sumeyye
Sun 28 March 2010, 03:12 pm GMT +0200
Kabir Ziyareti, Ölülerin Ziyaretçileri Tanıması Ve Onları Görmesi
Ibn-i Ebi Dünya «Kabirler» kitabinda Âise (Radiyallahû anhâ) -dan rivayet ettigine göre, Resûlullah (Saîlallâhû Aleyhi ve Sellem) söyle buyurdu:
Kisi, kardesinin kabrini ziyaret ettigi ve yanmda oturdugunda, onunla ünsiyet eder ve yanindan kalkincaya kadar söylediklerini! aynini ona iade eder.
Yine ibn-i Ebî Dünya, Beyhaki «Suâb»de, Ebû Hüreyre (Ra| yallahû anh)´dan rivayet ettiklerine göre söyle demistir:
Kisi, tanidigi bir kabrin yanindan geçtiginde, ona selâm verir se, o da ona selam verir. Ve onu tanir. Eger tanimadigi bir kabrin yanmdan geçip selâm verirse, ölü selamini iade eder, fakat onu tanimaz.
îbn-i Abdilberr, el-Istizkar ve Temhid´de, îbn-i Abbâs (Radiyal lahû anhl´dan rivayet ettigine göre, Resûlullah (Saîlallâhû Aleyhi ve Sellem) söyle buyurdu:
Kisi, dünyada tanidigi, mümin kardesinin kabrinin yanindan geç tiginde ona selâm verirse, o da onu tanir ve selâmini iade ederim.
Ukayli, Ebû Hüreyre (Radiyallahû anh) ´den, rivayet ettigine re, Ebu Rezin (Radiyallahû anh) :
? Yâ Resûlallah, benim yolum, kabristandan geçiyor. Geçtigimde onlara diyecegim bir söz var mi? dedi. Resûlallah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) de Ebû Rezin´e: «Sunu söyle» dedi.
«Ey mü´min ve müslim olan kabristanlilar! Siz Öncülerimizsîniz biz de pesinizden gelecegiz ve insaallah size kavusacagiz.
Ebû Rezin, -Yâ Resûlallah onlar isitir mi?» dedi. Buyurdu ki:
- «Evet, isitirler, fakat cevap veremezler.»
Buyurdu ki: Yâ Ebâ Rezin! «Onlar yani ölüler sayisinca meleklerin sana selâm vermeleriyle kanaat etmez misin?»
Nût: «Selâm vermeye güçleri yetmez» sözünden maksat insan ve cinnin isitecegi bir cevap demektir. Yoksa onlar, isitmedigimiz bir da selamimizi iade ederler.
îmam Ahmed, Hakim, Âise Radiyallahû anhâ,´dan rivayet ettiklerine göre, söyle demistir:
Ben eve (Resûlullah´m defnedildigi eve) girdigimde örtümü açardim. Burada olan kocam ve babamdir, derdim. Ömer onlarin yaninda defnedildiginde, artik Ömer´den utancimdan dolayi yanlarina açilarak asla girmedim.
Taberâni, Evsat´da Ibn-i Ömer, (Radiyallahû anhüma)´dan rivayet ettigine göre;
Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) Uhud´dan döndügünde Mus´ab bin Umeyr´in yanindan geçti. Onun ve diger Uhud sehidlerinin yaninda durdu. «Ben sizin Allah katinda diri oldugunuza se-hâdet ediyorum» dedikten sonra «Onlari ziyaret edin ve selâm verin. Nefsim kudret elinde olan Allah´a yemin ediyorum ki, siz onlara selâm verdikçe kiyamete kadar selaminizi iade ederler» diye buyurdu.
Hâkim sahih gördügü bir rivayetle ve Beyhaki, Ebû Hüreyre (Radiyallahû anh)´dan yaptiklari nakle göre;
Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) Uhud´dan dönerken, Mus´ab bin Umeyr´i buldu, onun ve diger sehid düsen sahabelerin yaninda durdu ve «ben sizin Allah katinda diri oldugunuza sahidlik ediyorum,» diye buyurduktan sonra, bunlari ziyaret edin, onlara selâm verin. Nefsim kudret elinde olan Allah´a yemin ediyorum ki, siz onlara selâm verdikçe onlar kiyamete kadar selâminizi size iade ederler» diye emretti.
