- İzninizle konuşabilir miyim?

Adsense kodları


İzninizle konuşabilir miyim?

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Sat 4 December 2010, 03:04 pm GMT +0200
İzninizle Konuşabilir Miyim?


Neden korktuğumu bilmiyorum fakat korkuyorum yazmaktan, duygularımı başkalarıyla paylaşmaktan. Aslında ifade ettiklerimden dolayı  eleştirilmekten, eleştirilere cevap verecek cesaretimin olmayışından, korkularımı hissettirdiğim için insanların yeniden beni susmak zorunda bırakmalarından korkuyorum.
Tüm bu duygularımın adının “güvensizlik” olduğunu biliyorum ve bu duygularla cebelleşmekten ömrümün kırk yılını heba ettiğimin farkındayım, bir kırk yıl daha yaşayabilir miyim bilemiyorum. Her ne olursa olsun, aynı korkularla  kalan ömrümü heba etmek istemediğimden eminim artık.
Yeniden başlamak hayata bu olsa gerek; eleştirilerden, alaylardan korkmadan, duygularım ve mantığımla yazmak, yazmak, yazmak…
Bir kadın olarak  düşüncelerimle sivrilmek istemedim. Erkeklerin ya da hemcinslerimin yıkıcı eleştirilerine karşı koyabilecek gücü kendimde bulabileceğimi sanmıyordum. Zira ne zaman başımı kaldıracak olsam, aldığım ufacık eleştirilerde dahi devekuşu misali başımı kuma gömmeyi tercih etmişimdir. Bu durumumu bir psikologa anlatacak olsam bana; “çocukluk yaşantımı eşelemek gerektiğini” söyleyeceğinden eminim. Sanırım ben de ona; “hemen hemen tüm kadınlar gibi susturuluşumuzun çocuklukla sınırlı kalmadığını” söylerdim. Öyle değil mi gerçekten? Bir evlilik yaptığınızı düşünün… Bu evliliğin sonlanması bile kadının çok konuşmasından kaynaklandığı söylendiğinde, asıl söylenilmek istenilen “kadının ne olursa olsun susması gerektiği” değil midir? Susmak, özellikle ataerkil toplumlar da, her alanda kadına biçilen sessiz figüranlık rolünü benimsetmek esasına dayanıyor. Hatta ve hatta biz kadınların, sözlü ya da fiili bir tacize uğradığımızda dahi susmamız gerektiği, küçük yaşlarımızdan itibaren, beynine kazıldı. Hele bir susmayın da duyun bakalım hakkınızda neler söyleneceğini. “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz” gibi cümlelerden yola çıkarak hakaretlere varacak birçok sözlere maruz kalmanız kaçınılmaz olacaktır. O nedenle her türlü tacize dişimizi sıkarak, dudaklarımıza konduracağımız sahte bir gülümsemeyle, hiçbir şey olmamış gibi rol  yapmamız gerektiği öğretildi bizlere… Hem de bunları bizlere annelerimiz, anneannelerimiz öğretti, çünkü anneleri de  onlara öyle öğretmişlerdi. Ne değişti ki, bizlerde kızlarımıza aynı şeyleri öğretmiyor muyuz?
Aslında acı olan şey ne biliyor musunuz? Erkeklerin eline bu kozları verenin de gene biz kadınlar oluşu. Bir kadın hayatın darbesini yiyip tökezlemeye görsün, o kadını yere yapıştıracak en acı darbenin gene bir kadından geleceğinden emin olabilirsiniz. Aslında ona darbeyi vururken kendisinin ne kadar iyi, ne denli namuslu olduğunu söylemeye çabalaması dahi bir erkeğin gözüne girme hevesinden, “Bak kıymetimi bil, bak ne kadınlar var dünyada” deyip erkeğinin gözünde sözüm ona değerini artırmaya çalıştığı beyhude bir çabadan öteye gitmeyen, kadının kadına yaptığı ihanetin en acımasızıdır. Erkekler güler bu duruma, zira tökezlettikleri her kadına tekmeyi vuracak bu kadar hem cinsleri varken, çelme atacak hasımlarının peşine düşmek için mağrur ve dimdik yürüyüşlerine devam ederler.
Kadın konuşur, konuşmasına sadece kendi hemcinsleri aleyhinde konuştuğu zaman izin verildiğini fark eder ve bu alanda kendisini oldukça geliştirir(!)



Süheyla Nur Peksezer