sumeyye
Sun 28 March 2010, 03:02 pm GMT +0200
Kabir Azabı
Ondan Allah´a sığınırız. Kur´an-i Kerimde müteaddit yerlerde bahsi geçmistir. «Iklil fi istinbat et-tenzil» adli kitabimda o yerleri zikretmisim.Buhâri, Ebu Hüreyre (Radiyallahû anh) ´dan rivayet ettigine göre, Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) söyle dua ederdi.«Ya Rabbi ben kabir azabindan sana siginirim.».Yine Buhari. Âise (Radiyallahû anhâ) ´dan rivayet ettigine göre, Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) : "Kabir azabi haktir." diye buyurdu.îbn-i Ebi Seybe ve Müslim, Zeyd bin Sabit (Radiyallahû anh)´den rivayet ettiklerine göre söyle demistir:
«Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) Beni Neccar´a âit bir duvarin yaninda, katirin üzerinde iken, birden binek kosup nerdeyse Resûhillah´i yere düsürecekti. Orda alti veya bes veya dört kabir vardi. Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) :
«Kim bu kabirlerin sahiplerini tanır» diye buyurdu. Bir adam: «Ben bilirim» dedi.
Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem): «Ne zaman öldüler» deyince.
«Bunlar sirk üzere öldüler» dedi. Sonra Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) söyle buyurdu:
«Bu ümmet kabirlerinde mutlaka imtihana çekilirler. Eger siz ölüleri defnediyor olmasaydınız, Allah´a duâ edip benim isittiğim kabir azabını size de işittirmesini dileyecektim.»
îbn-i Ebi Seybe, Buhari ve Müslim, Âise (Radiyallahû anhâ) ´den rivayet ettiklerine göre, Peygamber (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) söyle buyurmustur:
«Kabristanlar, kabirlerinde bir azap görürler ve hayvanlar o azabin sesini isitirler.»tmam Ahmed, Bezzâr, Câbir (Radiyallahû anh)´dan rivayet ettiklerine göre, söyle demistir:
»Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) Beni Neccar´a ait bir hurma bahçesine girdi. Benî Neccârli bazi adamlarin (ki cahiliyet döneminde ölmüsler) azap görürken seslerini isitti. Hemen korkulu bir halde çikip sahabelerine kabir azabindan Allah´a siginmalarini emretti..
îmam Ahmed, Ebû Ya´la, Acûri, Ebû Said-i Hudri (Radiyal lahû anh)´den rivayet ettiklerine göre, Resûlullah {Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) söyle demistir:
«Kâfirin başına kabrinde doksandokuz ejderha musallat olur. Kiyamet kopuncaya kadar, onu ısırırlar.»
Ebû Ya´la, Acuri, ibn-i Mende, Ebû Hüreyre (Radiyallahû anh)den, rivayet ettiklerine göre, Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmustur:
«Mümin kabrinde bîr bahçe içindedir. Kabri yetmis zira genislenir, dolunay gibi nurlanir. Bilir misiniz su âyet-i kerime hangi konuda nazil olmustur:
: Kim zikrimden yüz çevirirse muhakkak ona dar bir geçim vardir.[23]
Sahabeler, Allah ve Resûlu daha iyi bilir dediler. Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki;
«O dar geçim, kabir azabidir. Nefsim kudret elinde olan Allah´a yemin ederim ki, ona doksan dokuz ejderha musallat olur. Vücudunu sisirirler, onu sokarlar ve kiyamete kadar cesedini tahris ederler.
îbn-i Ebi Seybe, îbn-i Ebi Dünya Acûri, Ebû Hüreyre (Radiyallahû anh)´ dan rivayet ettiklerine göre, Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) söyle buyurmustur:
Bevlden sakininiz, çünkü kabir azabinin çogu ondandir.
îbn-i Ebi Seybe, Müslim ve Buhari, ibn-i Abbâs Radiyallahû anhüma,dan rivayet ettiklerine göre, Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) iki kabrin yanindan geçerken, söyle buyurdu:
«Bunlar, azap görüyorlar. Azaplari da büyük günahlardan dolayi degildir. Birisi bevlden temizlenmiyordu, digeri de arada koguculuk yapardi. Sonra, Resûlullah elinde bulunan yas bir degnegi ikiye bölüp kabirlerine dikti. Ashab; Bunu neden yaptin yâ Resûlullah deyince;
«Umulur ki bunlar yas kaldikça azaplari hafiflenir» buyurdu.
