde Safa ile Merve arasında sa'yı günah sayan bir zümre bulunduğunu haber vermesi şüphesiz ki bir ilimdir. Fakat ben bunu işitmiş değilim."[362]

Şureyh b. Hani dedi ki: "Ebu Hureyre Rasulullah'ın şöyle buyurduğunu bize haber verdi: 'Her kim ALLAH'a kavuşmayı dilerse ALLAH da ona kavuşma­yı diler, ve her kim ALLAH'a kavuşmayı hoş görmezse ALLAH da ona kavuşma­yı hoş görmez.' Bunun üzerine ben Hz.Aişe'ye gelerek:

- Ey mü'minlerin annesi! Ben Ebu Hureyre'yi Rasulullah'tan bir hadis rivayet ederken dinledim. Eğer (mesele) öyleyse biz helak olduk demektir1 dedim. Aişe; Helak olan Rasulullah'ın sözüyle helak olmuştur! Ne o?' dedi.

Rasulullah 'Her kim ALLAH'a kavuşmayı dilerse ALLAH'da ona kavuşmayı diler, ve her kim ALLAH'a kavuşmayı hoş görmez ise ALLAH da ona kavuşmayı hoş görmez' buyurmuş. Halbuki bizde ölümden hoşlanan hiçbir kimse yoktur' dedim. Bunun üzerine Hz. Aişe:

-  Bunu Rasulullah söyledi ama o senin anladığın manada değildir. Lakin gözü yukarıya dikildiği, göğsü hırıldamaya başladığı tüyler diken di­ken olduğu ve parmaklar yumulduğu zaman o anda her kim ALLAH'a kavuş­mayı dilerse ALLAH da ona kavuşmayı diler; ve her kim ALLAH'a kavuşmayı hoş görmezse ALLAH da ona kavuşmayı hoş görmez manasınadır' dedi."[363]

Amir b. Sa'd b. Ebi Vakkas, babasından naklen rivayet etmişti. Babası Abdullah b. Ömer'in yanında oturuyormuş. Birden etrafı taş duvarla çevril­miş evin sahibi Habbab çıkagelmiş ve:[364] "Ey Abdullah b. Ömer! Ebu Hurey-re'nin ne söylediğini duyuyor musun? (Baksana) Rasulullah'ı 'Her kim cena­ze ile birlikte onun evinden çıkar, cenazenin namazını kılar, sonra defhedilinceye kadar cenazenin arkasından giderse o kimseye iki kırat ecir vardır. Her bir kırat Uhud dağı kadardır. Cenazenin namazını kılıp da dönen kimse­ye ise Uhud dağı kadar bir ecir vardır' buyururken işitmiş." Bunun üzerine İbn Ömer, Habbab'ı Ebu Hureyre'nin söylediklerini sorarak gelip kendisine haber vermesi için Aişe'ye göndermiş. İbn Ömer mescidin çakıllarından bir avuç almış onları elinde evirip çeviriyormuş. Nihayet-elçi dönüp gelmiş ve Aişe'nin: 'Ebu Hureyre doğru söylemiş' dediğini bildirmiş. Bunun üzerine İbn Ömer, elindeki çakılları yere vurarak: 'Vallahi biz bir çok kıratlarda kaçırmışız' demiş."[365]

Hz. Aişe anlatıyor; "Kureyş ile onların dininde bulunanlar müzdelife'de vakfe yaparlardı. Kendilerine Hums denilirdi. Diğer Arap kabileleri ise Arafat'ta vakfe yaparlardı. İslam gelince, ALLAH, Rasulullah'a, "Arafat'a gi­derek orada vakfe yapmasını sonra oradan akın etmesini emretti. Bu ise ALLAH Teala'nin: "Sonra siz de başka insanların akın ettiği yerden akın edin" âyeti kerimesidir."[366]

Yusuf b. Mahek şöyle anlatıyor: "Ben, mü'minlerin annesi Aişe'nin ya­nındaydım. Tam bu sırada Onun yanına Irak'lı biri çıkageldi. Ona: 'Kefenin hangisi daha hayırlıdır?' diye sordu. Hz. Aişe; 'Yazık sana! (ölümden sonra hissedemeyeceğin için sana hangi şey zarar verebilir ki' dedi. Bu sefer o I-rak'lı kişi: 'Ey mü'minlerin annesi, bana kendi mushafını göster1 dedi. Hz. Aişe: 'niçin' diye sordu. Adam: 'Ben ümit ederim ki Kur'an'ı senin mushafına göre telif ederim. Çünkü Kur'an telif edilmiş olmayarak okunuyor' dedi. Bunun üzerine Hz. Aişe diğer sûrenin kıraatından önce Kur'an'ın hangi sûresini okumuş olsan sana ne zarar verir ki? Kur'an'dan ilk nazil olan sûrelerde uzunca cennet ve cehennem konusu işlendi. Nihayet insanlar İs­lam'a döndükleri zaman, helal ve haram ile ilgili âyetler nazil oldu. Şayet ilk önce 'Şarap içmeyin' yasağı inseydi insanlar elbette 'Biz ebeden şarabı bırakmayız' derlerdi. Ve şayet yine ilk önce 'zina etmeyin' yasağı inmiş ol­saydı insanlar muhakkak 'Biz zinayı ebediyyen bırakmayız', diyeceklerdi. 'Yeminle söylüyorum ki ben henüz oyun oynayan bir kız çocuğu iken Mek­ke'de Muhamed'e 'Hayır, buluşma zamanları o (uyarıldıkları) saattir. O saat cidden çok feci ve acıdır' âyeti inmişti. El-Bakara ile En-Nisa sûreleri ancak ben Rasulullah'ın yamndayken inmişlerdir' dedi. Ravi diyor ki: Bun­dan sonra Hz. Aişe, o Irak'lı için mushafı çıkardı. O şahsa surelerin âyetlerini imla ettirdi."[367]

 3. Hz. Aişe'nin evindeki ilim meclisleri:

Zürare şöyle anlatıyor: "Sa'd b. Hişam b. Amir, ALLAH yolunda gazaya niyet ederek Medine'ye geldi ve Medine'de kendine ait olan bir akar'ı sata­rak, bedeli ile silah ve at satın almak, böylece ölünceye kadar Bizanslılar'a karşı cihadda bulunmak istedi. Medine'ye gelince Medinelilerden bazı kimselere rastladı.Onlar kendisini bu işten nehyettiler ve ona 'Rasulullah'ın hayatında altı kişilik bir cemaatın bunu yapmak istediğini fakat Rasulul­lah'ın onları bundan nehyettiğini ve kendilerine 'Benim şahsımda sizin için güzel bir örnek yok mu?' buyurduğunu haber verdiler. Onlar bunu söyleyin­ce Sa'd daha önce boşadığı karısına ric'at etti ve ric'at ettiğine şahid de getir­di. Peşinden İ