reyyan
Mon 23 August 2010, 03:22 pm GMT +0200
İstihaza Olan Kadının Her Namaz İçin Gusletmesi Gerekir Mi?
Kadının "istihaza olması" denilince, iki mana hatıra gelir, birincisi, kadının belli vakitlerde, belli bir süre dölyatağından gelen kan; ikincisi yine dölyatağı veya idrar yolunda bir hastalık, yada damar çatlaması neticesi sık sık akan ve süresi belli olmayan kan demektir. Bunlardan her biri için ayrı hükümler konulmuştur. Bizim konu edindiğimiz ise, ikincisidir.
Ancak mevcut rivayetlerin farklı bilgi ve hükümler getirmesi, konuyu muğlak bir noktaya sürüklemiş ve üzerinde hayli yorumların yapılmasına sebeb olmuştur.
İslâm, hemen her konuda temizliğe geniş yer veren bir dindir, ama bu ölçülüdür, faydalıdır; sıkıcı, bıkkınlık verici hiç değildir. Her namaz için gusletmek büyük bir külfeti beraberinde getirmekte ve kişinin günlük meşgalesini aksatacak ölçüdedir.
O bakımdan rivayetleri iyice araştırmamız, aralarındaki farkları ve delâlet ettikleri manâ ve hükümleri gözden geçirmemiş, zayıf rivayetlere parmak basmamız gerekmektedir. Konuya bu açıdan bakarak ilgili hadîsleri naklediyoruz:
Hz. Aişe (r.a.) dan yapılan rivayette, demiştir ki:
"Cahş kızı Zeyneb istihaza olmuştu; Peygamber (a.s.) Efendimiz ona: "Her namaz için guslet!" diye emretti."[302]
Yine Hz. Aişe (r.a.) validemizden yapılan rivayette, demiştir ki:
"Süheyl b. Amr'ın kızı Sehle İstihaza olmuştu. Resûlüllah (a.s.) Efendimize gelip sordu. Resûlüllah (a.s.) ona: "Her namaz için (veya vaktinde) guslet," diye emretti. Bu hal Zeyneb'e fazlasıyla bir yük yüklediği için, Peygamber (a.s.) ona öğle ile ikindi namazı için bir defa, akşam ile yatsı için de bir gusül yapmasını emretti."[303]
Urve bin Zübeyir’den, o da Ümeys kızı Esma'dan rivayet ediyor. Esma diyor ki:
"Resûlüllah (a.s.) Efendimiz'e Ya Resûlellah! Ebu Hubeyş kızı Fatıma şu kadar zamandan beri istihaza olmuştur, o bakımdan namaz da kılmadı, (ne buyurursunuz?), dedim. Resûlüllah (a.s.) şöyle buyurdu: "Bu şeytandandır... Bir leğene otursun, suyun üstünde sarımtırak renk görürse, öyle ve ikindi için bir defa gusletsin; akşam ve yatsı için de bir defa gusletsin. Sabah (namazı) için de bir defa gusletsin ve bunlar arasında abdest alsın...[304]
Hadîslerin açık delâletinden şu hükümler anlaşılmaktadır:
1- Âdet görme dışında rahimden sık sık gelen kan, istihaza, yani bir damar çatlaması veya bir rahim hastalığı sebebiyle akan kandır. Bundan dolayı her namaz vakti girince gusletmesi vâcibdir.
2- Yine kendisinden istihaza kanı gelen kadın, öğle ile ikindi vakti için bir defa, akşam ile yatsı için bir defa, sabah vakti içinde bir defa gusleder ve vâcibdir. Arayerde namaz kılmak istediğinde abdest almakla yetinir.
Hadîslerin ışığında müctehid imamların ve diğer ilim adamlarının görüş, tesbit, istidlal, ihticac ve ortaya koydukları sonuçlar:
a) Hanefîlere göre:
İstihaza olan kadının hükmü, temizlik içinde bulunan kadınların hükmü gibidir, şu farkla ki, istihaza olan kadın her namaz (vakit namazı) için bir abdest alır. (Gusletmesine gerek yoktur.)[305]
İstihaza kanından dolayı namazı, orucu ve cinsel teması terketmeye gerek yoktur. Bu, diğer özür sahibleri gibidir.[306]Devamlı idrarı akan veya devamlı yellenen kimsenin her vakit namazı için nasıl bir abdest alması gerekiyorsa, istihaza olan kadının da her namaz için bir abdest alması vâcibdir.
