- İslâm Dünyası

Adsense kodları


İslâm Dünyası

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
reyyan
Fri 29 October 2010, 03:20 pm GMT +0200
İslâm Dünyası

AFGANİSTAN'ın GELECEĞİ NE OLABİLİR?

SOVYETLER Birliği, Afganistan'dan kademeli olarak çekileceğini açıkladı dünya kamuoyuna. Kremlin'in açıklamalarına inanacaksak eğer, Gorbaçev bu ülkedeki birliklerini en kısa zamanda çekmek istiyor. Bu da bir şarta bağlı; Afganistan'ın "iç işlerine" Pakistan, İran, Çin ve ABD'den gelen "dış müdahaleler"in durması şartı ile.

Şubat ayından bu yana Sovyetler'in Afganistan'dan çekilmek istediğine yorulabilecek hareketlerini izledik. Afganistan meselesi Gorbaçev tarafından "Sovyetler'in kanayan yarası" olarak nitelendirildi ve ardından 8 bin kişilik bir kuvvetin geri çekilme kararı alındı.

Ancak, bu çekilmenin ardında başka oyunlar olduğu hemen anlaşıldı. Büyük bir tantanayla geri çekilen 8 bin asker daha henüz evlerine ulaşamadan 15.000 kişilik bir taze kuvvet gizlice indiriliyordu Afganistan'a, Necibullah yoldaşa yardım olmak üzere. Üstelik, gidenler zaten savaşa hiç girmemiş uçaksavar birlikleriydi ve mücahitlerin uçakları olmadığı için, kendilerine gerek duyulmuyordu. Geç bile kalmış bu çekilme için zamanlama iyi yapılmış. Reykjavik öncesinde dünyaya Sovyetler Birliği'nin ne denli barış taraftarı olduğu gösterilmek istenmişti. Sessizce gelen birlikler ise, karada çarpışmak üzere yetiştirilmiş komando birlikleriydi.

Rusların çekileceğine zaten inanmayan Mücahitler, yeni askerlerin gelişiyle Sovyetlerin bölgeye yerleşmekte iyice kararlı olduğunu anlamışlardı.

Kremlin'in yeni kuklası Necibullah'ın gelişinden sonra Pakistan'ın Afganistan'la sınır olan bölgelerinde de bazı faaliyetler gözleniyordu. Buralara sızdırılan kişiler vasıtasıyla sabotajlar yapılıyor, sivil halk katlediliyordu. Amaç: Kuzey Batı Pakistan halkı rahatsız edilerek bu bölgede üslenmiş olan Mücahitlerin rahatını kaçırmaktı. Ayrıca, Pakistan'ın şu anda küllenmiş bulunan Paktu sorununu canlandırmak için Necibullah bazı aşiretlere para ve Kalaşinkof dağıtıyordu.

Bütün bunlar, Mücahitlere kucak açmış Pakistan halkını rahatsız etmenin yanısıra, Pakistan'ı Afganistan'daki Sovyet varlığı konusunda ikna etme çabalarının bir parçasıydı. Aslında, ABD'nin de isteği bu doğrultudaydı. Sovyet yanlısı rejim tanınmalı, Mücahitler bu rejimle diyaloga girmeliydi. Bunun için, Mücahitlerin liderleri ABD'ye çağrılarak Washington'da Reagan'la görüşmüşlerdi.

Afganistan konusunda ABD ile Sovyetleri böylesine bir araya getiren, İran'ın Körfezdeki savaşta üstünlüğü elde etme yoluna girmesi ve gelecekte Mücahitlere destek vererek bölgede ikinci bir İslâmi rejim kurulması "tehlike"siydi. Bu tehlike şimdiden bertaraf edilmeli, "yılanın başı şimdiden ezilmeli"ydi; Afganistan'ın Sovyetlere peşkeş çekilmesi pahasına da olsa. Reagan'la Gorbaçev, Reykjavik zirvesinde silahların sınırlandırılması konusunda anlaşamamışlardı belki ama Orta Doğu, Körfez Savaşı ve Afganistan'ın geleceği konusunda geniş kapsamlı bir "uzlaşma" problemsiz sağlanmıştı.

Önümüzdeki günlerde bu uzlaşmanın senaryolarını Orta Doğu sahnesinde hep birlikte seyredeceğiz

MOROLU MÜSLÜMANLAR FİLİPENLERDE BARIŞ İSTİYOR...

MORO İslâmî Kurtuluş Cephesi lideri Selamet Haşim, Filipinler'de barışın sağlanması için ellerinden gelen gayreti göstereceklerini, ancak bu konuda fazla iyimser olmamak gerektiğini söyledi. Daha önce Müslümanlar, Akino tarafından devrilen diktatör Ferdinant Marcos döneminde soruna barışçı bir çözüm getirmek için girişimlerde bulunmuşlar fakat somut bir sonuç alamamışlardı. Libya'da Marcos'la yaptıkları anlaşma hiçbir zaman yürürlüğe giremedi.

