- İslam dışında bir din üzere öleni ziyaret

Adsense kodları


İslam dışında bir din üzere öleni ziyaret

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sidretül münteha
Wed 9 March 2011, 04:02 pm GMT +0200
İslam dışında bir din üzere öleni ziyaret


›-118-   İslam dışında bir din üzere ölen kimsenin kabrini yalnızca ibret maksadıyla: ziyaret etmek caizdir.
 

Bu hususta iki hadis vardır:Birincisi: Ebu Hureyre'den dedi ki: "Peygamber (s.a) annesinin kabrini ziyaret etti. O da ağladı, etrafında bulunanları da ağlattı. Sonra şöyle buyurdu: Rabbimden ona mağfiret dilemek için izin istedim. Bana izin verilmedi. Kabrini ziyaret etmek için ondan izin istedim, bana izin verdi. Binaenaleyh kabirleri ziyaret ediniz çünkü kabirler ölümü hatırlatır."[6]

 

 

İkincisi Bureyde (r.a)'dan dedi ki: "Peygamber (s.a) ile birlikte [bir seferde, bir rivayette: Fetih gazvesinde] idik. Bizimle birlikte konakladı. Biz de onunla beraber bulunanlar yaklaşık bin kişi idik. İki

 

 

(5)  es-San'ani de Subulu's-Selam'de bu şekilde hadisleri birarada anlamaya çalışmıştır fakat o cevaz hususunda tartışılabilir birtakım delilleri ileri sürmüştür. Ben bunlara dikkat çekmeyi uygun görüyorum. Evvela el-Huseyn b. Ali (r.a)'ın rivayet ettiği hadis olan: "Peygamber (s.a)'ın kızı Fatıma (r.anha) amcası Hamza'nın kabrini her cuma ziyaret eder, ona dua okur ve ağlardı." Bu hadisi Hakim (I, 377)'de zikretmiştir. Ondan naklen Beyhaki (IV, 78)'de zikretmiş ve şöyle demiştir: "Hadis munkatıdır." Hafız İbn Hacer, et-Telhis (V, 248)'de hakkında bir şey söylememiş, San'ani'de bu hususta ona tabi olmuştur. Her ikisinin de bu hususta bir şey söylememiş olmaları, Beyhaki'nin de illeti ile ilgili olarak sadece munkatı olduğundan sözetmesi hadisin başka bir illetinin olmadığı vehmini uyandırabilir. Oysa durum az önce de açıklandığı üzere böyle değildir.

 

İkinci olarak Beyhaki'nin Şuabu'l-İman (7901)'de kaydettiği mürsel hadisi şu şekildedir: "Her kim anne-babasının yahut onlardan birisinin kabrini her cuma ziyaret edecek olursa ona mağfiret olunur ve o anne-babasına iyi davranmış birisi olarak yazılır." San'ani bu hadis hakkında da bir şey söylememiştir. Oysa bu hadis oldukça zayıftır hatta uydurmadır. Bu sadece San'ani'nin belirttiği gibi mürsel değildir. Aksine bu hadis mu'dal'dır çünkü onu merfu olarak rivayet eden Muhammed b. en-Numan'dır. Muhammed b. en-Numan ise tabiî değildir. el-Irakî, Tahricu'l-İhya (IV, 418)'de şunları söylemektedir: "Hadisi İbn Ebi'd-Dünya rivayet etmiştir, mudal bir hadistir. Muhammed b. en-Numan da meçhul bir ravidir."

 

 

Derim ki o (İbn Ebi'd-Dünya) bu hadisi Yahya b. el-Ala el-Beceli'den kaydettiği senediyle Ebu Hureyre'den diye almıştır. Bunu da Taberani, es-Sağir (199)'da rivayet etmiştir. Vekî ile Ahmed, Yahya'nın yalancı olduğunu söylemişlerdir. İbn Ebi Hatim, el-İlel (II, 209)'da babasından şöyle dediğini nakletmektedir: "Hadis oldukça münkerdir, mevzu gibi görünüyor." Hadisin etraflı bir şekilde tahrici için bk. Silsiletu'l-Ahadiysi'd-Daife (no: 49) rekat namaz kıldı. Sonra bize yüzünü çevirdi, gözlerinden yaş akıyordu. Ömer b. el- Hattab onun önünde ayağa dikildi, ona anam-babam sana feda olsun diyerek ey Allah'ın Rasûlü sana ne oluyor diye sordu. Peygamber şöyle buyurdu: Aziz ve celil olan Rabbimden anneme mağfiret istemek için dilekte bulundum. Bana izin vermedi. Ateşten ötürü ona merhametimden gözlerim yaşardı. [Rabbimden onu (kabrini) ziyaret etmek için izin istedim. O izni bana verdi.] Ben de sizlere kabirleri ziyaret etmeyi yasaklamıştım. Artık onları ziyaret edebilirsiniz. Onları ziyaret etmek sizin hayrınızı arttırsın."

