saniyenur
Fri 8 June 2012, 04:25 pm GMT +0200
Işık
Müslümanlar, fiziğin bu bölümüne büyük katkılarda bulundular. Bu da, Kur'an-ı Kerim'in, müslüman alimleri, fiziksel dünyadaki renkli ve parlak olayların arkasındaki sırları gözlemeye ve araştırmaya teşvik etmesinin bir sonucuydu. Açık-alan, günlük hayatta, alelade bir kişi tarafından bile görülen ışık spektrumuydu. Yukarıda aktarılan Kur'an-daki pasaj (24: 35), optik, spektrum, yansıma ve kırılma dahil, ışığın hallerini araştırmaya kişiyi teşvik etmiş ve Allah'ın mucizelerini keşfetmek ve bu fiziksel olayların derinliklerine inmek isteyen pekçok insana ilham kaynağı olmuştur.
el-Kindî, el-Haytam, el-Neyrızî ve diğerleri, muhakkak ki Kur'an-ı Kerim'in bu pasajını defalarca okumuşlar ve her defasında optik araştırmalarında kendilerine yardımcı olan, yeni ilhamlar edinmişlerdir.
Onlar, aynı zamanda ay ışığı ile güneş ışığının mahiyetini karşılaştırmışlar ve kaydetmişlerdir. "Ne yücedir O Allah ki, gökte burçlar (gezegenler) yaratmış ve içerisine bir kandil (güneş), bir de nurlu ay koymuştur." (25: 61). Yunus Suresi'nde de şunları okuyoruz: "O Allah'tır ki,, güneşi bir ışık ve ayı da bir nur yaptı." (10: 5). Kur'an-ı Kerim'in aşağıdaki ayeti ise, müslümanların, ışığın değişik alanlardaki işlevleri için, düşünmesine neden olmuştur: "Bize bakın, nurunuzdan bir parça ışık alalım. Onlara şöyle denilecek: 'Arkanıza dönün de bir ışık arayın' " (57: 13).
Tanrım Suresi'nde: "Işıkları önlerinde ve defter sağlarından verilmiş olarak yürüyecek, Şöyle diyeceklerdir: 'Ey Rabbimiz! Bizim nurumuzu tamamla!' " (66: 8). YineTevbe Suresi'nde: "Onlar Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek isterler. Fakat, kâfirler hoşlan-masalar bile, Allah muhakkak nurunu tamamlamak diliyor." (9: 32). Bu ayet, ışığın fiziksel olduğu kadar manevî önemini belirtiyor ve ilâhiyatçılarla bilim adamlarına araştırmaları için pekçok materyal temin ediyor. "Onların hâli, o kimsenin hâli gibidir ki, o ateş yaktı da çevresini aydınlattığı zaman, tam o sırada Allah nurlarını gideriverip kendilerini karanlıklar içinde bıraktı; artık görmezler." (2: 17). Diğer bir yerde de şunları anlatır: "O şimşek, neredeyse gözlerini kapıp ahverecek; onları aydınlatınca da ışığı altında yürürler ve karanlık çökünce dikilip kalırlar. Allah dileseydi, onların işitme ve görme duyularını da giderirdi. Şüphesiz ki Allah her şeye kadirdir." (2: 20).
Ahzâb Suresi'ndeki şu ayet, insanın fiziksel . olarak görmesindeki diğer bir mucizeye dikkati çeker: "Derken düşman korkusu gelince, o münafıkları gördün ki, ölüm baygınlığına düşmüş kimse gibi, gözleri dönerek sana bakıyorlardı." (33: 19).
Yasin Suresi'nde: "Eğer dileseydik, o kâfirlerin gözlerini silme kör ederdik de, yol bulmaya çalışırlardı. Fakat, şimdi onlar nasıl görecekler?" (36: 66). Enfâl Suresi'nde: "O vakit düşmanla karşılaştığınız sırada, Allah, onları gözlerinizde az gösteriyor, sizi de on-, ların gözlerinde azaltıyordu. Çünkü Allah, mukadder olan işi yerine getirecekti. Bütün işler Allah'a döndürülür:' (8: 44).
Mâide Suresi'nden bîr ayet: "Peygamber'e indirilen Kur'an'ı işittiklerinden hakkı anladıklarından ötürü, gözlerinin yaşla dolup boşandığını görürsün." (5: 83). Tevbe Suresinde: "Kederlerinden, gözleri yaş döke döke döndüler!' (9: 92). Gözler, hoşnut olunduğunda aydınlanır: "Onların gözleri aydın olup kederlenmesin." (20: 40 ve 28: 13). Ta-Ha Suresi'nde: "Bir de murakabem altında yetiştirilmen için üzerine tarafımdan bir sevgi bıraktım." (20: 39).