CİDDE'DE yayınlanan bir gazetenin muhabiriyle konuşan Moro lideri, "bölgeye barışın gelmesi için bir diktatörle bile konuşan bizler, niçin Başkan Akino'nun girişimlerine karşı yapıcı olmayalım."

HAŞÎM'İN grubu, Başkan Akino'nun Moro Milli Kurtuluş Cephesi lideri Nur Misuari ile geçtiğimiz Ağustos ayında yaptıkları görüşmeden sonra bir Hıristiyan örgütünü bombalamakla suçlanıyordu. Filipinler ordusundan yapılan açıklamada, bu bombalamaya neden olarak Haşim'in barış karşıtı olması gösterilmişti.

"NOBEL ÖDÜLLÜ MÜSLÜMAN PROF. ABDÜSSELAM:

EKONOMİ KADAR BİLİME DE ÖNEM VERİLMELİDİR..."

PAKİSTANLI ünlü fizik alimi ve Nobel Fizik Ödülü.sahibi Prof. Abdüsselam, gelişmekte olan ülkelerin ekonomiye olduğu kadar bilime de önem vermeleri gerektiğini söyledi.

İnsan ve Kainat dergisi ile İTÜ'nün 5-7 Kasım tarihlerinde ortaklaşa düzenledikleri "2000'li yıllarda Türkiye" Sempozyumuna katılan Prof. Abdüsselam, şunları söyledi:

"İslâm alimleri arasında bir çok Türk asıllı alim vardır. Fakat bunun bugün böyle olmadığını görüyoruz. Bugün Türkiye'nin nüfusu İngiltere'ninkine hemen hemen eşittir ve İsveç'inkinin beş katıdır.

Bilime gerekli önem verildiği taktirde önümüzdeki yıllarda Türkiye bilimde önde gelen ülkeler arasına girebilir. Türkiye'ye Sultan III. Selim ta 1799'da cebir, trigonometri, mekanik, balistik ve metalürji bilimlerim getirmiştir. Ancak yeterli destek olmadığı için başarılı olunamadı. Şimdi olduğu gibi bilimden destek görmeyen teknoloji başarılı olamaz. Bilim ile teknoloji ilişkisi gelişmekte olan ülkeler tarafından artık yavaş yavaş anlaşılmaktadır. Mısır, Türkiye ve kendi ülkem olan Pakistan bilimin önemine henüz tam anlamıyla inanmadığı için, başarılı olunamamaktadır. Ama bir uzman gerektiği zaman da gidip Danimarka'dan getirmek zorunda kalıyoruz."

"Japonya'nın anayasası hazırlandığında, en önemli beş unsurdan biri de, Japonya'nın büyümesi için her nerede olursa olsun bilime sahip çıkmak ve Japonya'ya getirmek kararı idi. Bunun üzerine, Japonlar her gittikleri yerden bilgi topladılar, ülkelerine götürdüler. Aynı şey Sovyet Rusya'da da Çar Petro zamanında yapılmış ve Sovyet Bilimler Akademisi kurulmuştur. Bugün yaklaşık 250 bin ilim adamı, bu akademinin katkılarıyla çalışmalarını yürütmektedir."

"Tecrübelerimle gördüğüm kadarıyla gelişmekte olan ülkelerden beşi bilime önem veriyor:

Arjantin, Brezilya, Çin, Hindistan ve Güney Kore. Bunların dışındaki ülkeler bilime maalesef ekonomi kadar bile değer vermiyorlar. Özellikle İslâm ülkeleri, ekonomi kadar bilime de önem vermelidir."

"2000'li yılların önemli konularından biri de nükleer enerji ve foton fiziğidir. Gelecekte elektroniğin yerini tamamen foton ve ışık alacaktır. Minyatür sanatının zirvesine çıkan Türk ustaları bütün bir Kuran'ı tek bir pirinç tanesinin üzerine yazabilmişlerdi. Bugün neden aynı şeyi yapmasınlar?"

Dr. KETTANİ "İLME ÖNEM VERMİYORUZ."

İSLÂM Konferansı Örgütü'ne bağlı olarak çalışan İslâm Bilim, Teknoloji ve Kalkınma Vakfı IFSTAD'ın Riyad'da yapılan ilk toplantısında vakfa örgüt içinde daha iyi bir statü verilmesi istendi. IFSTAD, şu anda Dışişleri Bakanları Konferansı'nın bir alt kuruluşu olarak çalışıyor.

