- İslam'ın 100. yılını kutlayan ülke

Adsense kodları


İslam'ın 100. yılını kutlayan ülke

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
halim
Thu 31 March 2016, 01:55 pm GMT +0200
İslam'ın 100. yılını kutlayan ülke



İslam dini, kültürü ve inananları ile savaş halinde değiliz

Macaristan İnsan Kaynakları Bakanı Zoltan Balog, "İslam dini, kültürü ve inananları ile savaş halinde değiliz" dedi.

Eötvös Lorand Üniversitesi ve Macar Bilimler Akademisi, Macar Ulusal Meclisi tarafından İslam'ın resmi din olarak kabul edilmesinin 100. yılı dolayısıyla konferans düzelendi.

Konferansa konuşmacı olarak katılan Macar Bakan Balog, İslam ile diyaloğa ihtiyaç olduğunu belirterek, "İslam dini, kültürü ve inananları ile savaş halinde değiliz. Bilakis, İslam'a dayanarak, Müslüman cemaatlerden güç çalarak Avrupa'yı korku içinde tutan, sonsuza kadar değiştirmek ve işgal etmek isteyenlere karşı savaş içindeyiz. İslam dünyası ve kendini koruyan Batı da teröre karşı hareket etmeli." dedi.

Avrupa ve Macaristan'ın her türlü tehdide karşı korunması gerektiğini vurgulayan Balog, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Kimliği yeterince güçlü olan kişinin, kendi ruhu ve kültürü için endişelenmesine gerek yok. Avrupa, kendi değerlerinden oluşan kimliğini koruyabilmeli. Kıtanın günlük hayatının bir parçası olan İslam'ı da tanımalı."

İslam'ın mevcudiyetinin ve gelişmesinin Avrupa için bir ayna olduğunu kaydeden Balog, "İslam'daki başkalığı ve fazileti görebiliyoruz ama aynı zamanda Batı toplumlarının aksine aile, toplum ve dine verilen önemi de görebiliyoruz." ifadelerini kullandı.

Macaristan Ulusal Meclisi İslam'ı resmi din olarak 30 Mart 1916 yılında tanıdı.

aa


 

halim
Fri 1 April 2016, 09:40 am GMT +0200
Çağın bunalımına bir tecelli bir teselli



Bunalımın eşiğinde düşünmek, insanoğulunu kendisiyle yüzleştirir. Habercisi olduğu endişeler ve telaş verdiği konular üzerinden yoğunlaşmak, çare aramaktır. Derde derman bulma çabası ve duasıdır. Yeterki ümitsizce bakmasın.

Kaygılarımız, hayırda geçen bir meşakkatin eseri ise o zaman bizi bekleyen bir mükafatın davetiyesidir. Yapmamız gereken, kaderimize ve kısmetimize razı olup, sabır ve şükür kuvvetimizi hayatın savurucu dalgalarına karşı siper etmektir. Başkaca sığınağımız yok bu geçici alemde. Üstelik hayatın tamamı bir gölge oyunu. Hakiki olan ve hakikat biz değiliz. Biz, sadece ve sadece oyuncuyuz.

Dünya yolcuları/oyuncuları, her olayın rahmet ve nimet yönünü görüp kabullenirlerse, teslimiyetle işe koyulurlarsa, onları bekleyen müjdenin huzuruna ererler.

Önce hayat prensibimizi ortaya koyalım:

"Biz şükürle mükellefiz." Bizim vazifemiz şükürdür. Önşartsız kabulümüz budur.

Yaklaşım olarak;

1- ".. her şeyde bir vech-i rahmet... "

2- ".. her şeyde bir cihet-i nimet... " aramakla, musibet ve belaların hikmetini ve neticelerinin farkını görebiliriz.

Zaman tefsir ettikçe, ilahi senaryonun tesadüfe yer vermeyen makbul neticelerini anlarız ve görürüz. Bu süreçte sabır imbiğinden geçiriliriz. Bu bize bahşedilmiş bir rahmetin ve müjdenin girizgahıdır aynı zamanda. Yeter ki, tam teslimiyet ve ubudiyetle karşılansın.

Sebeplerin sathi ve görünen kısmı bir konunun iç yüzünü anlamaya ve çözmeye yetmez.

