- İstikbali Kıble

Adsense kodları


İstikbali Kıble

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Wed 3 October 2012, 01:09 pm GMT +0200
İstikbal-i Kıble:

 
Tanımı ve Delili:

Kıble, Mekke'de kullanan Kâ'be istikametidir. İstikbal-i kıble de Kâ'be'ye yönelmek demektir. Namaz kılan kimse kıbleye yönelmezse, na­mazı sahih olmaz; hatta -ilerde ele alınacağı gibi- namazda bir özür ol­madıkça göğsü kıbleden çevirmek bile namazı bozar.

Yarın insan aya inerse, yeryüzünün kâbesinin onun namazı için kıb­le olması imkansız olur. Belki orada dünyaya bakan kısmında ve bize de gözüken bir ay kâbesinin inşası gerekecektir.[165] Bakara: 2/115 âyeti ışığın­da incelendiğinde, bu görüş, gerçekten de haklılık kazanmaktadır.

Namazda kıbleye yönelmek gerektiği kitap, sünnet ve icmâyla sabit­tir: "Yüzünü namaz kılarken Kâ'be'ye çevir."[166]

Kıble, Kâ'benin binası değil, arsası ve alanıdır. Bu sebeple, bina baş­ka bir yere nakledilse veya yıkılsa kıblegâh olamaz.[167]


Tarihçesi:


 

İslâm'ın başlangıcında Kâ'be puthane halinde olduğundan namaz Beyt-i Makdis'e yönelerek kılınırdı. Ancak Peygamber Efendimiz, Mek­ke'deyken Kâ'be'ye arka vermeyip, onu, namazda Beyt-i Makdis'le kendi arasında bulundururdu; gerek kendisi ve gerekse ashab-ı kiram Hak Teâlâ'dan kendilerini Kâ'be'ye yöneltmelerini arzu ediyor ve bekliyordu.

Hatta Nukabay-ı Ensar'dan meşhur Bera' b. Ma'rur ihtida ve Resul-i Ekrem'e biat ettikten sonra Medine'ye dönerken Kâ'be'ye arka çevirmesini boş görmemiş ve oraya yönelerek namaz kılmıştı, çünkü Kâ'be peygamberimizin atası Hz. İbrahim'in kıblesi olduğu gibi, Araplar'ın da tihar, umumî ziyaret ve ibadet yeri olduğundan onların iman etmelerine daha müsaitti. Bir süre daha Beyt-i Makdis'e yönelindi. Çünkü İsrailğullar'ının kıblesiydi. Fakat yahudiler bunu "Muhammed, dinimizin hükmü geçmiş olduğunu iddia ettiği halde, kıblemize yöneliyor" diyerek kötü yorumlamaya başladılar. Öte yandan müşrikler de müslümanlara taben, "Siz İbrahim'in kıblesini bırakıyorsunuz da, yahudilerin kıblesi-î karşı namaz kılıyorsunuz" diyorlardı. Bu sözler Hz. Peygamber'i mü­essir ediyordu. Tevrat'ta âhir zaman peygamberinin Beyt-i Makdis ve Beyt-i Haram'a yönelerek namaz kılacağı da zikredilmiştir.

Hicretin ikinci yılında (onaltıncı ayı olan) Receb'in ortasındaki pazartesi günü Cenab-ı Hak kendilerini Kâ'be'ye çevirdi. Bu emir geldiğinde, Mescid-i Seleme'de öğle namazının ilk iki rekatı kılındıktan sonra, son iki rekatta erkekler kadınların, kadınlar erkeklerin yerine geçmesiyle ve altınoluk denen Mizab'a doğru yönelerek kılındı. Bu mescid, bundan sonra Mescid-i Kıbleteyn olarak bilindi; iki mihrabı vardır, Sel' Dağının Bi'r-i Osman yakınındadır. Böylelikle Kâ'be'ye yönelerek kılınan namaz öğle namazı, tam olarak yönelinen namaz ise ikindi namazıdır. Kıble-ı değiştirilmesi emri, Medine çevresindeki mescidlere ulaşınca, oralar­da değişiklik yapılmıştır.

Kıblenin değiştirilmesinden sona, Medineyahudileri olsun, Mekke işrikleri olsun, yine tariz ve itirazdan geri kalmadılar. Yahudilerin ileri gelenlerinden bazıları "Muhammed, İbrahim'in din ve milletine tâbi olduğunu söylediği halde, neden, onun kıblesinden döndün, gel, eski kıblene dön, biz de sana uyalım" dediler. Fikirlerince Resul-i Ekrem'i aldatmak ve herkese karşı "Muhammed'i görüyor musunuz? Ne yapacağını niyor, bir şuraya bir buraya dönüp duruyor" demek istiyorlardı. Müşrikler ise "Muhammed, bizim dinimizin hak olduğunu anladı, kıblemize döndü, yakında dinimize de girer" şeklinde düşünüyorlardı. Bunlardan ka mü'minler de kıble değişmeden önce ölenlerimizin namazları ne olacak?" şeklinde şüpheye düşmüş ve şüphelenmişlerdi. Bunun üzerine, ün bu düşünce ve şüphelerin reddedilmesi için, Bakara: 2/142 âyetlerinazil oldu. Bu âyette geçen, "Her grubun bir kıblesi vardır" cümlesi Mesnevi'de, "Padişahın kıblesi, tac ile kemer; dünyaya tapanların kıblesi al­tın ve gümüş; vücut meftunu olanların kıblesi su ve çamurdan İbaret olan cisim; mânâya önem verenlerinki, kalp ve ruh; tembellerin uyumak ve yemek; insanların kıblesi ilim ve irfanla beslenme; makam ve rütbeye tapanlarınki, mal ve rütbe; kanaat sahiplerinin kıblesi de Allah'a tevekkül­dür" şeklinde tefsir edilmiştir. İbn Abbas'a göre Kur'ân-ı Kerîm'deki ilk nesh, bu âyetle olmuştur.

 
Şartları:[168]

 
Kudret:

 

Hastalık veya başka bir mazeret sebebiyle kıbleye yönelmeye gücü yetmeyen mükellef, Hanefî Mezhebine göre -çevirecek biri olsun olma­sın-, ÜM'e göre çevirecek biri olmayınca gücü yettiği kadarıyla namazını kılar.

 
Emniyet: 

 

Canı ve malı gibi korunması şart olan konularda düşmandan veya yırtıcı hayvan gibi tehlikelerden korkan kimse de gücünün yettiğine göre namazını kılar.

 
Bilmek ve Hatırlamak:

 

Malikî Mezhebine göre unutarak kıble yönüne doğru namaz kılma­yan kimse -vakit çıkmadıkça- namazını iade eder, vakit çıktıktan son­ra namaz sahih olur.




[165] Hamidullah, İslâm'a Giriş, s. 342.

[166] Bakara: 2/144.

[167] Mevlevi, Müslümanlıkta İbadet Tarihi 68-72.

[168] Bilmen, İslâm İlmihali, s. 111; Cezîrî, Fame, c. I, s. 303.