İKO'ye bağlı 28 ülkenin katıldığı Riyad toplantısında ayrıca İslâm Ülkeleri Araştırma Enstitüleri Federasyonu kurulması karara bağlandı. IFSTAD Genel Direktörü Dr. Ali Kettani toplantıda yaptığı konuşmada, böyle bir federasyon kurulmasının İslâm ülkeleri arasındaki bilimsel araştırma ve bilgi alışverişinde önemli bir görev yapabileceğini; uzay bilim, denizbilim, enerji kaynakları, tropikal tıp, biyoteknoloji, genetik mühendisliği, su kaynakları teknolojisi dallarında ortak araştırma projeleri geliştirmede yardımcı olabileceğini belirtti.

HALKI MÜSLÜMAN OLAN ÜLKELERİN REJİMLERİNİN GÖNÜLLÜ HAMİSİ: İSRAİL

FİLİSTİN'İN 1948'de işgal edilen bölümündeki Yeşil Hat denilen bölgede yaşayan arkadaşlarını ziyaretten dönen Avham Hussiera ve Adil Yusuf Salih'in tutuklanması ile başladı her şey. İki gün sonra, bölgedeki Müslüman liderlerden Dr. Fethi Abdülaziz el Şekakî gözaltına alındı. Tutuklananların sayısı Haziran ortalarında 20'ye çıktı. Hiçbir gerekçe gösterilmeden ve ortada tek bir olay dahi yokken başlayan tutuklamalara neden gösterilecek olan suçlama, ancak mahkeme başladığında anlaşılacaktı.

İsrail Askeri Mahkemesi Savcısı, gruba şu suçlamaları yöneltiyordu:

-Gizli bir örgüt kurarak İslâm dünyasındaki rejimleri, gerekirse şiddete de başvurarak değiştirmeyi amaçlamak,

-Amaçlarına ulaşmak için silah ve cephane sağlamaya çalışmak,

-Gazze'deki İsrail askeri ve sivil hedeflerine karşı eylem yapmak.

VATANLARINI işgalci İsrail kuvvetlerinden kurtarmak isteyen Filistinlilere karşı, İsrail'in Müslüman ülkelerdeki rejimlerin hamisi rolünü de üstlenmesi hayli düşündürücü değilmi?

SOSYALİST YUNANİSTAN SİYONİST İSRAİL'i TANIMA YOLUNDA

BİR zamanlar ABD'yi "emperyalizmin merkezi" olarak tanımlayan, İsrail'i "Amerikan emperyalizminin ileri karakolu" olmakla itham eden Yunanistan Başbakanı Andreas Papandreou'nun Sosyalist Hükümeti, bugün bu Siyonist devletle ilişkilerini yeniden düzeltme yolunda.

Yunanistan, AET'nin İsrail'i tanımamış tek üyesi olması dolayısiyle, üye ülkelerden bu konuda büyük baskı görüyor. Bu baskıların bir sonucu olarak geçen yıl İsrail ve İspanya ile ilişkileri yeniden başlatan Yunanistan'ın, Washington'un da baskısıyla İsrail'i her an tanıyabileceği tahmin ediliyor uzmanlarca.

YUNANİSTAN'DA kamuoyu siyonizme karşı olmasına rağmen, Amerikan ekonomik gücü daha baskın geliyor olmalı ki, sosyalist hükümet siyonist İsrail'le tüm ilişkileri yeniden kurmakta hiçbir beis görmüyor.

Yunanistan dostu Arap kardeşlerimizin kulakları çınlıyor olmalı.

SÜPER GÜÇLER TAMİLLERE KARŞI

BASIN ve yayın organlarında son yıllarda sık rastlamışsınızdır Tamil gerillaları ile Sri Lanka hükümet güçlerinin çatışma haberlerine. Gün geçmiyor ki yakılıp yıkılan köylerden, çoluk çocuk katledilen insanlardan bir habere rastlamayalım.

Önceleri basit bir bağımsızlık hareketi olarak başlayan Tamil olayları, bugün artık süper güçlerin satranç tahtasının alışılmış oyunları haline gelmiş durumda. Sovyetler ve ABD çeşitli vesilelerle, gizli ya da açıktan, olaylara müdahale ediyor, daha yerinde bir deyişle, taraf oluyor. Sovyetler Birliği marksist kökenli Tamil gerillalarına yardım ederken, ABD ve dostları da Sinhali hükümet güçlerine destek oluyor.

AFGANİSTAN'DAKİ Sovyet işgali ve İran'daki İslâmî devrim sonrasında Hint Okyanusu bölgesinde büyük önem kazanan askerî üstünlük meselesi, Sri Lanka'nın stratejik durumunu birdenbire öne çıkardı. Hem Arabistan Denizi'nin hem de Bengal Körfezi'nin girişlerini tutan stratejik bir yere sahip Sri Lanka'nın önemini iyi bilen süper güçler arasındaki mücadele böylece sürüyor,

Arada kalan ise, katliamlara uğrayan, köyleri yakılan, yurtlarından sürülen Tamil halkı oluyor.