Kaderin hükmü ile amellerin kaderini birlikte düşünmek gerekir.

Dünyada cereyan eden türbülansa bu gözle baktığımızda, bizi mikro/enfusi alandan makro/afaki olana doğru akl-ı selimle hareketin müspet versiyonları ancak dengeler. Buna göre sorgularsak görürüz ki;

Adetullah terazisinde kefenin dengesini bozan her adaletsizlik, muvazenesizlik olarak bilançoya yansır.

Huzur kayıpları, telafi isteyen hataların ikazcısıdır. Gerekli dersi, tövbeyi ve düzeltmeyi yapmadıkça ilahi kanun nasıl merhamet edecektir?

Yeni yüzyılın bagajında zulüm ve gasp mirası var. Bunları değişik hile ve kurgularla pazara süren ve ahlaken hukuk gözetmeyen güç merkezlerinin akibeti hiç iyi olur mu?

Dünya, bu acı ve yıkıcı senaryoların yeni filmini seyretmekten ve birbirini besleyen otoriter kurum ve devletlerin sıkışmış ruh gerginliklerinden bunaldı. Sözüm ona medenilik fantezileri, artık kan ve gözyaşına boğulacak durumda. Bu tablo, insanlığın derin yarasını terörize eden bir saik.

Silkinmenin ve uyanışın kendine mecra bulacağı huzur arayışları ile birlikte yaşama eşitliği ve ahlakı böyle zamanlarda rahmetin tecellisine/tesellisine vesile olur.

Umumi musibetlerden, umumi hataların faturaları ödenir. Her kişi, kurum ve kuruluşun kendi faturasını ödemeye, kendini gözden geçirmeye, görüş ve kanaatlerini tashih etmeye yönelirse, toplumsal uzlaşmada yeni bir başlangıç yapıbilir. Tecdit ruhu ve fikri buna göre anlamlanır ve öne çıkar. Evrensel vicdanın bütün/özel aktörlerin fikirlerini, birliği sağlayacak amaca göre ortaklik/eşitlik zeminine çekmesi zarureti karşısında kimse masum değildir.

Birbirini tahrip etmenin, menfi beyanların, ötekileştirmenin ve gıybet sektörü ile birbirini rencide ederek onur kırmanın sonucunda akılların birliğine ve kalplerin ittihadına götüren bir fayda görülmedi. Aksine yaraları derinlestirmekten başka bir işe yaramadı.

İşte burada uyarıcı bir levha bizi karşılıyor:

Hakikat, şahsi ve kurumsal konjonktürlerin yelkenini şişirme rüzgarı değildir. Alabora olmak an meselesidir.

Aranan vasıflara gelince;

Vicdanen düşünen, insafla bakan, mağdur üzerinden öğrenen ve empati yapıp kalbin merkezine şefkati koyan hak ve hakikat insanları/aşıkları, güven ve muhabbet aşısı yapabilir.

Bu manevi tamir ve iklimle fitne bulutları dağılır. Rahmet ve nimet cephesi kazanır.

Şekli, ruhsuz, hukuksuz, aldatan ve yanıltan beyanların yeryüzü sofrasında mide bulandırmaktan ve iştah kaçırmaktan başka bir işe yaramadığı görüldü. İnsanlık tarihine düşülen bütün notlar bu minvalde okunabilir.

Hak ve hakikatin ömrü ebedidir. Yakıcı gündemlere savrulmadan, Risale-i Nur'un hizmet metodu olarak lahikalarında geçen yaklaşımlar ile bakmak ve anlamak, ruhumuzu ve kalbimizi çaresizlikten azad eder. Vicdanımız vazifesini yapmakla, acılardan bir nebze azade olur.

Gayret, fedakarlık ve feragat, fiili duamızla huzura yatırımdır. Muhabbetin sarıcı hissini yaymak ve yaşatmak, insanlığın yarasına bir merhem olur.

Ya Rabbi! Her hadiseyi kendi içinde şükürle karşılayan sabırla uğurlayan bir iz'anı nasip et!

Sabır ve şükür bilene, rahmet arkadaş olur.

İslam alemine ve insanlığa çok dua edelim.