îbn-i Ebi Dünya, Beyhaki, Meymûne (Radiyallahû anhâî´dan rivayet ettiklerine göre Peygamber (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) söyle buyurdu:
«Ey Meymûne! Kabir azabindan Allah´a sigin. Kabrin en siddetli azabi giybet ve bevldendir.»
(Bevl=sidik)
Ahmed ve Isbehani, Ya´la bin Siyabe (Radiyallahû anh)´i rivayet ettiklerine göre;
Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) sahibi azap gören bir kabrin basma geidi. «Bu, insanlarin etini yiyordu» dedi. Sonra yas bir dal istedi. Onu kabrine dikti. Ve «umulur ki, bu dal yas kaldikça azabi hafiflesin» diye buyurdu.
Beyhaki «Delailüfn-nübüvvet»te, Ya´la bin Mürre´den rivayet ettigine göre, söyle demistir:
Peygamber (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) ile bir kabristandan geçiyorduk. Bir kabirden sikisma sesini isittim. «Yâ Resûlullah! Kabirden sikisma sesini duyuyorum» dedim.
«Isittin mi ya Yala diye buyurdu. Ben «Evet» dedim.
Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) «O, kolay islerden dolayi azap görüyor» buyurdu.
Ben «nedir onlar» dedim. Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) :
«O insanlar arasmda koguculuk yapardi. Bevlden temizlenmezdi» diye buyurdu. Sonra, umulur ki azabi hafiflesin,» diye kabrine bir çubuk dikti.
Not: Ya´la bin Murre (Radiyallahû anh) Ya´la bin Siyabe´dir. Siyabe (Radiyallahû anhâ) anasi idi.
Imam Ahmed, Enes (Radiyallahû anh)´dan rivayet ettigine göre söyle demistir:
Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) Ebû Talha´nin bir hurma bahçesinde iken Bilal da arkasinda
yürüyordu; bir kabrin yanindan geçtiler. Yâ Bilâl isittigimi isitiyor musun? «Bu kabrin sahibi, azap görüyor. Sorguya çekilmis, yahudi olarak belirlenmis,» dedi.
Beyhaki, Ebû Hüreyre (Radiyallahû anh) ´dan rivayet ettigine göre, peygamber (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) söyle buyurdu:
Kabir azabi üç seyden olur. Giybetten, koguculuktan ve bevlden. Mutlaka bunlardan sakinin.
Yine Beyhaki, Katâde´den rivayet ettigine göre, söyle demistir:
Kabir azabi üç bölümdür. Bir bölümü giybetten bir bölümü koguculuktan, bir bölümü de, bevldendir.
Ibn-i Ebi Seybe, îmam Ahmed, Ibn-i Hibban, Acûri, ümm-ü Mü-bessir (Radiyallahû anhüma)´dan rivayet ettiklerine göre;
Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) : «Kabir azabindan Allah´a siginirim» diye buyurdu. Ben:
«Yâ Resûlullah, insanlar kabirlerinde azap mi görecekler?» dedim.
Peygamber (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) :
«Evet hayvanlarin isitecegi bir azapla, azap görecekler.» dedi.
Taberâni «el-Kebir»de tbn-i. Mesûd (Radiyallahû anh)´dan rivayet ettigine göre, Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem,) :
«Ölüler, kabirlerinde azap görürler. Öyle ki hayvanlar onlarin seslerini isitirler.»
Yine Taberâni «el-Evsat»da, Ebû Saîd-i Hudri´den rivayetine göre söyle demistir:
Ben Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) ile bir seferde beraberdim . O, binegi üstünde gidiyordu. Birden hayvan irkildi. Ben: «Yâ Resûlullah! Neden binegin irkildi?» dedim.
Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) : «Hayvan, kabrinde azap gören bir adamin sesini isitti, ondan irkildi* diye buyurdu.
îbn-i Ebi Seybe, îkrime (Radiyallahû anh)´den: "Nasil ki kâfirler kabirdekilerden ümitsizlige düstüler." [24] mealindeki âyet-i kerime hakkinda demistir ki:
«Kâfirler kabirlerine konduklari zaman, Allah´in onlara hazirladigi azabi görüp, Allah´in rahmetinden ümitsiz olurlar.»