Erbain et-Taiyyede, Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) ´den söyle buyurdugu rivayet edilmistir :
«Ölünün en fazla sevdigi hâl, dünyada sevdigi kisinin onu ziyaret etmesidir»
îbn-i Ebî Dünya, Beyhaki ?«Suab»,da? Muhammed bin Vâsi´den rivayet ettiklerine göre söyle demistir:
Bana ulasti ki ölüler; persembe, cuma ve cumartesi günlerinde gelen ziyaretçilerinin ziyaretinin farkina varirlar.
Yine ibn-i Ebi Dünya, Dahhak´dan, rivayet ettigine göre, söyle demistir:
«Kim Cumartesi günü günes dogmadan Önce bir kabri ziyaret ederse, ölü onun ziyaretinin farkina varir.»
Ona, «bu nasil olur,» demisler. O:
«Cuma gününün tesirinden dolayidir» demis. [38]
Mühim Bîr Mesele
Subki, dedi ki:
Sehidlerin ve diger ölülerin ruhlari, kabirde cesede döndükleri, sahih hadis ile sabittir. Esas ihtilaf ruhun, bedende devam edip etmedigi ve cesedin dünyadaki haline ruhla mi yoksa bilâ ruh mu döndügüdür.
Hayat Allah´in istedigi her yerde olur. Çünkü hayat için ruhun gerekliligi ad bir gerekliliktir. Aklî bir gereklilik degildir. .Demek bedenin ruhla dünyadaki haline dönmesi akim caiz gördügü bir seydir.
Eger bu konuda sahih rivayet varsa tabi olunur ki alimlerden bir cemaat bunu zikretmistir. Peygamberin Musa (Aleyhima´s-salâ-tü ve´s-selâmVnm kabrinde namaz kilmasi da buna delildir.
Miraç gecesinde peygamberlerde görünen bütün sifatlar da ci simlerin sifatlaridir. Bunun hakiki bir hayat yani dünyadaki gibi bedenli bir hayat olmasindan yemek, içmek gibi gördügümüz ihtiyaçlar ona gerekmez. Bu hayatin baska bir hükmü vardir.
Ama bilmek ve isitmek gibi duyular ise, hiç süphesiz, peygamberler ve diger ölüler için de sabittir. (Subki´nin sözü bitti.)
Baskasi da demis ki:
Sehidlerin hayati, cesedleri çürümediginden cesedli bir hayat oldugunda ihtilaf edilmistir.
Beyhaki, «El-îtikat» kitabinda demistir ki:
Peygamberlerin ruhlari alindiktan sonra, ruhlari onlara döner. Onlar sehidler gibi Allah katinda diridirler.
îbn-el-Kayyim´de, «Ruhlarin ziyaretlesme ve görüsmesi» bahsinde demis ki:
«Ruhlar iki kisimdir. Nimet gören ruhlar ve azap gören ruhlar.. Azap görenler, görüsüp ziyaretlesemezler. Nimet görenler ise serbesttirler, görüsürler, ziyaretlesirler. Dünyadaki eski hâtiralarini birbirine zikrederler. Her ruh, ayni meslekte olan arkadasiyla bulunur. Peygamber Efendimiz (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem)´in ruhu ise, Re-fik-i A´la [39] da olur.»
. " Allah buyuruyor:
«Kim Allah´a ve Resulüne itaat ederse, onlar, Allah´in nimetlendirdigi peygamberler, siddiklar, sehidler ve salihlerle beraber olur. Onlar arkadas olarak ne iyidirler, [40]
Bu beraberlik, dünyada, berzahda ve âhirette sabittir. însan bu üç diyarlarda sevdigiyle beraber olur. (Ibn-i Kayyim´in sözü bitti.)
Seydele, Kitab el-Burhan fi ulum el-Kur´an´da demis ki: Eger denilse, âyet-i kerimede:
«Allah yolunda katledilenleri ölü saymayiniz. Onlar diridirler,» [41]denilmis. Nasil ölüler diri olur.
