- İslâm Hukuku Bakımından Değerlendirme

Adsense kodları


İslâm Hukuku Bakımından Değerlendirme

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Wed 18 July 2012, 12:26 pm GMT +0200
B)  İslâm Hukuku Bakımından Değerlendirme :

Gelir ortaklığı senetlerinin istenildiği anda paraya çevrilmesi ve aynen geri ödeneceği garantisinin verilme­si, bunların «karz» çerçevesinde değerlendirilmesini ge­rektirir. Devlet «borçlu», senet sahipleri «alacaklı» durumundadır. Ancak bir yönüyle de köprü ve baraj karşılık gösterildiği için, bu meblağlar satış bedeline benzemek­tedir.

Bu işlemin İslâm Hukuku literatüründe teknik adı «Bey'bi'l-vefâ»dır. Faizden kaçınmak ve borcu teminata bağlamak amaciyle örfleşen bir satış şeklidir. Bir kim­se, bir malını, satış bedelini geri verince malı geri almak üzere peşin bir para karşılığında satsa «bey' bi'1-vefâ-» satışı meydana gelir. Satıcı daha sonra parayı geri ver­meyi, alıcı da parasını teslim alınca malı iade etmeyi taahhüt ettiği için akit bu adı almıştır. Buna «Bey'u'l-muâmele» denildiği gibi, Mısır'da «Bey'u'l-emâne» adı da verilir [283]

Bu akitte, alıcı mala mâlik olamaz. Satıcı her an sa­tış bedelini iade edip malı geri isteyebilir. Alıcı da malı geri verip parayı talep edebilir. Tarafların sözleşmede be­lirlenen süreye uymaları da gerekmez [284]

Bey' bi'1-vefâ yoluyle satılan mal her bakımdan re­hin hükmündedir. Bu yüzden, teminat sayılan bu malı ne

satıcı ve ne de alıcı diğerinin izni olmadıkça başkasına satamaz. Bu hak, tarafların mirasçılarına da intikal eder. Taraflardan biri diğerinin izniyle satış yapabilir [285]

Köprü ve baraj gibi altyapı tesisleri İslâm Hukuku bakımından rehin olabilir mi?. İslâm'da menkul veya gay­ri menkul bir malın borca karşılık rehin olabilmesi için :

1) Alım - satıma elverişli ve mütekavvim bir mal ol­ması gerekir. Mütekavvim mal, yararlanılması mümkün ve caiz olan mal, anlamına gelir.

2)  Malın rehin akdi sırasında mevcut olması mûşâ (ortak)  bir mülk olmaması, kabzdan sonra rehin hakkı sahibinin eli altında bulunması ve rehnedenin bir hakkı ile meşgul olmaması gerekir.

3)  Vakıf mallarla, mîrî arazilerin rehnedilmesi pren­sip olarak câîz görülmemiştir  [286]

Yukarıdaki ölçülere göre, köprü ve baraj gibi tesis­ler gelir getirmekte ve ekonomik hayatta alım - satımı mümkün bir kıymet taşımaktadır. Batı ülkelerinde bu gibi tesisleri özel sektör de kurabilmekte ve gerektiğinde başkalarına devredebilmektedir. Rehnin bîrden çok kim­seler arasında ortak (mûşâ) olmaması kabzla ilgilidir. Gü­nümüzde ortak mülkler, hakikaten veya hükmen kabzedilebilmekte ve borçlara teminat olabilmektedir. Kısaca, bu altyapı tesisleri rehin olma özelliğine sahiptir.

Bey' bi'1-vefâ yoluyle satılan rehin hükmündeki bir malın gelirinden yararlanmak mümkün müdür?. Konu­nun ağırlık noktası burasıdır.