Furkan Suresi'nde: "Onlar ki: 'Ey Rabbimiz! Bize zevcelerimizden ve nesillerimizden bizi memnun edecek iyi kimseler ihsan et!' " (25: 74).
Daha önce gösterildiği gibi, gözler, keder karşısında ters etki gösterirler: "Kederinden gözlerine ak düştü." (12: 84). Gözlerde büyünün etkisinden de bahsedilir: "Ne zaman ki hünerlerini ortaya döktüler halkın gözlerini büyülediler ve ürküttüler. Böylece büyük bir sihir getirmiş oldular. Biz de Musa'ya 'Âsânı bırakıver' diye vahyettik. Bir de baktılar ki, âsâ, onların bütün uydurduklarını yutuyor." (7: 116-117). Kur'an'da uzaklıkların ışık yılı ile ölçüldüğünden de bahis vardır: *'Allah, gökten yere kadar dünya İşlerini idare eder. Sonra, bir günde ona yükselir ki, (o günün) miktarı, sizin saydıklarınızdan bin yıldır." (32: 5).
Mearic Suresi'nde: "Melekler ve Cebrail, miktarı elli bin yıl olan, o derecelere bir günde yükselirler." (70: 4).
Hacc Suresi'nde de şu ifade vardır: "Bununla beraber, Rabbinin katında bir gün, sizin sayacaklarınızdan bin sene gibidir." (22: 47). Bir ve elli bin rakamları, semboliktir ve uzaydaki sonsuzluğu yansıtır. Aynı izlenim, aşağıdaki ayetlerde de ifade edilir: "Rabbiniz O Allah'tır ki gökleri ve yeri altı günde yarattı." (10: 3). Secde Suresi'nde: "Allah O'dur ki, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde yarattı." (32: 4 ve 25: 5).
Aşağıdaki ayetler de, yukarıdakilerle karşılaştırıldığında daha az olmasına rağmen, uzaydaki zaman hakkında bir fikir verir: "Yahut o kimseden haber almadın mı ki, binaların çatılan çökmüş, duvarları üstüne yığılmış tenha bir kasabaya uğrayarak şöyle demişti: 'Bunu, bu ölümden sonra Allah ner-den diriltecek?' Bunun üzerine Allah o kimseyi yüz sene öldürdü, sonra diriltti. Allah 'Ne kadar eğlendin, kaldın.' diye sordu. O da 'Bir gün yahut bir günden az kaldım.' dedi. Allah ona, 'Hayır, yüz yıl ölü kaldın. Öyle iken bak yiyeceğine, içeceğine henüz bozulmamış; hele merkebine bak! Bunu yapmamız, seni, insanlara ibret nişanesi kılmamız için ve kendin de bilesin diyedir.' " (2: 259).
Müminun Suresi'nde de şu sözler vardır:
"Allah buyuracak: 'Dünyada veya kabirde ne kadar seneler sayısınca kaldınız?' Onlar derler ki: 'Bir gün, yahut bir günden az kaldık. İşte sayanlara sor.' Allah buyuracak: 'Bilmiş olsanız, hakikaten pek az kaldınız.' " (23: 112-114). Allah, mağaradaki arkadaşları, yaklaşık üç yüz yıllık uzun bir uykudan kaldırdı, uyandıkları zaman: "İçlerinden bir sözcü şöyle dedi: 'Ne kadar kaldınız.', 'Bir gün, yahut bir günün bir kısmı kadar kaldık.' dediler. Bir kısmı da: 'Ne kadar durduğumuzu, Rabbimiz daha iyi bilir.' " (18: 19). Muhakkak ki, Kur'an-ı Kerim'in yukarıda bahsedilen ayetlerindeki zaman algısı, dün-yadakinden çok farklıdır.
Yeryüzünde yaşayan, hüküm süren ve sonra göçüp giden, yerlerine yenileri gelen insanlar ve milletler için, bir başka zaman ölçüsü vardır. Kur'an-ı Kerim bu 'milletler zamanını "Eyyamullah" (Allah'ın günleri) kelimesiyle ifade eder. Yunus Suresi'nde: "Müşrikler, ancak kendilerinden önce geçenlerin başlarına gelen olaylardan başka bir şey mi bekliyorlar?' (10: 102). Âl-i İmrân Suresi'nde: "O (sevinçli ve kederli) günleri insanlar arasında evirip çeviririz. Bunlar, iman edenleri diğerlerinden ayırdetmek ve sizden şahitler edinmek içindir." (3: 140). Kur'an-ı Kerimin bu ayetleri, zamanımızdan çok farklı bîr zaman çeşidinden bahseder. Bu, müslüman bilim adamlarının dikkatlerini çekmek ve onları, o yönde daha fazla araştırmaya yöneltmek içindir. Işık hızı fikri de Kur'an-ı Kerim'in şimşek hakkındaki ayetleriyle verilmiştir. O dinleyenlerin kulaklarından, çaktığı anda geçer, fakat ses bir süre sonra duyulur.
