- İslam sanatının merkezindeki şaheser hat

Adsense kodları


İslam sanatının merkezindeki şaheser hat

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Tue 26 June 2012, 03:56 pm GMT +0200
İslam sanatının merkezindeki şaheser “hat”
Ahmet ATAN • 65. Sayı / DİĞER YAZILAR


İslam’ı yaşamak yalnızca ibadet yapmak demek değil. İslam başlı başına hayatımızın her noktasını kuşatan bir atmosfer gibi karşımızda duruyor. İnsana dair, insanla ilgili hemen her konunun çerçevesi İslam’da çizilmiş. Estetik bir insan modeli sunan İslam’ın estetiğe ne kadar önem verdiğini onun müjdeleyicisi Hz. Peygamber’in (s.a.v) hayatını incelediğimizde de algılayabiliyoruz. Referansı İslam olan medeniyetlerin oluşturduğu sanatlar da her dokusunda İslamî estetiği hissettiriyor. Her çizgisinde estetiğin derin izlerini görebildiğimiz hat sanatı İslam sanatının, en güzel örneklerinden biri. “Kur’an, Mekke’de indi, Mısırda okundu, İstanbul’da yazıldı” özdeyişini İslam sanatı temelinde çözümlemek gerekiyor. Kur'an harflerinin hat sanatı olarak yazılması, İstanbul'da yaşayan Müslüman sanatçılar eli ile her din mensubunun hayran olduğu bir sanat eseri haline getirildi. Bugün birçoğumuzun hayranlıkla baktığı hat eserleri uzun bir sürecin neticesinde geliştirildi.

Plastik sanatlarda Türk-İslâm estetiğinin en yetkin ifadesi hat sanatı ile kendisini gösterdi. Türklerin İslam ile şereflenmesi ile Kur’an harfleri estetik unsur halini alarak 8. yüzyılın ortalarında çok önemsenen bir sanat dalı oldu ve “Türk Hat Sanatı” adını aldı. Hat sanatı İslam kaynaklarında hat “cismani aletlerle meydana getirilen ruhani bir hendesedir” şeklinde tarif ediliyor. Bugün de mazideki kadar olmasa da hat sanatı ustaları tarafından icra ediliyor.

İlkel yazıdan kûfiye
İslam dünyasında yaygın olarak kullanılan harfler Müslümanlar tarafından kendilerine maledilerek geliştirildi. İslamiyet’in ilk dönemlerinde makili denen köşeli yazı son derece yalındı. Daha sonra kûfi denilen bir yazı biçimi oluştu. Kur’an’ın ilk nüshaları, hadisler ve Hz. Peygamber’in mektupları kûfi yazısıyla yazılıyordu. Hicreti takip eden yıllarda bu yazı büyük değişiklikler geçirdi, farklı isimlerle anılmaya başlandı. Hz. Osman ve Hz. Ali’nin yazının gelişmesine büyük katkı sağladıkları biliniyor. 15. yüzyıla kadar başka yazı türlerinin yanı sıra köşeli, kıvrımlı ve süslü kûfi kitap başlıklarında ve özellikle Selçuklu mimarisinde bir süsleme unsuru olarak kullanıldı. Günümüzdeyse önemli ölçüde gerilemiş olmasına rağmen halen hattatlar tarafından yeni yapılan cami ve bazı binaların süslemelerinde kullanılıyor.

Hat’ta bir ekol: Yakut
13. yüzyılda Amasyalı bir Türk olan Yakut isimli hattat yeteneği ve becerisi ile zamanın halifesinin saygısını kazandı. Aklam-ı Sitte (altı kalem) diye bilinen okunaklı ve resim gibi güzel bir altyazı türü hazırlayan Yakut ortaya koyduğu bu eserle tarihe geçti. Tevki ve rıka stillerini de meydana getiren Yakut hafifçe yana eğik yazı karakteriyle hat sanatına yepyeni bir estetik kazandırmış oldu. Yakut ekolü olarak bilinen bu hat türü 16. yüzyılın ortalarına kadar sürdü. Yakut’un olgunlaştırdığı bu altı yazı türü 160 yazı stilinin temelini oluşturdu.

