- İslami Hükümetin Bir Kaç Yönü

Adsense kodları


İslami Hükümetin Bir Kaç Yönü

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
Eslemnur
Fri 24 September 2010, 09:41 am GMT +0200
BÖLÜM: XI

HAZIRLAYICININ NOTU

Mevlânâ Mevdûdi Sahib muhtelif Anayasa, (düstur) meseleleri üzerinde zaman zaman beyanatta bulunarak bu mevzunun siyasî ve nazarî taraflarını aydınlatmışlar­dır. Bu ilmî faaliyetler, memlekette Anayasa hakkındaki çalışmaların ya­pıldığı sıralarda meydana geldi etti. Bu meyanda bazı meselelerin karışık taraflarım açıklığa kavuşturmak için, Lahor'da adli tahkikatın karşısına çıka­rılmış, şerh edilerek, bazısı beyanat şeklinde bazıları da yazı ile bir kısmı da sual ve cevaplara yol açmıştı. Bu gibi soru ve cevapların sayısı pek çok ise de biz burada bazı mühim meseleler hakkında olanları edenleri bir araya getirdik.
(Hazırlayıcı)

I. İSLÂMÎ HÜKÜMETİN BİR KAÇ YÖNÜ

 

a. Din dışı (Sekular) Cumhuriyet, Teokrasi ve İslamî hükümet:


İslâm hükümetinin kurulup, örnek icraatı ile, yüksek ce­miyet hayatını kurarak her tarafı aydınlatması bizim idealimizdir. Buna Avrupa ıstılahındaki gibi "Dinî Hükü­met" (Teokrasi: Theocracy) veya Cumhuriyet rejimi hü­kümet (De­mocracy) de diyemiyeceğiz. İslâmî hükûmetin bu iki devlet şeklinden tamamen ayrı bir rejimi, ayrı bir siyaseti ve ayrı bir medeniyeti vardır. Bugün Avrupa ter­biyesi görmüş, zihinleri tesir altında bulunan zümreler kendi düşüncelerinde "İslâmî Hükümet" mefhumundan Avrupa modeli bir rejim şekli an­la­maktadırlar. Avrupa ıstılahlarının tatbik edilebileceğini dü­şü­nüyorlar. Bu kim­selerin bu şekilde düşünmelerinin sebebi de geride kal­mış bulunan Avrupa tarihini gözleri önüne getirip, bu tari­hin seyri üzerinde fikir yürütmelerinden ileri geliyor.

Avrupa ıstılahında "dinî hükümet": (Theocracy) iki esas nazariyenin biraraya toplanmasından ibarettir:

1.      Hak Taalânın kanunî hâkimiyeti (Legal Sovereıgnty) lafzının işaret ettiği mefhum,

2.      Papaların ve dinî önderlerin bir zümre olarak ken­dilerini Hak Taalânın mümessili, Hak Taalânın ve­ki­li­ve Hak Taalânın mütercimi yaparak bu hükümette ken­dileri için kanunî ve siyasî vasıflar ve hususiyetler sağla­yıp, amelî ve fiilî olarak işi ele almaları.

Bu iki nazariyenin dışında hakikî bir meseleyi de üçüncü bir unsur olarak zikredebiliriz. Bu mühim unsurda şudur: Hazreti İsâ Aleyhisselâmın İncilinde ahlâkî tâlim­den başka, herhangi bir şekilde kanunî hidâyet bahsi geçmemektedir. Diğer taraftan Sen Pol (Saint Paul) un kurduğu Şeriatte de, Hıristiyanları Tevratın ahkâmından kurtarmış ve Tevrata bağlı kalan Hıristiyanları lanetle­miştir.

Şimdi siz, Hıristiyanlıkta, ibadet, sosyal ilişkiler, mu­ame­lât ve siyasî meselelerle karşılaşırsınız ki, bu hu­susta Hıristiyanlık kanunlarında bu dinin önderleri ve İleri gelenleri tarafından icabettiği zaman uydurulmuş ve or­taya atılmış kanun ve ahkâm bulunuyor. Bu kanunların ve ahkâmın İlahî olmak bakımından hiçbir vasfı yoktur.