b) Şâfiîlere göre:
İmam Şafiî el-Umm'de konuya ağırlık vererek, daha çok Urve'nın Hz. Aişe'den yapılan şu rivayetle istidlal ettiği anlaşılıyor: Ebû Hubeyş kızı Fatıma (r.a.)' Resûlüllah (a.s.) Efendimiz'e dedi ki:
"Ben hiç de temizlenmiyorum (yani kanım kesilmiyor); namazı bırakayım mı?" Bunun üzerine Peygamber (a.s.), ona şöyle buyurdu:
"(Senin dediğin) ancak bir damar çatlamasından gelen kandır, ayhali kanı değildir. Ayhalin başlayınca namazı bırak. Ayhali geçince, günlerini takdir ederek kendinden kanı giderip temizle ve namaz kıl!"[307]
İmam Şafiî bir de Hamene bint Cahş'la ilgili rivayetle ihticac edip istihaza kanından dolayı gusül gerekmiyeceğini, fakat her namaz için bir abdest gerekeceğine kail olmuştur.
Böylece, istihaza, devamlı idrar akması gibi bir hades-i dâimdir. Namaz ve oruca engel değildir. İstahaza olan kadın fercini (cinsel organını) yıkar, namaz vakti içinde abdest alır ve hemen namazını kılar. Bu arada namaz kılmadan namazla ilgili bir işle, avret yerini kapamak gibi, veya cemaati beklemek gibi şeyle uğraşıp namazı geciktirirse, bir zararı olmaz. Aksi halde geciktirme zarar verir, (yani yeniden abdest alması gerekir).[308]
c) Hanbelîlere göre:
İstihaza, ayhali ve loğusa vaktinin dışında rahimden gelen kandır. Ayhali süresini aşan veya onun en az süresinden az bir süre gelen kan istihaza sayılır. Henüz ayhali olmayan kızdan akan kan da istihaza kapsamına girer. Bunun hükmü, devamlı idrarı akan veya devamlı yellenen kimsenin hükmü gibidir, her namaz vakti için bir abdest alması gerekir.[309]
d) Mâlikîlere göre:
İstihaza olan kadın, kendisinden gelen kanı, kokusuyla veya rengiyle ya da koyuluğuyla ayırd edip ayhali kanı olduğunu biliyor ve temiz kalmanın en az müddetini de geçirmiş bulunuyorsa -ki bu onbeş gündür-, o takdirde ayhalinde bulunuyor demektir. Eğer ayırd edemiyor veya temiz kalmanın en az müddeti tamamlanmadan ayırd edebiliyorsa, o takdirde istihaza kanıdır.[310] Her namaz vakti için bir abdest alması gerekir. İbn Nâfî'nin yaptığı rivayete göre de, istihazalı kadın namazı 15 gün bırakır, sonra gusledip namaz kılmaya başlar.[311]
Konuyla ilgili diğer rivayetler ve tahliller:
899 no'lu Hz. Aişe hadîsinde Muhammed b. İshak bulunuyor. Ancak hangisi? Çünkü hadîs rivayet zincirinde ondört tane bu isimde kişi tesbit edilmiştir. Zehebi bunları bir bir incelerken çoğunun meçhul, bir kısmının münker, bir kısmının da sıka olmadığına dikkatleri çekmiştir. O bakımdan sözü edilen hadîsin rivayet zincirinde onlardan birinin bulunması, şüphe uyandırmaktadır. Onun için cumhur bu hadisi ihticaca uygun görmeyip istihaza olan kadının her namaz için (vakit girince) abdest almasının vâcib olduğunu, gusletmenin gerekmediğini belirtmiştir. Dört mezhep imamının da ictihad ve tesbiti bu doğrultuda ve bu anlamdadır.
Resûlüllah'ın (a.s.) Cahş kızı Ümmü Habîbe'ye, "guslet de sonra namaz kıl!" emrini İmam Şafiî tahlil edip yorumlarken şöyle demiştir:
"Resûlüllah (a.s.) ona temizlik bakımından yıkan ve namaz kıl, demiştir. Bundan her namaz için guslet manâsı çıkmaz. İnşaallah bu emir tatavvu' yolu bir anlam taşır."
900 nolu Hz. Aişe hadîsinin rivayet zincirinde yine Muhammed b. İshak vardır ki, bu zatın rivayeti hiçbir zaman hüccet kabul edilmemiştir. Abdurrahman b. Kasım ise bu hadîsi babasından duymamıştır. O halde "Abdurrahman da babasından rivayet etmiştir" sözü sağlıklı değildir.