Taberani «el~Evsat»da, ibn-i Ebi Dünya Kitabü´l-Kubûr da, Lâl-kai «es-Sünnet»de, ve îbn-i Meali, Ibn-i Ömer (Radiyallahû anhüma)´dan rivayet ettiklerine göre, söyle demistir:
Ben, Bedir taraflarinda gezinirken, birden bir çukurdan, boynunda bir zincir olan bir adam çikti. «Yâ Abdullah! Bana su ver» diye beni çagirdi. Bilmiyorum ismimi mi bildi, yoksa Araplarin Abdullah (Allah´in kulu) kelimesini kullandiklari gibi mi kullandi. Sonra ayni çukurdan elinde cop olan bir adam çikti, «ya Abdullah ona su verme. Çünkü o kâfirdir» diye söyledi. Sonra copla onu çukura koyuncaya kadar ona vurdu.
Ben gittim, Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) e anlattim.
O, «Gördün mü?» dedi. Ben «evet» dedim.
Buyurdu ki;
«O Allah´in düsmani Ebû Cehil´dir. O gördügün durum da kiyamete kadarki azabidir.»
Ibn-i Ebi Dünya, «Ölümden sonra yasayanlar» adli kitabinda, Hallal, Sünnet´de îbn-i el-Berra Ravzada îbn-i Ömer (Radi yallahû anhüma) ´dan rivayet ettiklerine göre söyle demistir:
Bir seferinde çikip, câhüiyet kabirlerinden bir kabrin yanindan geçtim. Birden karsima boynunda ates gicirdatan bir zincir olan bir adam çikti. Beraberimde bir su kabi vardi. O, beni gördügü vakit;
«Yâ Abdullah bana su ver» derken ardindan bir adam kabirden çikip:
«Yâ Abdullah ona su verme, O kâfirdir» dedi. Kendisini copla vurdu. Boynundaki zinciri tutarak, onu çekti, kabrine soktu.
Ibn-i Ömer (Radiyallahû anh) dedi ki:
Sonra o gece ihtiyar bir kadinin evinde misafir oldum. Evin yaninda bir kabir vardi. Kabirden bir ses isittim : «Bevl mabevi» «Sennmasenn» diyordu.
Ben ihtiyar kadina «nedir bu» dedim. O:
«Bu benim kocam idi. Bevl ettigi zaman sakinmiyordu. Ona «sana yaziklar olsun! Deve de bevl ettigi vakit temizlenir. Sen niye temizlenmiyorsun» derdim. O kabul etmezdi. Iste öldügü günden beri böyle «Bevl ma bevl» diyor, dedi.
Ben: «senn» nedir? dedigimde kadin dedi ki:
Çok susamis bir adam ona (kocama) geldi. «Bana su ver» dedi.
O «al kirbayi (senni) dedi, Adam bakti ki içinde damla yok. Ve düsüp öldü. Iste o, öldügü günden beri «senn masenn» diyor.
Sonra, Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem)´e gittim. Haber verdim. Kisinin yalniz basina sefere çikmasini yasakladi.
îbn-i Ebi Dünya, «el-Kubur» kitabinda Huveyris bin er-Rebâ;dan rivayet ettigine göre, söyle demistir:
Ben seferden dönerken, üstü basi alev tutmus demir bir çerçeve içinde bir adam kabirden çikip üzerime geldi. Iki sefer «Bana su ver» dedi. Ardinda bir insan çikti, «Kâfire su verme» dedi. Ona kavusup, zincirinden tuttu. Yerde çekip beraber kabre girdiler.
Huveyris dedi: Deve öyle olmustu ki, ona hiç bir sey yapamiyordum. Boynundan tutunca ihdi. Ben indim, aksam ve yatsi namazlarini kildim. Sonra bindim ta Medine´de sabahladim. Ömer bin el-Hattab´a vardim. Ona meseleyi anlattim.
Halife: «Yâ Huveyris, ben seni ittiham etmiyorum, bana dogru bir haber verdin» dedi.
Keyfa essugra´dan cahiliyet dönemini görmüs bâzi ihtiyarlari çagirdi. Sonra Hüveyrisi´de çagirdi ve dedi:
«Bu bana bir seyler anlatti. Onu ittiham ediyor degilim.
Yâ Huveyris bana anlattigini onlara da anlat.» Huveyris anlatti.