Derim ki, Allah´in onlari kabirlerinde diriltmesi aklen caizdir. Ruhlari cesedlerinin bir bölümünde olur. Bütün cesed onunla lezzet alir. Tipki dünyadaki cesed, bir organin lezzetiyle lezzetlendigi gibi.
Denilmis ki, ayetten maksat, sehid cesedlerinin kabirde çürümemesi ve eklemlerinin dagilmamasidir. Çünkü onlar kabirlerinde canlilar gibidirler.
Ebû Hayyan «Tefsir»inde bu âyet hakkinda demis ki:
Millet bu hayat hakkinda ihtilafa düstüler: Bir kismi dedi ki: Maksat ruhlarinin sag kalmasidir. (Kendini diri bilmesidir) Çünkü biz cesedlerinin bozuldugunu görüyoruz.
Bâzilari da dedi ki Sehid cismen ve ruhen diridir. Bizim bunu anlamamamiz, zarar vermez. Biz onlari ölü gördügümüz halde, onla rin diri olmasi mümkündür. Nitekim âyet-i kerime´de:
"Sen daglari sabit zannedersin, halbuki onlar bulut gibi geçiyorlar." [42] denilmektedir.
Hem rüya gören adam lezzet veya elem aldigi halde, hiç yerinden kipirdamiyor. Ben derim ki, iste bunun için Allah (Celle Celâ-lühü) .
- «Onlar diridirler, fakat siz anlamazsiniz» diye buyuruyor. Mü´minlerin, bu hayati his ve idrak ile anlamayacaklarini bildiriyor ve bu hayat olmasaydi diger ölülerden bir farki kalmazdi... Çünkü bütün ölüler ruhen diridirler. Hem de bütün müminler, ruhlarin diri oldugunu biliyorlardi ve o zaman «Fakat siz anlamazsiniz» mealin deki âyeti kerimeye bir mânâ verilmezdi.
Allah bâzi velilerinin kesfini açar bu gizli hayati müsahede ederler.
Süheyli, Delâilü´n-Nübüvvet´de, bir sahabiden nakletmis ki,
O Ühud´da bir yeri kazirken, bir pencere açilmis, bakmis ki, bir adam yatak üzerinde oturmus. Elinde bir Kur´an var, okuyor. Önünde yesil bir bahçe var. Sahabe anladi ki o sehiddir. Çünkü yüzünde bir yara izi vardi.
Hayyan da bunu rivayet etmistir.
Râfii´nin salih bir kuldan rivayet ettigi de buna benzer. O demis ki:
Abid bir adama bir kabir kazidim. Onu lahdine koydum. Ben lahdi düzeltirken yanindaki kabirden bir tas düstü. Baktim yasli bir adam kabrinde oturmus, üzerinde beyaz bir elbise gicirdiyor. Odaciginda altinla yazilmis bir Kur´an var. Basini kaldirdi, bana bakti.
Allah seni bagislasin Kiyamet koptu mu?, dedi.
Ben hayir dedim.
O, öyle ise tasi yerine koy. Allah senden razi olsun, dedi.
Ben de tasi yerine koyup kapattim.
Yine Râfiî demis ki, güvenilir kabir kazici birisinden isittik ki:
O bir yeri kazirken yataginda oturmus, altin da nehir akan, elinde Kur´an okuyan bir insana rastlamis, bayilmis. Sonra kabirden çikartilmis, fakat basina ne geldigini kimse bilememis. Ve ancak üçün cü gün ayilmis.
Yine, Seyh Necmeddin el-îsbehani, naklettigine göre, o defneidilen birinin cenazesinde bulunmus. Telkin edici oturup telkini okumus, ölü telkini isitmis, demis ki, diri diri telkin edilen bir ölüden hayrette kalmiyor musunuz?
Ibn-i Recep de, Ferrad bin Cemil yoluyla rivayet ettigine göre Ebü´l-Mügîre, Muafa bin Mugîre gibi hiç kimseyi görmedim demis ve faziletini zikredip dostlarindan onun hakkinda söyle bir rivayet nakletmistir:
Muafa bin îmran defn edildikten sonra bir borç sahibi, kabrine gelmis bakmis ki, kelime-i tevhid ona telkin ediliyor. O da lâ ilahe illallah» diyor. ?