901 nolu Urve hadîsinin isnadında Süheyl b. Ebî Salîh bulunuyordur ki, onun hadîsiyle ihticacda bulunmak hususunda hayli farklı görüşler söz konusudur. Muhaddîs Yahya onun kaviy olmadığını ve bu bakımdan hüccete sayılmayacağını söylemiştir. Ahmed b. Hanbel, onun Muhammed b. Amır'dan daha müsbet olduğunu belirterek rivayeti elverir demiştir. Ebû Hatim ise, onun hadîsi yazılabilir, ama onunla ihticac edilmez.[312]
Ayrıca bu konuda Hamene bint Cahş'den yapılan rivayette, öğleyi geciktirmek, ikindiyi hemen acele kılmak ve sonra temizleninceye kadar gusletmek ve böylece öğle ile ikindi namazlarını cem'edip kılmak, sonra akşam namazını geciktirmek, yatsı namazını vakit girer girmez hemen acele etmek, sonra gusledip iki namaz arasını birleştirmek ve sabah namazı için de ayrı bir gusül yapmak mealinde yapılan rivayet büsbütün karışıktır. Ravî zincirinde Muhammed b. Akil bulunuyor ki, bu zatın rivâyetiyle ihticac hususunda hayli ihtilâf söz konusudur. İbn Mende'ye göre, onun rivayeti sahih değildir.
Böylece rivayetler çatışmaktadır. İki rivayette istihaza olan kadının her namaz için gusletmesi emredilirken, diğer iki rivayette, sadece öğle ile ikindi namazları için bir, akşam ile yatsı namazları için de bir gusletmek emredilmiştir. Anlaşılan bu ikinci rivayet birinci rivayeti neshetmiş, yani hükmünü kaldırmıştır.
Hicrî üçüncü asırda yetişen ünlü hadîs âlimi Ebû Cafer et-Tahavi bu konuya geniş yer vermiştir. Altı yedi kadar rivayetin, her namaz için gusletmekle emredildiğini sıraladıktan sonra, öğle ikindi, akşam ile yatsı ve birde sabah namazı vakti için birer gusül yapılmasıyla ilgili dört kadar rivayeti tesbit ederek birinci rivayetlerin bunlarla hükmünün kaldırıldığını belirtmiştir. Sonra da her namaz için gusül değil abdest alması gereğini belirten altı kadar hadîs toplayıp naklettikten sonra bunların da daha önceki hadîslerin hükmünü kaldırdığını, yani istihaza olan kadının her namaz için bir abdest alması gereğini belirten hadîslerin, her namaz için gusletmesi gerektiğini bildiren ve bir de her iki namaz için bir guslün kâfi geleceği hakkındaki rivayetin neshedildiğini hükümlerinin kaldırıldığını açıklamıştır.[313]
Zeylâî, Fatıma bint Ebî Hubeyş'le ilgili Hz. Aişe (r.a.) hadîsini uzun uzadıya tahlil ederken, hadîsin sonuna "kan hasır üzerine damlasa bile..." mealinde ilâve edilen kısmın kitaptan olmadığına dikkatleri çekmiştir.
Ayrıca bu konuda Adiy b. Sâbit'in dedesinin hadîsi, Hz. Aişe, Hz. Ümmu Seleme ve Hz. Sevde bint Zem'a hadîsleri üzerinde durmuştur. Birincisini Ebû Dâvud ile Tirmizi ve İbn Mâce, Şerîk'den, O da Ebû Yakzan'dan, o da Adiy b. Sâbit'ten, o da babasından ve dedesinden rivayet etmiştir. Adiy b. Sabit hakkında İmam Buharî'den sorulduğunda, dedesinin ismini bilmediğini söylemiştir. Yahya b. Maın'in onun dedesinin isminin Dinar olduğunu söylediği Buharî'ye anlatılınca ona da itibar etmemiştir.
Nitekim Ebû Dâvud, "Adiy b. Sâbit'in bu hadîsi zayıftır" demiştir.
Hz. Aişe hadîsi ise şöyledir:
"Resûlüllah (a.s.) Efendimiz'den müstehaza olan kadından soruldu. Buyurdu ki:
"Ayhali olduğu günler namazı bırakır, sonra bir defa guslettikten sonra her namaz için bir abdest alır..."