Onlar;
«Yâ emirel-Müminin Biz bunu taniyoruz. Beni Gifardan bir adamdir. Cahiliyette öldü. Misafirlere hakk tanimiyordu» dediler.
Yine ibn-i Ebi Dünya, Hisam bin Urve´den, o da babasindan rivayet ettiklerine göre, babasi söyle demistir:
Mekke Medine arasinda bir binici gidiyordu. Bir kabristandan geçerken, demire vurulmus, üstü basi alev tutmus bir adam «Yâ Abdullah! Yâ Abdullah! Bana su ver» dedi. Ardindan gelen birisi «Yâ Abdullah su verme» dedi. Bunun üzerine binici bayildi. Saçlari agardi.
Olay Hz. Osman Radiyallahû anh´a iletildiginde, kisinin yalniz olarak sefere çikmasini yasakladi.
îmam Ahmed, Nesâi, Ibn-i Hüzeyme, Beyhaki Ebu Rafi (Radiyallahû anh) ´dan rivayet ettiklerine göre,. söyle demistir:
Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) ile Baki´ kabristanindan geçiyordum. O, (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) «off off» dedi. Beni kastettigini sandim.
«Yâ Resûlullah bir sey mi yaptim?» dedim.
O; «Ne demek istiyorsun?» dedi.
Ben: «Bana of çekiyorsun» dedim.
O;
-Hayir, bu kabir sahibi filan kisiyi, filan kabileye zekât memuru olarak göndermistim. Bir zirhi arakladi. Simdi ona atesten bir zirh giydirilmis, görüyorum» dedi.
îbn-i Ebi Seybe, Hennad, Ibn-i Ebi Dünya, Amr bin Serahbil´den rivayet ettiklerine göre, söyle demistir:
Muttaki görünen bir adam ölmüs. Kabrine gelip, «sana yüz so a vuracagiz» demisler.
Adam:
«Neden bana vuracaksiniz, ben kötülüklerden sakinir, Allah´dan korkardim,» demis. Bir sopaya ininceye kadar aralarinda böyle tartisma sürmüs. Ve o sopa vurulunca kabri ates tutusmus. Adam helak olup bir daha diriltilince;
Neden bana vurdunuz?» demis.
Onlar:
«Bir gün âbdestsiz olarak namaz kildin. Ve yardim isteyin mazlumun yanindan geçerken, yardim etmedin,» demisler.
Buhari ve Ebû Seyh, «et - Tevbih* kitabinda ibn-i Mesûd (Radiyallahû anh) ´dan rivayet ettiklerine göre, Resûlullah (Sallallâhû Aley hi ve Sellem) söyle buyurmustur:
«Allah,in kullarindan bir kula kabrinde yüz sopa vurulmasi emrolündü. Adam bir sopaya indirinceye kadar, Allah´a yalvardi. Yalniz bir sopa vurulunca kabri atesle doldu. Ates kalkinca, adam ayi-di. «Neden bana vurdunuz» dedi.
Melekler:
«Sen abdestsiz olarak bir namaz kildin. Bir mazlumun da yanindan geçip yardim etmedin» dediler.
Buhari, Beyhaki, Semûrete bin Cündüpten rivayet ettiklerine göre söyle demistir:
Resûlullah´m, ashabina çok fazla söyledigi seylerden birisinde:
«Içinizden kimse rüya gördü mü?» sözü idi. Bir gün sabahleyin, söyle buyurdu:
Bu gece iki kisi gelip «bana hazirlan» dediler. Onlarla beraber çiktim, beni Arz-i mukaddese götürdüler. Yatan bir adamin yanma vardik; elinde tas olan diger bir adam basinda duruyordu. Tasi basina vurup basini siyiriyordu; Tas yuvarlanir giderdi. Pesinde gidip tasi aliyordu. Vuran adam daha dönmeden, vurulanin basi eski haline gelip iyilesiyordu. Döndügü vakit ilk sefer yaptigi gibi bir daha onun basina vuruyordu.
