sumeyye
Thu 5 May 2011, 05:06 pm GMT +0200
f- İsabetli Kararlarından Örnekler
f1- Ekin Sahibinin Davası
f1- Ekin Sahibinin Davası
Kur'an-ı Kerim şöyle diyor:
"Davud ve Süleyman'ı da (an). Hani kavmin hayvanlarının içine girip yayıldığı ekın-tarlarlaları konusunda hüküm yürütüyorlardı. Biz onların hükmüne şahitler idik.
Biz bunu (hükmü) Süleyman'a kavrattık, her birine de hüküm ve ilim verdik. Davud ile tesbih etsinler diye, dağlara ve kuşlara boyun eğdirdik. (Bunları) yapanlar biz idik."[186]
Hz. Davud ve oğlu Hz. Süleyman (a.s.), Allah'ın onların hükmüne şahit olduğunu açıklayarak, her ikisinin hükmünün doğru olduğunu, her ikisinin de yanlış yapmadıklarını vurgulamış oluyor. Ya da onların bu şekilde hükmetmelerine Allah (c.c.) izin vermişti, onlar da kendi görüşleriyle önlerindeki davayı halletmeye çalışıyorlardı.
Kaynaklar bu âyetin tefsiri ile ilgili şöyle bir olay anlatıyorlar:
"Anlatıldığına göre Hz. Davud'a dava için iki kişi geldi. Bunlardan biri ekin tarlası, ya da bağ sahibi, diğeri ise sürü sahibi idi. Birisi ekin ekmiş veya bir bağ-bahçe yapmıştı.
Tarla sahibi Hz. Davud'a dedi ki:
“Bu adamın sürüsü geceleyin benim tarlama-bağıma girdi ve hiç bir şey bırakmadı (Aramızdaki meseleyi çözer misin?)
Bu olayın doğru olduğunu anlayan Hz. Davud (a.s.) sürünün, tarlaya verdikleri zarar karşılığı tarlanın veya bağın sahibine verilmesine hükmetti.
Bunun üzerine sürünün sahibi Hz. Süleyman'a gitti ve durumu anlattı. Hz. Süleyman babasının yanına gelerek:
-Ey Allah'ın peygamberi, hüküm senin verdiği gibi değildir. Hz. Davud, nasıldır? diye sorunca Hz. Süleyman şöyle dedi:
“Sürüyü geçici olarak faydalanması için tarla-bag sahibine ver. Tarlayı-bağı da sürü sahibine ver. Ta ki sürü sahibi ekin tarlasını-bağı eski haline getirsin. Sonra da herkes kendine ait olanı tekrar geri alsın.
Bunun üzerine Hz. Davud; isabetli hüküm senin dediğin gibidir deyip, oğlunun görüsünü karar olarak benimsedi."
Kaynaklar Hz. Süleyman'ın o zaman onbir yaşlarında bir çocuk olduğu da ilave ediyorlar.[187] (Doğrusunu yalnızca Allah (c.c.) bilir.)
Her iki peygamberin hükmü de kendi görüşlerine (ictihadlarına) göre idi. Hz. Davud (a.s.) ekin-bağ sahibinin zararının büyüklüğünü göz önünde bulundurarak o zararı karşılamak istemişti. Şüphesiz bu adaletin gereği idi. Ancak Hz. Süleyman'ın görüşü ise adaletin de ötesinde daha yapıcı, daha uygun bir hükümdü.
Allah (c.c.), Hz. Davud'un hükmünün yanlış olmadığını söylememekle birlikte, Hz. Süleyman'a onun hükmünü öğrettiğini haber veriyor, sonra da her ikisine de hüküm ve ilim verdiğini bizlere duyuruyor.
Her iki peygamber de vahyin getirdiği ölçülerden hareket ettiler. Kendilerine bağışlanan ilim ve hükmetme yeteneğine dayanarak kendi içtihatlarıyla karar verdiler. Yukarıda geçtiği gibi, böyle bir hüküm vahyi ölçü almakla beraber bir vahiy değildi.
Hz. Davud'un kararı vahiy olsaydı Hz. Süleyman'ın ona karşı görüş beyan etmesi düşünülmezdi.