Ümmu Seleme hadîsine gelince, onu Darekutnî rivayet etmiştir. Fatıma bint Ebî Hubeyş (r.a.) istihaza olmuştu. Durumunu öğrenmek için Ümmu Seleme'ye rica edip Peygamber (a.s.) Efendimiz'den sormasını istemişti. Peygamberimiz (a.s.) şöyle buyurmuştur:
"Ayhali bulunduğu günler namazı terkeder, sonra gusledip bir elbiseyle iyice (kanın dışarı akmasını önleyecek şekilde) korunup dikkat gösterir ve namaz kılar."
Darekutnî bu hadîsin râvilerinin hemen hepsinin sıka (güvenilir) olduğunu belirtmiştir. İbn Ebî Şeybe de bunu kendi Sünen'inde rivayet etmiştir. Hadîs, her namaz için gusletmenin vâcib olmadığmın, ama her namaz için abdestin gerekli olduğuna delâlet etmektedir.
Hz. Sevde hadîsi ise, Taberânî onu rivayet ederek kendi el-Evsat mu'cemine almıştır. Hadîsin meali şöyledir:
"Müstehaza olan kadın ayhali günlerinde namazı bırakır, sonra bir defa yıkanır, sonra da her namaz için bir abdest alır."
Bu da diğer hadîslerin hükmünün kaldırıldığını açıkça göstermektedir.[314] Sahîh olduğunda ise şüphe izhar eden olmamıştır.
Çıkarılan Hükümler:
1- İstihaze kanı gören kadın, namaz ve orucu, tavaf ve Kur'ân okumayı terketmez.
2- Kocasıyla cinsel temasta bulunabilir. (Ancak sağlık yönünden bir sakınca olduğu uzman bir doktor tarafından belirtilirse o takdirde temastan kaçınır).
3- İstihaza kanı gören kadın, kanı aktığı sürece her namaz vakti girince, diğer özür sahipleri gibi, abdest alması gerekir.
4- İstihaza kanı sürüp giderken bu arada ayhali süresi başlar ve kendisi de bunu ayırd edebiliyorsa, o zaman namazı bırakır. Ramazanda ise: O süre içinde oruç tutmaz ve cinsel temasta bulunmaz. Süre dolunca gusleder ve sonra her namaz için abdest alıp ibâdetini yerine getirir.
5- İstahaza kanı gören kadın, akan kanın etrafı kirletmemesi ve dikkatleri çekmemesi için sıkıca bez tutunur ve buna dikkat gösterir.
İstihaza konusunda Sıddîk Hasan Han, hadîslerden bir kısmını nakledip bazı açıklamalarda bulunmuştur. Konuya yeteri kadar ağırlık verdiğimiz için onun açıklamalarını nakletmeye gerek görmedik. Bununla beraber arzu edenler Fethülallâm li-Şerhi Bülûğil-Meram: 1/71, 72'ye bakabilirler.
Fıkhü's-Sünne'de ise İstihaza hakkında şu açıklama yapılmıştır:
Müstehazanın üç hali vardır:
1- Ayhali süresi, istihaza olmadan önce belli olmuştur. İstihaza hali başlayınca ayhali süresi bilinen müddettir ve bu, hayz müddetidir. Geri kalan süre istihaza müddetidir.
Müellif buna delil olarak Ümmu Seleme hadisini naklederek göstermiştir.
2- Kan akması hep devam etmiştir, o yüzden kadının ayhali süresi belli olmamıştır, yani kesin bilinmemektedir, o yüzden ayhali kanını ayırd edememektedir. Bu durumda kadının âdet görme süresi altı veya yedi gün sayılır, çünkü çoğu kadınların âdeti bu kadar sürmektedir. Bu takdirde kadının kanı kesilince, ya yirmi dört gece ve gündüzün, ya da yirmiüç gece ve gündüzün namazını kılar.
Müellif bu hususta Hamene bint Cahş (r.a.) hadisiyle istidlal etmiştir.
3- Kadının belli bir âdeti yoktur. Ancak âdet görme kanıyla diğer kanları ayırd edebilecek durumdadır. Bu durumda kadın ayırd etmesine göre amel eder. Koyu kırmızı, siyaha meyil renkte akan kan ayhali kanıdır. O devam ettikçe namaz kılmaz, oruç tutmaz. Rengi değişince, istihaza kanı başladığına hükmeder ve yıkanıp namaza başlar.
