sumeyye
Thu 21 January 2010, 03:21 pm GMT +0200
İsrail Oğulları İle Havarilerin Kendileri İçin Gökten Sofra İndirilmesini İstemeleri:
İsâ Aleyhisselâm, İsrail oğullarına:
"Sizler, Allah için, otuz gün oruç tuttuktan sonra, ondan, isteyeceğinizi, iste seniz de, size, istediğiniz şey verilse, olmaz mı?
Çünkü, işçinin ücreti, kendisinin işi üzerine, verilir" dedi.
İsrail oğulları, İsâ Aleyhisselâmın, dediğini yaptıktan, otuz gün oruç tuttuktan sonra:
"Ey iyilik öğreticisi! Sen, bize:
"İşçinin ücreti, kendisinin işi üzerine, verilir!" dedin ve otuz gün oruç tutmamı zı, bize emrettin.
Biz de, otuz gün oruç tutup emrini, yerine getirdik.
Bizim, hiç bir kimseye otuz gün çalışıp ta, işimizi, bitirince, yemek yedirilmedi-ğimiz gün, olmamıştır.[177]
Ey İsâ! Biz, bir kimsenin işini, yapınca, yemek yediriliriz.
Biz, oruç tuttuk, acıktık.
Üzerimize, gökten bir sofra indirilmesi için, Allah´a düa et!" dediler.[178]
O zaman, İsâ Aleyhisselâm, otuz gün oruç tutmalarını, Havarilere de, em retmişti.
Onlar da, otuz gün oruç tutmuş bulunuyorlardı.[179]
İnen yemek sofrasının sıfatı ve mâhiyeti hakkında bilginlerin rivayetleri çok değişiktir.[180]
Bazılarına göre: Meleklerin, semâdan[181] getirip İsrail oğulları ile Havârîlerin önlerine koydukları sofranın üzerinde[182], arpa unundan yapılmış[183] yedi ekmek le, yedi balık vardı.[184]
İsâ Aleyhisselâm, ağladı ve:
"Allah´ım! Beni, şükredenlerden eyle!
Allah´ım! Bu sofrayı, bir rahmet kıl! Onu, bir ceza ve azab kılma!" diyerek dua etti.[185]
Sofra, inince; zenginler, fakirler, büyükler, küçükler, erkekler, kadınlar, Sofra nın başına yığıldılar.[186]
İsâ Aleyhisselâm´a:
"Ey Rûhullâh! [187] Bundan, ilk önce yiyen, Sen ol! Sonra da, biz, yiyelim!" dediler. [188]
İsâ Aleyhisselâm:
"Allah, onu, yemekten, beni korusun! [189]
Fakat, ondan, isteyen yiyebilir!" dedi. [190]
Kendisi, ondan, hiç yemedi. [191]
Havariler de [192], ondan, yemekten, korktular. [193] Yemediler. [194]
Bunun üzerine, İsâ Aleyhisselâm; o yemeğe;
Fakirleri,
Hastaları, [195]
Kötürümleri,[196]
Cüzzam hastalığına tutulmuş olanları, çağırıp onlara:
"Allah´ın rızkından yiyiniz!
Bu, sizin için, ihsan, sizden başkaları için, belâdır!" dedi.[197]
Kadın, erkek[198] fakirlerinden, kötürümlerinden, hastalarından, mübtelâların-dan bin üç yüz kişi, ondan yediler, hepsi de, doydular[199], genirdiler.[200]
Onların, en sonuncusu, ondan, en başındakinin yediği gibi, yemişti´[201] Bir cemâat gelip ondan, yiyor, sonra, çıkıyor, başkaları, geliyordu.
Onlar da, yedikten sonra çıkıyordu.