Ben o arkadaslarima «Sûbhanallah nedir bunlar» dedim. Onlar:
«Git» dediler. Gittik, tâ, bas üstü yatmis bir adama vardik. Elinden çengel olan diger bir adam onun yaninda idi. Yanaklarina çengeli takip kafasina kadar yirtardi. Burnuna koyup kafasina kadar yirtardi, gözüne takip kafasina kadar yirtardi. Sonra dönüp öbür tarafi da aynen öyle yapardi. Onu bitirmeden öbür taraf eski haline dönüp iyilesiyordu. Yine öbür tarafa yaptigini bu tarafa yapardi.
Ben arkadaslarima «Sûbhanallah nedir bunlar?» dedim. Onlar;
«Çik» dediler. Çiktik. Tandir gibi bir seyin yanina vardik, içinde sesler ve gürültü vardi. Içine baktik, çiplak kadin ve erkek dolu. Altlarindan alev kendilerine vuruyor. Alev vurdukça bagrisiyordular.
Ben arkadaslarima «Nedir bunlar» dedim. Onlar;
«Git» dediler. Gittik. Kan gibi kizil bir nehrin yanina vardik. Nehirde yüzen bir adam vardi. Nehir kenarinda da ellerinde küçük çakillar olan bir adam vardi. O arada, adam, yüzdügü kadar yüzüyor. Sonra, çakillari biriktirenin yanma gelip agzini ona açiyor. Agzina bir tas atmca gidip yüzüyor, sonra bir daha ona dönüyor, agzini açip adamdan bir tas daha yutuyordu.
«Bunlar kimlerdir?» dedim. «Git» dediler. Gittik, Hiç benzerini görmedigim çirkin bir adamin yanina vardik. Yanindaki atesi karistirip etrafinda dolasiyordu.
Arkadaslarima «Bu kimdir» dedim. Onlar «Git» dediler. Gittik. Yemyesil, içinde baharin her nevi çiçegi olan bir bahçeye girdik. Bahçe ortasinda basini göremeyecegim kadar uzun bir adam vardi. Etrafinda hiç görmedigim çocuklar vardi. Arkadaslarim bana «Çik» dediler. Çiktik, büyüklükte ve güzellikte benzerini göremedigim bü yük bir bahçeye vardik. Arkadaslarim bana «yüksel» dediler. Yükseldik, binalari altin ve gümüs kerpiçten olan bir sehre vardik. Sehrin kapisini çaldik, bize açildi. Içine girdik, bir taraflari çok güzel, bir taraflari çok çirkin adamlar bizi karsiladilar. Arkadaslarim onlara dediler ki, gidin su nehirde yikanin. Orda suyu bembeyaz genis bir nehir vardi. Onlar gidip yikandilar. Sonra bize döndüler. Çirkinlik onlardan gidip en güzel sekle girdiler.
Arkadaslarim, «iste bu senin evindir,» dediler. Ben «Allah´in bereketi üzerinize olsun birakin içine gireyim,» dedim. Onlar «fakat simdi giremezsin» dediler.
Ben, o arkadaslarima «bu gece çok acaip seyler gördüm, nedir bu gördüklerim» dedim. Onlar dediler ki:
Basi siyrilan adam ise, Kur´an´in hükümlerini birakandir. Uykudan dolayi farz namazlarini kaçirandir. Kiyamete kadar ona öyle yapilacaktir.
Yüzü, gözü ve burnu kafasina kadar yirtilan adam ise, sabahleyin evinden çikip her tarafta yalan söyleyendir. Kiyamete kadar ona Öyle yapilacaktir.
Tandir gibi yerdeki çiplak kadin ve erkekler ise, onlar zina edenlerdir.
Nehirde yüzüp tas yutan adam ise, o faiz yiyendir. Ates karistiran adam ise, o cehennemin bekçisi ve sahibidir. Bahçedeki uzun adam ise Ibrahim, (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem.) *dir. Etrafindaki çocuklar ise, Islam fitrati üzere ölen çocuklardir.
Sahabeler;
«Yâ Resûlullah! Müsriklerin çocuklari da mi?» dediler.
Peygamber (Sallallâhû Aleyhi.ve Sellem} :
«Evet, müsriklerin çocuklari da...» dedi.
Bir tarafi çok güzel bir tarafi çok çirkin olan o topluluk ise: onlar iyi, salih bir ameli, diger kötü bir amelle karistiranlardin Allah onlari affetti. Ben ise Cibril´im. Bu da Mikail´dir,
Âlimler demisler ki: Bu, hadis, Berzah âleminde azabin varligina dair bir nasstir. Çünkü peygamberlerin rüyalari gerçege tam uygun olan vahydir. Nitekim hadisde, «kiyamete kadar buna öyle yapilacak» diye ifade vardi.
