sumeyye
Sun 4 July 2010, 02:26 pm GMT +0200
İSTEDİĞİNİ SÖYLEYEN, İSTEMEDİĞİNİ DUYMAYA MAHKÛMDUR
İstediğini söylemek;
Yani, ağzına veya aklına gelen her şeyi söylemek midir…!?
İstediğini söylemek;
Kendini herkesten üstün görme,
Kendini beğenip, gurur ve kibir hastalığına yakalanma hali midir !?
Öte yandan, istediğini söylememek veya söyleyememek;
Yaratandan korkmak yerine, yaratılmıştan korkma mıdır …!?
İstediğini söylememek;
İnce fikirli olmak, hatır gütmesini bilmek midir…!?
İstediğini söylememek;
Karşısındakine duyulan sevgi ve saygı sorumluluğunu zedelememek midir…!? O nedenle insan ilişkilerinde, dikkat etmemiz gerekenlerin başında;
Söyleyeceğimiz şeyden önce, duyacağımız şeyin hesabını yapmamız gerekir
Edep ve adabın, kısaca terbiye ve terbiyelerin olmadığı yerlerde, güzel hitaplara rastlanamaz Demek ki, güzel hitabın temelini edep ve adap oluşturur
Güzel hitap, gönül hatiplerinin, kalp diliyle söyledikleridir Tıp doktorları bedensel ve ruhsal hastalıkları tedavi ederler Gönül doktorları da gönülleri, huzur ve şifa vererek tedavi ederler
Eğer bir sözü, gelişigüzel, uluorta söylersek, karşımızdaki kişiyi kırarız Bir gün ve bir an gelir ki, o kişi de bizi kırar
Hakla batılı ayırmak veya kayırmak Haktan veya batıldan yana olmak…
Kıran olmak, onaran veya yapan olmak…
Kendine, aynada bakan insan misali
Aynanın karşısına geçip, kendine bakan insan; sağını sağında, solunu da solunda görür
Ama en sevdiğimiz bile olsa, onu karşımıza alıp da baktığımız zaman; onun sağını solumuzda, solunu da sağımızda görürüz
Birisine bedensel veya fikirsel karşı durmak hep böyledir Bendeki ile ondaki, isim ve düşünce olarak belki aynıdır Fakat özellik olarak daima farklılık gösterir Karşı karşıya olduğumuz kişilerle, zıtlaşmaların veya farklılıkların olması kaçınılmazdır
Bu tür çatışmalardan, kurtulmanın yolu; önce kendimizi o kişinin yerine koymasını bilmekten geçer Sonra o kişiyi, kendi yerimize koyacağızKendimi, onun yerine, onu kendi yerime koyup da, aynada kendime baktığım zaman; o, ben olmuş; ben de o olmuşumdur…!
O zaman, istediğini söyleyen bir insan olmaktan kurtulup, karşımızdakine; duyunca rahatsız olmayıp, bilhassa onu mutlu eden ve huzur veren şeyler söylemeye başlarız
İngiliz Avam Kamarasında bir senatör, tartışılan bir konudan dolayı, sinirlenince :
“Bu senatörlerin yarısı eşektir” der Olay büyür “Eşek sensin” filan deseler de, iş uzar Kraliçeye kadar gelir Kraliçe, senatörün parlamentodan özür dilemesini ister Senatör kürsüye çıkar:
“Özür dilerim beyler, bu senatörlerin yarısı eşektir, demiştim; şimdi düzeltiyorum, bu senatörlerin yarısı eşek değildir!” deyip kürsüden iner…
Huzuru bozanlardan değil, huzuru yaşayan, yaşatan ve koruyanlardan olalım Bunun için:
İnsanı düzeltmeden, aileyi,
Aileyi düzeltmeden toplumu,
Toplumu düzeltmeden de milleti düzeltemeyiz
Bu da eğitimle mümkündür ve eğitim şarttır
En iyi eğitimciler analardır Analar, rahim sıfatının birçok özelliklerini bünyelerinde taşırlar Bilen ve öğrenmek isteyenler için bu çok önemlidir
Sonra okulda öğretmenler gelir,
Kışlada komutanlar ve
Camide imamlar gelir
Eğer; maddi, manevi, sosyal, ekonomik ve kültürel; kısaca her yönüyle kalkınmış, huzur ve refah seviyesi yüksek bir toplum olmak istiyorsak, yukarıda saydığım eğitimcilerin mutlaka bilinçli bir eğitime ihtiyacı vardır Bu eğitim, milli bir dava olmalı ve herkes bu konuda seferber edilmelidir
Bunlardan yeterince faydalanmasını bilmezsek, kabirde, münkirle nekir bize yeter de artar bile Çünkü onlar, nasıl olsa gerekli düzeltmeleri yaparlar…!
Taş yeşermez, geçmiş olsa da nev bahar,
Toprak olsa, bak nasıl güller açar,
Taş gibiydin, çok gönül kırdın yeter,
Toprak ol, üstünde hoş güller biter
Yukarıdaki dizeleri, geçen yaz ziyaretine gittiğim Mevlana Hzlerinin müzesinden not aldım
İnsanı hoş kılan değerin, taş yapılı olmakta değil, toprak yapılı olmakta saklı olduğu vurguluyor
Doğrusu bizler,
“Kuşlar gibi uçmasını, balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşçe yan yana yaşamasını öğrenemedik”diyor MLKing
Rahmetli anam “Aslını inkâr eden haramzadedir” derdi Biz de diyelim ki:
Asıl azmaz, bal kokmaz,
Kokarsa yağ kokar,
Aslı ayrandandır
El, eli yıkar,
El, yüzü yıkar,
Eli yüzü yıkayan sudur,
Kanla kinle, el ve yüz yıkanmaz”
Eliyle diliyle kirletenlerden değil, yıkayanlardan, olmak dilek ve dualarımla
Mahir Eyüboğlu