Bu olayı anlatan pek çok kaynak Hz. Davud (a.s.)un yukarıdaki kararı açıklamasından sonra davacıların Hz. Süleyman'a gittiklerini, bir de onun bu davaya bakmasını istediklerini söylüyorlar.
Onlara göre Hz. Süleyman babasının kararını doğru bulmayarak kendisi daha uygun bir başka görüş ileri sürdü ve önceki kararın değişmesini sağladı.
Buradan hareketle de peygamberlerin içtihadı, ictihad-vahiy ilişkisi, alimlerin içtihadı, nesih gibi konular gündeme getirilmekte ve uzun uzun açıklamalar yapılmaktadır.
Bu olayı anlatan yukarıdaki âyet, her iki peygamberin de verdikleri karara (hükme) değinmiyor. Ancak 'iz yahkümani' diyerek, bir dava konusunda her iki peygamberin beraberce hüküm verdiklerine veya bu konuda istişare ettiklerine dikkat çekmektedir. Çünkü burada kullanılan fiil kalıbı tesniye, yani iki kişinin birlikte iş yaptığını ifade eden bir kalıptır.
Bilinen bir şeydir ki iki bağımsız hakim bir olayda iki ayrı hüküm verseler bunun bir anlamı olmaz. Âyette kasdedilen anlam; her iki peygamberin de bu dava konusunda istişare etmeleri veya karşılıklı bu davayı görüşmeleri olabilir. Burada 'hükmettiler' değil de 'karşılıklı hükmettikleri zaman' gibi bir ifadenin yer alması bu görüşü güçlendirmektedir. [188]
Buna göre Hz. Davud'un görüşü tamamlanmış ve uygulamaya konulmuş hukukî bir karardan çok, kesin bir çözüm aramaya yönelik bir görüş açıklama, ya da istişare etmeye ehil görülen Hz. Süleyman'ın bu meselenin cevabını bulmaya yönelik bir içtihadı gibi görünmektedir.
Hz. Süleyman (a.s.) da, babasının verdiği kesin hükme karşı çıkmamış veya babasının verdiği karan yanlış bulmamış, konuyla ilgili olarak görüşünü açıklamış ve bu görüşü de isabetli bir karar olarak uygulamaya konulmuş olabilir. (Doğrusunu Allah bilir)
Kaldı ki Peygamberimiz bildirdiğine göre hükmetme makamında olan bir hakim, ictihad eder (doğru kararı vermede bütün gücünü kullanır) ve isabet ederse iki sevap alır. Hakim bütün gücünü kullandığı halde içtihadında isabet edemezse bir sevap alır (ecir) alır. [189]
Her iki peygambere de ilâhî bir bağış olarak uygun ve yerinde hükmetme, isabetli karar verme yeteneği ihsan edilmiş, ancak âyetin ifadesine göre Allah (c.c.), Hz. Süleyman'a bazı konularda daha derin bir anlayış vermiştir.
Şüphesiz Allah (c.c.) fazlını istediğine verir ve O'nun gücü her şeye yeter. [190]
[186] Enbiya: 21/78-79 100.
[187] Taberi, Tarih, 1/344,, Taberi, el-C. Beyan 17/38. F-Razi, “T. Kebir, 22/195. İbni Kesir, el-B. ve'n Nihâye, 2/26. Ibni Kesir, Muh. Tefsir' 2/516. Ö. Zamahşert, el-Keşşâf, 3/125. Kurıubî, el-C. li-A. Kuran! 11/203. Âlusî, Ruhul-Beyan, 17/75. Süfyan es-Sevrî, Tefsiru Kur'ani'l-Azim, Rambûr 1385/1965, s: 160. Prof. S. Kutub, fı-Z. Kur'an 4/2389
[188] M. H. Tabatabaî, el-Mızan: 14/340.
[189] M.b. el-Haccac, Sahih, Akdiyye, 6, Hadis no:1716, 3/1342. Ebu Davud, Sünen, Akdiyye, 2, Hadis no:3574, 3/399. Buharî, frisam 21, 9/132. Tirmizi, Ahkâm 2, hadis no: 1326, 3/615. Nesâi, Kada/3, 8/197. Kunubî.el-C. li-A. Kur'an, 11/205, I. Hakkı Bursevî, Ruhul-Beyan, 5/505
[190] Hüseyin K. Ece, Hz. Süleyman, H. Ece Yayınları: 100-103.