Özetini verdiğimiz bu bölümde müellif, Fatıma bint Ebî Hubeyş (r.a.) hadîsiyle istidlal etmiştir.
Kadının "istihaza olması" denilince, iki mana hatıra gelir, birincisi, kadının belli vakitlerde, belli bir süre dölyatağından gelen kan; ikincisi yine dölyatağı veya idrar yolunda bir hastalık, yada damar çatlaması neticesi sık sık akan ve süresi belli olmayan kan demektir. Bunlardan her biri için ayrı hükümler konulmuştur. Bizim konu edindiğimiz ise, ikincisidir.
Ancak mevcut rivayetlerin farklı bilgi ve hükümler getirmesi, konuyu muğlak bir noktaya sürüklemiş ve üzerinde hayli yorumların yapılmasına sebeb olmuştur.
İslâm, hemen her konuda temizliğe geniş yer veren bir dindir, ama bu ölçülüdür, faydalıdır; sıkıcı, bıkkınlık verici hiç değildir. Her namaz için gusletmek büyük bir külfeti beraberinde getirmekte ve kişinin günlük meşgalesini aksatacak ölçüdedir.
O bakımdan rivayetleri iyice araştırmamız, aralarındaki farkları ve delâlet ettikleri manâ ve hükümleri gözden geçirmemiş, zayıf rivayetlere parmak basmamız gerekmektedir. Konuya bu açıdan bakarak ilgili hadîsleri naklediyoruz:
Hz. Aişe (r.a.) dan yapılan rivayette, demiştir ki:
"Cahş kızı Zeyneb istihaza olmuştu; Peygamber (a.s.) Efendimiz ona: "Her namaz için guslet!" diye emretti."[302]
Yine Hz. Aişe (r.a.) validemizden yapılan rivayette, demiştir ki:
"Süheyl b. Amr'ın kızı Sehle İstihaza olmuştu. Resûlüllah (a.s.) Efendimize gelip sordu. Resûlüllah (a.s.) ona: "Her namaz için (veya vaktinde) guslet," diye emretti. Bu hal Zeyneb'e fazlasıyla bir yük yüklediği için, Peygamber (a.s.) ona öğle ile ikindi namazı için bir defa, akşam ile yatsı için de bir gusül yapmasını emretti."[303]
Urve bin Zübeyir’den, o da Ümeys kızı Esma'dan rivayet ediyor. Esma diyor ki:
"Resûlüllah (a.s.) Efendimiz'e Ya Resûlellah! Ebu Hubeyş kızı Fatıma şu kadar zamandan beri istihaza olmuştur, o bakımdan namaz da kılmadı, (ne buyurursunuz?), dedim. Resûlüllah (a.s.) şöyle buyurdu: "Bu şeytandandır... Bir leğene otursun, suyun üstünde sarımtırak renk görürse, öyle ve ikindi için bir defa gusletsin; akşam ve yatsı için de bir defa gusletsin. Sabah (namazı) için de bir defa gusletsin ve bunlar arasında abdest alsın...[304]
Hadîslerin açık delâletinden şu hükümler anlaşılmaktadır:
1- Âdet görme dışında rahimden sık sık gelen kan, istihaza, yani bir damar çatlaması veya bir rahim hastalığı sebebiyle akan kandır. Bundan dolayı her namaz vakti girince gusletmesi vâcibdir.
2- Yine kendisinden istihaza kanı gelen kadın, öğle ile ikindi vakti için bir defa, akşam ile yatsı için bir defa, sabah vakti içinde bir defa gusleder ve vâcibdir. Arayerde namaz kılmak istediğinde abdest almakla yetinir.
Hadîslerin ışığında müctehid imamların ve diğer ilim adamlarının görüş, tesbit, istidlal, ihticac ve ortaya koydukları sonuçlar:
a) Hanefîlere göre:
İstihaza olan kadının hükmü, temizlik içinde bulunan kadınların hükmü gibidir, şu farkla ki, istihaza olan kadın her namaz (vakit namazı) için bir abdest alır. (Gusletmesine gerek yoktur.)[305]
İstihaza kanından dolayı namazı, orucu ve cinsel teması terketmeye gerek yoktur. Bu, diğer özür sahibleri gibidir.[306]Devamlı idrarı akan veya devamlı yellenen kimsenin her vakit namazı için nasıl bir abdest alması gerekiyorsa, istihaza olan kadının da her namaz için bir abdest alması vâcibdir.