Darekutni´ye göre, Hadisin bazi rivayetlerinde su ifadeler vardir :
Bana bahçeyi anlat, dedim. Arkadasim dedi ki:
Ibrahim (Aleyhi´s-salâtü ve´s-selâm) bu bahçede, bu çocuklara bakicilik yapiyor. Kiyamete kadar onlari besleyecek. Ben «kanda yüzen kimdi?» dedim. Arkadasim, «o faiz sahibidir» dedi. «Kiyamete kadar tas ile beslenecektir.»
Ben, basi siyrilan adam kimdir» dedim. Arkadasim;
«O, Kur´an Ögrenip unutacak sekilde uykuya dalip Kur´an´i birakandir ki kiyamete kadar, kabirde uyudukça, basina vururlar} birakmazlar ki, uyusun...
Hatip, ibn-i Asakir, Ebû Musa el-Es´ari hadisinden söyle rivayet etmisler:
Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) :
«Bâzi adamlar gördüm, derileri atesten makaslarla makaslaniyordu.
«Nedir bunlarin hâli» dedim. Arkadasim dedi ki:
«Bunlar, süslenmekte, helâl dairesini asan kimselerdir.»
Pis kokulu, bir kuyu gördüm. Içinde bagiranlar vardi.
«Nedir bu» dedim. Arkadasim dedi ki:
«Bunlar süslenmekte helâl dairesini asan kadinlardir.»
Hayat suyunda yikanan bir topluluk gördüm.
«Bunlar kimdir?» dedim. Dedi ki:
«Bunlar, kötü amel ile iyi ameli karistiranlardir.»
îbn-i Asâkir, «Tarihlinde, Ali bin Ebû Talib (Radiyallahû anh)´dan rivayet ettigine göre:
Besûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) sabah namazini kildi. Namazi bitirince bize yöneldi ve söyle dedi:
Bu gece bana iki melek geldiler. Kollarimdan tutup dünya gögüne çiktik. Bir melegin yanindan geçtik, elinde bir tas vardi. Önündeki insanin basina vuruyordu. Adamin beyni bir tarafa, tas bir tarafa düsüyordu. «Nedir bu» dedim. Arkadaslarim, «geç» dediler. Geçtim, baktim, bir melek, önünde bir adam, melegin elinde demirden bir çengel; sag yanagina daldiriyor, kulagina kadar yirtiyor. Sonra sol yanagi da aynen öyle yapincaya kadar, sag taraf düzeliyor.
Ben «nedir bu» dedim. Arkadaslarim, «geç» dediler. Geçtim, kandan bir nehir gördüm. Kazan kaynar gibi kayniyordu... Kenarlarinin içinde çiplak bir topluluk vardi. Nehrin kenarinda, ellerinde çamur çakillari olan melekler vardi. O çiplaklardan disari çikmak isteyen olunca, agzina bir çakil atar, onu nehrin dibine götürüyordu.
«Nedir bu» dedim. Arkadaslarim, «geç» dediler. Geçtim, baktim önümde bir ev, alti üstünden daha dar, içinde çiplak bir top luluk vardir. Altlarindan alev yükseliyordu. Ben onlarin pis koku sundan burnumu kapattim.
«Kimdir bunlar» dedim. Arkadaslarim, «geç» dediler. Geçtim, Siyah bir tepeye vardim. Üstünde çesitli hastaliklara çarpilmis bir millet vardi. Arkalarindan ates savrulup agiz burun, göz ve kulakla-rmdan çikardi.
Ben «nedir bu durum» dedim. Arkadaslarim «geç» dediler. Geçtim. Her tarafi saran bir ates gördüm. Basina bir melek müekkel kilinmis, hiç kimsenin ondan çikmasina firsat vermiyor.
«Nedir bu?» dedim. Arkadaslarim «geç* dediler. Geçtim. Kendimi bir bahçede buldum. Orda güzellikte benzeri olmayan bir yasli zat vardi. Etrafinda çocuklar bulunuyordu. Ve etrafta, yapraklari fil kulagi misillu agaçlar vardi. Allah´in müsaade ettigi kadar o agaca yükseldim. Ta güzellikte benzeri bulunmayan, seffaf incilerden, yesil zebercedden, kizil yakuttan evler buldum.