 

Hadisi Ahmed (V, 355, 357, 359), İbn Ebi Şeybe (IV, 139), diğer rivayeti her ikisi zikretmiş olup, İbn Ebi Şeybe'nin senedi sahihtir; Hakim (I, 376), aynı şekilde İbn Hibban (791), Beyhaki (IV, 76)'da rivayet etmişlerdir. Birinci fazlalık diğer rivayete aittir. Diğer rivayette de sözü geçenlerin fazlalıkları vardır. Son fazlalık Hakim'e ait olup "Buhari ve Müslim'in şartına göre sahihtir" demiştir. Zehebi de bu hususta ona muvafakat etmiştir. Hadis ikisinin dediği gibidir. Tirmizi ise hadisi muhtasar olarak rivayet etmiş, sahih olduğunu belirtmiştir.

Müslim ve başkaları bu hadisin sadece kabir ziyareti ile ilgili bölümünü rivayet etmişlerdir. 118. mesele birinci hadiste geçtiği gibi. Nevevi, Ebu Hureyre'nin rivayet ettiği ilk hadisi açıklarken şunları söylemektedir:

 

"Bu hadisten hayatta iken müşriklerin, ölümden sonra da kabirlerin ziyaretinin caiz olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü ölümden sonra ziyaretleri caiz olduğuna göre, hayattayken ziyaretleri öncelikle caiz olur. Hadis kâfirlere mağfiret dilemeyi yasaklamaktadır. Kadı Iyad şöyle demiştir: Peygamber (s.a)'ın annesinin kabrini ziyaret etmesinin sebebi onun kabrini görmek suretiyle öğüt ve ibretin daha güçlü bir halde olmasını kastetmiş olmasıydı. Bunu söylediği: "Binaenaleyh kabirleri ziyaret ediniz. Çünkü kabirleri ziyaret etmek size ölümü hatırlatır" buyrukları desteklemektedir. Kabirleri ziyaretin iki maksadı vardır: "Ziyaret edenin ölümü ve ölüleri hatırlaması neticede ölenlerin ya cennete, yahutta cehenneme gideceklerini hatırlaması ile yarar sağlamasıdır. Kabir ziyaretinin birinci maksadı -daha önce geçen hadislerin de delalet ettiği gibi- budur.

 

2. Ölüye selam vermekle, ona dua edip onun için mağfiret dilemekle, yapılan iyilikle ölünün fayda sağlaması. Bu ise müslümana hastır. Bu hususta bazı hadisler vardır: Birinci hadis Aişe (r.anha)'dan rivayete göre: "Peygamber (s.a) Bakie gider onlara (oradaki müslümanlara) dua ederdi. Aişe bu durum hakkında ona sorunca onlara dua etmekle emrolundu diye cevap verdi."

 

Hadisi Ahmed (VI, 252)'de Buhari ve Müslim'in şartına göre sahih bir senedle rivayet etmiştir. Bu manadaki bir hadis Müslim ve başkaları tarafından başka bir yolla ve uzunca kaydedilmiştir. Bu hadis tamamıyla 119. meselede geçmiş bulunmaktadır. İkincisi yine ondan şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Rasûlullah (s.a) Aişe'nin yanında gecelemesi gereken her gecede gecenin son bölümünde çıkar ve şöyle derdi: ( ): es-Selamu aleykum ey mü'minler topluluğunun yurdu [da bulunanlar]. Şüphesiz bizler de, sizler de ve yarın vaadolunduklarınız da belli bir ecele kadar ertelenmişizdir. Muhakkak bizler inşaallah- size yetişeceğiz. Allah'ım Bakiu'l-Garkat'de bulunanlara mağfiret buyur."[7]