b) Şâfiîlere göre:
İmam Şafiî el-Umm'de konuya ağırlık vererek, daha çok Urve'nın Hz. Aişe'den yapılan şu rivayetle istidlal ettiği anlaşılıyor: Ebû Hubeyş kızı Fatıma (r.a.)' Resûlüllah (a.s.) Efendimiz'e dedi ki:
"Ben hiç de temizlenmiyorum (yani kanım kesilmiyor); namazı bırakayım mı?" Bunun üzerine Peygamber (a.s.), ona şöyle buyurdu:
"(Senin dediğin) ancak bir damar çatlamasından gelen kandır, ayhali kanı değildir. Ayhalin başlayınca namazı bırak. Ayhali geçince, günlerini takdir ederek kendinden kanı giderip temizle ve namaz kıl!"[307]
İmam Şafiî bir de Hamene bint Cahş'la ilgili rivayetle ihticac edip istihaza kanından dolayı gusül gerekmiyeceğini, fakat her namaz için bir abdest gerekeceğine kail olmuştur.
Böylece, istihaza, devamlı idrar akması gibi bir hades-i dâimdir. Namaz ve oruca engel değildir. İstahaza olan kadın fercini (cinsel organını) yıkar, namaz vakti içinde abdest alır ve hemen namazını kılar. Bu arada namaz kılmadan namazla ilgili bir işle, avret yerini kapamak gibi, veya cemaati beklemek gibi şeyle uğraşıp namazı geciktirirse, bir zararı olmaz. Aksi halde geciktirme zarar verir, (yani yeniden abdest alması gerekir).[308]
c) Hanbelîlere göre:
İstihaza, ayhali ve loğusa vaktinin dışında rahimden gelen kandır. Ayhali süresini aşan veya onun en az süresinden az bir süre gelen kan istihaza sayılır. Henüz ayhali olmayan kızdan akan kan da istihaza kapsamına girer. Bunun hükmü, devamlı idrarı akan veya devamlı yellenen kimsenin hükmü gibidir, her namaz vakti için bir abdest alması gerekir.[309]
d) Mâlikîlere göre:
İstihaza olan kadın, kendisinden gelen kanı, kokusuyla veya rengiyle ya da koyuluğuyla ayırd edip ayhali kanı olduğunu biliyor ve temiz kalmanın en az müddetini de geçirmiş bulunuyorsa -ki bu onbeş gündür-, o takdirde ayhalinde bulunuyor demektir. Eğer ayırd edemiyor veya temiz kalmanın en az müddeti tamamlanmadan ayırd edebiliyorsa, o takdirde istihaza kanıdır.[310] Her namaz vakti için bir abdest alması gerekir. İbn Nâfî'nin yaptığı rivayete göre de, istihazalı kadın namazı 15 gün bırakır, sonra gusledip namaz kılmaya başlar.[311]
Konuyla ilgili diğer rivayetler ve tahliller:
899 no'lu Hz. Aişe hadîsinde Muhammed b. İshak bulunuyor. Ancak hangisi? Çünkü hadîs rivayet zincirinde ondört tane bu isimde kişi tesbit edilmiştir. Zehebi bunları bir bir incelerken çoğunun meçhul, bir kısmının münker, bir kısmının da sıka olmadığına dikkatleri çekmiştir. O bakımdan sözü edilen hadîsin rivayet zincirinde onlardan birinin bulunması, şüphe uyandırmaktadır. Onun için cumhur bu hadisi ihticaca uygun görmeyip istihaza olan kadının her namaz için (vakit girince) abdest almasının vâcib olduğunu, gusletmenin gerekmediğini belirtmiştir. Dört mezhep imamının da ictihad ve tesbiti bu doğrultuda ve bu anlamdadır.
Resûlüllah'ın (a.s.) Cahş kızı Ümmü Habîbe'ye, "guslet de sonra namaz kıl!" emrini İmam Şafiî tahlil edip yorumlarken şöyle demiştir:
"Resûlüllah (a.s.) ona temizlik bakımından yıkan ve namaz kıl, demiştir. Bundan her namaz için guslet manâsı çıkmaz. İnşaallah bu emir tatavvu' yolu bir anlam taşır."
900 nolu Hz. Aişe hadîsinin rivayet zincirinde yine Muhammed b. İshak vardır ki, bu zatın rivayeti hiçbir zaman hüccet kabul edilmemiştir. Abdurrahman b. Kasım ise bu hadîsi babasından duymamıştır. O halde "Abdurrahman da babasından rivayet etmiştir" sözü sağlıklı değildir.