Kur'an-ı Kerim'in aşağıdaki ayetleri, zaman unsuruna, mikroskopik boyutlar getirmiştir: "Kıyametin oluş işi de, ancak göz kırpması gibidir, yahut ondan daha süratlidir. Şüphe yok ki, Allah her şeye kadirdir." (16: 77).
Kamer Suresi'nde de şu ifade vardır: "Emrimiz, başka değil, ancak birdir; bir göz kırpması gibidir." (54: 50). Kaf Suresi'nde: "Biz, ona şah damarından daha yakınız." (50: 16).
Vakıa Suresi'nde: "Biz ise, ona, ilim ve kudretimizle, sizden çok yakınız." (56: 85).
Aşağıdaki ayette diğer bir olayda şu zikredilir; " 'Onlar, bana müslüman olarak gelmezden Önce, onun tahtını hanginiz bana getirir?' Cinlerden bir ifrit dedi: 'Sen yerinden kalkmadan önce, ben o tahtı sana getiririm. Muhakkak onu taşımaya gücü yetip zayi etmeyen güvenilir bir kimseyim.' Kendinde İlâhî kitaptan bir ilim bulunan bir melek dedi ki: 'Ben gözünü kırpmadan önce onu sana getiririm.1 " (27: 38-40).
Yukarıdaki bütün bu ışık zamanlamaları, insan idraki ölçüsünün Ötesinde İlâhî ışıktır (24: 35). "Hiçbir göz onu dünyada ihata ve idrak edemez. Fakat O, bütün gözleri ihata eder. O, bütün incelikleri bilir, her şeyden haberdardır." (6: 303). "Allah onların ne yaptığını görmektedir ve görücüdür." (2: 96).
"Allah, kullarının hal ve işlerini hakkıyla görücüdür." (3: 15). "Şüphe yok ki, Allah kullarının bütün hâllerinden haberdardır, her şeyi görendir" (35: 31).
Devamlı akan nehirlerin yanındaki gölgelerin tasviri, resmi yapılacak kadar güzel ve zariftir, ayrıca huzur ve barış ortamındaki o yansıma işlemi, insanı mucizelere götürür. "Onlar, Allah'ın yarattığı herhangi bir şeyi görmediler mi ki, gölgeleri, Allah'ın kudretine boyun eğerek sağ ve sol taraflardan Allah'a secde eder olduğu halde görmüyorlar mı?"(16: 48). Furkan Suresi'nde: "Rab-binin kudretine bakmaz mısın, gölgeyi nasıl yayıyor? Dileseydi o gölgeyi durdururdu. Sonra biz, güneşi de, o gölge üzerine bir delil yaptık. Sonra biz, bu gölgeyi azar azar bize doğru ahrız." (25: 45-46). Ra'd Suresinde: "Göklerde ve yerde kim varsa, ister istemez kendileri de, gölgeleri de sabah-akşam Allah'a secde eder." (13: 15). Aynı surede, şunları da görürüz: "Cennetin hâli: Altından ırmaklar akar, yemişleri ve gölgesi devamlıdır." (13: 35).
Kur'an-ı Kerim, değişik kontekslerde, Allah-ın azametini ve O'nun, insanlığın faydası ve kullanımı İçin yarattığı dünyasının haşmetini belirtmek yönünden, ışık spektrumundan da bahseder: "Gökleri ve yeri yaratması, lisanlarınızın ve renklerinizin ayrı olması da, O'nun-alâmetlerindendir. Şüphesiz ki, bunlarda bilenler için ibretler var!' (30: 22). Nahl Suresi'nde: "Yeryüzünde rengarenk şeyleri de sizin için yaratmıştır. Elbette bunda da düşünecek bir topluluk için bir ibret nişanesi var." (16: 13). Fatır Suresi'nde: "Görmedin mi, Allah gökten bir yağmur indirdi de, onunla cinsleri başka başka birçok meyva-lar çıkardı? Dağlardan da beyaz ve kırmızı, renkleri çeşitli, hem de kapkara tabakalar yaratmışız...— hayvanlardan ve davarlardan da böyle çeşitli renkleri var." (35: 27-28).
Hacc Suresi'nde: "Görmedin mi, Allah gökten bir yağmur indirmekle yeryüzü yemyeşil oluveriyor?" (22: 63).
Kur'an-ı Kerim'de, Allah'ın büyük yaratıcılığına ışık tutan ve evrende değişik şekil ve bileşimlerdeki farklı renklerin güzelliğini gösteren pekçok pasaj vardır.