- İstihlafın Sebepi

Adsense kodları


İstihlafın Sebepi

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
ezelinur
Fri 29 January 2010, 06:56 pm GMT +0200

Namazda istihlâfın sebepi konusunda mezhebler detaylı görüşler ileri sürmüşlerdir. Bu görüşleri aşağıda, herbirine göre ayrı ayrı sırala­mış bulunmaktayız.

Hanefiler dediler ki: İstihlâfın sebepi, elinde olmaksızın imamın abdestinin bozulmasıdır. Sözgelimi yellenmesi, vücûdundan kan akması veya buna benzer insan bedeninden çıkan necasetler sebep olarak gösterilebilir. Fakat imama, namazdayken namaza devam etmesine engel olan bir necaset bulaşırsa veya bir rükün edâ edecek süreyle avret yeri açılıp öylece kılarsa namazı fâsid olur. Bu durumda yerine imam olarak başka­sını geçirmesi sahîh olmaz. Yine bunun gibi imam, kahkahayla güler, delirir veya bayılırsa, başkasını imam olarak yerine geçirmesi sahîh ol­maz. Farz olan kıraat miktarını okumaktan âciz olursa istihlâf etmesi sahîh olur. Küçük ya da büyük abdestin sıkıştırması dolayısıyla rükû ve­ya secde yapmaktan âciz kalan imam, oturarak kılabilirse başkasını istihlâf etmesi sahîh olmaz. Oturarak kıldığı takdirde cemaat, ayakta durarak namazı tamamlar. Bu, Ebû Hanîfe’nin görüşüdür. Zarar meydana gelme­sinden veya malın zayi olmasından korkan imamın, başkasını istihlâf et­mesi sahîh olmaz. Bu durumda namazı kesmesi gerekir. Kesince de cema­at, imkân bulduğu takdirde namaza yeniden başlar.

Malikiler dediler ki: İstihlâfın üç sebepi vardır:

1. İmamın, kendisinin veya başkalarının malının zayi olmasından korkması durumunda, bu malı kurtarmak için namazı kesmesi ve yerine başkasını geçirmesi mendub olur. Yalnız, telef olmasından korktuğu ma­lın zayi olması nedeniyle sahibinin şiddetli bir zarara uğraması veya helak olmasına neden olacağı kuvvetle muhtemel olmalıdır. İşte bu durumda telef olmasından korktuğu mal, az da olsa, çok da olsa; bir daha namaza kavuşması için vakit geniş olsa da, olmasa da namazı kesmesi vâcib olur. Ama malın telef olmasından korkmaz ve fakat bekçisiz durmasından ötü­rü kalbi müsterih olmazsa, namazı kesmesi iki şartla sahîh olur:

a. Kesmiş olduğu namazı, vakti çıkmadan önce edâ edebilecek ge­nişlikte bir vakit bulunmalıdır.

b. Telef olmasından korktuğu mal çok olmalıdır. Çok mal, sahibi nezdinde kıymet ve özelliği olan mal demektir. Bu iki şarttan biri tahak­kuk etmediği takdirde namazın kesilmesi sahîh olmaz. Kişinin canının telef olmasından korkması da, malın telef olması gibidir. Â’mâ birinin otomobil altında kalmasından veya kendisine zarar verecek derin bir çu­kura düşmesinden korkutursa, onu kurtarmak için de namazı kesmek vâ­cib olur.

Özetleyecek olursak deriz ki: Anılan şartlar doğrultusunda imamın, mal veya cana bir zarar gelmesinden korkması hâlinde namazı kesmesi farz, gerisini tamamlamak üzere yerine birini imam olarak geçirmesi ise mendub olur. Bilindiği gibi Hanefîler derler ki: Bu gibi korku hâlinde imamın namazı kesmesi vâcib olur. Ama yerine birini geçirmesi caiz ol­maz. Çünkü bu durumda hem kendisinin, hem de kendisine tâbi olanla­rın namazları batıl olur. İmamın arkasındaki cemaat iki imam istihlâf ederek, bir kısmı bir imâmın arkasında, diğer kısmı da diğer bir imamın arkasında namaz kılabilirler. İmam kendi yerine birini halef tâyin eder de, cemaat ikinci bir imamı öne geçirirse ve böylece de cemâatin bir kıs­mı bir imamın, diğer kısmı da diğer bir imamın arkasında namaz kılar­larsa namazları sahîh olur. Ama birini istihlâf ettikten sonra, cemaatin bir başkasını imam olarak öne geçirmesi haram olur. Bununla beraber öne geçirdikleri imamın ardında kıldıkları namaz da sahîh olur.

