- İslâm'da Mürted'in Cezası

Adsense kodları


İslâm'da Mürted'in Cezası

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
Eslemnur
Fri 24 September 2010, 09:29 am GMT +0200
e. İslâm'da Mürted'in Cezası

Adalette mürtedin cezası meselesi bir hayli üzücü­dür. Bunun sebebi de islâm'da mürtedin nihaî cezasının ölüm olmasıdır. Birisi çıkıpta hayır böyle değildir, diye­bilir, bu da ayn b'r meseledir.

Bu itiraz bir yana, fakat eğer derse ki, hakikaten Is-lâmda böyle bir kanun yoktur, o zaman biz de diyeceğiz ki, ya bu kimse îslâm kanunundan haberdar değildir, ya­hut da "komşuların ağızlarım kapatmak kabilinden" ken­di dininde hakikat olarak bildiği bir şeyi gizleyip üstünü örtü ile kapamak istiyor, İslâmdaki bu kanunu anlamak hususunda halkın karışıklığa kapılmasının bir kaç sebebi vardır.

Birincisi şudur: Bazı kimseler İslâmın hem din olmak hem de hükümet olmak itibariyle iki hususu birbi­rine bi­tiştirip birden mütalâa ederler; Din ile hüküme­tin, İslâmda ayrı ayrı müesseseler olduğunu hesaba kat­mazlar. Halk bunların ikisini bir arada görmekle bunla­rın ayrı ayrı ol­duğunu kavrayamıyorlar. Halbuki bunla­rın ikisinin de hükümlerinin ayrı ayn farkları vardır.

İkincisi de şudur: Şimdiki halihazır durumda, içinde bulunduğumuz şartlar dahilinde, gayrı müslim devlet ni­zamlarındaki hükümlerin mevcudiyetini gözönüne alıyor­lar. Müslümanlar kendileri de kendi hükümetlerinin, ken­di memleketlerinin içinde bir hayli gayrı - İslâmî terbi­ye ile yetişmiş kimseleri barındırmaktadırlar. Bu gibi kimselerin çoğu, yeni yetişen nesillerdir ki, yine aynı şekilde yetiş­mesine sebebiyet veriyorlar. Elbette ki, bunla­rın çoğu, İslâmî kanunlardan habersiz bulunmaktadırlar. Hâlbuki tam manasiyle bir İslâm hükümeti iş başında bu­lunduğu takdirde yapılacak ilk iş, müslümanlan İslama karşı gü­venli kılmak ve İslâm yolunda ortada bulunan güvensizlik için açık kapı bırakmamaktır. Müslümanları hakikî ve gerçek müslüman olarak yetiştirmek için ça­lışmaktır. İrtidâda gidebilecek yolları kapatıp gitmektir, İslâmî hü­kümet kendi vazifelerini tam olarak yaparsa, o zaman gayri müslimlerin dahi küfür yolunu tutmamalarından emin olunabilir. Nerde kaldı ki, böyle bir hükü­met içinde müslümanlar müslümanlığı bırakıp da küfür, yolunu tut­sunlar.

Üçüncüsü: Müslüman camiası bir taş ve, kaya gibi­dir, bu taş ve kaya ile İslâmî hükümetin binası yapılır. Onlar bu noktayı unutuyorlar. Bu taş ve kaya ne kadar sağlam olursa, İslâm hükümeti de o kadar sağlam olur. Şunu da düşünmek icabeder ki, acaba dünyada hangi hü­kümet rejimi kendi temelini baltalamağa kalkar ve ken­di bindiği dalı kesmeğe teşebbüs eder? Hükümetin esa­sını sarsacak hangi işlere müsamaha gösterilebilir ve böyle bir şey nasıl toleransla karşılanabilir? Buna göre, biz de kendi hükümetimizin binasını teşkil eden taşlan ve üzerinde binamız bulunan temel kayasının, her bakım­dan ve her tarafının sağlam olmasını ve kolay kolay da­ğılacak durumda bulunmamasını can ve gönülden niçin arzu etmeyiz? Ancak hiç olmazsa kendisini bizden ayır­mak isteyen ve bizim aramızda ayrılık gayrılık çu karmak yoluna gidene, en azından, "Sen de mademki böy­le isti­yorsun, bizim ülkemizden çık da git" demeliyiz. Yoksa "Sen bizim içimizde bulunup da bizim binamızı yık­mak yolunu tutarsan, bizim kurduğumuz tezgâhı dağıtmak istersen, elbetteki sana müsaade edemiyeceğiz" de­riz.

Dördüncüsü: Şu husus da düşünülmelidir: Bir yanlış anlaşılmağa yol vermemek için şunu da bilelim ki, her çeşit mürted'in cezası ölüm değildir. Bunun da şekli ve çeşitleri vardır. Ancak işin son merhalesi ölümdür. Yal­nız mücerredlik cürüm ithamı buna sebep teşkil etmez. Bir kimse akîde bakımından bazı hususlarda ayrılığa dü­şebilir. Başka birisi de açıktan açığa İslâmdan ayrılıp, diğer herhangi bir dine sülük eder. Üçüncü bir şahıs da İslâmdan döndükten sonra, fiilî bir şekilde Hak dinine karşı muhalefet yolunu tutarak, açıktan açığa zıd git­meğe ve onu baltalamağa başlar. Şimdi, nasıl olur da îs-lâm kanunları karşısında bu üç kimse aynı şekilde görülüp, bunların üçünün de durumları aynı tarzda mütalâa edile­bilir?[197]