sümeyra
Sun 22 January 2012, 10:06 am GMT +0200
İslâm'da Alem Telakkisi
«Âlem, bütün kısımlarıyla sonradan yaratılmıştır. Âlem, yoktan varedilmiştir ve zamanı gelince yok olacaktır.,»
Kâinatın, kendi kendine var olduğuna inanmak, yani maddenin öncesiz ve sonrasız olarak var olduğuna inanmak, küfürdür- Bu telâkki, maddeye Allahlık sıfatlarını yakıştırmaktır. Eski Yunan ve zamanımız materyalistleri bu kanaattedirler.
Kâinatın ezelî ve ebedî bir varlık olduğunu iddia eden bu materyalist görüşler, hakikatle çatışma halindedir ve gerçek ilim tarafında n yalanlanmaktadır.
islâm'a göre; kâinat, ne sübjektif ide (yani ferdin hayali); ne de objektif İde (yani İsandan önce mevcut olan ideler âlemi) değildir. Kâinat, objektif olarak varolan, sınırlı bir varlıktır. İnsan beyninin icat ettiği bir varlık değildir. İnsandan evvel ve İnsandan müstakil olarak vardır.
Kâinatta görülsn sonsuz intizam ve ahenk, ancak, sonsuz bir iradenin kudretiyle mümkündür. Kâinatın devamı için gerekli olan bu kudret, bir an verilmezse kâinat binası yıkılır. Azametle duran dağlar, taşlar, atılmış pamuk gibi olur. Güneş, ılığını veremez olur. Sema, kâğıt parçası gibi dürülür. Bu, kâinatın sonudur. Bu akıbet, bizim bilemediğimiz bir zamanda kâinatın yaratıcısı olan Allah'ın kudratiyle gerçekleşecektir.
Şu halde; kâinat, Allah (C.C.) tarafından ve yoktan varedilmiştir. Yine, Allah (C.C. ) tarafından tayin edilmiş bir vakte kadar devam edecektir. Zamanı gelince kâinat binası yıkılacaktır.
«O halde âlem ayan ve arazdır.
Ayan; zatıyla kaim olan şeydir. Ya mürekkep olur ki, cisimdir. Yahut, cevher gibi, gayri mürekkep olur ki, bölünmez en küçük parçadır.
Araz; renkler, (kımıldama, durma, birleşme ve ayrılmadan ibaret olan) kevnler, tadlar, kokular gibi kendi zatıyla kaim olmayan; cisimlerde ve cevherlerde sonradan olan şeydir. [21]
«Âlem, bütün kısımlarıyla sonradan yaratılmıştır. Âlem, yoktan varedilmiştir ve zamanı gelince yok olacaktır.,»
Kâinatın, kendi kendine var olduğuna inanmak, yani maddenin öncesiz ve sonrasız olarak var olduğuna inanmak, küfürdür- Bu telâkki, maddeye Allahlık sıfatlarını yakıştırmaktır. Eski Yunan ve zamanımız materyalistleri bu kanaattedirler.
Kâinatın ezelî ve ebedî bir varlık olduğunu iddia eden bu materyalist görüşler, hakikatle çatışma halindedir ve gerçek ilim tarafında n yalanlanmaktadır.
islâm'a göre; kâinat, ne sübjektif ide (yani ferdin hayali); ne de objektif İde (yani İsandan önce mevcut olan ideler âlemi) değildir. Kâinat, objektif olarak varolan, sınırlı bir varlıktır. İnsan beyninin icat ettiği bir varlık değildir. İnsandan evvel ve İnsandan müstakil olarak vardır.
Kâinatta görülsn sonsuz intizam ve ahenk, ancak, sonsuz bir iradenin kudretiyle mümkündür. Kâinatın devamı için gerekli olan bu kudret, bir an verilmezse kâinat binası yıkılır. Azametle duran dağlar, taşlar, atılmış pamuk gibi olur. Güneş, ılığını veremez olur. Sema, kâğıt parçası gibi dürülür. Bu, kâinatın sonudur. Bu akıbet, bizim bilemediğimiz bir zamanda kâinatın yaratıcısı olan Allah'ın kudratiyle gerçekleşecektir.
Şu halde; kâinat, Allah (C.C.) tarafından ve yoktan varedilmiştir. Yine, Allah (C.C. ) tarafından tayin edilmiş bir vakte kadar devam edecektir. Zamanı gelince kâinat binası yıkılacaktır.
«O halde âlem ayan ve arazdır.
Ayan; zatıyla kaim olan şeydir. Ya mürekkep olur ki, cisimdir. Yahut, cevher gibi, gayri mürekkep olur ki, bölünmez en küçük parçadır.
Araz; renkler, (kımıldama, durma, birleşme ve ayrılmadan ibaret olan) kevnler, tadlar, kokular gibi kendi zatıyla kaim olmayan; cisimlerde ve cevherlerde sonradan olan şeydir. [21]