sumeyye
Sun 2 September 2012, 01:12 pm GMT +0200
Kabri Açmak (Nebş): [527]
Ölünün kemiklerinin kaldığı tahmin edilince, kabrin açılması haramdır, ancak şu durumlarda açılabilir:
(a) Tekfinin gasbedilen bir malla yapılıp, davacının değerini almamakta direnmesi,
(b) Defnin gasbedilen araziye yapılıp sahibinin rıza göstermemesi,
(c) ÜM’e göre, -kasıtlı veya kasıtsız, kendinin veya başkasının, az veya çok, ölü değişsin veya değişmesin- ölüyle birlikte mal gömülmesi halinde kabir açılabilir; Maliki Mezhebine göre ise, bu konuda şu hükümler uygulanır:
(1) Defin sırasında mal unutarak gömülür ve bu başkasına ait olursa, -ölü değişmedikçe- kabrin açılıp, malın alınmasında bir sakınca yoktur, böyle yapılmadığı takdirde, mislî ve kayemî olunca terikeden tazmin edilir,
(2) Mal ölüye ait olur ve değer taşırsa, ölü bozulmamış ve mal telef olmamışsa, kabir mirasçılar tarafından açılabilir, mal değersiz olur veya ölü bozulmuşsa kabir açılmaz.
(d) Caferi Mezhebine göre, unutarak bile olsa yıkamadan defnedildiyse veya yıkamanın bâtıl olduğu anlaşılırsa, ölüye saygısızlık ve zorluk yoksa kabir açılabilir. Normal olarak, iyice çürümedikçe kabrin açılması haramdır. Aynen veya menfaaten gasbedilmiş bir yere bilemeden veya unutarak da olsa gömülmüşse, kabir açılabilir; ama, evlâ ve hatta ihtiyat, bedel karşılığında bile olsa toprak mâlikinin kabri bırakmasıdır. Bir hakkın ispatı cesedin görülmesine bağlıysa, saygısızlık uyandıran bir yere ve kâfirlerin kabristanına gömülmüşse, yahut yırtıcı hayvan veya selin götürmesinden korkulursa da kabir açılabilir.
3- Telkin:
Birinci Telkin: [528]
Mahiyeti:
Hz. Peygamber, definden sonra kabrin başında bir müddet durur ve etrafındakilere şöyle derdi:
“Kardeşiniz için Allah’tan mağfiret dileyin ve sorguyu şaşırmadan cevaplandırmasını isteyin; çünkü o, şu anda sorguya çekilmektedir.” Bu hadise ve sahabe tatbikatını gösteren âsâra bakarak, cenazeyi defnettikten sonra, bir müddet oradan ayrılmayıp dua ve istiğfar ile meşgul olmak sünnettir.
Kabir başında Yasin ile Bakara sûresinin başını ve sonunu okumanın faydasını ifade eden hadis ve eserler vardır.
Hükmü:
(a) eş-Şafiî ve eş-Şeybanî’ye göre, müstehaptır; Maliki hukukçu Kadı İyaz ve Karâfi de bu görüşü benimsemişlerdir.
(b) Ahmed b. Hanbel, önceleri menederken, sonra bundan vazgeçmiş ve okumakta bir sakınca yoktur görüşünü savunmuştur.
(c) Ebu Hafife ve Malik’e göre, kabir başında Kur’ân okumak mekruhtur.
Asıl telkin budur; ancak sonraları buna az sonra ele alınacak ilaveler yapılmıştır.
İkinci Telkin: [529]
Mahiyeti:
Az önce ele alınan sünnet telkini terkedip, yerine “Ey filan oğlu veya kızı filan, dünyayı terkettiğin zaman ve durumu hatırla...” şeklindeki sözlerle, imamın telkin vermesi sünnet değildir. Bunu Rasulullah’m yaptığına veya yapın dediğine dair, sahih bir hadis yoktur. Birkaç sahabe ve tâbiunun telkin yaptığına ve bazı zayıf rivayetlere istinaden, yapılabileceğini benimseyenler de olmuştur.
Hükmü:
(a) Hanefî Mezhebine göre, ikinci telkin ne sünnettir, ne de mekruhtur, yapılması da emredilmez, bırakılması da tavsiye edilmez.
(b) Şafiî ve Hanbelî Mezheplerine göre, bu telkin müstehaptır.
(c) Maliki Mezhebine ve bazı hanbelî hukukçulara göre, bid’attir ve mekruhtur.
Sünnet ve fıkıh karşısında telkinin durumu bundan ibarettir; bir ülkedeki bütün müfti ve mürşidler ittifak edebilirse, bu bid’atin terki daha uygundur. İhtilaf ve tefrikaya sebep olacaksa, tasfiyesinin zamana bırakılması gerekir.
[527] Cezîrî, Fame, c. I, s. 538-539.
[528] İbn Kudâme, age, c. II, s. 505-506; Karaman, age, s. 95.
[529] Cezîrî, Fame, c. I, s. 500-501; Karaman, age, s. 110-111.