sumeyye
Wed 11 July 2012, 01:32 pm GMT +0200
I — İşçinin İşi Bizzat Yapması -.
İslâm hukukuna göre işçilerin özel ve ortak olmak üzere iki kısma ayrıldığını belirtmiş ve bunun bir sonucu olarak yukarıda, memur, zanaatkar ve serbest meslek sahiplerinin de işçi statüsüne girdiğine işaret etmiştik.
İşte, herkese iş yapan zanaatkar ve serbest meslek sahiplerinden işi bizzat yapması işlenmişse, bunu başkasına yaptıramaz. Aksi halde ücrete hak kazanamaz. Ancak akitte mutlak olarak konuşulmuşsa, o takdirde işi başkasına yaptırması mümkündür. Bu durumda ister kendisi, ister kalfası yapsın ücrete hak kazanır. Çünkü işveren mutlak olarak konuşmakla başkasının işine de razı olmuş sayılır. Bu son durumda iş, işçinin kendisine değil de zimmetine bağlanmış olur. İşçi taahhüdünü bizzat yaparak yerine getirebileceği gibi, başkasından yardım isteyerek de ifâ edebilir. Ancak işi kendi adamına yaptırması gerekir. İşi yabancıya devreder ve iş telef olursa tazminatla yükümlü olur. Ebu Hanîfe'ye göre bu durumda kendi adamının sorumluluğu olmaz [472]
Meselâ; bir doktorla ameliyat için anlaşan kimse, o doktora güvenmiş ve onunla iş akdi yapmıştır. Doktorun ameliyatı bizzat kendisinin yapması gerekir. Asistanına veya başka bir doktora yaptırırsa ücrete hak kazanamaz. Ancak bu hasta ameliyat için bir hastahaneye veya birkaç doktorun bulunduğu bir kliniğe başvurursa, kendisiyle görüştüğü doktordan başkası da ameliyat yapabilir.
Mecelle bu prensibi şöyle ifade etmiştir: «Binnefs amel etmek yani işi bizzat kendisi yapmak üzere isti'câr olunan ecîr (anlaşma yapılan işçi) kendi yerinde başkasını kullanamaz» [473]
Yalnız bir şahsa veya müesseseye çalışmak üzere iş akdi yapan «özel işçi» işverenin izni olmadan kendi yerine başkasını çalıştıramaz. İşi bizzat yapmakla yükümlüdür. [474]
[472] Ali Haydar, Düraru'l-Hukkâm, c. I, s. 923; Mecelle, mad. 64, 572, 780.
[473] Mecelle, mad. 571.
[474] Dr. Hamdi Döndüren, Çağdaş Ekonomik Problemlere İslami Yaklaşımlar, İklim Yayınları: 208-209.