Ben «nedir bu» dedim. Arkadaslarim «geç» dediler. Geçtim. Gümüs ve altin iki köprüden bir nehre vardim. Nehrin kenarinda gü zellikte esi olmayan yapilari, seffaf inciden, yesil Zebercedden, kizil yakuttan olan evler vardi. Içlerinde dizilmis bardak ve ibrikler vardi.
Ben «Nedir bu» dedim. Arkadaslarim, «In» dediler, indim. Elimi o kaplardan birisine vurdum. Avuçlayip içtim. Baktim baldan daha tatli, sütten daha beyaz, kaymaktan d aha yumusaktir.
Arkadaslarim bana dediler ki: Iste o baslari vurulup, beyinleri yere akitilanlar ise, onlar yatsi namazini kilmadan yatanlardir. Namazlari vakitlerinde kilmayanlardir. Onlar o tasla vurulurlar, sonra cehenneme giderler.
Yüzleri çengel ile varilanlar ise, müslümanlar arasinda koguculuk yapanlardir. Onlar cehenneme gidinceye kadar öyle azap görürler.
Agizlarina çakil atilanlar ise, onlar faiz yiyenlerdir. Cehenneme gidinceye kadar o nehirde öyle azap görürler.
O çiplak millet ise, zinâkarl ardir. O pis koku ise avretlerinin kokusudur. Onlar da atese varincaya kadar öyle azap görürler.
Çesitli hastaliklara çarpilmis o millet ise, kavmi Lut gibi oglancilik yapanlardir. Alttaki de, üstteki de Öyle azap görürler. En sonunda Cehenneme giderler.
O her tarafi saran ates ise, Cehennemdir.
O bahçe ise, Cennet´ül-Mev´adir.
O gördügün yasli adam ise, Ibrahim´dir. Etrafindaki çocuklar da müslümanlarin çocuklaridir. O agaç da sidretü´l-müntehâdir. O ev ler ise, peygamberlerin, siddiklarm, sehidlerin, salihlerin evleridir. O nehir ise, Allanin sana verdigi kevser nehridir. Kenarlarindaki evler, ise senin ve ehli beytinin evleridir.
Beyhaki, Delaü´de, Ebû Said-Hudri (Radiyallahû anh)´dan, Mi´raç hadisinde Peygamber (Sallallâhû Aleyhi ve SellemJ´den rivayet ettigine göre, söyle buyurmustur :
Sonra bir az daha geçtim. Baktim, orda, üstünde büzülmüs et olan sofralar var, kimse ona yanasmiyor. Ayni yerde diger sofra larda, kokusmus pis et vardir. Insanlar oturup ondan yiyorlar.
Ben «Yâ Cibril kimdir bunlar?» dedim.
O dedi ki: «Ümmetinden bir millettir. Helâli birakip harama girerler.»
Sonra biraz daha geçtim. Karinlari evler gibi plan bir toplulu gun yanina vardim. Kalkmak istedikçe yere düsüyordular. «Yâ Rabbi kiyameti koparma» diyordular. Onlar Ali Firavunun yolunda idiler. Yoldakiler onlari ezip geçiyordular. Allah´a yalvardiklanni isittim.
. : «Yâ Cibril! Kimdir bunlar» dedim. Cibril:
Bunlar, «senin ümmetinden faiz yiyenlerdir» dedi. Sonra az daha gittim. Dudaklari deve dudaklari gibi büyük bir milletin yanina geldim. Agizlarini açip o atesten yutuyor, ates arkalarmdan çikiyordu.
«Kimdir bunlar» dedim. Cibril:
«Bunlar, senin ümmetinden yetimlerin malini zulmen yiyenlerdir» dedi.
Sonra yine öyle geçtim. Memelerinden asilmis kadinlar gördüm. «Kimdir bunlar?» dedim.
«Bunlar zina edenlerdir» dedi.
Sonra biraz daha gittim. Yanlarindan et kesilen, bir millet gördüm. O kesilen et onlara yediriliyordu. Onlara, «kardesinin etinden yedigin gibi bunu da ye» deniliyordu. «Kimdir bunlar?» dedim. Cibril :
«Bunlar giybet edici ve ayiplayicilardir» dedi.