Bütün bu anlatılanlar, Cuma namazı dışındaki diğer namazlarla ilgi­liydi. Ama bu olup bitenler, Cuma namazını imam olarak kıldırmaktayken meydana gelir de imam, herhangi bir şahsı istihlâf etmez, cemaatte bulunanlar da kendi başlarına münferid olarak kılarlarsa, namazları batıl olur. Çünkü Cuma namazının sahîh olabilmesi için cemaat şarttır. Bu durumda imam birini, cemaat de başka birini imam olarak öne geçirirler­se, imamın tayin ettiği kişinin ardında kılanların Cuma namazı sahîh, başkasının ardında kılanlarınki batıl olur. Eğer imam, kendi yerine bir kişiyi tayin etmez de, cemaat iki ayrı kişiyi imam olarak öne geçirirlerse, önce kıldıranın ardında kılınan Cuma namazı sahîh olur. Eğer her iki imam da aynı anda selâm verirlerse hepsinin namazı batıl olur. Dolayısıy­la da eğer henüz varsa, Cumayı ikinci kez kılmaları vâcib olur. Aksi takdirde, kıldıklarını öğle namazı olarak kılmış olurlar. Hanefîler bu gö­rüşe muhalefet ederek demişlerdir ki: İmam bir kimseyi istihlâf etmez de cemaattekiler namazlarını münferid olarak kılarlarsa, -bu ister Cuma namazı, isterse başka bir namaz olsun- namazları batıl olur. Yine bunun gibi imam, birini istihlâf eder de cemaat bir başkasını istihlâf ederse, cemaatin istihlâf ettiğinin ardında kılanların namazları batıl olur. Ne imam ve ne de cemaat, herhangi birini istihlâf etmez de cemaatte bulunanlar­dan biri öne geçip imamlık yapar ve namazı ikmâl ettirirse, bu durumda namazları sahîh olur.

Şafiiler dediler ki: İstihlâfın sebepi, hades hâlinin vukû bulmasıyla imamın imamlıktan çıkmasıdır. Bu hades hâli kasıtlı da olsa, elde ol­mayarak da olsa veya namazdayken önceden hadesli olduğu anlaşılsa da hüküm aynıdır. Bu sebep, Şâfiîlere göre zarurî değildir. İmam herhangi bir sebep olmaksızın da yerine bir kişiyi istihlâf edebilir. İmam bir kişiyi, cemaat de başka bir kişiyi imamlık için öne geçirirlerse, her ikisinin ar­dında kılman namaz da sahîh olur. Ama cemaatin tâyin ettiğinin ardında kılmak daha uygun olur. İmamın tâyin ettiğinin ardında değil... Ama görevli imamın tayin ettiğinin ardında kılmak elbette ki daha uygun ola­caktır. İster görevli olsun ve isterse fahrî olsun, imam, bir kişiyi istihlâf eder de cemaatten hiç kimse tâyin etmediği hâlde adamın biri namaz kıl­dırmak için öne geçerse, bu durumda imamın istihlâf ettiğinin ardında namaz kılmak daha uygun olur. Ama her ikisinin de ardında kılınan na­maz sahîh olur. Açıkça görüldüğü gibi Şâfiîler, bütün bu anlatılanlarda Hanefî ve Mâlikîlere muhalefet etmişlerdir.

Hanbeliler dediler ki: İstihlâfın sebepi, imamda namazı tamam­lamaya engel şiddetli bir hastalığın meydana gelmesidir. Fatiha okuma gibi sözlü bir rüknü, rükû ve secde tesbihâtı gibi sözlü bir vecibeyi yerine getirmekten âciz olması da böyledir. İmamda bu sayılanlar türünden bir mazeret ortaya çıkarsa, namazı tamamlaması için, cemaatten olmasa bile, bir başkasını kendi yerine geçirmesi caiz olur. Bu mezhebe göre, hades hâlinin vukû bulması istihlâf için bir sebep sayılmamaktadır. Meselâ namaz esnasında imamın abdesti bozulduğunda, hem kendisinin ve hem de kendisine uymuş olanların namazları batıl olur. Ki bu durumda imamın, bir kimseyi istihlâf etmesi caiz olmaz. İmamda istihlâfı mubah kılan bir mazeret vukû bulur da yerine birini istihlâf etmezse, namazlarını kendile­rine tamamlatması için cemaatin bir kişiyi imam olarak öne geçirmesi caiz olur. Herhangi birini seçmeden kendi başlarına bireysel olarak kıl­maları da caizdir. Cemâat bir kimseyi, imam da başka bir kimseyi seçip tâyin ederse, Hanefîlerin de dediği gibi, sadece imamın istihlâf ettiğinin ardında kılınan namaz sahîh olur.[80]