Yakut’un yazı stili İslam dünyasında yaygınlaşarak pek çok öğrencisi tarafından kullanıldı. Sultan II. Beyazıd’ın baş hattatı Şeyh Hamdullah zamanına gelinceye kadar 15. yüzyılda da Yakut Ekolü Osmanlı hattatları tarafından baş tacı edildi.

Bir köşetaşı: Şeyh Hamdullah
Tıpkı Yakut el-Mustasimi gibi Amasyalı olan Şeyh Hamdullah hat sanatında yeni bir devir açtı. Sülüs ve Nesih yazılarının estetik kurallarını ilk kez Şeyh Hamdullah belirledi.

O zamanlar Amasya valiliği yapan Şehzade Bayezıd’ın Şeyh Hamdullah’a büyük bir hürmet beslediği hatta o yazarken hokkasını tuttuğu ifade edilir. Bayezıd’ın Türklere özgü bir yazı oluşturmasını istemesi üzerine Şeyh Hamdullah 40 gün bir odaya kapandı ve hattatların bugün bile kullandığı yazı türlerini oluşturdu.

İstanbul’un fethinden sonra medreselerde yüksek düzeyli eğitim verilmeye başlandı. Bilimsel ve dinsel konulara ağırlık verildi. Kitaba duyulan ihtiyacın artması sanatçılara ve hattatlara olan ihtiyacı da artırdı. Yakut’un ve Şeyh Hamdullah’ın hocaları ve onların izinden gelenler tarafından hat sanatı geliştirildi. Hayrettin Maraşi, Yahya Sofi, Esedullah Kirmani ve Ali Bin Yahya gibi isimler içerisinde bulundukları devrin kültür ve sanatını yalnızca Osmanlı coğrafyasında değil, aynı zamanda tüm İslam dünyasında da yaygınlaştırdılar.

Hattat ve toplum
Hat sanatı harflere yeni biçimler aramaz, bulunmuşun en güzeline ulaşmayı amaçlar. Kural dışına çıkmaya gerek duyulmadığı gibi, bu sanatta deformasyon ve metamorfik müdahaleler hoş karşılanmaz. Bu nedenle sanatçı yenilik aramaz, onun gayesi yazısını kendine seçtiği ustanın yazısından ayrıt edilemeyecek düzeye ulaştırmaktır. Sanatçının ustalığıysa türlü yazı düzenlemelerinde ortaya çıkar.

Hattın kendine has güzelliği ve muhteşem plastik niteliği ile bizzat kendisi başlı başına bir şaheserdir. Hattın bu güzelliğini ve özelliğini keşfeden büyük sanatçılar, artık eserlerine onu kaynak olarak kullanıyorlar. Yazı üzerine kurulmuş olduğu için, ona uzun zaman bir “kaligrafi hüneri” gözüyle bakıldı. Batı sanatında soyut resim doğduktan sonra hat sanatının “mistik bir hava içinde gelişmiş estetik bir resim sanatı” olduğunu kabul edenler de mevcut. Batı’da Pentürel resim sanatı, nasıl Hıristiyanlığın etkisi altında gelişmişse, İslâm dünyasında da hat sanatı, gücünü İslâm dininin zengin kaynaklarından alarak gelişmişti. Hat sanatı tıpkı resim sanatında olduğu gibi, doğuşundan bu yana gelişerek ekoller türetti, bu alanda çok büyük ustalar yetiştirdi. Özellikle 15. yüzyıldan sonra Türk hattatlarının elinde altı yüzyıl çığır açan gelişmeler gösterdi. Ünlü ressam Paul Klee’nin şu sözü bu yargıyı doğrular nitelikte: “ Hayatım boyunca gerçek soyutu aradım ve bir Elif harfinde buldum.”

Müslüman sanatçılar, Müslüman bir zihinle inşa edilen becerilerini çoğunlukla hat sanatı üzerinde ifade etme yolunu seçtiler. Bu çalışmalar, inancın yönlendirmesinin yanında İslam toplumunun teşvik etmesiyle de olgunluğa ulaştı. Böylece İslam toplumunun ruhuna aykırı olmayan, güzel eserler ortaya çıktı.