- İsrail-Türkiye

Adsense kodları


İsrail-Türkiye

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Wed 4 July 2012, 01:30 pm GMT +0200
İsrail-Türkiye: “Alçak koltuk” - “seviyeli diplomasi”
M. Mücahit KÜÇÜKYILMAZ • 60. Sayı / KÖŞETAŞI


2009’a İsrail’in Gazze’ye saldırısıyla girmiştik. İsrail katı bir askerî ambargo ile yeryüzünün en büyük açık hava hapishanesi haline getirdiği Gazze’de 1400 sivili gözünü kırpmadan öldürmüştü. Kameralar önünde gerçekleşen ölümler, fosfor bombasıyla vücutları yanmış çocuklar, yeni seçilen ABD Başkanı Obama dâhil, dünyadan ciddi bir tepki almadı. Ta ki, Başbakan Erdoğan’ın Davos çıkışına kadar…

Zaten yıllar süren ekonomik ambargonun tükettiği Gazze’de, Filistinliler’in durumu kötüleşmeye devam etti. Türkiye ise, Davos’tan sonra İsrail’e tepkisini istikrarlı bir biçimde sürdürdü. Erdoğan, İsrail’i eleştirmenin en zor olduğu yerde, Amerika ziyareti sırasında John Hopkins, German Marshall Fund ve SETA-DC konuşmalarında Gazze’deki trajediyi çok net ifadelerle gündeme getirdi. “Şartların iyileştirilmesi için verilen sözler tutulmadı” diyen Erdoğan, Gazze için, “uluslararası sistemin en temel sınavı” deyimini kullandı. Bu arada Güney Afrikalı tanınmış hukukçu Richard Goldstone, BM İnsan Hakları Konseyi’nin görevlendirmesi ile savaş suçları ve diğer hukuk ihlallerini araştırmak için bir inceleme yaptı. Goldstone’un Eylül ayında yayınladığı rapor, İsrail ordusunun ve bazı silahlı Filistinli grupların insanlığa karşı suçlar bağlamında ele alınabilecek savaş suçları işlediğini ifade ediyordu. BM Genel Kurulu bu bulguların İsrail ve Filistinli yöneticiler tarafından araştırılmasını istedi. Ancak bu talepten bir sonuç çıkmadı.

Aslında çıktı: Goldstone ve komisyon üyeleri, hedef tahtası haline geldi. İsrail Başbakanı Netanyahu, BM Genel Kurulu’ndaki konuşmasında komisyonu ve raporu “İsrail düşmanlığı” yapmakla suçladı. Bir anlamda, bu tür durumlarda hemen devreye sokulan antisemitizm silahı, Gazze’deki yıkımı bile haklı kılacak bir argümana dönüştürüldü.

Bugün Gazze halkı Mısır’a çıkan yeraltı tünelleriyle 21. yüzyılın koşullarında akıllara durgunluk verecek ilkellikte bir ekonomik faaliyetle ayakta kalmaya çalışıyor. Bu tünelleri kendisi için ciddi bir tehdit olarak gören Mısır ise, hasta çocuklara ilaç almak için tünelleri kullanan Gazzeliler’i yasadışı faaliyet yürütmüş sayıyor.

2009’un kısa özeti böyleyken, 2010 yılı da tıpkı geçen yıl gibi, Türkiye-İsrail hattında yaşanan bir diplomatik gerilimle başladı. Daha önce TRT’de yayınlanan “Ayrılık” dizisine tepki gösteren İsrail’in hedefinde, bu kez “Kurtlar Vadisi Pusu” dizisi vardı. Diziyi protesto etmek amacıyla Türkiye’nin Tel Aviv Büyükelçisi Oğuz Çelikkol’u Bakanlığa çağıran İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Daniel Ayalon, diplomatik bir skandala imza attı. Önce büyükelçiyi kapının önünde bekletti. Ardından kendi koltuğundan daha “alçak” bir yere oturttu ve bundan da “gururla” bahsetti. Bunlarla da kalmayan Ayalon, büyükelçiyle el sıkışması talebini reddederek, gazetecilere İbranice olarak; “Dikkat edin o alçakta biz yüksekte oturuyoruz, masada sadece bir İsrail bayrağı var ve gülümsemiyoruz” dedi.

Ayalon’un “Ankara’ya haddini bildirme” tarzı, başta İsrail istihbaratına yakınlığı ile bilinen “Debka File” sitesi olmak üzere, İsrail basınının geneli tarafından “aptalca” olarak nitelenirken, Türkiye’nin tepkisi sert oldu. İsrail’in Ankara Büyükelçisi Gaby Levy Dışişleri Bakanlığına çağrıldı. Ama kendisine mütekabiliyet kuralının gereği olan “alçak koltuk” uygulaması yerine, “seviyeli” bir uyarıda bulunuldu ve özür beklentisi iletildi. Ayalon için “Ne yaptığını bilmez biri” diyen Cumhurbaşkanı Gül, “Ama bu hareket İsrail’i bağlar” dedi ve özür gelmediği takdirde Büyükelçi Çelikkol’un akşam döneceğini ima etti.

Bunun üzerine, bizzat devreye giren İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu bir bildiri yayımladı ve “Dışişleri Bakan Yardımcısı Ayalon’un tepkisini belli etmek için daha uygun diplomatik yollar kullanması gerektiğini” belirtti. Kilit cümle ise şuydu: “İsrail Başbakanı, Ayalon’un özür dilemesinden memnuniyet duymaktadır.” Böylece İsrail devleti, Türk Büyükelçi Oğuz Çelikkol’a yapılan skandal uygulama konusunda özür dilendiğini, “en üst düzeyde” ifade etmiş oldu. İsrail’in uluslararası toplum nezdindeki itibar kaybı hızlanırken; Türkiye, sadece masum Filistinlilerin değil, insanlığın sınavdan geçtiği Gazze dramında üzerine düşeni “seviyeli diplomasi” ile yapmaya devam ediyor. Peki, İsrail ile Türkiye son zamanlarda niçin sık sık karşı karşıya geliyor? Belki de Türkiye, aslında başta ABD, AB gibi küresel aktörler ile BM ve Arap dünyasının üzerlerine düşen insanlık görevini yerine getirmemeleri nedeniyle bu kadar öne çıkıyor. Zira tabiat boşluk kaldırmaz.