rabia
Tue 9 March 2010, 11:41 am GMT +0200
İslam´da Namazın Önemi
İslam´da namazın, diğer ibadetlerde hiç bulunmayan bir yeri vardır. Zira O, dinin direğidir. O, olmayınca din ayakta durmaz.
Rasulullah (s.a.v.), namazla ilgili "Dinimizin özüdür"´ şeklinde önemle çok defa hadis-i şeriflerinde namaz konusunda bizi uyarmıştır.
Bu uyanlardan bazıları şunlardır:
"İşin başı İslam, İslam´ın direği namaz, en zirvesi ise Allah yolunda cihaddır."
"İslam´da namaz, bir baş gibidir. Namazı olmayanın dini yoktur."
"Kıyamet günü kulun ilk hesaba çekileceği şey onun namazıdır. Namazı iyi ise diğer amelleri de iyi olur. Namazı bozuk ise diğer amelleri de bozuk olur." [1]
Enes´ten rivayet edilmiştir: Namaz, Peygamber (s.a.v.)´e Miraç Gece-si´nde elli vakit olarak farz kılındı. Sonra beş vakte indirildi ve Yüce Allah kendisine:
"Ya Muhammedi Benim katımda söz değiştirilmez. Onun için bu beş vakte elli vakit sevabı yazılır." [2] buyurdu.
Rasulullah (s.a.v.)´in Dünya´dan ayrılıp irtihal edeceği zaman son olarak ümmetine vasiyet ettiği şey namazdır. Son nefesinde iken şöyle buyurdu:
"Namaz! Namaz! Bir de emriniz altındaki köleler. Dînden en son kaybolacak ibadet namazdır. Namgz, zayi oldu mu bütün din zayi olmuş demektir."
Kur´an-ı Kerim´de Yüce Allah namazla ilgili şöyle buyuruyor: "(Resulüm) sana vahyedilen Kitab´ı (Kur´anı) oku ve namazı kıl Muhakkak ki namaz, hayasızlıktan ve kötülüklerden alıkoyan Allah´ı anman (ibadetlerin) en büyüğüdür." (Ankebut: 29/45)
Cabir bin Abdullah (r.a.)´dan rivayet olunduğuna göre Peygamberimiz (s.a.v.)´in şöyle buyurduğunu işittim, diyor:
"Sizden biriniz kapısı önünden bir nehir akar da ondan günde bes defa yıkanırsa, o kimsede kirden bir şey kalır mı? İste bes vakit namaz kılan kimse de bunun gibidir. Allah bu namazlarla onun hatalarını gideri r.[3]
Namazın hiç bir şekilde terki uygun görülmemektedir. Yolculukta, korku halinde, hastalıkta... vb. gibi her durumda kılınması gerekir.
Kul hakkı hariç diğer günahlar için tevde edilmesi kaydıyla affolunma ümidi vardır. Ama namaz için affolunma diye bir durum sözkonusu değildir.
Kişi hasta olduğu zaman ayakta duramıyorsa oturarak, oturarak da kı-lamıyorsa uzanarak, daha ağır bir vaziyette ise o hali ile Allah´ı anarak bu ilahi görevi eda etmesi gerekir.
[1] Tabercu
[2] Buharı, 345, Tırnıızi, 213.
[3] Muslini, 66ft
Namazın Terkedilmesi
Namazı inkâr ederek terkeden bütün alimlerin görüşü ile kâfir olup, islam dininden çıkar.
Namazın farz olduğuna inanmakla beraber, tembellik ve dünya meşgaleileri sebebi ile terkedene gelince; bunlar bir özür sayılmaz çünkü hadisi şerifler bu kimselerin de küfre girdiğini açıklamıştır.
Namazı bile bile terketmenin kişiyi küfre götürdüğünü açıklayan hadisler şunlardır:
1- Cabir (r.a.)´den rivayeten, Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Kişi ile küfür arasında, namazı terketmek vardır." [1]
2- Büreyde (r.a.)´den rivayeten, Resulullah (s.a.v.):
"Bizimle kafirler arasındaki ahd, namazdır. Kim namazı terkederse kâfir olmuştur." [2] buyurmuştur.
3- Abdullah bin Amr bin As´dan rivayeten, Resulullah (s.a.v.) bir gün namazdan bahsederken şöyle buyurmuştur:
"Namaza devam eden kimse için kıyamet gününde namaz bir nur, bir delil ve bir kurtuluştur. Namaza devam etmeyen kimseler için namaz bir delil ve kurtuluş değildir. Ve o kimse kıyamet gününde Karun, Firavun, Hâmân ve Uheyy bin Halef ile beraber olacakın:" [3]
Namazı bilerek terkedenin ahirette küfür önderleriyle beraber olması, o kimsenin küfür üzerinde olduğunu gösterir.
İbn Kayyım şöyle demiştir:
"Namazı terkedeni ya malı, ya reisliği, ya memuriyet görevi, ya da ticareti engeller. Malı, namazını kılmaktan engelleyenler Karun´la beraber; saltanatı namaz kılmasını direngelleyenler Firavun´la beraber, memuriyeti ve vezirliği engelleyenler Hâmân´la beraber, ticareti engelleyenler de Ubeyy bin Halef ile beraberdirler."
[1] Müslim,82
[2] Ebu Davud,4678; Tirmizı.2621; Nesai,23l; İbni Male, 1079 (Neylül-Evtar)
[3] Ahmed, Taberaııî ve İhın Hihhaıı rivayet etmiştir.