 

Üçüncü hadis yine ondan gelen ve az önce değindiğimiz uzunca hadisindeki ifadelerdir. Dedi ki: "Ey Allah'ın Rasûlü nasıl diyeyim. Peygamber şöyle buyurdu: Deki: ( ): Mü'minlerden ve müslümanlardan olan bu diyarın ehline selam olsun. Allah bizden önden gidenlere de, sonradan geleceklere de rahmet buyursun. Şüphesiz bizler de - inşaallah- sizlere kavuşacağız."[8]

 

 

Dördüncüsü Bureyde'den rivayet edilmiştir. O dedi ki: "Rasûlullah (s.a) kabristana çıktıklarında onlara (neler söyleyeceklerini) öğretiyordu. O bakımdan onlardan birisi (kabir ziyaretine gittiğinde) şöyle derdi: ( ): Ey mü'minler ve müslümanlardan olan bu diyarın ahalisi selam sizlere! Muhakkak bizler inşaallah [size] kavuşacağız. [Siz bizden önce gittiniz, biz de arkanızdan geliyoruz.] Allah'tan bize de, size de esenlik vermesini dileriz."[9]

 

Beşincisi Ebu Hureyre (r.a)'dan gelen rivayettir. Buna göre: "Rasûlullah (s.a) kabristana gitti ve şöyle dedi: Ey mü'minler topluluğunun diyarı selam sizlere! Şüphesiz bizler de -inşaallah- size kavuşacağız. Keşke biz kardeşlerimizi görseydik diye arzu ettim. Ashab biz senin kardeşlerin değil miyiz ey Allah'ın Rasûlü dedi. O şöyle buyurdu: [Hayır] siz benim

ashabımsınız. Kardeşlerimiz ise daha sonra gelecek olanlardır. [Onlardan önce ben havza varmış olacağım.] Ashab: Henüz senin ümmetinden gelmemiş olanları nasıl tanıyacaksın ey Allah'ın Rasûlü diye sordular. Şöyle buyurdu: Sizden herhangi bir adamın alnında beyazlıkları, ayaklarında beyazlıkları bulunan atları olup, bu atları ise siyah ve kara atlar arasında bulunsa kendi atlarını tanımaz mı? Ashab elbette tanır ey Allah'ın Rasûlü dedi.

 

Peygamber şöyle buyurdu: Onlar [kıyamet gününde] abdestten dolayı alınları parlak, kolları ayakları parlak geleceklerdir. [Bu sözlerini üç defa tekrarladı] ve ben onlardan önce havzın başına varmış olacağım. Dikkat edin [aranızdan] birtakım kimseler havzından kaçkın devenin uzaklaştırılışı gibi uzaklaştırılacaklardır. Ben onlara sesleneceğim. Buraya geliniz [buraya geliniz] (diye). Şöyle denilecek: Onlar senden sonra değişiklikler yaptılar [ve hep ökçeleri üzerine gerisin geri dönüp durdular]. Bunun üzerine ben de: [O halde] benden uzak dursunlar, benden uzak dursunlar diyeceğim."[10]



[10] Hadisi Müslim (I, 150-151), Malik (I, 49-50), Nesai (I, 35), İbn Mace (II, 580), Beyhaki (IV, 78), Ahmed (II, 300, 408)'de rivayet etmişlerdir. Bütün fazlalıklar da son iki tanesi dışında Ahmed'e aittir. Son iki fazlalık ise İbn Mace tarafından kaydedilmiştir. İlk üç fazlalık ile altıncısını Malik zikretmiştir. Nesai ise birinci ve üçüncü fazlalığı zikretmiştir. Bu hususta Beşir b. el-Hasasiye'den gelen hadis de vardır. Ben bu hadisin lafzını 88. mesele ile ilgili notta kaydettim. İbn Abbas'tan gelen bir rivayet de vardır. İleride bundan sonraki meselede gelecek meselenin sonunda dikkat çekileceği üzere bu hadiste bir parça zayıflık vardır. Yine Ömer ve başkasından gelen bir rivayet daha vardır. Fakat bunu da Hafız el-Heysemi, Mecmau'z-Zevaid (III, 60)'de belirttiği üzere bunda da zayıflık vardır.