İslâma göre böyle bir hükümette, dinî hükümet (the­ocracy) olma vasfı ancak bu hükümet rejiminin, bir bölümü olabilir. Oda, İlâhî hâkimiyet akidesidir. İkinci bölüme gelince, yani dinî önderlerin iktidarı ellerinde bu­lundurmaları meselesi İslâmda kesinlikle yoktur. Üçüncü bölümde ise, Hıristiyanlığın hilâfına, İslâmın Kur'an-ı Ke­riminde, gayet geniş ve herşeyi kapsayıcı bir şekilde ya­şayışın her sahasına tatbik edilebilecek vaziyette, ahkâm ve kanun mecmuası vardır. Bunların şerh ve tefsiri için de Nebî Sallallahu aleyhi ve sel­lemin akval (sözleri) ve ef'ali (eylemleri) hakkında geniş rivayetler elde bulun­maktadır. Bu rivayetlerin de Sahihini, Sahih olmayanın­dan ayırt etmenin ve ayıklamanın şekilleri ve usulleri mevcuttur. Bu iki kaynakta bulunan ve bize ulaşmış olan ne var ne yoksa, Hak Taalâ tarafından (Min canibillah) dır. Bunlardan başka, herhangi bir fakih, imam, velî veya âlimin şu hakkı da yoktur ki, bu kimselerin kavli ve fiilleri (söz­leri ve yaptıkları işleri) İlâhîlik vasfını taşıyıp, niçin ve ne sebeple denmeden kabul edilebilinsin?

İşte bu noktalar gözönünde bulundurulduğu zaman, açık bir şekilde anlaşılacaktır ki, Avrupa ıstılahındaki dinî hükümet: (Theocracy) denilen nesne ile İslâmî hükümetin arasında yerden semâya kadar fark vardır.

Diğer taraftan, Avrupa ıstılahında Cumhuriyet rejimi (Democracy) denilen bir idare tarzı daha yardır. Bu rejim de, iki esas nazariyenin birleşmesinin adıdır.

1.      Halkın kanunî ve siyasî hâkimiyeti. Yani halkın ço­ğun­luğunun yahut da bu halkın veya bu halk çoğun­luğunun seçmiş oldukları vekiller, mebuslar, mümessiller ve sairenin, vasıtasiyle amelen ortada bulunan bir hâkimiyet.

2.      Bu hükümette, devleti kuran ve tanzim eden
halk, serbestçe istedikleri gibi devleti kaldırır veya de ğiş­ti­re­bilirler.

İslâmda ise, bu iki nazariyenin ikincisi gözönündedir. Birinci nazariye İslâmda iki ayrı hususa ayrılır. Birincisi Kanunî hâkimiyetin ALLAH Taalâya mahsus olduğudur. Burada ahkâm ve kanunlar, (ister bu ahkâm ve kanunlar Kitabullahda bulunsun, isterse Sünneti Resulullah'da olsun) değişmez ve kaldırılamaz. Sabit olarak kanunluk vasıflarını muhafaza ederler.

İkincisi, İslâmda siyasî hâkimiyette, "Hâkimiyet" ye­rine "hilâfet" (Yani hakikî hâkimiyet sahibi bulunan ALLAH Taalânın vekilliği) ıstılahı vardır. İslâmî hükümetin ülkele­rinde yaşayan bütün müslümanlar, bu hâkimiyeti elle­rinde tutarlar. Yahut da bu hilafeti müslüman halk, itti­fakla yahut da çoğunlukla itimat ettikleri kimselere tem­silci sıfatı ile verirler. Amelî olarak Hilâfeti bir kimsenin veya bir heyetin eline verip, işleri yürütürler.

Bu esasa ait farklar, gözönünde bulundurulunca, gö­rürüz ki, İslâmî hükümete, Avrupa ıstılahında yer alan "Cumhuriyet rejimi" bir hükümet veya (Democracy) de diye­mi­yeceğiz. Böyle söylemek de gerçeğe uygun düş­meyecektir.