seymanur K
Fri 19 August 2011, 01:24 pm GMT +0200
Dinin Bir Kişinin Sözünü Birden Çok Kişinin Sözü Gibi Kabul Etmesi
Dinin bir kişinin sözünü birkaç kişinin sözü gibi kabul etmesi ya birden çok kişinin gafil kalması, bir kişinin ise uyanık olması veya bir kişi açısından yalanı engelleyen engelleyicinin güçlü olması, yahut bir kişinin sözünü birkaç kişinin sözü gibi kabul etmeye ihtiyaç olması sebebiyledir.
Yalanı engelleyen engelleyicinin güçlü olması sebebiyle bir kişinin sözünün birden çok kişinin sözü gibi kabul edilmesinin örnekleri şunlardır:
1- Kişinin, zararı yalnızca kendisine dokunan bir konuda ikrarda bulunması. Mesela kendisi aleyhine had, kısas, mal veya kölelik ikrarında bulunması durumunda kişinin sözü kabul edilir. Hatta bu bir topluluğun şahitliğinden daha üstündür. Çünkü burada yalanı engelleyen engelleyici tabiîdir, şahitlerin yalan söylemesini engelleyen engelleyici ise şer'îdir. Tabiî engel şer'î engelden daha güçlüdür.
2- Kişinin başkasına zararı olmakla birlikte kendisine daha büyük zaran
olacak bir şekilde ikrarda bulunması. Örneğin kölenin had veya kısası gerektiren bir şeyi ikrar etmesi durumunda, yalanı engelleyici durumun güçlü olması sebebiyle sözü kabul edilir. Efendinin hakkım iptal etmeyi içerdiğinden bu sözün kabul edilmesinde ihtilaf edilmişse de bu konuda yalanı engelleyen durumun güçlü olması sebebiyle, kölenin sözünün doğruluk yönü zahir olmuştur.
3- Rehin verenin rehinin başkasının mülkü olduğunu ikrar etmesi, kısıtlama altında olan kişinin mallarından birini alacaklı olanlardan başkasına borçlu olduğunu ikrar etmesi. Bu iki konuda görüş ayrılığı vardır. Çünkü burada yalanı engelleyen durum, had ve kısasa ait engelleyiciden daha zayıftır.
Birden çok kişinin olaydan gafil olması, bir kişinin uyanık olması sebebiyle bir kişinin sözünün birden çok kişinin sözü yerine konmasının örneği şudur:
Din iki kadının şahitliğini bir erkeğin şahitliği yerine koymuştur. Bunun gerekçesi kadınlardan birinin unutması / yanılması halinde diğerinin hatır-latmasıdır. Şahitlikte şart olan bu durum rivayette şart değildir. Aksine rivayette tek erkeğin şahitliği de kabul edilir.
Genel ihtiyacın gerektirmesi ve velayetin şerefi sebebiyle tek kişinin sözünün bir topluluğun sözü yerine konmasının örneği şunlardır:
1- Hakimin cerh ve tadil ile ilgili sözü. Onun sözünü kabul etmeye ihtiyaç olması sebebiyle sözü kabul edilir.
2- Hakimin hüküm ile ilgili sözü. Bunun iki durumu vardır:
Birincisi: Hakim, şahitlerin ve diğer adil şahısların huzurunda, mahkemede "bu ikisinin şahitliğiyle hükmettim" derse sözü kabul edilir. Bu kabul edilmezse hakimlerin hükümleri geçersiz olur ve genel bir zarar söz konusu olurdu. Bu yüzden din onların sözünü kabul etmiştir. Hakimin "hükmettim" sözü, hem hüküm inşası hem de yalan olarak ikrarda bulunma anlamlarına gelebilir. "Sattım", "rehin verdim", "kiraladım" sözlerinde olduğu gibi tasarrufu inşa için kullanılan sözcükler için doğru ve yalan olma gibi ihtimaller söz konusu olmadığı halde haber verme için kullanılan sözcüklerde doğru ve yalan olma ihtimali söz konusudur.
ikincisi: Hakimin şahitlerin bulunmadığı durumda "falan kişi lehine filanca aleyhine şuna hükmettim" demesi. îmam Şafiî'ye göre "bir tasarrufu meydana getirme yetkisine sahip olan kişi o tasarrufu ikrarda bulunma yetkisine de sahiptir" kaidesi gereğince hakimin sözü kabul edilir. îster "hakim kendi bilgisine göre hüküm verebilir" görüşü kabul edilsin ister kabul edilmesin hakim hüküm verme yetkisine sahip olduğuna göre hükmü ikrar etme yetkisine de sahiptir, imam Malik buna muhalefet etmiştir. Onun muhalefetinin güçlü bir gerekçesi bulunmaktadır.
3- Hakimin "falanın filanda şu hakkının olduğu benim nezdimde sabit oldu" demesi. "Sabit olma" sözcüğünü hüküm anlamında kabul edenler, belirttiğimiz gibi hakimin bu sözünü geçerli saymışlardır. Çünkü bu hükümdür. "Sabit olma" sözcüğünü olayın şahitlerinin şahitliklerini nakletmesi gibi değerlendirip hakimin "nezdimde sabit oldu" sözünü ikinci derece şahitlerin birinci derece şahitler hakkındaki şahitliği gibi kabul edenler, hakim tek kişi olduğu halde sözünü kabul etmişlerdir. Hakimin sözünü kabul etmemizin sebebi, yukarıda ihtiyacın gerekli kılması konusunda belirttiğimiz gibi, hakimin "nezdimde sabit oldu" sözünü dinin iki veya daha çok şahidin sözü yerine koymasıdır. Yoksa hakimin sözünden elde edilen zannın iki şahidin sözünden elde edilen zandan daha üstün veya eşit olmasından değildir. Çünkü iki şahidin her birinin tek başına sözüne duyulan güven, hakimin tek başına sözüne duyulan güvenden daha fazla olabilir.
Şöyle bir soru sorulabilir: Yukarıda belirtilen gerekçelerden hiçbiri olmadığı halde sahabeden Huzeyme b. Sabit'in şahitliği niçin iki kişinin şahitliği gibi kabul edilmiştir?
Buna şu şekilde cevap veririz: Huzeyme'nin şahitliğinin iki kişinin şahitliği gibi kabul edilmesinde iki ihtimal söz konusu olabilir: Birinci ihtimal: Onun şahitlik ettiği her konuda doğru söylediği Peygamberimiz'e (s.a.v.) vahiyle bildirilmiştir, ikinci ihtimal: Hz. Peygamber lehine şahitlik ettiği için Allah ona bu ayrıcalığı ikram etmiş, onun şahitliğini diğerlerinden ayırmış, din de onun şahitliğini haberler ve rivayetler gibi değerlendirmiştir. Din bu özel durum sebebiyle güçlü zan ile amel etme kaidesinin dışına çıkmış değildir.