İslam´da namazın, diğer ibadetlerde hiç bulunmayan bir yeri vardır. Zira O, dinin direğidir. O, olmayınca din ayakta durmaz.
Rasulullah (s.a.v.), namazla ilgili "Dinimizin özüdür"´ şeklinde önemle çok defa hadis-i şeriflerinde namaz konusunda bizi uyarmıştır.
Bu uyanlardan bazıları şunlardır:
"İşin başı İslam, İslam´ın direği namaz, en zirvesi ise Allah yolunda cihaddır."
"İslam´da namaz, bir baş gibidir. Namazı olmayanın dini yoktur."
"Kıyamet günü kulun ilk hesaba çekileceği şey onun namazıdır. Namazı iyi ise diğer amelleri de iyi olur. Namazı bozuk ise diğer amelleri de bozuk olur." [1]
Enes´ten rivayet edilmiştir: Namaz, Peygamber (s.a.v.)´e Miraç Gece-si´nde elli vakit olarak farz kılındı. Sonra beş vakte indirildi ve Yüce Allah kendisine:
"Ya Muhammedi Benim katımda söz değiştirilmez. Onun için bu beş vakte elli vakit sevabı yazılır." [2] buyurdu.
Rasulullah (s.a.v.)´in Dünya´dan ayrılıp irtihal edeceği zaman son olarak ümmetine vasiyet ettiği şey namazdır. Son nefesinde iken şöyle buyurdu:
"Namaz! Namaz! Bir de emriniz altındaki köleler. Dînden en son kaybolacak ibadet namazdır. Namgz, zayi oldu mu bütün din zayi olmuş demektir."
Kur´an-ı Kerim´de Yüce Allah namazla ilgili şöyle buyuruyor: "(Resulüm) sana vahyedilen Kitab´ı (Kur´anı) oku ve namazı kıl Muhakkak ki namaz, hayasızlıktan ve kötülüklerden alıkoyan Allah´ı anman (ibadetlerin) en büyüğüdür." (Ankebut: 29/45)
Cabir bin Abdullah (r.a.)´dan rivayet olunduğuna göre Peygamberimiz (s.a.v.)´in şöyle buyurduğunu işittim, diyor:
"Sizden biriniz kapısı önünden bir nehir akar da ondan günde bes defa yıkanırsa, o kimsede kirden bir şey kalır mı? İste bes vakit namaz kılan kimse de bunun gibidir. Allah bu namazlarla onun hatalarını gideri r.[3]
Namazın hiç bir şekilde terki uygun görülmemektedir. Yolculukta, korku halinde, hastalıkta... vb. gibi her durumda kılınması gerekir.
Kul hakkı hariç diğer günahlar için tevde edilmesi kaydıyla affolunma ümidi vardır. Ama namaz için affolunma diye bir durum sözkonusu değildir.
Kişi hasta olduğu zaman ayakta duramıyorsa oturarak, oturarak da kı-lamıyorsa uzanarak, daha ağır bir vaziyette ise o hali ile Allah´ı anarak bu ilahi görevi eda etmesi gerekir.
[1] Tabercu
[2] Buharı, 345, Tırnıızi, 213.
[3] Muslini, 66ft
Namazın Terkedilmesi
Namazı inkâr ederek terkeden bütün alimlerin görüşü ile kâfir olup, islam dininden çıkar.
Namazın farz olduğuna inanmakla beraber, tembellik ve dünya meşgaleileri sebebi ile terkedene gelince; bunlar bir özür sayılmaz çünkü hadisi şerifler bu kimselerin de küfre girdiğini açıklamıştır.
Namazı bile bile terketmenin kişiyi küfre götürdüğünü açıklayan hadisler şunlardır:
1- Cabir (r.a.)´den rivayeten, Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Kişi ile küfür arasında, namazı terketmek vardır." [1]
2- Büreyde (r.a.)´den rivayeten, Resulullah (s.a.v.):
"Bizimle kafirler arasındaki ahd, namazdır. Kim namazı terkederse kâfir olmuştur." [2] buyurmuştur.
3- Abdullah bin Amr bin As´dan rivayeten, Resulullah (s.a.v.) bir gün namazdan bahsederken şöyle buyurmuştur:
"Namaza devam eden kimse için kıyamet gününde namaz bir nur, bir delil ve bir kurtuluştur. Namaza devam etmeyen kimseler için namaz bir delil ve kurtuluş değildir. Ve o kimse kıyamet gününde Karun, Firavun, Hâmân ve Uheyy bin Halef ile beraber olacakın:" [3]
Namazı bilerek terkedenin ahirette küfür önderleriyle beraber olması, o kimsenin küfür üzerinde olduğunu gösterir.
İbn Kayyım şöyle demiştir:
"Namazı terkedeni ya malı, ya reisliği, ya memuriyet görevi, ya da ticareti engeller. Malı, namazını kılmaktan engelleyenler Karun´la beraber; saltanatı namaz kılmasını direngelleyenler Firavun´la beraber, memuriyeti ve vezirliği engelleyenler Hâmân´la beraber, ticareti engelleyenler de Ubeyy bin Halef ile beraberdirler."
[1] Müslim,82
[2] Ebu Davud,4678; Tirmizı.2621; Nesai,23l; İbni Male, 1079 (Neylül-Evtar)
[3] Ahmed, Taberaııî ve İhın Hihhaıı rivayet etmiştir.