Yine Râfii, Tenbihin Sârihi Safii imamlarindan olan «Muhibb-i Taberi´den rivayet ettigine göre söyle demis :
Seyh Ismail el-Hadremi ile Zebid Makberinde idik. Seyh bana:
«Yâ Muhibbuddin ölülerin konustuklarina inanir misin?»
Ben «evet» dedim.
O dedi ki, «Su kabrin sahibi bana ´ben cenneti dolduracaklardanim´ diyor.»
Yine Râfii, Seyh Ismail´den nakline göre, o Yemen´ kabristanlarindan birisinde geçmis siddetli bir sekilde aglamis. Hüzün sarmis, sonra sevinip siddetli bir sekilde gülmüs. Bu durumu ondan sorulmus. Demis ki bu kabristan bana açildi. Azap çektiklerini gördüm. Sonra kurtulmalari için Allah´a yalvardim. Bana denildi ki:
«Senin sefaatini kabul ettik. Su kabrin sahibesi ya ustad Ismail! Ben de bunlarla beraber miyim? Ben filan müzisyenim» dedi. Ben «Evet sen de onlarla berabersin» dedim. Iste bunun için güldüm.
Seyh Abdulgaffar «Tevhid» kitabinda yazdigina göre, Kadi Burhaneddin bin Sahib Serefuddin el-Gairi ona demis ki:
Seyh Eminüddin ile Kahire´ye girmeden önce bizimle beraber idi, yolda öldü. Biz sehrin kapisina vardigimizda; onlar ölüyü sehre sokmadilar. Seyh Eminüddin parmagini ve elini kaldirinca bize yol verdiler; biz de girdik.
Yine Seyh Abdulgaffar nakline göre, bir Dervis, adamin birinden rivayet etmis ki;
O adam Karafat´da, Türbede bir gençle fuhus yapmak istemis, genç söyle karsilik vermis:
«Vallahi ben burda Allah´a asla isyan etmem. Bir sefer bu isi burada yaptim, kabir açildi ve ölü: Allahdan utanmiyor musunuz.»
Yine Rafii´nin rivayetine göre, Zeyneddin el-Busi fakih Abdurrahman en-Neviri´ hakkinda demis ki: .
O Mansûra´da iken müslümanlarla beraber esir düstügünde Kur´an´dan su ayeti okuyordu:
«Allah yolunda katledilenleri ölü saymayiniz. Onlar Allah katinda diridirler, riziklanirlar.» Nihayet fakih Abdurrahman öldürüldü. Haçli ordularindan biri geldi. Elinde bir hirba vardi, iki eliyle ona vurdu ve:
«Ey müslümanlarin papazi, sen diyorsun ki:
´Rabbi-miz diyor: Onlar diridirler, fiziklanirlar; göster bakalim» dedi.
Birden fakih Abdurrahman basini kaldirdi ve iki sefer:
«Kabe´nin Rabbine and olsun diridirler» dedi.
Bunun üzerine Haçli atindan indi, onun yüzünü öptü ve memleketine götürmek için yardimcisina emretti.
Kuseyri´nin «Rîsale-sinde, senediyle Seyh Ebû Said el-Harraz´dan rivayet edildigine göre söyle demistir:
Ben Mekke´de idim. Beni Seybe kapismda bir ölü gördüm. Ona baktigimda yüzüme güldü. Ve bana:
«Yâ Ebû Saîd, bilmez miydin, Allah´in dostlari ölseler de diridirler. Onlar ölmezler, ancak bu diyardan baska bir diyara göç ederler.
Yine Kuseyri´nin «Risale»sinde, Seyh Ebû Ali er-Ruzbâri´den rivayet edildigine göre;
O bir fakiri kabrine koymus. Kefeninin basim açtiginda basini topraga birakmis ki, Allah fakirligine rahmet etsin.
