- İzlenen Yol ve Yaşam Tarzı

Adsense kodları


İzlenen Yol ve Yaşam Tarzı

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
meryem
Sun 13 February 2011, 02:39 pm GMT +0200
İzlenen Yol, Yaşam Tarzı

 Daha önceki açıklamalarımızda ümmetin, genel olarak biri­si topluluk, diğeri de onları bir araya getiren şey olmak üzere iki öğesinin bulunduğunu ifade etmiş ve Kur'an'daki anlamlarında da genellikle bu iki öğenin birlikte yer aldığını görmüştük.

"Bunun aksine onlar 'Biz babalarımızı bir yaşam biçimi ('ala ümmetin) üzere bulduk ve biz onların izinde doğruyu buluruz' der/er."[431] ve "Senden önce hangi memlekete uyarıcı gönderdiysek, onların ileri gelenleri: 'Biz babalarımızı bir yaşam biçimi ('ala ümmetin) üzerine bulduk ve biz onların izine uyarız' dediler."[432] âyetlerinde geçen ümmetin anlamında ise onun genel anlamında yer alan iki öğeden sadece birinin bulunduğu­nu görmekteyiz ki o da topluluğu bir araya getiren şeydir. Müfessirler, bu âyetlerde geçen ümmete genellikle onun iki öğesinden biri olan toplulukla ilgili bir anlam vermeyip, toplulu­ğu bir araya getiren unsurlardan olan "din, izlenen yol, inanç, yaşayış tarzı" gibi anlamlar vermişlerdir.

Ümmet kelimesinin bu âyetlerdeki okunuşu ve buna bağlı olarak kazandığı anlamla ilgili olarak müfessirler şunları söyle­mektedirler: Kıraat alimlerinin geneli bu kelimeyi elifin zammesiyle 'alâ ümmetin şeklinde okurken, bazıları da elifin kesresi ile ‘ala immetin şeklinde okumuşlardır.[433] Her iki şekildeki okuma­da da kelime aynı köke dayanmaktadır.[434] "İmmetin" şeklinde okuyanlar bu kelimeye "saltanat, nimet, yol, hal" gibi anlamlar vermişlerdir.[435] Kelimenin zamme ile okunduğunu (ümmet) kabul eden ve anlamının "din ve yol" olduğunu söyleyen Taberî (310/922), söz konusu kelimenin kesre ile okunduğunda da (immet) yine "yol" anlamının daha uygun olduğunu söy­ler.[436]

Müfessirlerin çoğu söz konusu iki âyette geçen ümmet ke­limesine "din" anlamı verirken[437] bir kısmı da "dinde bir yol, izlenen yol, mezhep" anlamını vermişlerdir.[438] Bazı müfessirler ise her ikisini de zikretmişlerdir.[439] Aslında bu anlamların hepsi de birbirine oldukça yakındır. Çünkü "din" de kişilerin manevi hayatlarında takip ettikleri bir yoldur. Ayrıca kelimenin lügat anlamlarında bu manalar da bulunmaktadır.[440] Ancak Elmalılı Hamdi Yazır (ö.1942), bu âyette geçen ümmet kelimesini yukarıdaki anlamlardan biraz farklı olarak "arkasına düşülecek cemaat veya tarikat, millet" şeklinde anlamaktadır.[441] Çağdaş müfessirlerden Muhammed Esed (ö.1992), buradaki ümmeti "belli bir inanç" şeklinde yorumlamıştır.[442] Mâcit Arsan el-Kîlânî kelimenin âyetteki anlamıyla ilgili olarak şunları söyler: "Ümmet terimi bir hayat programını, yani bu programın içerdiği inançla­rı, değerleri, mücadeleleri ve gelenekleri ihtiva etmektedir."[443] Mustafa Müslim ise söz konusu âyetlerdeki bu kelimeyi, "top­lumun dini düşüncesi ve yaşam tarzı" şeklinde anlamıştır.[444] Buradaki ümmet kelimesine biraz daha geniş bir anlam yükle­yen ve söz konusu kelime ile "toplumun uyduğu din ve töre"lerin kastedildiğini[445] söyleyen Süleyman Ateş, anılan âyetle­rin yorumu ile ilgili olarak da şunları zikretmektedir: "Onlar babalarını bir ümmet yani din üzerinde bulmuşlar ve atalarının inançlarını doğru sanarak körü körüne onları taklit etmişlerdir. Onlar gelenek ve göreneklerinin İbrahim dininden kaldığına ve yollarının doğru olduğuna inanıyorlardı."[446]

Bu bilgiler ışığında söz konusu iki âyette geçen ümmet ke­limesini "din, belli bir inanç, bir yaşam tarzı" şeklinde yorum­lamak kanaatimizce daha uygundur. Zira bu ifadeler yukarıda sayılan anlamların tamamını ihtiva etmektedir. Ayrıca âyetin devamında yer alan "biz de onların izlerine uyarız"[447] ifadesi de bu anlamları teyit etmektedir. [448]


[431] Zuhrûf: 43/22.

[432] Zuhrûf: 43/23.

[433] İbn Manzûr, Lisânü'l-'arab, XII, 23.

[434] İbn Manzûr, Lisânü'l-'arab, XII, 23.

[435] Ferra Ebu Zekeriyya Yahya b. Ziyad, Meani’l-Kur’an (thk. Muhammed Ali en-Neccar, Ahmed Yusuf Necati), Beyrut 1980, III, 30; Taberi, Cami’u’l beyan, XXIV, 36-37; Zemahşeri, el-Keşşaf, III, 474; Kurtubi, el-Cami’li ahkami’l-Kur’an XIV, 74-75.

[436] Câmi'u'l-beyân, XXIV, 36-37. İbn Manzûr (711/1311) da bu görüştedir (bkz. Lisânü'l-'arab, XII, 23).

[437] Ferrâ, Me'ânî'l-Kur'ân, III, 39; İbn Kuteybe, Te'vîlü müşkili'l-Kur'ân, s. 446; Taberî, Câmi'u'l-beyân, XXV, 36-37; Râğıb el-İsfahânî,  Müfredat, s. 76; Zemahşerî, el-Keşşâf, III, 474; Nesefî, Medârikü't-tenzîl, V. 427; Hâzin, Lübâbü't-te'vîl, V, 427; İbn Kesîr, Tefsîrü'l-Kur'ân, II, 438; IV, 126; Fîrûzâbâdî, Tenvîrül-mikbâs, V, 427.

[438] Beyzâvî, Envârü't-tenzîl, V, 427.

[439] İbnü'l-Cevzî, Zâdü'l-mesîr, VII, 94.

[440] Kurtubî, el-Câmi'li ahkâmi'l-Kur'ân, XVI, 74-75;  Ebu's-suûd, İrşâdü'l-'akli's-selîm, VIII, 43.

[441] Hak Dini Kur'an Dili, VI, 4270.

[442] Kur’an Mesajı, III, 1000

[443] Kîlânî, Ulus'tan Ümmet'e, s. 16.

[444] Mustafa Müslim, Kur'an Çalışmalarında Yöntem, (trc. Salih Özer), Ankara 1993, s. 50.

[445] Ateş. Yüce Kur'an'ın Çağdaş Tefsiri, VIII, 245. 423.

[446] Yüce Kur’an’ın Çağdaş Tefsiri,  VIII, 245.

[447] Zuhrûf: 43/22-23.

[448] Yrd. Doç. Dr. Hasan Keskin, Kur’an’da Ümmet Kavramı, Rağbet Yayınları: 102-104.