- İstilhâk

Adsense kodları


İstilhâk

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Thu 26 May 2011, 12:50 pm GMT +0200
b) İstilhâk:                                                                               

 

İlim ehli, babanın istilhâkta (çocuğun nesebini kendi nesebine katmak) bulunabileceğinde ittifak halindedirler. Dedeye gelince; eğer baba hayatta ise, onun istilhâkta bulunmasının bir etkisi yoktur. Eğer baba hayatta değilse ve kendisi de tek vârisse, bu durumda dedenin istilhâkta bulunması sahihtir ve ikrarda bulunduğu kimsenin nesebi sabit olur. Eğer tek vâris olmaz ve diğer vârisler onu tasdikte bulunurlarsa, yine aynı şekilde nesebi sabit olur. Aksi takdirde kendisi iki şahitten biri olmadıkça, çocuğun nesebi sabit olmaz.

Kardeşin istilhâkta bulunması konusundaki hüküm, aynen dedenin istilhâkta bulunması durumunda olduğu gibidir. Bu konudaki genel prensip şudur: "Mala yalnız basma vâris olan kimsenin nesebi, ister tek kişi olsun, ister bir grup, sadece ikrarıyla sabit olur." Bu İmam Ahmed ile İmam Şafiî'nin mezheplerinin konuyla ilgili esasmı teşkil eder. Çünkü vârisler ölünün yerine geçmekte ve onun yerini almaktadırlar.

Bazıları bu prensibe bir itiraz yönelterek şöyle demişlerdir: Eğer bütün vârislerin nesebin ilhakına dair görüşbirliği etmeleri, nesebi isbat edecek olsaydı, ölünün cimâda bulunduğu bir cariyeden ceninin (hamlin) reddi konusunda görüş birliği etmeleri ve onun nesebini red konusunda — ilhak durumunda olduğu gibi — Ölünün yerini almaları da caiz olurdu. Ne dersiniz?

Bu itiraz bizi bağlamaz. Zira biz bütün vârislerin ittifakından sözediyoruz. Cenin de vârislerden birisidir. Şu halde bütün vârisler, onun reddi konusunda görüş birliği etmiş değillerdir.

Soru: Siz nesebin sübûtu için bütün vârislerin ikrarını şart koşuyorsunuz. Burada ikrarda bulunan sadece Abd'dır, Şevde validemiz — Abd'in kardeşi olduğu halde— ikrarda bulunmamıştır. Buna rağmen Hz. Peygamber (s.a.) çocuğu istilhâk talebi neticesinde Abd'e ilhak etmiştir. Dolayısıyla burada kardeşin istilhâkta bulunabileceğine ve nesebin onun ikrarıyla sabit olabileceğine bir delil vardır. Yine kardeşlerden sadece birisinin istilhâkımn yeterli bulunduğuna delil bulunmaktadır.

Cevap: Şevde validemiz inkâr etmemişti. Abd onu istilhâkta bulunmuş. Şevde validemiz ise, onun istilhâkını sükûtla {onayla) karşılamıştı. Validemizin hükmü; onunla halvette bulunması, onu görmesi ve kardeşi olması gibi hususlarda kendisine de sirayet eden bu durum karşısındaki sükût ve ikrarı, kardeşi Abd'ı tasdiki, onun ikrar ettiği şeyi ikrarı demek olur. Aksi takdirde derhal ona tepki gösterir ve yalanlardı. Böylece onun rızası ve sükûtla (ikrar) karşılaması, tasdiki yerine geçmiştir. Tabiî bu izah ondan sarih bir ikrarın bulunmadığı duruma göredir. Olay özel bir olaydır.

Kardeş, dede veya başka biri, her vakit, müverrislerinin (miras bırakan) ikran durumunda kendisine katılabilecek olan kimsenin nesebini istilhâkta bulunsalar, karşı çıkan bir vâris yoksa nesebi sabit olur. İstilhâk, nesebin sûbûtunu gerektirir, vârislerden karşı çıkanların tepkisi de sübûta mânidir. Hükmü gerektirici bulunur, herhangi bir mâni de mevcut olmazsa, gerekli olan hüküm netice olarak ortaya çıkar. Ancak burada başka bir şey daha var: Mirasa konan kimsenin ikran ve istilhâkı, acaba ölünün halefi olduğuna dair bir ikrar mı. yoksa şehâdet mânası mı taşımaktadır? Konu ihtilaflıdır. İmam Ahmed ve İmam Şafiî'nin mezhepleri, halef olduğuna dair bir ikrar şeklindedir ve dolayısıyla istilhâkta bulunanın âdil olması, hatta müslüman olması bile şart değildir. Aksine fasılan da, dindarın da istilhâkı sahih olur. Mâlikâler ise, bunun bir şehâdet ikrarı olduğunu, dolayısıyla şahitlerde aranan şartların bulunması gerektiğini söylemişlerdir. İbnu'l-Kassâr, İmam Mâlik'in mezhebinin: "Vârisler neseb ikrarında bulunurlarsa, o onlara katılır, isterse âdil olmasınlar." şeklinde bulunduğunu nakletmiştir. Oysa ki, bilinen bunun aksidir. [7]


[7] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 6/18-19.