Böylece, onların hepsi, yemişler, daha da, artmış kalmıştı.[202]
İsâ Aleyhisselâm, balığa baktı, gökten indiği sıradaki gibi duruyordu.[203]
Rivayete göre, Sofradan yiyenlerin sayısı: Beş bindi.[204] Biraz daha fazla idi.[205]
Hattâ, yedi bine yakındı.[206]
O gün; hasta olup ta, ondan, yiyince, iyileşmeyen,
Kötürüm olup ta, yürüyemeyen,
Mübtelâ olup ta, ihtilasından kurtulmayan,
Fakir olup ta, zenginliğe kavuşmayan ve ölünceye kadar da, zenginlik hali de vam etmeyen, yoktu. [207]
Onlar, Sofraya bakarlarken, Sofra, semâya yükselip gözden kayboldu. Havariler, sofradan yemediklerine pişman oldular. [208] Yüce Allah, İsâ Aleyhisselâma:
"Soframı ve rızkımı, zenginler dışında, fakirlere tahsis et!" diye vah-yetmişti.[209]
İsâ Aleyhisselâm da, öyle, yapınca[210], bu zenginlerin, çok ağırına gitti. [211]
Onun, gökten inişini, inkâr ettiler.[212]
Sofra hakkında şüpheye düştüler ve halkı da, şüpheye düşürdüler. [213]
"Siz, sofranın, gerçekten, semâdan indiğini mi sanıyorsunuz?" dediler. [214]
Sofrayı, görmeyenler de,[215], onu, inkâr ettiler. [216]:
"Yazıklar olsun size![217] O, sizin gözlerinizi, büyülemiştir!" dediler.[218]
Yüce Allah, kimin hayrını murad ettiyse, o, basîret üzere, imanda sebat etti.
Kimin de, fitneye tutulmasını, murad ettiyse, onlar da, küfürlerine, döndüler.
İsâ Aleyhisselâm, onlara:
"Siz, helak oldunuz: Allah´ın azabına, hazırlandınız!" dedi.[219]
[177] Taberî-Tarih C.3.S.130.
[178] Sâlebî-Arais s.397.
[179] Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2,s.86.
[180] Sâlebî-Arais s.397.
[181] Taberî-Tefsir c.7,s.131.
[182] Taberî-Tefsir c.7,s.131, Sâlebî-Arais s.397, ibn.Esîr-Kâmil c.1,s.316.
[183] Taberî-Tefsir c.7,s.133, Sâlebî-Arais s.397.
[184] Taberî-Tefsir c.7,s.133, Sâlebî-Arais s.397, ibn.Esîr-Kâmil c.1,s.316, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2,s.86.
[185] Sâlebî-Arais s.398, ibn.Esîr-Kâmil c.1,s.316.
[186] Sâlebî-Arais s.399.
[187] Sâlebî-Arais s.398, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.317.
[188] Sâlebî-Arais s.398.
[189] Sâlebî-Arais s.398, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.317.
[190] Sâlebî-Arais s.398.
[191] İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.317.
[192] Sâlebî-Arais s.398, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.317.
[193] Sâlebî-Arais s.398.
[194] İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.317.
[195] Sâlebî-Arais s.398, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.317.
[196] İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.317.
[197] Sâlebî-Arais s.398.
[198] Sâlebî-Arais s.399.
[199] Sâlebî-Arais s.399, ibn.Esîr-Kâmil c.1,s.317.
[200] Sâlebî-Arais s.399.
[201] Taberî-Tefsir c.7,s.131,132, Sâlebî-Arais s.397, ibn.Esîr-Kâmil c.1,s.316, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2,s.86.
[202] Taberî-Tefsir c.7,s.133, Sâlebî-Arais s.397
[203] Sâlebî-Arais s.399
[204] Sâlebî-Arais s.398, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.316
[205] Sâlebî-Arais s.398.
[206] Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2,s.86.
[207] Sâlebî-Arais s.399.
[208] Sâlebî-Arais s.399, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.317.
[209] Sâlebî-Arais s.399.
[210] İbn.Esîr-Kâmil C.1.S.317.
[211] Sâlebî-Arais s.399 İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.317.
[212] İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.317.
[213] Sâlebî-Arais s.399, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.317.
[214] Sâlebî-Arais s.399.
[215] Sâlebi-Arais s.398.
[216] İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.316.
[217] Sâlebî-Arais s.398.
[218] Sâlebî-Arais s.398, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.316.
[219] Sâlebî-Arais s.398, 399.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 2/323-326.