- Ebû Ali dedi ki; O fakir gözlerini açti ve:
«Yâ Ebâ Ali, nazimi çekenin önünde beni sefil gösterme» dedi.
Ben: «Efendim, ölümden sonra, hayat mi olur» dedim.
Bana dedi ki:
«Hayir ben diriyim, Allah´in bütün dostlari diridirler, yarin makamimla sana yardim edecegim.»
Yine Kuseyri´nin «Risalesi»,inde bir kefendizden rivayet gine göre;
Bir hanim vefat etti, millet namazini kildi. O kefendiz de kabrin yerini ögrenmek için namazini kildi. Aksam karanlik her tarafi kusatinca gitti, kabri açti.
Kadin:. «Sübhânellah, magfur bir adam, magfure bir kadinin kefenini aliyo, dedi.
Kefendiz dedi ki:
«Zannet ki sen magfuresin. Ben neden magfur olayim.
Hanim:
«Allah beni ve benim üzerime namaz kilan herkesi magfiret etti. Sen de namazimi kilmistin. Bunun üzerine kefendiz kabri kapatir, sonra tevbe eder ve tevbesi üzerine kalir.»
Yine Kuseyri´nin «Risale»sinde, senediyle, Ibrahim bin benden rivayet edildigine göre, söyle demistir:
«Güzel huylu bir genç bana arkadaslik etti. Öldü, kalbimi çok mesgul etti ve yikamasini üstlendim. Dehsetimden önce sol tarafina basladim. Sol elini benden aldi. Sonra sag elini verdi.
Ben: Ey ogulcugum, sen dogrusun. Ben yanlis yaptim» dedim.
Yine Kuseyri´nin «Risale» sinde, senediyle, Ibrahim Seyhan´dan rivayet edildigine göre, söyle demistir:
Ben bir müridi yikadim. Benim büyük bas parmagimi tuttu.
Ben: «Ey ogulcugum, elimi birak. Biliyorum sen ölü degilsin. Yalniz bir diyardan öbür diyara naklolmussun» dedim; elimi birakti.
Yine o «Risalede, Ibrahim bin Seyhan´dan rivayet edildigine göre, söyle demistir:
Mekke´de bir mürid bana geldi, «Yâ üstad, yarin ögleyin ben ölecegim. Bu dinari al, yarisiyla kabrimi kaz, diger yansiyla da kefenimi al.
«Ertesi gün öglen vakti girdiginde adam geldi, Kâbeyi tavaf etti sonra uzaklasip öldü. Ben onu kabrine koydugum zaman gözlerini açti.
Ben: «Öldükten sonra da mi hayat olur?» dedim.
O : «Ben Allah´i sevenlerdenim. Allah´i seven herkes diridir» dedi.
Kuseyri dedi ki; Üstad Ebû Ali ed-Dekkak´dan isittim ki, diyor:
Ebû Amr el-Bîkendi, bir gün yolda giderken bir topluluk görmüs, bozuldugundan dolayi bir genci aralarindan çikarmak Istiyorlarmis. Anasi da aglayip arabuluculuk etmek istiyormus.
Ebû Ali: «bu sefer benim hatirim için bagislayin» demis. Bir kaç gün sonra anasini görmüs, oglunun ne durumda oldugunu sormus. Anasi demis ki:
«Oglum öldü ve ölümüyle sevinmesinler diye, komsulara söylememeyi tavsiye etti ve bana :
«Allah katinda benim için arabuluculuk yap (yalvar) dedi. Ben yalvardim, sonra kabrinin basina gittim.
Baktim bir ses diyor:
Dön annecigim. Ben artik kerim olan Rabbime kavustum.»
Rafiî, Qyet´ül-Mütekid´te ... salih birisinden rivayet ettigine göre:
O batHn kabrine gider ve onunla konusurdu.
Yine Rafii´den:
Büyük âlim, meshur veli, Ahmed bin Musa bin Acil kabrinde Nur sûresini okudugunu bazi mattaki alim talebeleri rivayet etmislerdir ve bu olay söhret bulmustur.
