- İslamofobi müsbet hareketle biter

Adsense kodları


İslamofobi müsbet hareketle biter

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Wed 7 November 2012, 02:33 pm GMT +0200
İslamofobi müsbet hareketle biter


Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, İslamofobiye ilişkin değerlendirmelerde bulundu

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, bütün irrasyonel kaygılar gibi İslâm kaygısının da tanışmakla bertaraf olabileceğini belirterek, “Yani Müslümanlara endişe ile bakan bir göz, onlarla yakın temasa girince endişelerinden kolayca sıyrılmaktadır” dedi.

Genç Yorum’un Kasım sayısında Fatma Yılmaz’a konuşan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Görmez, Batı toplumunun “İslâm korkusu”nun kavramsallaşmış hali olan İslamofobiye ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Prof. Dr. Görmez, İslâm karşıtlığının nicel artışından çok varmış olduğu nitel boyutlarının endişe verdiğini belirterek, “Bugün bir dinin en üst değerlerine pervasızca hakaret içeren yayınlar yapılabiliyor olması endişe vericidir. Bunun arka planını incelemek, görmek gerekir. Bir anlamda bu İslâmofobinin bir parçasıdır, ancak bu olgu içinde yayınların yerini iyi tesbit etmek gerekir” dedi.
 
“İSLAMOFOBİ ÜÇ FARKLI ALANDA İNCELENMELİ”

Prof. Dr. Görmez, İslamofobi üstbaşlığı altında esasında farklı farklı olguların toplandığını ifade ederek, bunları ayırmanın anlamlı olacağını söyledi. İslamofobinin üç farklı alanda incelenmesi gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Mehmet Görmez, şöyle devam etti:

“Bunlardan birincisi İslâm kaygısıdır, yani bazı ülkelerde halk nezdinde reel bir endişe tesbit edilebilmektedir. Bu kaygı tamamen irrasyonel bir kaygıdır ve aslında İslâm’ı ve Müslümanları tanımıyor olmaktan kaynaklanmaktadır. İkinci olgu ise İslâm karşıtlığıdır. Bu, kaygının aksine daha bilinçli, daha sistematiktir. İslâm karşıtlığı bir siyaset, bir eylem zeminidir. Bunun arka planı korku veya kaygı değil, daha somut stratejik, siyasi veya ekonomik emellerdir. Üçüncü bir ayak ise birinci ve ikinci olgular arasında işleyen bir söylem üretim mekanizmasıdır. İslâm ve Müslümanlar hakkında üretilen söylemler bir yönüyle halk nezdindeki İslâm kaygısını körüklemekte, diğer yönüyle ise İslâm karşıtı eylemlere meşrû bir zemin hazırlamakta. Böylelikle İslâm karşıtlığı da halk nezdinde beslenen ve korunan bir endişeden faydalanmakta, meşrûiyetini bu kaygı üzerine kurmaktadır. İslamofobiyi bu üç alanı ayrı ayrı düşünerek incelemediğimiz müddetçe tahlillerimizin eksik kalacağını düşünüyorum.”
 
“İSLÂM KAYGISI VE KARŞITLIĞININ DİREKT İSLÂM’LA İLGİSİ YOK”

Prof. Dr. Görmez, esasında ne İslâm kaygısının ne de İslâm karşıtlığının direkt İslâm’la ilgisi bulunmadığına dikkat çekerek, birincisinin tamamen irrasyonelken, ikincisinin tamamen stratejik olduğunu belirtti. Çıkış noktalarının dinden bağımsız olduğunu belirten Prof. Dr. Görmez, “Bu yüzden çaresini de İslâm’ın temsil edilişinde aramak doğru olmayacak, aksine bizi tam da istemediğimiz bir söylem mantığını kullanmaya sürükleyecektir” dedi.

Prof. Dr. Görmez, bununla birlikte Müslümanlar olarak elbette bu durum karşısında çaresiz olmadığını, bütün irrasyonel kaygılar gibi İslâm kaygısının da tanışmakla bertaraf olabileceğine vurgu yaptı. Prof. Dr. Görmez, “Yani Müslümanlara endişe ile bakan bir göz, onlarla yakın temasa girince endişelerinden kolayca sıyrılmaktadır. Bunun birçok örneğini görüyor, biliyoruz. Dahası bu tanışma sonucu İslâm’a daha yoğun bir ilgi gösteren, hatta ihtida eden kişilere rastlanmaktadır” diye konuştu.
 
“TEPKİMİZDE AKLI BAŞINDA HAREKET ETMELİYİZ”

Prof. Dr. Görmez, İslâm’a ve Peygamberimize (asm) hakaret içeren filmler veya karikatürlere karşı Müslümanların nasıl bir tepki ortaya koyması gerektiği konusunda ise şunları söyledi:

“Provokatif olan filmler ve karikatürlerdir. Ancak biz tüm bu olanlara kendi zaviyemizden bakma hatasına düşüyoruz. Örneğin Efendimizle (asm) ilgili filmin Müslümanlara dönük bir yüzü olduğu kadar, Müslüman olmayanlara dönük de bir yüzü vardır. Yani bir yandan Müslümanlar provoke edilirken, öte yandan belirli bir söylem üretilmektedir. Zaten küreselleşme biraz da bu değil midir, kamusal alanda ne yaparsanız yapın, ne derseniz deyin sadece hitap ettiğiniz kişiler değil bunların dışındaki kişileri de hesaba katmak mecburiyetindesiniz. Dolayısıyla bu tür olaylara tepkimizde de aklı başında ve etraflıca düşünerek hareket etmeliyiz. Zaten İslâm dini de bize akl-ı selim ile hareket etmeyi erdemi elden bırakmamayı salık vermektedir.”

Yeni Asya