Ali Haydar Efendi (ö. 1355/1936)  Mecelle'nin 398. maddesinin şerhinde şunları yazmaktadır :  «Mebîin, ya­ni vefâen satılan bir gayri menkulün menfaatlerinden bir miktarı müşteriye ait olmak üzere şart kılmsa, bu şarta riayet olunur. Çünkü, 83. maddede  «Bi kaderi'l-imkân, şer'i şerife uygun bulunan şarta uymak gerekir» hükmü yer.alır. Meselâ; vefâen satılan bir bağın üzümü, satıcı ile alıcı arasında yarı yarıya taksim olunmak üzere, kar­şılıklı rıza ile mukavele olunsa, bu mukavele mucibince amel olunmak gerekir. Ancak zikredilen menfaatlerin alı­cıya ait olması şart kılınmadığı halde alıcı o menfaatle­ri, izinsiz olarak istihlâk etse tazmin etmesi gerekir. Çün­kü vefâen satılan maldan meydana gelen mahsûle alıcı mâlik olamaz. Ancak satıcının mubah ve helal kılmasiyle istihlâk etmişse, satıcı bu geliri alıcıya tazmin ettire­mez. Bu gelir, alıcının haddi aşma ve kusuru bulunmak­sızın telef olsa,dımân lâzım gelmez. Fakat vefâen satı­lan malın kira bedelinin  istihlâki  tazmini  gerektirmez. Meselâ; alıcı vefâen aldığı değirmeni satıcının emri ol­maksızın başkasına kiraya verip, kira bedelini aldıktan sonra istihlâk etse, daha sonra satıcı semeni vererek, de­ğirmeni geri alsa, kira bedellerini tazmin ettiremez [287]

Mecelle şerhindeki bu bilgiler çeşitli fetva ve furû (uygulama) eserlerine dayanır [288]

Şeyh Bedruddîn Mahmûd (ö. 823/1420), bey' bi'l-vefânın başlangıcı hakkında şu bilgiyi verir : «Zamanı­mızda ribâdan korunmak için, bey' bi'1-vefâ şeklindeki satış örf hâline gelmiştir. Buna, bey'u'1-vefâ adını ver­diler. Bu gerçekte bir rehin muamelesi olup, alıcı mebîa.mâlik olamaz ve mâlikinin izni olmadıkça gelirinden yararlanamaz» [289]

Ömer Nasuhi Bilmen, bu konuda şöyle der : İslâm âlimlerinin çoğunluğu, bey' bi'l-vefayı rehin olarak kabul eder. Mâlikin izni olmak şartiyle alıcı malın gelirinden yararlanabilir. Bilmen, bu konuda klâsik fetva ve furû kitaplarındaki bilgileri nakletmiştir [290]

Sonuç olarak köprü ve baraj gibi alt yapı tesisleri, gelir ortaklığı senetlerinin bedellerine karşılık ve teminat olarak gösterildiği için, bu mülklerin bey' bi'1-vefâ çer­çevesinde rehin olarak kabul edilmesi mümkündür. Mâ­lik durumundaki Devletin, tesislerin gelirinden yararlan­maya izin vermesi, rehinden yararlanma niteliğindedir. Mülkiyetin Devlette kalması sonucu etkilemez. Çünkü bey' bi'1-vefâda mülkiyet alıcıya geçmez [291]



[283] Ömer Nasuhi Bilmen, Istilâhât-ı Fıkhiyye Kamusu, İst. 1970, C. VI, s. 126, 127.

[284] Ali Haydar Ef., Düraru'l-Hukkâm Şerhu Mecelleti'1-Ahkâm, e. II, s. 664, Mecelle mad. 396.

[285] Ali Haydar, a.g.e, c. I, s. 665, 666; Mecelle, mad, 397.

[286] el-Kâsânî, Bedâyiu's-Sanâyi', c. VI, s. 135, 138;  el-Cassas, Ahkâmü'l-Kur'ân, c. II, s. 260; el-Fetâvâ'1-Hindiyye, c. V, s. 432;  el-Cezîrî, Kitâbü'1-Fıkh  ale'I-Mezhibi'I-Erbaa, c. 326, 327; el-Mavsılî, el-İhtiyar, c. II, s. 63, 64.

[287] Ali Haydar, a.g.e, c. I, s. 666, 667.

[288] Ali Efendi, Fetâvâ, c. I, s. 300.

[289] Ali Efendi, Fetâvâ, c. I, s. 300 Bedruddîn Mahmûd'un Câmiu'I-Fusûleyn, 18. fasıldan naklen.

[290] Bilmen, a.g.e, c. VI, s. 127-128.

[291] Ali Haydar, a.g.e, c. I,'s. 664; Mecelle, mad. 396.

Dr. Hamdi Döndüren, Çağdaş Ekonomik Problemlere İslami Yaklaşımlar, İklim Yayınları: 124-127.