Ibn-i Ebî Dünya, «Kabirler» kitabinda, zayif bir senedle ömer bin el-Hattap (Radiyallahû anh) ´dan rivayet ettigine göre:
O Baki mezarindan geçmis; «Ey Kabirdeküer, selam size... Bizde olan haberler, hanimlariniz evlendi, evlerinizde baskalari oturuyor, mallariniz dagitildi» demis.
Birden gaipten bir ses:
«Yâ Ömer bin Hattap! Bizdeki haberler de, yaptiklarimizin karsiligini bulduk, verdigimizi kazandik, biraktiklarimizi kaybettik.» demistir.
Hakim «Nisabur Tarihin»de, Beyhaki, ibn-i Asakîr, Dimask Tarihi´nde, zayif bir senedle, Said bin el-Museyyib (Radiyallahû anh)´dan rivayet ettiklerine göre, söyle demistir:
Ali bin Ebû Talip (Radiyallahû anh) ile Medine kabristanina girdik. Ali, «Esselâmu Aleykum ve Rahmetüllâhi siz mi bize haber vereceksiniz, yoksa biz mi size haber verelim.» dedi.
Birden kabirden bir ses:
«Ve aleyküm esselam ve rahmetullah! Yâ Emir´el-Müminin, bizden sonra olanlari bize anlat» dedi.
Hz. Ali (Radiyallahû anh) :
«Hanimlariniz evlendi, mallariniz dagitildi, çocuklariniz yetimler içinde duruyor. Diktiginiz binalarda simdi düsmanlariniz oturuyor, îste haberlerimiz bunlardir. Sizde ne var?» dedi.
Ölülerden biri ona cevap verdi:
«Kefenler yirtildi. Saçlar dagildi. Deriler soyuldu. Gözümüz ve burnumuz, kan ve irin akitti. Yaptiklarimizin karsiligini bulduk. Biraktigimizi kaybettik ve biz amellere bagliyiz.»
. Ibn-i Ebi Dünya, «Kabirler» kitabinda, Yûnus bin Ebû Fürat´tan rivayet ettigine göre:
Bir adam kabir kazmis, günesten korunmak için içine oturunca soguk bir hava sirtina vurmus. Yüzünü çevirmis, bakmis hava küçük bir delikten geliyor. Parmaklariyle gedigi genisletip bakmis ki, göz alacak kadar genis bir yerde, saçlari taranmis ve boyanmis yasli bir adam duruyor.
Ibn-i Cerir Tenzib´ül-Asâr´da, ibn-i Ebî Dünya «Öldükten sonra yasayanlar» kitabinda, Beyhaki Delâil´de, Attaf bin Halit´den rivayet ettiklerine göre hâlâsi ona söyle anlatmistir;
«Bir gün sehidlerin kabirlerine gittim. Daha önce de devamli olarak ugruyordum. Hamza (Radiyallahû anh)´in kabrine vardim. Yaninda namaz kildim. Vadide ses seda yoktu. Namazi bitirdigimde: «Esselâmu Aleykum» dedim.
Yer altindan bana selâmin iade edildigini isittim. Allah´in beni yarattigmi bildigim ve gece gündüzü tanidigim gibi o sesin yer altindan geldigini bildim. Bundan dolayi tüylerim diken diken oldu...
Hakim sahih bir rivayetle ve Beyhâki «Delâil»de yine Attaf bin Halid el-Mahzumi´ den tahric ettiklerine göre, Abdullah bin Abdullah bin Ebû Bekir, Abdullah (Radiyallahû anh)´dan söyle rivayet etmistir:
«Peygamber (Sallallâhû Aleyhi ve Selleni) Uhud´daki sehidlerin kabirlerini ziyaret etti ve söyle buyurdu:
Yâ Rabbi kulun ve peygamberin, bunlarin sehid olduguna, kim bunlara selâm verirse, kiyamete kadar selâmi iade ettiklerine sâhidlik ediyor.»
Attâf dedi: Halam, bana rivayet etti ki:
Ben sehidlerin kabirlerini ziyaret ettim. Yanimda yalniz iki ogul vardi, binegimi tutuyorlardi. Ben sehidlere selâm verdim. Selâmimin iade edildigini isittim. Vallahi biz birbirimizi tanidigimiz gibi sizi taniyoruz, dediler. Tüylerim diken diken oldu.