İSLÂM DÜNYASININ GÜNDEMİNDEN

MISIR Dışişleri Bakanı Esmet Abdülmecit, İran'la yaptığı savaşta Irak'ı desteklemelerini şöyle açıkladı: "Irak, Arap bölgesi için bir kalkan görevi yapmaktadır."

MISIR'da bir askeri uçuşu sırasında uçaklardan birinden düşen bombanın izleyicilerin çok yakınında patlamasını Savunma Bakanı General Ebu Gazala "kaza" olarak açıkladı. Ancak gözlemciler, böyle bir kaza ihtimalinin çok düşük olduğunu, izleyicilerin Amerikalı ve İsrailli askeri uzmanlar olması dolayısıyla kasıtlı yapılmış olduğunu ama hedefin tutturulmadığını tahmin ediyorlar.

PAKİSTAN'ın muhalefet liderlerinden Benazir Butto, seçimleri derhal yapması için hükümete baskı yapma kararından vazgeçti. Benazir vazgeçme kararını, açtığı kampanyanın başarısızlıkla sonuçlanması üzerine ABD Karaçi başkonsolosu Larry Gahi'le Benazir'in yardımcılarından Pyar Ali Allana'nın Sind'deki evinde yaptığı görüşmeden sonra aldı.

SOMALİ, Sovyetler Birliği ile Kasım 1977'de Ogaden Savaşı yüzünden bozulan ilişki-lerini, her iki ülke dışişleri bakanının geçtiğimiz ay New York'ta yaptıkları görüşmenin ardından normalleştirme kararı aldı.

SUDAN Başbakanı Sadık el-Mehdi, ülkesinin 10 Milyar dolarlık dış borcunu ödemeyeceğini açıkladı. Mehdi bu açıklamayı, geçtiğimiz günlerde BM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşması sırasında yaptı.

TUNUS Hükümeti, muhalefetteki politikacılardan Muhammet Muvadeyi Libya Lideri Muammer Kaddafi ile bir görüşme yapmış olması nedeniyle tutukladı. Muvade, Tunus Sosyalist Demokratik Harekelinin genel sekreteri idi.

UMMAN, 23 Kasım'dan itibaren İran Körfezi'nde İngiltere ile ortak askeri manevralara başladı.

ÜRDÜN Kralı Hüseyin, ülkede yaşayan Filistinlilerin desteğini kazanmak amacıyla Filistinli Recai Decanî'yi İçişleri Bakanlığında önemli bir göreve getirdi. Decanî, daha önce Ürdün İstihbarat Örgütü'nde görev yapıyordu.

AFGANİSTAN'ın Shomali bölgesi Paghman kenti geçtiğimiz ay boyunca Sovyet Bombardıman uçakları ve helikopter makinalıları ile sürekli bir bomba ve ateş yağmuru altında idi. Paghman bölgesi, mücahitlerin Kabil'e yaptıkları roket saldırısının üssü olarak kullanılıyor.

CİBUTİ, Mısır'la ilişkilerini yedi yıllık bir aradan sonra yeniden başlattığını açıkladı.

ENDONEZYA, ülkenin ikinci büyük gazetesi Sinar Harapan'ı açık bir gerekçe göstermeksizin belirsiz bir süre için kapattı.

LÜBNAN'da çocukların yüzde 58'inin iç savaşın getirdiği stresten kaynaklanan hastalıklara yakalanmış olduğu açıklandı.

FAS'ın Batı Sahra'da gerillalarla yaptığı savaşta İsrail askeri uzmanları yardımcı oluyor. Askeri uzman ve malzeme yardımının, Şimon Peres'in 22-23 Temmuz'da Fas'a gelişinin ardından başladığı öğrenildi.

FRANSA'nın Birleşik Arap Emirlikleri'ne, parası daha önceden ödenmiş olan 2 Mirage 2000 filosunu teslim etmek üzere olduğu bildiriliyor.

İRAN'ın dinî liderlerinden Ayetullah Muntazari'nin 18 yaşındaki torunu Yasir Rüstemî, Fao yarımadasında şehit oldu. Ayetullah Muntazari'nin büyük oğlu 1981 Haziran'ında şehit olmuş, bir başka oğlu da 1984'te cephede bir gözünü yitirmişti.

İSRAİL, 24 milyar dolarlık dış borçla, fert başına düşen borç bakımından dünyanın en borçlu ülkesi oldu. Bu rakama ABD'nin yıllık 2 milyar dolarlık hibe yardımı dahil değil.