901 nolu Urve hadîsinin isnadında Süheyl b. Ebî Salîh bulunuyordur ki, onun hadîsiyle ihticacda bulunmak hususunda hayli farklı görüşler söz konusudur. Muhaddîs Yahya onun kaviy olmadığını ve bu bakımdan hüccete sayılmayacağını söylemiştir. Ahmed b. Hanbel, onun Muhammed b. Amır'dan daha müsbet olduğunu belirterek rivayeti elverir demiştir. Ebû Hatim ise, onun hadîsi yazılabilir, ama onunla ihticac edilmez.[312]
Ayrıca bu konuda Hamene bint Cahş'den yapılan rivayette, öğleyi geciktirmek, ikindiyi hemen acele kılmak ve sonra temizleninceye kadar gusletmek ve böylece öğle ile ikindi namazlarını cem'edip kılmak, sonra akşam namazını geciktirmek, yatsı namazını vakit girer girmez hemen acele etmek, sonra gusledip iki namaz arasını birleştirmek ve sabah namazı için de ayrı bir gusül yapmak mealinde yapılan rivayet büsbütün karışıktır. Ravî zincirinde Muhammed b. Akil bulunuyor ki, bu zatın rivâyetiyle ihticac hususunda hayli ihtilâf söz konusudur. İbn Mende'ye göre, onun rivayeti sahih değildir.
Böylece rivayetler çatışmaktadır. İki rivayette istihaza olan kadının her namaz için gusletmesi emredilirken, diğer iki rivayette, sadece öğle ile ikindi namazları için bir, akşam ile yatsı namazları için de bir gusletmek emredilmiştir. Anlaşılan bu ikinci rivayet birinci rivayeti neshetmiş, yani hükmünü kaldırmıştır.
Hicrî üçüncü asırda yetişen ünlü hadîs âlimi Ebû Cafer et-Tahavi bu konuya geniş yer vermiştir. Altı yedi kadar rivayetin, her namaz için gusletmekle emredildiğini sıraladıktan sonra, öğle ikindi, akşam ile yatsı ve birde sabah namazı vakti için birer gusül yapılmasıyla ilgili dört kadar rivayeti tesbit ederek birinci rivayetlerin bunlarla hükmünün kaldırıldığını belirtmiştir. Sonra da her namaz için gusül değil abdest alması gereğini belirten altı kadar hadîs toplayıp naklettikten sonra bunların da daha önceki hadîslerin hükmünü kaldırdığını, yani istihaza olan kadının her namaz için bir abdest alması gereğini belirten hadîslerin, her namaz için gusletmesi gerektiğini bildiren ve bir de her iki namaz için bir guslün kâfi geleceği hakkındaki rivayetin neshedildiğini hükümlerinin kaldırıldığını açıklamıştır.[313]
Zeylâî, Fatıma bint Ebî Hubeyş'le ilgili Hz. Aişe (r.a.) hadîsini uzun uzadıya tahlil ederken, hadîsin sonuna "kan hasır üzerine damlasa bile..." mealinde ilâve edilen kısmın kitaptan olmadığına dikkatleri çekmiştir.
Ayrıca bu konuda Adiy b. Sâbit'in dedesinin hadîsi, Hz. Aişe, Hz. Ümmu Seleme ve Hz. Sevde bint Zem'a hadîsleri üzerinde durmuştur. Birincisini Ebû Dâvud ile Tirmizi ve İbn Mâce, Şerîk'den, O da Ebû Yakzan'dan, o da Adiy b. Sâbit'ten, o da babasından ve dedesinden rivayet etmiştir. Adiy b. Sabit hakkında İmam Buharî'den sorulduğunda, dedesinin ismini bilmediğini söylemiştir. Yahya b. Maın'in onun dedesinin isminin Dinar olduğunu söylediği Buharî'ye anlatılınca ona da itibar etmemiştir.
Nitekim Ebû Dâvud, "Adiy b. Sâbit'in bu hadîsi zayıftır" demiştir.
Hz. Aişe hadîsi ise şöyledir:
"Resûlüllah (a.s.) Efendimiz'den müstehaza olan kadından soruldu. Buyurdu ki:
"Ayhali olduğu günler namazı bırakır, sonra bir defa guslettikten sonra her namaz için bir abdest alır..."