«Oglum binegimi yaklastir» dedim ve hemen bindim.
Beyhaki, Vâkidi´den rivayet ettigine göre;
Peygamber (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) her sene Uhud´daki sehidleri ziyaret ederdi. Dagdaki yola ulastigi zaman, «Sabrettiginizden dolayi selâm içinde kalimiz, ne güzel makamdasiniz.» [43]diye buyurdu.
Sonra, Ebû Bekir es-Siddik (Radiyallahû anh)´da her sene onlari böyle ziyaret ederdi. Sonra Ömer (Radiyallahû anh), sonra Osman (Radiyallahû anh) onun gibi ziyaret ederlerdi.
Resûlullah (Sal lallâhû Aleyhi ve Sellem) ´m kizi Fâtima (Radiyallahû anhâ) ´da Uhud´a gelip duâ ederdi.
Sa´d bin Ebi Vakkâs onlara selâm verir ve arkadaslarina dönüp:
«Selâmiminizi size iade eden bir topluluga selâm vermez misiniz?» derdi.
Fâtima el-Huzai´ye (Radiyallahû anhâ) söyle derdi:
Ben günes batarken kendimi sehidlerin kabrinin yaninda gördügümü hatirliyorum. Beraberimde kiz kardesim vardi. Ben ona gel Hamzanin kabrine selam verelim, dedim. Kardesim geldi. Kabrinin basinda durduk.
«Yâ Resûlullahin amcasi selâmün aleyküm» diye selâm verdik.
Kabirden bir ses: «Ve aleyküm es-Selâm ve rahme-tüllah»,i isittik. Uhudda da kimse yoktu.
Beyhaki... Hâsim bin Muhammed el-Amri´den söyle dedigini rivâyet etmistir.
Medine´de, Cuma günü aksamleyin babam beni sehidlerin kabrini ziyaret etmeye götürdü. Ben arkasinda yürüyordum. Kabirlere vardigimizda babam yüksek bir sesle:
-Sabrettiginizden dolayi selam içinde olun. O gidilecek ne güzel makamdir,» dedi.[44]
«Yâ Ebû Abdullah ve aleykesselam» diye cevap verildi.
Babam bana döndü:
«Sen mi cevap verdin oglum» dedi!
Ben: «hayir» dedim. Beni sagma aldi, selami söyledigi her seferinde, selam iade ediliyordu. Üç sefer böyle yapti. Sonra, secdeye kapandi.
îbn-i Ebu Dünya, Abdülvahid bin Zeyyad´dan rivayet ettigine göre, söyle demistir:
Biz bir savasta idik. Dagildigimizda bir arkadasimizi kaybettik. Oradaki bir ormanlik içinde öldürülmüs olarak bulduk. Etrafinda basi üstünde def çalan kizlar vardi. Bizi gördüklerinde dagildilar. Daha nereye gittiklerini göremedik.
Ibn-i Sa´d, Saîd bin Müseyyip´den rivayet ettigine göre, «Savas günlerinde mîllet savasirken o camiye siginiyormus. Namaz vakti girdiginde, kabirden yani peygamber efendimizin kabrinden ezan sesi geldigini isitirmis.
Zübeyir bin Bekkâr, Ahbarü´I-Medine´de yazdigina göre, Muhammed bin Abdülaziz bin Muhammed Bekir bin Muhammedden söyle demistir:
«Savas günleri üç gün Resûl-i Ekremin mescidinde ezan terkedildi. Millet savasa gitti. Said bin Müseyyib mescidde oturdu. O dedi ki :
Ben sIkIldim. Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) kabrine yanastim. Ögle vakti girdiginde kabirden ezan sesini isittim. Iki rekat namaz kildim. Sonra kamet sesini isittim. Ögleyi kildim. Üç gün boyunca böyle her vakit, ezan ve kamet sesini isittim. Üçüncü gün millet döndü, müezzinler ezan okumaya basladi. Ben bir daha kabirden ezan sesini aradim. Bir sey isitmedim.»