Ümmu Seleme hadîsine gelince, onu Darekutnî rivayet etmiştir. Fatıma bint Ebî Hubeyş (r.a.) istihaza olmuştu. Durumunu öğrenmek için Ümmu Seleme'ye rica edip Peygamber (a.s.) Efendimiz'den sormasını istemişti. Peygamberimiz (a.s.) şöyle buyurmuştur:
"Ayhali bulunduğu günler namazı terkeder, sonra gusledip bir elbiseyle iyice (kanın dışarı akmasını önleyecek şekilde) korunup dikkat gösterir ve namaz kılar."
Darekutnî bu hadîsin râvilerinin hemen hepsinin sıka (güvenilir) olduğunu belirtmiştir. İbn Ebî Şeybe de bunu kendi Sünen'inde rivayet etmiştir. Hadîs, her namaz için gusletmenin vâcib olmadığmın, ama her namaz için abdestin gerekli olduğuna delâlet etmektedir.
Hz. Sevde hadîsi ise, Taberânî onu rivayet ederek kendi el-Evsat mu'cemine almıştır. Hadîsin meali şöyledir:
"Müstehaza olan kadın ayhali günlerinde namazı bırakır, sonra bir defa yıkanır, sonra da her namaz için bir abdest alır."
Bu da diğer hadîslerin hükmünün kaldırıldığını açıkça göstermektedir.[314] Sahîh olduğunda ise şüphe izhar eden olmamıştır.
Çıkarılan Hükümler:
1- İstihaze kanı gören kadın, namaz ve orucu, tavaf ve Kur'ân okumayı terketmez.
2- Kocasıyla cinsel temasta bulunabilir. (Ancak sağlık yönünden bir sakınca olduğu uzman bir doktor tarafından belirtilirse o takdirde temastan kaçınır).
3- İstihaza kanı gören kadın, kanı aktığı sürece her namaz vakti girince, diğer özür sahipleri gibi, abdest alması gerekir.
4- İstihaza kanı sürüp giderken bu arada ayhali süresi başlar ve kendisi de bunu ayırd edebiliyorsa, o zaman namazı bırakır. Ramazanda ise: O süre içinde oruç tutmaz ve cinsel temasta bulunmaz. Süre dolunca gusleder ve sonra her namaz için abdest alıp ibâdetini yerine getirir.
5- İstahaza kanı gören kadın, akan kanın etrafı kirletmemesi ve dikkatleri çekmemesi için sıkıca bez tutunur ve buna dikkat gösterir.
İstihaza konusunda Sıddîk Hasan Han, hadîslerden bir kısmını nakledip bazı açıklamalarda bulunmuştur. Konuya yeteri kadar ağırlık verdiğimiz için onun açıklamalarını nakletmeye gerek görmedik. Bununla beraber arzu edenler Fethülallâm li-Şerhi Bülûğil-Meram: 1/71, 72'ye bakabilirler.
Fıkhü's-Sünne'de ise İstihaza hakkında şu açıklama yapılmıştır:
Müstehazanın üç hali vardır:
1- Ayhali süresi, istihaza olmadan önce belli olmuştur. İstihaza hali başlayınca ayhali süresi bilinen müddettir ve bu, hayz müddetidir. Geri kalan süre istihaza müddetidir.
Müellif buna delil olarak Ümmu Seleme hadisini naklederek göstermiştir.
2- Kan akması hep devam etmiştir, o yüzden kadının ayhali süresi belli olmamıştır, yani kesin bilinmemektedir, o yüzden ayhali kanını ayırd edememektedir. Bu durumda kadının âdet görme süresi altı veya yedi gün sayılır, çünkü çoğu kadınların âdeti bu kadar sürmektedir. Bu takdirde kadının kanı kesilince, ya yirmi dört gece ve gündüzün, ya da yirmiüç gece ve gündüzün namazını kılar.
Müellif bu hususta Hamene bint Cahş (r.a.) hadisiyle istidlal etmiştir.
3- Kadının belli bir âdeti yoktur. Ancak âdet görme kanıyla diğer kanları ayırd edebilecek durumdadır. Bu durumda kadın ayırd etmesine göre amel eder. Koyu kırmızı, siyaha meyil renkte akan kan ayhali kanıdır. O devam ettikçe namaz kılmaz, oruç tutmaz. Rengi değişince, istihaza kanı başladığına hükmeder ve yıkanıp namaza başlar.
Özetini verdiğimiz bu bölümde müellif, Fatıma bint Ebî Hubeyş (r.a.) hadîsiyle istidlal etmiştir.